[voiserPlayer]
Hans Hermann Hoppe’nin “Sosyalizm ve Kapitalizm” adlı eseri, Sovyetler ve demir perde ülkelerinin çöküşü ve çift kutuplu dünya düzeninin Batılı Kapitalist ülkeler lehine nihayet bulması ile paralel olarak 1989’da yayımlanmıştır. Hoppe’ye göre eser, kendi ifadesiyle, “sosyalist deney’in başarısızlığı ve sürdürülemezliği”nin gerekçelerini sunmaktadır.
Hoppe, sosyalizm türlerini incelediği eserinde “çoğunluğun tiranlığı” olarak nitelediği demokrasi ve popülist politikaların “kamu menfaati” saikiyle gerçekleştirdiği mülkiyet hakkı ihlallerine odaklanmaktadır. Sosyalizmi mülkiyete karşı saldırganlığın kurumsallaşması olarak tanımlarken kapitalizmi mülkiyetin ve sözleşmeciliğin tanınıp kurumsal hâle getirilmesi olarak ifade eder.
Nitekim, ona göre kamulaştırmalardan vergilere, fiyat kontrollerinden ekonomik regülasyonlara kadar yeniden dağıtımcı refah politikaları, “ucuz gıda”, “düşük kira”, “bedava şu” ya da “bedava bu” gibi adlar altında olumlu ve maliyetsiz şeyler olarak sunulmaktadır. Oysa bilakis tüm bunların maliyeti başka şekilde ödenmek zorunda olan şeylerdir. Örneğin, düşük kalite ile, daha az gıda ile, konut sıkıntısı, çarpık kentleşme, kuyruklar, rüşvet ve ahlaksızlık ile, düşük yaşam standartları ve yatırımdaki azalışlar ile..
Hoppe’ye göre mülkiyet kavramının doğmasına sebep olan faktör, malların yenilenemez olması ve buna bağlı olarak malların kullanımında bir ihtilafın var olmasıdır. Hoppe, bir malın kullanımı başka birilerini etkilemeyecek ve engellemeyecek surette bedava olsaydı, yani cennetvari bir ortamda yaşıyor olsa idik, mülkiyete ihtiyaç duyulmayacağını ileri sürmektedir.
Mülkiyet haklarının işlevi ise bu yenilenemez kaynakların kullanımında ortaya çıkması muhtemel çatışmaları önlemektir. Dolayısıyla, ilk sahiplenme ve sonrası sözleşmeler (onay ve izin) aracılığıyla olmak üzere yenilenemez kaynaklar üzerinde iki tür meşru sahiplik olduğunu savunur. Bu ikisi dışındaki tüm mülk edinme yolları sosyalizmdir; sosyalizm üretmeyen insanları teşvik eder ve gayri meşrudur.
Hoppe eserinde Rus tipi sosyalizm, sosyal demokrasi tipi sosyalizm, muhafazakârlığın sosyalizmi ve sosyal mühendislik sosyalizmi olmak üzere dört farklı tip sosyalizm tanımlamaktadır.
Rus Tipi Sosyalizm
Rus tipi sosyalizm, üretim araçlarının kamulaştırılmasına, mülkün sahiplerinden zorla alınıp el konulmasına dayanan geleneksel Marksist politikaları ihtiva eder. Nitekim, kamulaştırmalar sözleşme dışı ilişkileri kayırdığı için sözleşme yapmanın maliyetini artırmakta ve sermaye oluşumunda nispeten bir düşüşe sebebiyet vermektedir. Bu durumda ise yenilenemez kaynaklara sahip olma arzusu azalmakta ve daha az sözleşme gerçekleşmektedir.
Tembellik, tüketimi herkes için mümkün ve açık hâle getirmektedir. Bireysel teşebbüs ve yatırımlar engellendiği için de daha az tasarruf, daha çok tüketim, daha az çalışma ve daha çok boş vakit meydana gelecektir. Tasarruf etmek artık manasız olacağı için mübadeleye konu malların arzında bir azalma gerçekleşecektir.
Bireysel mülkiyete dayanan kapitalist sistemde ise kâr ve zarar hesaplaması olduğu için müteşebbis üretim araçları ve kaynakların değerini maksimize etme hususunda daha rasyonel kararlar verilmektedir. Ürettiği ürünün değeri, onu üretmek için kullanılan sermayenin yıpranma payından (amortisman) düşük olduğu anda üretimi durdurur. Örneğin, ürettiği ürünün fiyatında bir artış bekliyorsa üretimle alakalı amortisman maliyetlerini azaltmaya çalışır; ürün fiyatında düşüş bekliyorsa da tam tersini yapar. Özetle, üretim araçlarının kamulaştırılması, yatırımların azalmasına, kaynakların yanlış tahsis edilmesine ve kapasitenin aşırı kullanımına sebebiyet verir.
Hoppe, Rus tipi sosyalist ekonomi modelinde insanların giderek artan politik yeteneklerine de dikkat çeker. Nitekim sosyalizmde kişinin emeği, zekası, üretim becerileri değil, üretim yapısındaki konumu önemlidir. Kişinin üretim hiyerarşisindeki konumu gerek sosyal statüsüne gerekse de gelirine etki etmektedir. Dolayısıyla insanlar bu sistemde gelirlerini artırmak ve önemli mevkilere yükselmek için politik yeteneklerini kullanmak zorundadır.
Artık verimli üretim ve sözleşme yerine politikacıya mahsus özellikler, yani kandırma becerileri, demagoji, entrikalı vaatler, rüşvet ve tehditler ile kamuoyu oluşturmak önem kazanmaktadır. Bu sistemde bir yetkilinin aptal, tembel ve verimsiz olması politik kabiliyetlere sahip olduğu müddetçe herhangi bir sorun teşkil etmeyecektir.
Sosyal Demokrasi Tipi Sosyalizm
Sosyal demokrasi tipi sosyalizm, gelir eşitliğini sağlama amacıyla yeniden dağıtımcı politikalara dayanan revizyonist bir modeldir. Rus tipi sosyalizmin yoğun kamulaştırmaları içeren olumsuz tecrübesinin ardından sosyal demokrasi sosyalizmi, gelir vergisi ve gelir eşitliği fikrine vurgu yapmaktadır.
Geleneksel Marksist sosyalizme aykırı olarak sosyal demokratik sosyalizm, üretim araçları üzerindeki bireysel mülkiyeti yasaklamaz. Herkesin üretim araçları edinme ve sahip olma, bunları alıp satma, sözleşmeye dayalı olmak şartıyla bir başkasına kiralama hakkını tanır. Ancak mülk sahipleri üretim araçlarının kullanımında elde edilecek gelirin tamamına kanunen sahip değildir. Üretimden elde edilen gelirin bir kısmı sözleşmeye taraf olmayan topluma ait kabul edilir ve topluma geri verilmelidir. Diğer bir deyişle dağıtıcı adalet fikrine göre toplum üyelerine yeniden dağıtılmalı, bölüştürülmelidir.
Dolayısıyla bu model mülkiyet hakkını tanımış olsa da yeniden dağıtımcı prosedürlerle onu göstermelik bir hâle indirgemiş olmaktadır. Parasal hesaplama, yatırım ve tasarruf yapma hususunda Rus-tipi sosyalizm ile karşılaştırıldığında her ne kadar iyi gibi görünse de sosyal demokrat tipi sosyalizm, geliri vergiler aracılığıyla üreticiden alıp üretim ile hiç ilgisi olmayan kişilere vererek daha fazla aylaklık, daha fazla tüketim, daha az üretim ve yatırıma sebep olur. Nitekim tasarruf yapmak, artan vergiler nedeniyle daha maliyetli olacağı için bu sistemde daha az servet yaratılacaktır.
Bununla beraber yeniden dağıtımcı sosyalizm insanlar arasında maddi ve manevi farklılıkları eşitlikçi idealler ile yok etmeye ya da hafifletmeye çalışır. Fırsat eşitliği adı altında doğal varlıkları da vergilendirmeyi ister. Örneğin, sağlıklılara konacak ek bir vergi sağlıksız olanların doktor faturalarını ödemelerine veya iyi görünümlülere konacak ek vergi, çirkinlerin estetik ameliyatlarını ya da kötü kaderlerini unutmak için içecekleri içkileri almalarına yardımcı olacaktır. Dolayısıyla “hak edilmemiş kötü şans” yeniden dağıtımcı düzenlemelerle tazmin edilmeye çalışılır:
“A ile B aynı geliri kazanıp her ikisi de eşit seviyede zengin olabilirler, fakat A zenci veya kadın, veya görme duyusunda bir zayıflık olan biri, veya Texas yerlisi, veya on çocuk sahibi, veya kocasız, veya 65 yaş üzeri olabilecekken, B bunlardan hiçbiri olmayabilir, başka bir şey olabilir ve dolayısıyla A hayatta mümkün olan her şeyi elde etmek için fırsatlarının B’den farklı olduğunu, hatta daha kötü olduğunu ve bunun bir şekilde tazmin edilmesi gerektiğini iddia edebilir ve böylece daha önce aynı olan parasal gelirleri farklılaşmış olur.”
Muhafazakarlığın Sosyalizmi
Sanayi devrimi, liberalizmin ilerlemesi, statükocu toplum yapısının çözülmesi ve sözleşmeye (arz ve talep) dayanan ilişkilerin gelişmesi ile üretim yapısı daha az kontrol edilebilir bir yapı kazanmıştır. Bu durum hiç kimsenin zenginlik hiyerarşisindeki mevkisinin garanti altında olmamasına ve dikey sosyal hareketliliğin büyük ölçüde artmasına sebep olmuş, sabit/garanti edilmiş bir gelir ve fiyat anlayışının yok olmasına yol açmıştır.
Muhafazakar sosyalizm, kapital sistemin üretmiş olduğu bu belirsizlik, değişim ve hareketliliğe karşı verilen tepkisel ve anti-liberal bir cevaptır. Liberalizmin verimliliğini kabul etmektense eski feodal sistemi düzenli ve istikrarlı olması hasebiyle idealize etmektedir. Dolayısıyla liberalizmin getirdiği hareketlilik sürecini yavaşlatmak amacıyla mülkiyete sözleşme dışı yollarla el konulmasını olumlar.
Hoppe, muhafazakarlığı feodalizmin varisi olarak değerlendirmektedir. Yeniden dağıtımcı sosyalizmden farkı, muhafazakarlığın mevcut gelir dağılımı/farklılığını sabitlemesi statükoyu korumasıdır. Bunu ise fiyat kontrolleri, regülasyonlar ve davranışların kontrolü ile yapar. Sonuç, G. Reisman’ın da tarif ettiği gibi, “…insanları gömleklere boğarken yalın ayak yürümeye veya ayakkabılara boğarken gömleksiz dolaşmaya zorlamak; aşırı miktarda kağıt verip, kalem veya mürekkep vermemek; ya da bunun tersi… gerçek anlamıyla, insanlara en saçma sapan mal kombinasyonlarını vermek” anlamına gelmektedir.
Sosyal Mühendislik Sosyalizmi
Sosyal mühendisler topluluğu, söz konusu mülklerin (yenilenemez kaynakların) sahipleri olmayıp ve bunlar üzerinde sözleşme yoluyla edinilmiş herhangi bir hakkı da bulunmayan kişileri ifade etmektedir. Bu sitemde, kendileri istemedikleri hâlde mülk sahiplerinin mülkü üzerindeki uygulamalarına müdahale etme, haklarını kısıtlama hakkı vardır. Bununla birlikte bu topluluk, tek taraflı olarak, neyin tercih edilen ürün olup neyin olmayacağını belirleme hakkına da sahiptir.
Böylece, doğal sahiplerin mülkiyet haklarını, istedikleri zaman ve yerde, tercih edilen bir ürünü üretmek için gerekli olduğunu düşündüğü ölçüde kısıtlayabilirler. Dolayısıyla Sosyal mühendislik sosyalizmi, diğer üç sosyalizm türünde olduğu gibi Kurucu/Kartezyen rasyonalizme dayanan, devlet aklı aracılığıyla piyasayı dizayn ve regüle etme amacı taşıyan ve sözleşmeye taraf olmayan kişilere hak etmedikleri bir kazanç sağlayan sosyalizm tipidir.
Sonuç olarak Hoppe, sosyalizmin dört türünü incelemiş olduğu eserinde, ortak nokta olan “mülkiyet gaspını” vurgularken; kamulaştırmalardan fiyat ve davranış kontrollerine ve ekonomik regülasyonlara kadar yeniden dağıtımcı kamusal refah programlarının hayata geçirilmesinde büyük bir rolü olan demokrasiye dikkat çekmektedir. Yasal soygun olarak addedebileceği uygulama ve politikaların demokrasi kisvesi ve popülizm adı altında meşrulaştırılmasını mercek altına almakta ve yoğun bir şekilde eleştirmektedir.
Fotoğraf: Artem Labunsky