[voiserPlayer]
Saliha ve Rıfat ilk mektepte tanışırlar ve birbirilerine aşık olurlar. Saliha 10 yaşına girince babası tarafından okuldan alınır. Artık büyümüştür ve sadece erkeklerin olduğu bir okula gitmesi doğru değildir. İlk aylar haberleşemezler, sonra mektuplaşmaya başlarlar. Beş sene geçer. Saliha’yı bir adam ister. Baba da bunu uygun bulur. Babanın kararını değiştiremeyince Saliha ve Rıfat birlikte intihar etmeye karar verir. Anne bunu öğrenir ve babayı ikna eder. Saliha 16 yaşında, Rıfat 18 yaşında iken evlendirilir. İkilinin uzun yıllar çocuğu olmaz. Tam 24 yıl sonra Talat olur. Saliha Hanım 40 yaşındadır. Altı yıl sonra Rıfat ölür. Saliha büyük bir aşkla evlendiği kocasından sonra bir daha evlenmez ve kendini oğlu Talat’a adar.
Saliha’nın en büyük yardımcısı ise o evde 20 küsür yıldır hizmetçilik yapan Afrika kökenli 50’li yaşlarındaki Ayşe olacaktır. 10 yaşlarında iken köyünden üç adam tarafından kaçırılan, ilk önce Mısır’a oradan da Tunus’a götürülen ve orada zengin bir adama köle olarak satılan Ayşe..
Talat, sıbyan mektebinde okur, sonra Rüşdiye’de. On altı yaşında mezun, sonra bir devlet dairesine memur olur. Naziktir, kibardır, güler yüzlüdür, usludur ve herkes tarafından sevilen birisidir. Ali varlıklı bir aileden. Zekiye ise fakir. Ancak bu sınıf farkı aşklarına ve evlenmelerine bir engel teşkil etmez. İkili evlenir ve Üsküdar’da büyük konakta yaşamaya başlarlar. Ancak Ali çabuk öfkelenen ve pireyi deve yapan tabiatta birisidir. Evlenmeleri üzerinden 1 yılı aşkın bir süre geçmiştir ki Ali sudan bir sebeple Zekiye’ye darılır, sinirlenir. O sinirle onu boşar ve evinden kovar. Zekiye anne evine gider. Ali Bey pişman olur, karısını geri ister. Ancak bu sefer Zekiye’nin annesi reddeder ve kızını Hacı Mustafa nam birisi ile evlendirir.
Ali Bey takip eden 15 yılı esefle geçirirken, boşadığı ve evinden kovduğu Zekiye’nin bir kız çocuğuna hamile olduğunun da farkında değildir, Fitnat’a. Zekiye çocuğunu Hacı Mustafa ile evli iken doğurur ve evlendikten bir müddet sonra da vefat eder. Kızına gerçek babasının kim olduğunu anlatan bir mektup yazar ve o mektubu Fitnat’ın boynunda asılı duracak bir iple sarar. Fitnat’ı tütüncülük yaparak geçinen Hacı Mustafa büyütür. Hacı Mustafa’nın bir de üvey anası vardır: Emine. Üçü, tütüncü dükkanının içinden bir merdivenle çıkılan evde yaşarlar. Hacı Mustafa mutaassıp birisidir. Fitnat’ı beş yaşında mektebe yollar. Ancak Fitnat sekiz yaşına eriştiğinde onu okuldan alır ve eve kapatır. Takip eden yedi yıl boyunca Fitnat’ı evden dışarı bir kez bile çıkarmaz. Bu süre içinde Fitnat da kendini nakış ve gergef yapmaya adar. Bunun için de Şerife Kadın’dan düzenli dersler alır. Nakış ve gergef ustası Şerife Kadın o eve girip çıkan tek kişidir. Güzel. Nazik. Latif. İnce sesli. Ve annesinin kopyası.
Talat 18 yaşındadır. Fitnat 15 yaşında. Talat çalıştığı devlet dairesine giderken yolu Hacı Mustafa’nın dükkanı ve evinin yanından geçiyordur. Fitnat bir gün onu pencereden göz ucu ile görür. Takip eden günlerde Talat’ın gelip geçişini bekler ve sonunda ona aşık olur. Talat ise bir gün tütün almak üzere Hacı Mustafa’nın dükkanına girer. Dükkanda iken gözü evin cumbasına gider ve orada kafesin içinde bir güzel çehre görür. Gözleri kamaşır. Bir daha bakar. Bu sefer çehre bir kat daha güzel görünür. Öyle ki, “biçare çocukcağızın o vakte kadar öyle bir güzel görüp sevdiği yok idi”. Talat, Fitnat’a bir görüşte aşık olmuştur.
Takip eden günlerde Talat düşüncelidir. Bir derdi vardır, kimseye söyleyemediği. Yüzü de gülmüyordur. Öyle ki bu hali Saliha Hanım’ın da Ayşe Kadın’ın da dikkatinden kaçmaz. Ayşe Hanım Talat’ı evlendirmek gerektiğini iddia eder. Saliha Hanım bunun için erken olduğunu. Ayşe Kadın çocuklarının iyiliğini en iyi anne babaların bilebileceğini iddia eder, Saliha Hanım evliliğin ciddi bir iş olduğunu, tarafların birbirini ilk önce tanıması ve sevmesi gerektiğini.
Talat bir gün Fitnat’ın evinden Şerife Kadın’ın çıktığını görür ve onu evine kadar takip eder. Şerife Kadın’ın ne yaptığını öğrenir ve biçare, kadın kılığına girerek Şerife Kadın’dan nakış ve gergef dersleri almaya başlar. Fitnat’a Şerife Kadın’la haber yollama hayalleri kurarken, hayalini edemeyeceği olur. Şerife Kadın onu Fitnat’a götürür. Fitnat ona nakış ve gergef öğretecektir, Talat ona okuma yazmayı.
Saadet sadece Talat’ın değildir. Fitnat’ındır da. Hem kendi yaşıtı bir arkadaş edinmiştir hem okuma yazma öğreniyordur hem de Ragıbe (Talat’ın kendine bulduğu isim) şaşırtıcı derecede sokaktan geçerken gördüğü ve aşık olduğu gence benziyordur. Ragıbe (Talat) Fitnat’a Talat’ın kız kardeşi olduğunu söyler.
Talat ve Fitnat’ın saadet dolu günleri geçe dursun. Nakış ve gergef ustası Şerife Kadın ders vermeye gittiği Üsküdar’da büyük bir konağın sahibi 40’lı yaşlarındaki Ali Bey’in hala bekar olduğunu öğrenir. Onu evlenmeye ikna etmek ister ve ona Fitnat’tan bahseder. Fitnat’ın tasviri Ali Bey’e eski eşi Zekiye’yi hatırlatır. Şerife Kadın, Ali Bey’in de olurunu alarak konuyu Hacı Mustafa’ya açar. Hacı Mustafa bu talibin iyi bir talip olduğunu düşünerek Fitnat’ı Ali Bey’e nikahlar.
Haberi alan Fitnat karalar bağlar. Yemeden içmeden kesilir. Ancak Hacı Mustafa bunun önemsiz kız tepkileri olduğuna inanır. Ali Bey gibi varlıklı biri ile evlenmek Fitnat için en iyisidir. Fitnat durumunu ağlayarak Ragıbe’ye anlatır, hem de kardeşi Talat’ı sevdiğini söyleyerek. Fitnat’ın nikahlandığı haberi ile yıkılan Talat, kadın kıyafetlerini çıkartarak Fitnat’a aslında Talat olduğunu açıklar.
Fitnat’ın sağlığının daha kötüye gitmesi üzerine ve Emine Kadın’ın da ısrar etmesiyle Hacı Mustafa, Fitnat’a onu evlendirmekten vazgeçtiğini söyler. Ancak vazgeçmiş değildir. Zira bu kısmet Fitnat için en iyisidir ve Fitnat bunu bilecek yaşta değildir. Hacı Mustafa bir süreliğine Üsküdar’da bir yazlıkta dinlenme planı ile gelir. Fitnat ve Emine Kadın ile birlikte Üsküdar’a giderler. Ancak bu yazlık Ali Bey’in konağıdır. Fitnat oyuna getirilmiş ve Ali Bey ile evlendirilmiştir.
Ali Bey ise eski karısı Zekiye’ye tıpa tıp benzeyen Fitnat’a aşık olmuştur. Fitnat’ın sürekli ağlamasına, ondan uzak durmasına, uykusunda Talat adını sayıklamasına rağmen onu bırakmak da istemez. Bir akşam yine Fitnat’la konuşmak ister, onu ikna etmek. Fitnat’ı kucaklamak ister, Fitnat ürker, ondan kaçar ve odanın bir köşesinde tiril tiril titrer halde ayakta durur. Ali de dona kalır, odasına döner. Elinde Fitnat’ın boynunda asılı duran iplik ve ipliğe saklanmış mektubu fark eder. Mektup Fitnat’ın annesi Zekiye’dendir ve Fitnat’a babasının kim olduğunu anlatıyordur. Ali Bey Fitnat’ın aslında yıllar önce boşadığı Zekiye’den kızı olduğunu anlar. Hemen Fitnat’ın yanına döner, ancak bu sefer onu kızı olarak görerek. Kapı kapalıdır. İçeriden inilti sesleri geliyordur. Kapıyı kırar ve Fitnat’ı kendini küçük bir çakı ile göğsünden yaralamış halde, yerde kanlar içinde görür. Aynı sıralarda Talat ise sıtma hastalığına yakalanmıştır ve günlerdir güçten düşmüş, neler olup bittiğinden bi-tab bir halde evinde yatıyordur. Fitnat en nihayetinde evlendirildiği haberini bir mektup yazarak bildirebilmiş ve Talat’ı Üsküdar’daki eve son bir kez görmeye davet etmiştir. Fitnat son nefeslerini alıp verirken Talat, bitap bir halde çıkagelir. Talat, Fitnat’ın başı ucunda otururken, ikisi ruhlarını teslim eder.
Karısından sonra kızının da hayatını mahveden Ali Bey delirir, altı ay daha acınacak bir halde yaşar ve bir sabah ölür. Saliha Hanım ağlaya ağlaya kör kalır. Emine Kadın ise üzüntüden vefat eder.
* * *
Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-u Talat ve Fitnat’ı Shakespearesk sonlu bir aşk hikayesi. Daha çok Türkçe ilk roman olarak meşhur. 1872-1873 yıllarında ilk olarak bir gazetede tefrika olarak yayınlanıyor. 1875’te ise kitap olarak. Dönem Osmanlı’nın son hız inkıraza doğru gittiği yıllar. Osmanlı devlet adamlarını ve düşünürlerini meşgul eden konu ise bu gidişatı durdurmak, imparatorluğu korumak.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ın kaygısı ise bambaşka. Gençleri sevdiklerine verin. Temel mesaj özetle bu. Şemseddin Sami’ye haşin olmamak gerek. Zira Türkçenin bu ilk romanını kaleme almaya başladığında henüz 22 yaşındadır, İstanbul’a o yıl gelmiş ve devlette yeni memur olmuştur. Aklı, muhtemelen Batı edebiyatından ilhamla, aşkla ve aşk üzerine evlilikle meşgul olsa gerektir.
Bu elbette önemsiz değildir. Osmanlı’nın daha büyük ve vahim sorunları olsa da. Zira, Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat aşk ve aşk üzerine evliliği savunurken, aşksız, görücü usulü evliliklerin yaratabileceği muhtemel trajedileri hikayeleştirirken, aslında kadının Osmanlı toplumundaki konumuna ve haklarına yönelik ağır eleştiriler de getirmektedir. Kız çocuklarının mekteplerden erken alınması, belirli bir yaştan sonra sokaktan men edilmeleri, evlenecekleri kişilerin seçiminde babaların hakim rolü, boşanmanın kolaylığı, erkeklerin kadınlara bakışı… Bunların hiç birisi olumlu şeyler olarak geçmez romanda.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemseddin Sami’nin ilk ve son romanıydı. Türk kültür tarihine esas katkısını ilerleyen yaşlarında kendini adadığı sözlük ve ansiklopedi çalışmaları ile yaptı. Özellikle Kamus-ı Türki ile. Yirmi yıllık bir birikimin, iki yıllık yoğun bir çalışmanın ürünü sözlükle.
Kitap: Şemsettin Sami, Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2018.
Fotoğraf: Frank Mckenna