[voiserPlayer]
I. Selim (h. 1512-1520) ve I. Süleyman (h. 1520-1566) dönemleri. Veya Osmanlı’nın muhteşem yüzyılının. Sonrası? Gelibolulu Mustafa Ali (ö.1600)’nin Nushatü’s-Selatin’inden Defterdar Sarı Mehmed Paşa (ö.1717)’nın Nesayihü’l Vüzera ve’l Umera’sına. Toplam 12 risale. Yazarları muhteşem yüzyılı takip eden bir buçuk asırı gözlemlemiş kişiler. Hepsi bi-la istisna bir şeylerin yanlış gittiğinin iddiasında. Haliyle gidişatı son derece olumsuz adlandırmışlar: “bozulma/çözülme”.
Dert bir değil ki, o Erzincan türküsünde dendiği gibi, hangisine yanalım? Peygamber soyundan gelme, seyyidlik ve şeriflik iddiasıyla vergiden kaçınmalar mı? Sikkenin ayarının bozulması mı? Sultanların devlet işleri ile ilgilenmeyi bırakması, haliyle de halkın dertlerini bilmemeleri mi?
Daha niceleri. Mesela, sultanların etraflarında, onları gidişat hakkında bilgilendirecek, doğru tavsiyeler verecek, tecrübeli, işinin ehli insanların kalmaması. Azil ve atamalarda heva ve heveslerine göre hareket etmeleri. Veziriazamların devlet işlerini yürütürken tam istiklallerini kaybetmesi ve haliyle altındakiler tarafından çekinilen bir kişi olmaktan çıkması. Vezirlerin ve beylerin birbirine düşmesi, günübirlik menfaatlerinin ardına düşmeleri. Vezirlerin sayısının artması. Fiyat kontrolünde gösterilen lakaytlık. Devletin sırlarının korunmaması. İdarecilerin sık sık azli, haliyle, yaygın azil korkusu. Para ve mal hırsının, lüks tüketim ve gösteriş eğiliminin artması. Köylülerin köylerini terk etmeleri, büyük şehirlere yerleşmeleri veya büyük çiftlikler için çalışmaya başlamaları. Yeni silahların benimsenmesinde ihmalkar davranılması. Fethedilen yerlerin idaresinin eski idarecilere bırakılması. Kahvehane ve diğer bidatların yayılması. Veya daha genel bir sorun olarak şeriata tam riayet edilmemesi. Ulema zümresine karşı lakaytlığın, saygısızlığın, hatta zulmün artması.
Ve hiç bitmek bilmeyen o sorun, çözüm üretilemeyen. Rüşvet. Öylesine yaygın ki. Veziriazamlar da alıyor, vezirler de, beylerbeyi de, sancak beyleri de. Neredeyse bütün devlet işlerinde. Abartı olmayacaksa devasa bir rüşvet imparatorluğu… Öyle ki vezirler “düşmandan rüşvet alarak kolayca ele geçirilebilecek yerlerin fethini türlü bahanelerle” engellemeye kadar vardırmış işi. Beylerbeyleri rüşvet alarak devlet arazilerini ecnebilere satar olmuş. Ulema zümresin arasında bile yaygınlaşmış. Rüşvetle defterdarlığa geçenler olmuş. Hatta okuma yazma bilmeyenler. Rüşvet vererek ulema zümresine dahil olabilmiş, sonrasında ise müftülük, kadılık, müderrislik kapmışlar. Seyyidlik ve şeriflik payeleri dahi rüşvetle Türkoğlu Türklere satılır olmuş.
Rüşvet kadar iltimas da yaygın. Vezir oğulları babaları sayesinde beylerbeyliği gibi yüksek makamlara erişebilmişler. Ulema çocukları babaları sayesinde ulema zümresine girebilmişler(1). Yüksek seviye idarecilerle ilişkiler ulema atamalarında önemli olmuş, hakeza devlet arazilerinin tahsisinde de.
Netice ise ehil olmayanların layık olmadıkları makamlara gelmeleri. En tepeden en tabana yayılan bir liyakatsizlik. Bir alt üst oluş. Ayakların baş olması. Aslında iltizam usulünün (makamların açık artırma ile yıllık satışı) yaygınlaşması temel sorun. Ve Osmanlı’nın yükseliş ve ihtişam dönemi temel kurumlarının bozuluşu. En başta tımar sisteminin. Devlete ait toprakları idari ve askeri amaçlarla tahsis eden sistemin(2). Bozuluş, arazilerin tahsisinde. Veya arazilerin “ekabir sepetine girmesi”nde. Ekabirle kasıt, imparatorluğun üst düzey idarecileri. Vezirler, beylerbeyleri, sancak beyleri, vesaire. Sepetine girmekten kasıt, arazilerin bu üst düzey idareciler ve o idarecilerin kendi adamları arasında paylaşılması. Daha vahimi, ekabir sepetine giren arazilerin zamanla şahsi mala dönüştürülmesi, sonrasında ise (müsadere edilmesi ihtimalini önlemek için olsa gerek… bb) vakf edilmeleri. Yine yükseliş ve ihtişam döneminin temel kurumlarından kapıkulluğu(3), bozulmadan kurtulamamış. Sayılarının artması. Devşirme olmayanların, Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Çingenelerin, Yörüklerin, Yahudilerin, dinsizlerin, mezhepsizlerin kapıkulluğuna girişi.
Her iki kurum nihayetinde liyakatsizlik sorunu ile malül. Zira devlet arazilerinin rüşvetle, iltimasla veya başka türlü tahsisi elbette layık olmayanlara tahsisi demek. Liyakatsizliğin kaynakları ise muhtelif. Yeterince dindar olmamak, eğitimsiz olmak, vesaire. Ancak daha zımni başka bir bakış açısı da etken sanki. Bu bakış açısına göre toplum farklı tabakalardan müteşekkil: asker, ulema, tüccar ve esnaf, köylü, vesaire. İdeal toplum düzeni her tabakanın yerli yerinde kalması ile mümkün. Kişilerin içinde doğdukları ve ait oldukları tabakayı terk etmemeleri ile. Asker sadece askerlik yapmalı. Ulema da ulemalık. Ticaretle uğraşmamalı, tarımla da. Aynı şekilde tüccarlar sadece ticaretle, esnaf esnaflıkla, köylü tarımla. Tabakalar arası geçiş ise ideal toplumsal düzenin altının oyulması demek. Zira toplumsal tabakalar bir vücudun organları gibi. Her birinin ifa etmesi gereken yükleri var. Her hangi birinin ifa edilmemesi bütün vücut için sorun.
Sorunların tespitinde, ve elbette önerilen çözümler de, arkaplanda başka ve daha güçlü bir bakış açısı, fikir daha aktif. İdeal toplumsal düzeni de o fikirden mülhem. Meşhur daire-i adalet fikri. Kınalızade Ali Efendi’nin Ahlak-ı Alai’sinde formüle edildiği haliyle şu:
“Adldir mucib-i salah-ı cihan; cihan bir bağdır dıvarı devlet; devletin nazımı şeriattır; şeriata haris olamaz illa melik; melik zapteylemez illa leşker; leşleri Cem’ edemez illa mal; malı Cem’ eyleyen reayadır; reayayı kul eder padişah-ı aleme adl.”
Veya, daha güncel bir dilde ifadesiyle: “Hükümdar askersiz kuvvet sahibi olamaz; parasız asker olmaz; tebanın refahı olmadan para olmaz ve adalet olmadan halk müreffeh olamaz.”
İşte Osmanlı’nın muhteşem yüzyılının sonrası…
* * *
Anmamak olmazdı. I. Süleyman 1534 yılında Bağdat’ı fethettiğinde Fuzuli kendisine övgüler düzer. Neler der neler…
Sarsar-ı kahr-ı cihan-sûzından âgâh olalı
Açmaz oldı büstân-ı fitne-i eşrâr gül
.
Şah-ı dîn Sultân Süleymân-ı sa‘adet-mend kim
Kesb ider hulk-ı hoşından nüzhet-i etvâr gül
.
Olmag içün mutrib-i bezmi dutup bir dâ’ire
Öğrenür her şubh bülbülden fen-i edvar gül
.
Kurtulur feth itdügi kişver belâ-yı fitneden
Kim açıldukda tikenden aynlur nâ-çâr gül
Vesaire, vesaire…
Eh bu övgüler karşılıksız kalmaz. Vakıf gelirlerinden günde dokuz akça almaya hak kazanır şair. Ancak bu maaşın tahsilinde sorun yaşamış olsa gerek ki o meşhur Şikayetname’sini kaleme alır.
“Selam virdüm rüşvet degüldür diyü almadılar.
Hükm gösterdüm faidesüz diyü mültefit olmadılar.
Egerçi zahirde suret-i itaat gösterdiler amma zebân-ı hâl ile cemî’i su’alime cevab virdiler.
Didüm:
— Yâ eyyühe’l ashâb bu ne fi’l-i hatâ ve ne çîn-i ebrûdur.
Didiler:
— Muttasıl bizüm adetimüz budur.
Didüm:
— Benüm ri’âyetümi vâcib görmişler ve bana berât-ı tekâ’üd virmişler ki evkâfdan hemişe behrmend olam ve padişaha ferâgatla du’a kılam.
Didiler:
— Ey miskin senün mezâlimine girmişler ve sermaye-i tereddüd virmişler ki müdâm fa’idesiz cidâl edesin ve nâ-mübârek yüzleri görüp nâmülâyim sözler işidesin.
Didüm:
— Berâtımun mazmunı ne içün suret bulmaz.
Didiler:
— Zevâ’iddür husûli mümkin olmaz.
Didüm:
— Böyle evkaf zevayidsiz olur mı?
Didiler
— Zarûrîyât-ı asitâneden kalursa bizden kalur mı?
Didüm:
— Vakf malın ziyade tasarruf itmek vebaldür.
Didiler:
— Akçemiz ile satın almışuz bize helaldür.
Didüm
— Hisâb alsalar bu sülûkunuzun fesâdı bulunur.
Didiler:
— Bu hisâb kıyametde alınur.
Didüm:
— Dünyâda dahî hisâb olur haberin işitmişsinüz.
Didiler:
— Andan dahi bâkimüz yokdur kâtipleri razı itmişüz.
Gördüm ki sualime cevâbdan gayrı nesne virmezler ve bu berâtile hâcetüm revâ kılmağın görmezler, nâ-çâr terk-i mücadele kıldum ve me’yûs u mahrum gûşe-i ‘uzletimde çekildüm.”(4)
Notlar
(1) Beşik ulemalığı kavramının varlığı bile çok şey söylemez mi?
(2) Kitapta tımar sistemin ile alakalı tatmin edici bir tanıtım yapılmamış. Konu üzerine detaylı ve erişebilir bir tartışma için, bakınız Halil İnalcık, Tımar, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.
(3) Kitapta kapıkulluğu ile alakalı tatmin edici bir tanıtım yapılmamış. Konu üzerine detaylı ve erişebilir bir tartışma için, bakınız Abdülkadir Özcan, Devşirme, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.
(4) Fuzuli’den Şikayetname: https://www.nukteler.com/fuzuliden-sikayetname/
Mehmet Öz, Kanun-ı Kadimin Peşinde: Osmanlı’da “Çözülme” ve Gelenekçi Yorumcuları, 8. Baskı, Dergah Yayınları, 2019.
Fotoğraf: Turgay Koca