[voiserPlayer]
Orta Doğu’da son dönemdeki bölgesel normalleşme arayışlarının güncel örneklerinden birisini de İran ile Mısır arasında sürmekte olan müzakere süreci oluşturuyor. İki ülkenin yönetimleri, 1979 yılındaki İran Devrimi sonrası bozulan münasebetleri yeniden tesis etmeye yönelik diplomatik görüşmeler sürdürüyorlar. Farklı beklentilere dayanan bu karşılıklı siyasi irade, başarılı olduğu takdirde, iki ülkenin bölgesel politikalarında kayda değer bir açılım teşkil edecek.
1979 Devrimi, İran ile Mısır arasındaki ilişkilerde tam bir dönüm noktası oldu. Devrim sonucu İran’ı terk etmek zorunda kalan Şah Muhammed Rıza Pehlevi, Mısır’a sığındı, Kahire’de vefat etti ve orada defnedildi. Buna karşılık olarak İran yönetimi, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ı 1980 yılında bir suikast ile öldüren Halid el-İslambuli’nin adını Tahran’da bir caddeye verdi. Kötüleşen diplomatik ilişkiler, İran-Irak Savaşı’nda Mısır hükümetinin Irak’ı desteklemesi ile de uzun yıllar tamir edilemez bir durumda kaldı.
Arap Baharı sürecinde Mısır’da Muhammed Mursi hükümetinin demokratik seçimlerle iktidara gelmesi ile birlikte iki ülke arasındaki ilişkilerde bir yumuşama dönemi görüldü. Örneğin, Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi için Ağustos 2012’de Tahran’ı ziyaret eden Mursi, devrim sonrası süreçte İran’a bir ziyaret gerçekleştiren ilk Mısır devlet başkanı oldu. Bu ziyareti, Mahmud Ahmedinejad’ın Şubat 2013’teki Kahire ziyareti takip etti. Sonraki süreçte, Mısır’da bir askeri darbe ile idarenin el değiştirmesi ve İran’ın bölgesel çatışma alanlarına giderek artan müdahalesi, iki ülke arasındaki münasebetlerde bir ilerlemeyi engelledi. Bugün hala Mısır’ın Tahran’da bir büyükelçiliği bulunmuyor.
Uluslararası medyaya yapılan açıklamalara göre İran ile Mısır’dan diplomatlar ve istihbarat görevlileri Mart ayından bu yana ilişkilerin normalleşmesine yönelik diplomatik görüşmeler gerçekleştiriyorlar. Bu görüşmelere Bağdat yönetimi ev sahipliği yapıyor. Buna ek olarak, Umman Sultanı Heysem bin Tarık’ın da üst düzey ziyaretler aracılığıyla bu müzakere sürecinde bir arabuluculuk rolü oynadığı görülüyor. Umman Sultanı, 21 Mayıs’ta Kahire’ye ve 28 Mayıs’ta Tahran’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretlerde, İran ile Mısır ilişkilerinin normalleşmesi adına tarafların şartlarının ve beklentilerinin en üst düzeyde birbirlerine iletildiği ifade ediliyor.
Mevcut müzakere sürecinin hızlı ve başarılı bir şekilde ilerlemesi adına İran’ın daha istekli taraf olduğu görülüyor. Müzakere sürecinin mevcudiyetini uluslararası medyaya ilk yansıtan taraf, İran tarafı oldu. İranlı yetkililer, ardı ardına yaptıkları açıklamalarda, Mısır ile ilişkileri önemsediklerini ve müzakerelerin hızlı bir şekilde ilerlemesini beklediklerini beyan ediyorlar. Umman Sultanı’nın 29 Mayıs’taki Tahran ziyareti esnasında bu istekli tavır, dini lider Ali Hamaney tarafından da dile getirildi. Bu durum, müzakere sürecinin İran devlet yapısındaki tüm kurumlar tarafından tartışmasız desteklendiğini gösteriyor.
Son dönemdeki bölgesel gelişmelerin İran ile Mısır arasındaki müzakere sürecini kolaylaştırması da beklenebilir. İran ile Suudi Arabistan arasında Çin Halk Cumhuriyeti arabuluculuğunda imzalanan mutabakat, Mısır yönetimi tarafından da memnuniyet ile karşılandı. Suriye’nin Arap Devletleri Ligi’ne tekrar kabul edilmesi ile Yemen Krizi’ne barışçıl çözüm arayışlarının da İran ile Mısır arasındaki normalleşme çabalarına olumlu katkısı olacaktır. İki ülke arasındaki müzakere sürecinde küçük de olsa somut adımlar da atılmıyor değil. Mısır Turizm Bakanlığı’nın İranlı turistlere ülkeye girişte vize kolaylığı sağlayacağını açıklaması bu adımlardan birisi. Öncesinde, İran vatandaşlarına turist vizesi verilmiyordu.
Halihazırdaki müzakere sürecinden her iki ülkenin de jeopolitik ve ekonomik olmak üzere beklentileri bulunuyor. İran yönetimi, öncelikli olarak, Arap Baharı sonrasında elde ettiği jeopolitik kazanımları muhafaza etmek ve bu kazanımlarını bölgedeki başat aktörlere zımni olarak tasdik ettirmek hedefine yönelik olarak kapsamlı bir bölgesel normalleşme stratejisi takip ediyor. İran yönetimi, Mısır ile ilişkilerdeki olası normalleşmenin de Irak, Suriye ve Yemen gibi çatışma bölgelerinde İran lehine ortaya çıkan yeni statükonun bölgesel kabulüne hizmet etmesini bekliyor. Suudi Arabistan ile imzalanan mutabakat, İran’ın bu jeopolitik hedefi için önemli bir dönüm noktası teşkil etti. İran, Mısır ile de benzer bir mutabakat imzalayarak, bölgesel konumunu tahkim etmek istiyor.
İran yönetimi, Mısır ile ilişkilerin normalleşmesinin ve gelişmesinin, İran’a Arap dünyasında daha fazla meşruiyet ve mevcudiyet kazandırmasını bekliyor. Suudi Arabistan’dan sonra Mısır’ın da İran ile münasebetlerini normalleştirmesi, İran’a mesafeli duran Arap ülkelerinin çekince ve itirazlarını önemli ölçüde zayıflatacak. Bu beklentilere ek olarak İran açısından, ABD’nin Orta Doğu’daki ortak ve müttefikleri ile ilişkilerini düzeltmesinin, ABD ile arasındaki ihtilaflarda bu bölgesel aktörleri tarafsız bir diplomatik konuma çekmesi umuluyor. Böylece, ABD’nin İran’a karşı uyguladığı tecrit ve yaptırım politikasının da göreceli olarak etkisinin kırılması ve zayıflatılması amaçlanıyor.
Ekonomik beklentiler de mevcut müzakere sürecinin önemli bir boyutunu teşkil ediyor. Donald Trump yönetiminin 2018 Mayıs’ında nükleer anlaşmadan çekilmesi ile birlikte İran ekonomisindeki sistemik sorunlar bir kriz haline evrildi. İran riyalindeki muazzam değer kaybı, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik gibi sorunlar, İran yönetimini bölgesel açılımlara zorluyor. Mısır ile ilişkilerin normalleşmesinin, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilere ve dolayısıyla İran ekonomisine olumlu katkısı olması bekleniyor. 110 milyona yaklaşan nüfusuyla önemli bir bölgesel pazar olan Mısır’a İran’ın 2022 yılında yaptığı ihracat miktarı, sadece beş milyon dolar. İran yönetimi, bu ihracat pazarından ve potansiyelinden faydalanmak istiyor.
Elbette, Mısır yönetiminin de halihazırdaki müzakere sürecinden jeopolitik ve ekonomik olmak üzere beklentileri bulunuyor. Mısır yönetiminin yaklaşımını, öncelikli olarak ülkenin güvenlik çıkarları tayin ediyor. Kızıldeniz’in güvenliği, Mısır yönetiminin son derece hassas olduğu bir stratejik öncelik. Yemen’deki kriz ortamı ve Husi Hareketi’nin özellikle Babül Mendep Boğazı’na mücavir ülkenin batı bölgelerindeki hakimiyeti, Mısır’ın güvenlik kaygılarını artıran bir etken. İran ile ilişkilerdeki olası bir normalleşmenin, İran yönetiminin Husi Hareketi üzerindeki varsayılan nüfuzu aracılığı ile Mısır’ın Yemen ve Kızıldeniz kaynaklı güvenlik kaygılarını gidermesi bekleniyor.
Benzer şekilde, İran’ın Filistin, Suriye ve Irak’taki stratejik ilişkileri, Mısır yönetimi için hassas bir mevzu. Uluslararası medyaya yansıdığı kadarıyla, süregiden müzakerelerde Mısırlı yetkililer İranlı muhataplarından, İran’ın Mısır topraklarını kullanarak İsrail karşıtı faaliyetlere girişmemesi şartını öne sürdüler. Mısır’ın Irak’taki ekonomik varlığı ve Mısırlı şirketlerin faaliyetlerinin güvenliği de, İran’ın bu ülkedeki nüfuzu nedeniyle, Mısır yönetimi tarafından önemseniyor. Ayrıca, İran ile ilişkilerin normalleşmesi, Mısır adına başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri ile daha yakın bir stratejik hizalanmayı da beraberinde getirebilecek.
Mısır ekonomisi de yapısal ve kronik sorunlar ile uğraşıyor. Örneğin, Mısır’ın toplam borcu 400 milyar dolara yaklaşmış durumda. Mısır’ın bölgesel normalleşme adımlarının gerisinde, ekonomik kaygılar da yatıyor. Özellikle turizm ve ticaret ilişkileri, İran ile devam eden müzakere sürecinde önemli etkenler olarak göze çarpıyor. Turizm, Mısır ekonomisin temel gelir kalemlerinden birisi ve bilhassa Kahire’deki Malik el-Eşter’in türbesi gibi Şiiler açısından kutsal ziyaret mekanları, çok sayıda İranlı turisti ülkeye çekmeye aday. Mısır’ın İran’a ihracatı ise 2022 yılında 1.5 milyon dolar gibi çok cüzi bir rakam. İlişkilerin normalleşmesinin, Mısır’ın İran’a ihracatını katbekat artıracağı rahatlıkla öngörülebilir.
Tüm bu beklentiler ile birlikte, halihazırda devam eden müzakere sürecini olumsuz etkileyebilecek bir kısım gelişmelerin de olabileceği hatırdan uzak tutulmamalı. İran nükleer programı etrafında ABD, İsrail ve İran arasında süregiden gerilim, İran ile Suudi Arabistan arasındaki normalleşme sürecinin gidişatı ile İran’ın Mısır’ın ve de Mısır’ın yakın olduğu ülkelerin iç işlerine müdahale sayılabilecek adımlar atması, bu muhtemel gelişmelerden birkaçı.
Uzun bir doğrudan ve dolaylı mücadele döneminden sonra Orta Doğu’daki çok sayıda ülke gibi İran ve Mısır da bozulan ilişkilerini tamir etme ve kırılan münasebetlerini yeniden tesis etme arayışında. Başarılı olduğu takdirde İran ile Mısır ilişkilerinde görülen bu karşılıklı açılım arayışı, bölgesel jeopolitik için tam anlamıyla bir dönüm noktası teşkil edecek.
Fotoğraf: Meenakshi Vinay Rai