[voiserPlayer]
1. 2019 yerel seçimleri 2009’u hatırlatıyor (mu?)
Türkiye 31 Mart 2019 yerel seçimlerine döviz krizinin sonucunda yaşanan ekonomik daralmanın gölgesinde giriyor. 2019 yerel seçimleri olumsuz ekonomik şartlar dolayısıyla 2009 yerel seçimlerine benzetiliyor. 2008 krizinin Türkiye’yi “teğet geçtiği” iddiasına rağmen AK Parti 2007 genel seçimlerindeki %47’lik oy oranından %39’a gerilemişti.. 2007-2009 arasında kişi başına düşen milli gelir 673 dolar azalmış, işsizlik ve genç işsizliği sırasıyla % 9.2’den %13.6’ya ve % 19.2’den %27.5’a yükselmişti. 2007’de %5 büyüyen ekonomi, 2009’da % 4.8 küçülmüş, seçimin gerçekleştiği 2009 ilk çeyrekteki küçülme % 14’ü bulmuştu. Sonuç olarak tüketici güven endeksi 21 puan azalarak 82’den 61’e düşmüş ve AK Parti 8 puanlık oy kaybıyla % 47’den % 39’a gerilemişti.
Mart 2019 verileri son seçimlerin gerçekleştiği Haziran 2018 verileriyle karşılaştırıldığında, işsizliğin % 10.9’dan 13.6’ya, genç işsizliğinin de % 19.3’ten 24.5’e yükseldiği görülüyor. Döviz kriziyle birlikte kişi başına düşen yıllık gelir 914 dolar azaldı ve 10546 dolardan 9632 dolara geriledi. Ayrıca ekonomi son çeyrekte % 3 küçüldü. Türkiye ekonomisi Haziran seçimlerinin gerçekleştiği 2018 ikinci çeyrekte %5.2 büyümüştü.
2009 ve 2019’deki ekonomik kötüleşmenin nedenleri ise farklı. 2009 krizi küresel piyasaların etkisiyle ortaya çıkarken, döviz krizi ise Türkiye ve ABD arasında yaşanan rahip Brunson krizi ile birlikte tetiklendi. Ayrıca uygulanan düşük faiz politikasının sonucunda TL’nin değer kaybını önlemekte geç kalındı. Dolayısıyla kurun yükselmesiyle birlikte üretim maliyetleri arttı ve bu tüketiciye yüksek enflasyon olarak geri döndü. Enflasyon 2009 krizinde % 7.8 iken, 2019 Mart’ta %20’ye dayanmış durumda (Haziran 2018’den 5 puan yüksek.)
Özetle yerel seçimler hem enflasyonun yükseldiği hem de ekonominin daraldığı “slumpflasyon” şartlarında gerçekleşecek. Ayrıca ekonomik kötüleşmenin nedenlerinin 2009’a kıyasla daha siyasi olması ekonomik seçmenin tercihini merak konusu haline getiriyor. Nitekim seçmenin ekonomik algılarını yansıtan tüketici güven endeksi de Haziran 2018-Mart 2019 arasında 11 puanlık düşüşle 70 seviyesinden 59’a geriledi. Bu rakam 2009 yerel seçimleri öncesinde 61’di.
Olumsuz ekonomik göstergelerle birlikte ekonomik seçmenin 2009’da olduğu gibi Cumhur İttifakı’ndan uzaklaşacağı ve büyükşehirlerde muhalefetin kazanacağı yönünde bir beklenti ortaya çıkıyor. Ancak 2009 ve 2019 arasında çok önemli bir fark var: parti aidiyetlerinin son 10 yılda güçlenerek kemikleşmesi. Siyasal kırılmaların derinleştirdiği kutuplaşmayla birlikte partizan seçmenin oranı 2009’dan bu yana %40’tan %70’lere yaklaştı[efn_note]Kalaycıoğlu, Ersin. (2014). Local elections and the Turkish voter: looking for the determinants of party choice. South European Society and Politics, 19(4), 583-600.[/efn_note]. Ayrıca iktidar partisi oylarının %90’ına yakınını partizan seçmeninden alıyor. Bu şartlarda iktidarın oy oranının 2009’a kıyasla ekonomiden daha az etkilenmesi daha olası.
Öte yandan, partizan seçmen sayısı artarken ekonomik seçmen sayısı azalsa da, partizan bloklar arasındaki oy hareketliliğini stratejik oylarla birlikte ekonomik oylar sağlıyor. Bu nedenle ekonomik seçmenlerin sayısı ve getireceği etkiyi görmek için bir yandan farklı oy verme dinamiklerini inceleyip, diğer yandan da siyasal ve ekonomik göstergelerin hesaba katıldığı bir ekonomik oy verme modeli geliştirmek gerekiyor. Partilerin mevcut oranlarını saptamaya yönelik bir model geliştirmenin yanı sıra yanı sıra seçimler arasındaki oy geçişlerine yönelik bir analiz partililerin aday tercihlerine yönelik tahmin yapmayı mümkün kılıyor.
2. Partizan, Stratejik ve Ekonomik Seçmen
Merkez sağ partilerin siyaset sahnesini tamamen laik-dindar ve Türk-Kürt sosyo-politik bölünme hatlarını temsil eden partilere bıraktığı 2007 seçimlerinden bu yana, seçmenlerin büyük çoğunluğu partizan kimliklere göre oy veriyor. Partizanlık da ah ideolojik, etnik ve dini kimliklerle belirleniyor. Kutuplaşmayla birlikte partizan olmayan ve ekonomik oy verme modeline yatkın seçmenlerin oranı giderek azalıyor. KONDA’ya göre seçmenlerin (oy kullanmayanlar dahil) en az % 64’ü bir partiye bağlılık hissediyor. Diğer bir ifadeyle oy kullanan 84 puanlık seçmen grubunun 64 puanı partizan. Bu sayı oy kullanan seçmenler içinde %76’lık bir orana tekabül ediyor. Partizan seçmenlerin oranı AK Parti, CHP ve HDP’de %80’nin üzerindeyken, milliyetçi partiler MHP ve İYİ Parti’de de %50’yi geçiyor[efn_note]KONDA (2018). Temmuz 2018 Barometresi. https://konda.com.tr/wp-content/uploads/2018/07/1807_KONDA_24HaziranSecimleriSandikAnalizi.pdf[/efn_note].
Kalan % 36’lık “gri seçmen”in büyük çoğunluğunun da kesinlikle oy vermeyeceğini belirttiği en az bir parti bulunuyor. Bu nedenle Türkiye’de ekonomik oy verme davranışında bulunan seçmen oranı görece düşük seviyede. Partisiz seçmenler de büyük olasılıkla karşıt ideolojiye sahip partinin aleyhine oy tercihlerinde bulunuyorlar. Aynı ideolojik gruplarda yer alan 6-7 puanlık AK Parti-MHP ve 1-1.5 puanlık CHP-HDP arasındaki stratejik oy hareketliliği 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin kaderini belirlemişti. Ayrıca ekonomik ve siyasi nedenlerden ötürü hükümete yönelik tepki ve devlet baskısı arasında kaldığı için AK Parti ve HDP arasında gidip gelen 2 puanlık Kürt seçmeni de bu gruplara eklemek gerekiyor.
Ancak bu sayıların düşüklüğü stratejik ve ekonominin seçmenin önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü 2017 referandumu sonrasında gelen Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber Türkiye siyasetine çoğunlukçuluk prensibi hakim oldu. Ayrıca genel ve yerel seçimlerde ittifakların önünün açılması pek çok seçim bölgesinde kazanmak için gereken oy oranını en az % 45-50 aralığına taşıdı. Böylece ekonomik ve stratejik seçmenleri yanına çekebilen ittifak seçimi kazanmak için mutlak bir avantaj yakalıyor.
Yerel seçimlerle ilgili olarak stratejik ve ekonomik oy tercihinde bulunan seçmenin oranı düşük olsa da bu grupların tercihlerinin önceki seçimlerde şehir bazında kritik sonuçlara yol açtığını hatırlamak gerekiyor. 2014 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde stratejik MHP ve HDP seçmeninin neredeyse tamamı Erdoğan’ı desteklediği için İstanbul, Ankara, Bursa, Adana ve Antalya’da Erdoğan rakiplerini rahatça geçti. 2017 referandumunda stratejik MHP’lilerin tamamının desteğini alamayan Evet bloku aynı metropollerde (Bursa hariç) Hayır blokuna karşı kaybetti. Büyükşehirlerde geriye düşen Evet bloku Doğu ve Güneydoğu’da Kürt seçmenin tercihi ve yurtdışı seçmeninin desteğiyle ülke çapında %50’yi geçebilmişti.
Partizan ve stratejik seçmenlerle birlikte ekonomik seçmenin önemini ortaya koymak gerekiyor. 2016’daki Erdoğan-Bahçeli yakınlaşmasından önce AK Parti-MHP arasında gidip gelen 8 puanlık sağ seçmenin önemli bir kısmı ekonomik saiklerle oyunu iki partiden biri için kullanıyordu. Ancak İYİ Parti’nin ortaya çıkışı ve Cumhur İttifakı’nın kurulmasıyla birlikte bu 8 puanlık seçmenin 1.5-2 puanı İYİ Parti’ye geçerken, 6-6.5 puanlık büyük çoğunluk MHP’de kaldı ve Cumhur İttifakı’nı desteklemeye devam etti. 2015 Kasım’dan 2018 seçimlerine kadar bu seçmen grubunun Cumhur İttifakı’na oy verip vermeyeceğini test edecek seviyede ekonomik bir kötüleşme yaşanmadığı için Mart 2019 yerel seçimleri bir ilk olacak.
Son olarak partizan olmayan emekli, öğrenci ve işsizlerin diğer gruplara kıyasla ekonomik şartlara ve vaatlere göre son dakikada oy kullanma veya kullanmama tercihinde bulunmaya daha yatkın oldukları biliniyor. Özellikle enflasyon ve işsizliğin en çok etkilediği emekli, işsiz ve öğrenci gruplarındaki partisiz seçmenler aynı ideolojik pozisyonda bulunmayan partilere geçiş yapabiliyorlar. Örneğin 7 Haziran ve 1 Kasım arasında CHP’den AK Parti’ye kayan partisiz emekli, işsiz ve öğrenciler bu gruplarda CHP’nin AK Parti’nin arkasına düşmesine yol açmıştı[efn_note]KONDA (2015). 7 Haziran Sandık ve Seçmen Analizi. https://konda.com.tr/wp-content/uploads/2017/03/KONDA_7HaziranSand%C4%B1kveSe%C3%A7menAnaliziRaporu.pdf[/efn_note]. Yüksek işsizlik ve enflasyon rakamları partisiz öğrenci, işsiz ve emeklileri 2009 ve Haziran 2015’te olduğu gibi muhalefet adaylarına yaklaştırabilir. Hükümetin emekli maaşlarına asgari ücrete kıyasla daha düşük zam yapması ve yeni mezunlarda işsizliğin yaygınlaşması hükümete yönelik öfkeyi tetikliyor. Muhalefetin her kesimin sempati ve takdirini kazanabilecek isimlerle yarışması bu öfkeyi oy desteğine dönüştürebilir.
3. Ekonomik Oy Verme Modeli
Ekonomik koşullara göre oy veren partisiz seçmenlerinin oranını tespit etmek için ideal olan yöntem düzenli periyotlarda (aylık) gerçekleştirilen anket verilerinden yararlanmak. Böylece bireylerin eğilimlerini doğrudan gözlemleyerek tahmin gücü yüksek bir ekonomik oy verme modeli geliştirilebilir.
Eğer bu mümkün değilse geriye kamuoyuyla paylaşılan anket sonuçlarının aylık ortalamalarını bulunduran bir veri seti oluşturma seçeneği kalıyor. Bu veri seti yardımıyla partilerin toplam oy oranlarının nasıl değiştiği aylık siyasal ve ekonomik göstergelerle tahmin edilebilir. Her bir parti oy oranı için ayrı ayrı yapılacak regresyon analizleriyle her bir partinin tahmini oy oranı hesaplanabilir.
Bu doğrultuda ekonomik oy modellerini ortaya koymak için 2007-2019 yılları arasında kamuoyuyla paylaşılan anket sonuçlarını kapsayan aylık bazlı bir veri seti oluşturuldu. Bu veri seti anket sonuçlarının yanı sıra seçim sonuçlarını da kapsıyor. Veri setinde hem aylık, üç aylık ve yıllık aralıklarla TÜİK ve Dünya Bankası’nın yayınladığı ekonomik göstergeler, hem de seçmen tercihlerini doğrudan etkileyebilecek siyasal kırılmalar bulunuyor. Regresyon modellerinde ekonomik göstergeler açıklayıcı değişkenler, siyasal kırılmalar da kontrol değişkenleri olarak kullanıldı.
Analize geçmeden önce ekonomik oy verme modellerinin açıkladığı oy oranı değişimlerinin partilerin “genel seçim” oy oranları üzerinden olduğunun altını çizmek şart. Yerel seçimde ittifaklar ve aday profilleri önemli olduğu için oy değişimini sadece siyasal ve ekonomik göstergelerle açıklamak yeterli olmuyor. Bu nedenle 24 Haziran’daki meclis seçimine kayıtlı seçmenlerin aynı ittifak ve partilerin 2017 referandum ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tercihlerini sandık ve mahalle bazlı ekolojik çıkarımla analiz etmek gerekiyor. AK Parti ve MHP’nin birbirine rakip olması ve İYİ Parti’nin henüz kurulmamış olmasından ötürü 2014 yerel seçimleri bu analizin kapsamının dışında kalıyor. Sandık ve mahalle bazlı ekolojik çıkarım yöntemiyle her bir parti için saptanan seçmen tercih yüzdeleri yazının son bölümünde İstanbul ve Ankara yerel seçim tahminleri için kullanılacak.
3.1. Siyasal Kırılmalar
Siyasal kırılma değişkenleri 2014’te Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, HDP’nin 2015’te genel seçime parti olarak katılma kararı alması ve Çözüm Süreci’nin sona ermesi, Meral Akşener’in Haziran 2016’da MHP kurultayında Bahçeli’ye rakip olması ve sonrasında partiden ayrılarak Ekim 2017’de İYİ Parti’yi kurması ve 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişimi gibi kırılma niteliği taşıyan siyasal olaylardan oluşuyor. Ayrıca AK Parti’nin hükümette bulunduğu ay sayısının her bir ay için toplamı hesaplanarak iktidarda yıpranma payının etkisi ölçülüyor.
Siyasal gelişmelerin etkisine bakıldığında 2014’ten bu yana yaşanan kırılmaların kalıcı oy geçişlerini tetiklediği anlaşılıyor. Erdoğan’ın 17-25 Aralık operasyonlarıyla birlikte kamuoyu nezdinde sarsılan güvenini tekrar kazandığı 2014 yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında 2.2 puanlık kararsız seçmenin AK Partili olduğu görülüyor.
2015’in ilk yarısında HDP’nin parti olarak genel seçimlere katılma kararı alması ve Çözüm Süreci’nin Dolmabahçe kriziyle son bulması Kürt seçmenlerin AK Parti’den HDP ve kararsızlara doğru kalıcı olarak yönelmesine yol açtı. Bunun karşılığında AK Parti MHP’den gelen milliyetçi seçmenle oy kaybını ikame etti. Böylece AK Parti partizan seçmen oranını sabit tutmayı başarırken MHP’nin oyu 1.9 puan azaldı. Ayrıca HDP’ye yönelen en az 1 puanlık bir CHP’li kitlesi mevcut.
15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişiminin AK Parti’ye getirdiği 3.6 puanlık pozitif etki olayın üzerinden aylar geçtikçe azaldı ve 0.2 puana kadar geriledi. Bununla birlikte OHAL ilanıyla yaşanan yoğun baskının neticesinde kampanya kapasitesi oldukça azalan HDP’nin 3 puanlık seçmeninin kararsızlara katıldığı görülüyor.
Meral Akşener’in MHP’den ayrılıp İYİ Parti’yi kurması da önemli bir kırılma noktası. İYİ Parti MHP’den ve kararsızlardan gelen 6.6 ve 0.4 puanlık seçmen kitleleriyle tabanını oluştururken, CHP’den gelen 2.4 puanlık desteğin çoğu Haziran seçimleri sonrasında CHP’ye geri döndü. Bu gelişmede muhtemelen İYİ Parti’nin yaşadığı çalkantıların payı büyük.
Son olarak iktidarda kalma süresi uzadıkça AK Parti’nin yıpranma payıyla oy kaybettiği görülüyor. Ekonomik ve siyasal oy verme modeline göre aylık yıpranma payı yaklaşık 0.2 puan olarak hesaplanırken, iktidarda kaldığı süre (9 ay) göz önünde bulundurulduğunda AK Parti’nin Haziran-Mart arasındaki yıpranma payının 1.7 puan olduğu görülüyor. Ekonomik oy verme modeline göre İYİ Parti’nin hanesine 1.2 puan yazılırken, MHP’nin oyuna 0.4 puan ekleniyor.
3.2. Ekonomik Göstergeler
Ekonomik göstergeler arasında yıllık olarak ölçülen dolar cinsinden kişi başına düşen milli gelir, kişi başına düşen milli gelirdeki yıllık değişim ve aylık olarak ölçülen tüketici güven endeksi, işsizlik ile tüketici fiyat endeksi (TÜFE) bulunuyor.
3.2.1. Ekonomik Büyüme, Kişi Başına Düşen Gelir ve AK Parti-Milliyetçi Partiler Rekabeti
Türkiye ekonomisi dışa açık olduğu için kurdaki dalgalanmalardan oldukça çabuk ve büyük oranda etkileniyor. Bu nedenle büyüme ve kişi başına düşen gelir seviyesini ölçmek için dolar bazında hesaplamalar yapmak daha makul. 2018 yılının son çeyreğinde ekonomi %3 daraldı. Bunun sonucunda kişi başına düşen yıllık GSYH 2018 yılında 914 dolar kayıpla 10546 dolardan 9632 dolara gerileyerek % 9 azaldı. 2019’un ilk çeyreğinde de daralma bekleniyor.
Ekonomik oy verme modeline göre dolar cinsinden milli gelir arttıkça AK Parti’nin oyu artıyor. Gelir azaldıkça AK Parti karşısında milliyetçi partiler yükseliyor. Dolayısıyla milliyetçi seçmenlerin Cumhur ve Millet ittifakı tercihleri yerel seçimlerin kaderini belirleyecek. Özellikle milliyetçiler içinde partizan olmayanların tavrı etkili olacak.
Nitekim 24 Haziran seçimlerinden önce yapılan KONDA’nın Haziran araştırmasına göre partisiz olduğunu ifade eden 36 puanlık seçmen kitlesinin içinde herhangi bir partiye oy vereceğini söyleyen 20 puanlık seçmenin 7’si İYİ Parti 2’si de MHP’ye yönelmiş. Partisiz ve oy kullanan seçmenin neredeyse yarısını oluşturan milliyetçilerin metropollerde AK Parti ve CHP adaylarına ne derece teveccüh göstereceği son derece kritik.
Ayrıca MHP ve İYİ Parti’nin önemi oy geçişlerinde ortaya çıkıyor. Bölgesel HDP-AK Parti rekabeti bir kenara bırakılırsa, seçim Cumhur ve Millet ittifakları arasında geçiyor. İttifakların büyük ortakları CHP ve AK Parti laik/dindar sosyo-politik bölünme hattının birbirine zıt ve uzak kutuplarında konumlanıyor. Bu nedenle oy geçişi İYİ Parti ve MHP üzerinden gerçekleşiyor. İttifakın büyük partilerinden uzaklaşan seçmen ilk önce ittifakın küçük partisine yöneliyor. Eğer ittifakın söylem ve politikalarına karşı öfke büyürse seçmenler kararsızlar grubuna katılıyor. Öfkenin derecesi arttıkça seçmenler ittifaklar dışında kalan partileri tepki adres olarak düşünebiliyor. Daha ileri aşamada seçmen karşıda yer alan ittifakın küçük üyesine yönelebiliyor. Nitekim 24 Haziran seçimlerinden önce gerçekleştirilen KONDA araştırmasına göre sosyo-ekonomik ve etnik eksenlerde CHP ve AK Parti sosyo-ekonomik eksende en uzak pozisyonlara yerleşirken, İYİ Parti, MHP ve kararsızlar ortada konumlanmış durumda. Seçim sonuçlarına bakıldığında da kararsızların CHP ve AK Parti’den daha çok İYİ Parti ve MHP’yi tercih ettiği anlaşılıyor. Bu nedenle İYİ Parti ve/veya MHP’li adayların yarıştığı seçim çevrelerinde katılım daha yüksek olabilir. Ankara’da Mansur Yavaş eski ülkücü kimliğiyle kararsızları oy kullanmaya ikna edebilir. Buna karşın milliyetçi seçmen sayısının azaldığı İstanbul’da katılım görece düşük olabilir.
3.2.2. Aylık Ekonomik Göstergeler – Parti Oy Oranları İlişkisi
Aylık olarak ölçülen enflasyon (yıllık tüketici fiyat endeksi (TÜFE)), tüketici güven endeksi ve işsizlik parti oy oranları üzerinde önemli etki yapan göstergeler olarak göze çarpıyor. Enflasyon AK Parti seçmenlerini kararsız olmaya iterken, tüketici güven endeksindeki azalma bu kararsızları kimlik partileri MHP ve HDP’ye sürüklüyor. İşsizliğin faturasını iktidara kesen kararsızlar işsizlik arttıkça ana muhalefet CHP’ye yöneliyor.
Yıllık TÜFE göstergesi tüketici fiyat endeksinin her ay bir önceki yılın aynı ayına kıyasla ne oranda yükseldiğini ifade ediyor. Enflasyondaki her bir puanlık artış AK Parti oy oranına 0.4 puanlık negatif etkide bulunuyor. Ancak bu negatif etki diğer partilere pozitif olarak yansımıyor. Bu nedenle Cumhur İttifakı’nın oyu toplamda azalsa da sadece kararsızların oranı artıyor. Dolayısıyla yıllık TÜFE Haziran 2018 ve Mart 2019 arasında % 15.4’ten %19.7’ye yükselip 4.3 puanlık bir artış kaydederken, beraberinde AK Parti ve Cumhur İttifakı oy oranına 1.7 puanlık negatif etki getiriyor.
Tüketici güven endeksi hem hane geliriyle ilgili hem de ülke ekonomisiyle ilgili iyimserlik algılarını ölçtüğü için enflasyondan daha kapsamlı bir gösterge. Endeksteki azalma sadece enflasyonun değil, ülke ekonomisini etkileyen pek çok faktörün seçmeni olumsuz etkilediğini yansıtıyor. Nitekim ekonomik oy verme modeline göre tüketici güven endeksteki düşüşün hem iktidar oyunun azalmasıyla, hem de muhalefet ve kararsız oranındaki artışla ilişkisi var.
Tüketici güven endeksindeki aylık 1 puanlık düşüş AK Parti’nin oy oranına 0.5 puanlık bir negatif etki yaparken, MHP oy oranına 0.25 ve kararsız oy oranına 0.15 puanlık pozitif etki yapıyor. Ayrıca HDP oy oranına yönelik 0.1 puanlık olumlu bir etki söz konusu. Endeks Haziran ayından bu yana 11 puan azalarak 70’ten 59 seviyesine geriledi. Ekonomik oy verme modeline göre 11 puanlık değişimin beraberinde AK Parti oy oranında 5.5 puanlık negatif, MHP, HDP ve kararsız oy oranlarında sırasıyla 2.75, 1.2 ve 1.6 puanlık pozitif etki getirdiği görülüyor.
Tüketici güven endeksindeki düşüşle birlikte HDP oyunun artması İstanbul, Ankara ve Bursa’da sonucu etkileyebilir. Üç şehirde de HDP’lilerin Erdoğan ve Cumhur İttifakı karşıtı oldukları referandum tercihleriyle anlaşılıyor. Bu şehirlerde HDP’liler arasındaki Hayır tercihi %80’in üzerinde. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret eden Muharrem İnce’ye HDP seçmenlerinin İstanbul’da üçte birinin, Ankara’da ise üçte ikisinin “jest oyu” verdiği görülüyor. Referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yakınlaşmayla birlikte HDP oyunun yükselmesiyle birlikte Millet İttifakı adaylarının oy oranının artması muhtemel.
Ayrıca Kürtler ve dolayısıyla HDP seçmenleri diğer seçmenlere göre ekonomik açıdan daha dezavantajlı. Selahattin Demirtaş’ın ülke genelindeki %8’lik oy oranı en alt gelir grubunda kararsızlar dağıtıldığında %30’u aşıyor. Muharrem İnce gibi diğer adaylara oy vermiş HDP’lilerle birlikte bu oranın en az %35’i bulması mümkün. Bir yandan enflasyon, diğer yandan da Suriyeliler ve diğer göçmen gruplarla yaşanan ekonomik rekabet İstanbul, Adana, Bursa, İzmir gibi metropollerin çeperlerinde yaşayan dar gelirli HDP seçmenini blok halinde muhalefeti desteklemeye itebilir. Bu seçmen grubunun değişim arzusuyla Millet İttifakı adaylarını desteklemesi oldukça yüksek bir ihtimal.
İşsizlik enflasyon ve büyümeye kıyasla daha dolaysız hissedildiği için kararsız seçmeni ana muhalefet partisi CHP’ye oy vermeye zorluyor. İşsizlerin aile ve yakınları da etkilendiğinden işsizliğin CHP’ye ve dolayısıyla Millet İttifakı’na getirdiği artış büyük. İşsizlik oranındaki her bir puanlık artış CHP’ye 0.76 puanlık bir pozitif etki getiriyor. Haziran’dan bu yana işsizlik oranı % 10.2’den %13.5’e yükselerek 3.3 puan artarken, ekonomik oy verme modeline göre CHP oy oranı da % 22.8’den % 25.9’a çıkmış durumda.
4. Partilerin Ulusal Oy Oranları Tahmini
Her ne kadar döviz krizi seçmenlerin tercihlerini bir ölçüde iktidar aleyhine etkilese de Cumhur İttifakı 24 Haziran’da aldığı desteği büyük ölçüde korumaya devam ediyor. Böylece partizan oy verme modelinin, ekonomik oy verme modelinden çok daha etkili olduğu anlaşılıyor.
Nitekim sadece ekonomik göstergeler ve siyasal kırılmaların yarattığı etki dikkate alındığında, eğer önümüzdeki seçimler genel seçim olsaydı, iktidar partisi yalnızca 5.9 puan oy kaybederek % 42.2’den % 36.3’e gerileyecekti. Bu senaryoya göre 24 Haziran’da AK Parti’ye oy veren seçmenlerin % 86’sı aynı partiyi desteklemeye devam ediyor. Cumhur İttifakı için bu rakam daha da yüksek (% 91).
AK Parti ve MHP oy oranını tahmin etmek için geliştirilen regresyon modelleri ekonomik ve siyasi göstergelerin parti oy değişimlerinde %52 ve %57’lik kısımları açıklayabildiğini ortaya koyuyor. Böylece ekonomik oy verme modelinin tüm değişimi hesaplamadığı varsayımına göre Cumhur İttifakı’nın kayıpları azalıyor. Buna göre AK Parti oy oranının %48’i ve MHP oylarının %43’ü sabit kabul edildiğinde ortaya çıkan tabloda AK Parti %39.2’ye gerilerken seçmenlerinin %93’ünü muhafaza ediyor. MHP %11.9’a yükseliyor. Böylece Cumhur İttifakı sadece 2.4 puanlık kayıpla oylarının %95.6’sını koruyor.
Millet İttifakı muhalefet için kısıtlı bir alternatif oluştururken oy oranında %2-%5 aralığında bir artış söz konusu. Haziran seçimleri sonrasında dağınık bir görüntü ortaya koyan İYİ Parti oyunu artıramazken, emanet CHP oyları partisine geri dönüyor. CHP işsiz ve emekliler gibi gruplardan da aldığı kısıtlı destek artışıyla oyunu yeniden %24-%26 aralığına taşıyor. HDP alt gelir gruplarındaki Kürtlerin tepki oylarıyla oyunu artırırken, diğer partilerin ideolojik çekirdek oylarını koruduğu görülüyor. Ancak Adıyaman, Ordu ve Şanlıurfa’da muhalefetin en iddialı adaylarını çıkaran Saadet’in yerel seçim oyunun genel seçim oyundan fazla olacağını söylemek mümkün. Sivas’ta BBP, Tunceli’de de TKP adaylarının öne çıktığı görülüyor.
Ekonomik daralmaya, artan işsizlik ve enflasyon oranlarına rağmen Cumhur İttifakı’nın mevcut seçmen desteğini %90’ın üzerinde tutabilmesi çoğunlukçu kimlik siyaseti ve ekonomi yönetimindeki alternatifsizlik algısına dayanıyor. Laik-dindar, Türk-Kürt ve Sünni-Alevi bölünme hatlarının çoğunluk tarafında kalan kitleler (dindar, Türk ve Sünni) Türkiye nüfusunun % 50’inden fazlasını oluşturuyor. Böylece Cumhur İttifakı sosyo-politik kutuplaşmanın sonucunda seküler, Kürt, Alevi ve gayrimüslim kimliklerine karşı sayısal çoğunluğu elde ediyor.
Öte yandan iktidarın hakim söyleminde geçmişte koalisyon hükümetleri dönemlerinde yaşanan ekonomik sıkıntılar AK Parti döneminde gelen refah ile kıyaslanıyor. Böylece CHP’nin başı çektiği muhalefet partilerinin Cumhur İttifakı’na alternatif olamayacağı inancı vurgulanıyor. 1970’li yıllarda yaşanan sıkıntılara yönelik vurgu orta yaş ve üstü partililerin hafızasını tazelerken, AK Parti iktidarının öncesindeki 1994 ve 2001 krizleri de orta yaş grubunu ve nispeten gençleri “kötünün iyisi” tercihine ikna ediyor. Ayrıca yaşanan döviz krizinin geçici olduğu ve sorumlusunun iktidar olmadığı, aynı iktidarın milli geliri 3 katına çıkardığı vurgulanıyor. Dolayısıyla Cumhur İttifakı seçmenlerinin büyük çoğunluğunu oluşturan partizanlar olumsuz gidişatın faturasını iktidara kesmek yerine, elde edinilmiş kazanımları korumak için “beka” söyleminin peşinden giderek safları sıklaştırıyor.
Sonuç olarak Emre Erdoğan’ın ifade ettiği üzere kimlik hapishanelerinde sıkışan seçmenlerin büyük çoğunluğu kendi “siyasal kabile”sine yöneliyor[efn_note]Euronews: Uzmanlar: Yerel seçimlerde “siyasi kabilecilik” belirleyici olacak. 15 Mart 2019. https://tr.euronews.com/2019/03/15/uzmanlar-yerel-secimlerde-siyasi-kabilecilik-belirleyici-olacak[/efn_note]. Yönelmese dahi diğer “kabile”yi tercih etmek yerine oy vermeme opsiyonunu kullanıyor. Dolayısıyla Cumhur İttifakı’ndaki oy kaybı muhalefet partilerine kazanç olarak çok az yansıyor. Böylece ekonomide % 3 küçülmeye varan kötüleşmenin etkisi kutuplaşma ve siyasal kabilecilikle dengelenmiş oluyor. Bu nedenle İstanbul ve Ankara’da “kabilelerinden” uzaklaşan seçmenlerin diğer “kabile”lere katılıp katılmayacağı sorusu seçim sonucunu belirleyecek.
5. İstanbul ve Ankara Parti Genel Seçim Oyu Tahminleri
İstanbul ve Ankara sonuçlarını tahmin etmek için olası bir genel seçimde partilerin oy oranlarındaki yüzdelik değişimler her bir partinin bu iki şehirdeki oy oranlarına ayrı ayrı yansıtıldı. Bu işlemde partilerin 2015 Kasım ve 2018 seçimleri arasında İstanbul ve Ankara’daki oy oranı değişimi Türkiye genelindeki değişimlerle kıyaslanarak daha dikkatli bir analiz yapıldı.
Örneğin AK Parti Kasım 2015 ve 2018 seçimleri arasında ülke genelinde %49.5’tan %42.3’e gerileyerek %14’ten fazla oy kaybı yaşarken, İstanbul’da %48.8’den %42.7’ye gerileyen partinin oy kaybı %12 civarı. Bu oran (%12) Türkiye genelindeki kaybın (%14) yaklaşık %89’una tekabül ediyor. Bu nedenle ekonomik oy verme modelinin saptadığı AK Parti oy yüzdesindeki kayıp miktarı İstanbul için 0.89 katsayısı ile çarpılarak yansıtıldı. Bu işlem İstanbul ve Ankara sonuçları kapsamında her bir parti için ayrı ayrı gerçekleştirildi.
Ayrıca İstanbul ve Ankara’da partilerin Mart 2019 oy oranlarını tahmin için ayrı iki ekonomik oy hesabı yapıldı: tam değişim ve kısmi değişim hesapları. Birincisinde oy verme modelinde kullanılan ekonomik ve siyasal değişkenlerin parti oy oranlarındaki tüm değişkenleri açıkladığı varsayımına göre oy oranları hesaplandı.
Ancak ekonomik oy verme modeli parti oylarındaki tüm değişimi açıklayan sihirli bir formül değil. Her bir parti oyu için ayrı ayrı yapılan regresyon modellerindeki R² değerleri modelin açıklayabildiği değişim yüzdesine tekabül ediyor. Örneğin AK Parti oyunu tahmin eden modelde bu değer 0.52. R² değerleri modeldeki değişkenlerin AK Parti oyundaki değişimin %52’sini açıklayabildiğini ifade ediyor. Bu nedenle ikinci oy hesabında ise ekonomik oy verme modelinin parti oylarındaki değişimleri R² değeri kadar açıklayabildiği kabulüyle hareket edildi. Her bir partinin yüzdelik oy oranı değişimi 0-1 aralığındaki R² değeri ile çarpılarak parti oyları yeniden hesaplandı ve kısmi değişimler saptandı.
24 Haziran’da oy kullanan seçmenlerin mevcut şartlardaki “genel seçim” tercihleri incelendiğinde, İstanbul’da Cumhur İttifakı’nın %50.7’den %46.8-%48.5 aralığına gerilemesi bekleniyor. Son seçimde Cumhur İttifakı’na oy veren mevcut kararsızların oranı %1.1-2.9 aralığında. Millet İttifakı oy oranını kısıtlı bir artışla %34.8’den %35.2-35.5 aralığına taşırken, HDP yaklaşık %13 seviyesini yakalıyor. Saadet ve diğer partilerin oy oranı %1.9’da sabit. Bu sonuçlara göre yerel seçimlerde adayların Cumhur kararsızları ve HDP’liler arasında ne derecede destek bulacağı kritik önem taşıyor.
Ankara’da 24 Haziran’da oy kullanan seçmenler arasında Cumhur İttifakı %53.4’ten %49.4-%51 aralığına gerilerken, Millet İttifakı %39.3-%40.8 seviyesini yakaladı. Son seçimde Cumhur İttifakı’na oy veren kararsız seçmenin oranı %1.4-1.8 aralığını buluyor. HDP 0.3 puanlık artışla %6.4’e yükselirken, diğer parti seçmeni %1.8 seviyesinde.
6. İstanbul ve Ankara Oy Geçişi Analizi
Mevcut parti oranları tahmin edildikten sonra belediye başkan adayların her bir parti seçmen grubundan hangi oranda oy alacağı hesaplandı. Bunun için 2018 meclis seçimlerinde kayıtlı seçmenlerin 2017 referandum ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tercihleri sandık ve mahalle bazlı ekolojik çıkarım yöntemiyle incelendi. Bu çıkarımlar sayesinde yerel seçimde adayların partililer arasında ne kadar destek bulacağına dair tahmin yürütmek mümkün hale geliyor.
İstanbul’da 24 Haziran seçimlerinde AK Parti, CHP ve İYİ Parti’ye oy vermiş seçmenlerin neredeyse tamamının 2017 referandumunda partileriyle uyumlu davrandıkları görülüyor. HDP seçmenlerinin de mutlak çoğunluğu (%91) Hayır blokunu desteklemiş. Ancak Cumhur İttifakı’nın diğer üyesi MHP’nin seçmenlerinde aynı homojenlik sağlanmış değil. 24 Haziran’da MHP’ye oy vermiş İstanbul seçmeninin üçte birinden fazlası “Evet” oyu kullanmamış. Diğer parti seçmenleri büyük oranda kendi partilerine paralel tercihte bulunurken, Saadet Partisi’nde “Hayır” oyu kullanmayan yüzde 27 dikkat çekiyor. 24 Haziran’da oy kullanmaya gitmeyen seçmenin %83’ünün referandumda da oy kullanmadığı anlaşılırken, “Hayır” oyu kullanan seçmenin oranı (%10) “Evet” oyu kullananların oranından 3 puan fazla (%7).
Ankara’da AK Parti, CHP, HDP, İYİ Parti, HÜDA-PAR ve Vatan Partisi için benzer oranlar söz konusu. Farklı olarak MHP seçmeninin İstanbul’a kıyasla Ankara’da daha “Hayırcı” olduğu görülüyor (%56). Muhalif milliyetçiler arasında MHP’den İYİ Parti’ye geçenlerin İstanbul’da Ankara’ya kıyasla oranının daha yüksek olması bunun sebebi olabilir. MHP’ye oy vermeye devam eden muhalif milliyetçi seçmenin varlığı partiden farklılaşan tercihleri açıklıyor.
24 Haziran seçimlerindeki meclis oyu ve Cumhurbaşkanlığı aday tercihi arasındaki ilişki analiz edildiğinde İstanbul ve Ankara’da yine AK Parti, CHP, HDP, İYİ Parti, HÜDA-PAR ve Vatan Partisi seçmenlerinin %90’ından fazlasının kendi parti adayları veya yakın adaylara oy verdiği görülüyor. HDP seçmeninin İstanbul’da Ankara’ya göre Erdoğan’dan daha çok uzaklaştığı anlaşılıyor. Ayrıca Ankara’da HDP oylarının çoğunun emanet olduğu Muharrem İnce’ye yönelen %61’lik destekle anlaşılıyor.
İstanbul’da oy oranı %13’e ulaşan HDP’nin seçmenleri konsolide olursa seçim sonucunu doğrudan etkileyecek güce sahip. Aynı durum Ankara’da muhalif MHP seçmeni için geçerli. İstanbul’a kıyasla Ankara’da MHP’lilerin Erdoğan’a desteği 4 puan düşük çıkarken muhalefete oy veren MHP’lilerin parti seçmenleri arasındaki oranı %16’ya kadar ulaşıyor.
7. İstanbul Senaryoları
Partilerin Mart 2019’daki genel seçim oy oranları ekonomik ve siyasi değişkenleri kapsayan regresyon modellerine göre hesaplanmıştı. Sonraki aşamada 24 Haziran’da meclis seçimlerinde oy kullanan partililerin Cumhurbaşkanlığı seçimi ve referandumdaki tercihlerini ekolojik çıkarım yöntemiyle tahmin edildi. Her bir parti için geliştirilen Mart 2019 oy oranı tahminleri ile ekolojik çıkarımla hesaplanan referandum ve Cumhurbaşkanlığı oy geçişleri üzerinden seçmenlerin yerelde partilerinin desteklediği adaya ne ölçüde destek verecekleri hakkında fikir yürütmek mümkün hale gelmiş durumda.
Partililerin hangi adaya yöneleceklerine yönelik tahmin yapmak için partililerin referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tercihlerinin ortalaması göz önüne bulunduruldu. Bu noktada Cumhur İttifakı cephesinde oy kaybının en az referandumdaki kadar olacağına dair bir argümanla eleştiri getirilebilir. Bu argümana karşılık olarak AK Parti ve MHP’den kararsız ve muhalif seçmen gruplarına yönelen seçmenlerin ve genel seçimlerde Cumhur İttifakı’na oy vermeye devam edecek olan partililerin ayrı gruplar olarak değerlendirildiğini hatırlatmak gerekiyor. Bu nedenle görece muhalif olan Cumhur İttifakı seçmeninin ayrılmasıyla birlikte AK Parti ve MHP’liler arasında Cumhur İttifakı adaylarına destek verenlerin oranı artıyor.
İstanbul’da 24 Haziran’da AK Parti’ye oy vermiş seçmenlerin %98.3’ü referandumda Evet oyu verirken, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tamamı Erdoğan’ı desteklemiş. Bu iki sayının ortalaması olarak mevcut AK Partililerin %99’unun Binali Yıldırım’a oy vermesi öngörülüyor. MHP seçmeninin desteği referandumda %62 iken, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %85’i buluyor. Beka söyleminin etkisi ve muhalif MHP’lilerin kararsız ve diğer parti gruplarına kaymasıyla beraber, kalan sadık partililer arasında Binali Yıldırım’a destek oranının %90’a yaklaşması muhtemel.
Son seçimde Cumhur İttifakı’na oy verip mevcut durumda kararsız olan seçmenlerin oy verme davranışını tahmin etmek için MHP’lilerin referandumdaki tercih oranları uygulandı. Buna göre sol bir partinin adayına seçim kazandırmak istememesi motivasyonuyla kararsızların çoğunun (%62) Binali Yıldırım’a oy vermesi muhtemel. Bunun yanında Binali Yıldırım’a destek vermeyecek kitlede çoğunluğun diğer adaylara oy vermek yerine seçime gitmeyeceği varsayımıyla hareket edildi. İmamoğlu ANAP kökenli ve Karadenizli olsa da Kılıçdaroğlu ve Kaftancıoğlu gibi Türk-Sünni sağ seçmenin sevmediği isimlerle ile aynı partide. Ayrıca sağ seçmenlerin gözünde Binali Yıldırım’ın bakanlık, başbakanlık ve meclis başkanlığı tecrübesinin CHP’nin “beceriksiz” imajıyla birleşmesi kararsız seçmenden İmamoğlu’na gelecek desteğin oldukça sınırlı kalmasıyla sonuçlanabilir. Bu nedenle kararsızların İmamoğlu’na desteği %10 seviyesinde tutulurken, diğer adaylara gidecek kararsız oranı %2 ve oy kullanmayacakların oranı %26 olarak hesaplandı
CHP seçmenlerinin blok halinde kendi adaylarını destekleyecekleri düşünülüyor. İYİ Parti’de çok küçük kayıplar olsa da CHP seçmenine benzer bir tahmin söz konusu. Diğer parti seçmenleri ile son seçimde oy kullanmayanların referandum tercihleri tahminlere yansıtıldı. Yeni seçmenlerin oy verme davranışı için KONDA 2018 Haziran raporu gözlemleri kullanıldı.
İstanbul seçimlerinde %13’lük HDP’li seçmenin tavrı belirleyici olacak. Bu nedenle HDP’lilerin tercihleri için iki ayrı öngörüde bulunuldu. İstanbul’da referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP’lilerin yalnızca %5’i iktidarı desteklerken, %90-95 aralığındaki çoğunluk muhalefet blokunda yer aldı. Bu çoğunluğu yerel seçimlerde muhalefet blokuna eklemek sakıncalı, çünkü HDP adayı yok. Bu nedenle İmamoğlu’na çıkacak HDP’li desteğini tahmin etmek için %75-80 (%78) ve %85-90 (%88) aralıkları iki ayrı öngörü olarak baz alındı.
Ekonomik oy veren seçmen sayısı ve HDP’lilerin için %75-80 (%78) ve %85-90 (%88) aralıklarında değişen destek oranı İstanbul’da sonucu belirleyecek. Buna göre İstanbul için 4 senaryo ortaya çıkıyor.
Bu dört senaryoyu gerçekleşme ihtimallerine göre sıralamak mümkün. Erdoğan’ın artan milliyetçi söylemi ve ekonomik kötüleşmeyle birlikte HDP’lilerin %90’a yaklaşan şekilde CHP adayına oy vermesi kuvvetle muhtemel. Öte yandan İstanbul’da hayat tarzları arasındaki görünür çatışma ve kimliklere sıkışmanın etkisiyle partizan oy verme davranışının diğer şehirlere göre daha baskın olduğu görülüyor. Fakat İstanbul’da yüksek enflasyon hayat standardını daha çok düşürdüğü için ekonomik oy verme davranışının daha fazla etki yapması da sürpriz olmaz. Ayrıca AK Partili ve dar gelirli Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Esenyurt, Küçükçekmece ve Bağcılar gibi nüfusu 1 milyona yaklaşan ilçelerde Suriyeli göçmenlere yönelik önemli bir ekonomik ve kültürel tepkiyi de eklemek gerekiyor.
İlk senaryoda ekonomik oy verme davranışında bulunan seçmen sayısının düşük olması nedeniyle Cumhur İttifakı’nın sadece 2.2 puan kaybedeceği ve HDP’lilerin %88’inin Ekrem İmamoğlu’na oy vereceği öngörülüyor.
Bu tabloya göre Binali Yıldırım Cumhur İttifakı seçmeninin yoğun desteğiyle seçimi 70 bin oy fazlasıyla 0.7 puan önde tamamlıyor.
Bu senaryoda 39 ilçeden 22’sinde AK Parti (Arnavutköy, Bağcılar, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Beyoğlu, Çekmeköy, Esenler, Eyüpsultan, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kağıthane, Pendik, Sancaktepe, Şile, Sultanbeyli, Sultangazi, Tuzla, Ümraniye, Zeytinburnu), 16’sında CHP (Adalar, Ataşehir, Avcılar, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Esenyurt, Kadıköy, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Sarıyer, Silivri, Üsküdar) ve birinde DSP (Şişli) kazanıyor. HDP’lilerin desteğiyle CHP Esenyurt ve Küçükçekmece’yi AK Parti’den alırken, kararsızların tercihi Üsküdar’ın CHP’ye geçmesiyle sonuçlanıyor.
İkinci senaryoda ekonomik oy verme davranışında bulunan seçmen sayısının yüksek olmasıyla beraber Cumhur İttifakı’nın 4.1 puan kaybedeceği ve HDP’lilerin %88’inin Ekrem İmamoğlu’na oy vereceği öngörülüyor.
Bu senaryo Ekrem İmamoğlu’nun önde tamamladığı tek olasılık. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun zaferi için ekonomik oy veren seçmen oranının artması ve yüksek HDP’li desteği gerekiyor. Bu şekilde İmamoğlu yarışı 0.7 puan ve 80 bin oy farkıyla önde bitiriyor.
2. senaryoda 39 ilçeden 18’inde AK Parti (Arnavutköy, Bağcılar, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Esenler, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kağıthane, Pendik, Şile, Sultanbeyli, Sultangazi, Tuzla, Ümraniye, Zeytinburnu), 19’unda CHP (Adalar, Ataşehir, Avcılar, Bakırköy, Beyoğlu, Beşiktaş, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Esenyurt, Eyüpsultan, Kadıköy, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Sancaktepe, Sarıyer, Silivri, Üsküdar), birinde DSP (Şişli), birinde DP (Çekmeköy) kazanıyor. HDP’lilerin desteğiyle CHP Beyoğlu, Esenyurt, Küçükçekmece ve Sancaktepe’yi AK Parti’den alırken, kararsızların tercihi Eyüpsultan ile Üsküdar’ın CHP’ye, Çekmeköy’ün DP’ye geçmesiyle sonuçlanıyor.
3. senaryoda beklenti ekonomik oy veren seçmen sayısının düşük olması ve daha düşük HDP’li desteği. Bu senaryoda Binali Yıldırım farkı 2 puandan yukarıya taşıyıp 190 bin oy fazlasıyla seçimi kazanıyor.
3. senaryoda 39 ilçeden 26’sında AK Parti (Arnavutköy, Bağcılar, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Beyoğlu, Büyükçekmece, Çekmeköy, Esenler, Esenyurt, Eyüpsultan, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kağıthane, Küçükçekmece, Pendik, Sancaktepe, Şile, Sultanbeyli, Sultangazi, Tuzla, Ümraniye, Üsküdar, Zeytinburnu), 12’sinde CHP (Adalar, Ataşehir, Avcılar, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Çatalca, Kadıköy, Kartal, Maltepe, Sarıyer, Silivri) ve birinde DSP (Şişli) kazanıyor. Olumsuz ekonomik verilerin etkisinin ve HDP’lilerin CHP’ye desteğinin beklenenden düşük olmasının sonucunda AK Parti Beyoğlu, Çekmeköy, Esenyurt, Eyüpsultan, Küçükçekmece, Sancaktepe ve Üsküdar’da kaybetmezken, Büyükçekmece’yi CHP’den alıyor.
4. senaryoda ekonomik oy veren seçmen sayısı yüksek olmasına rağmen daha düşük HDP’li desteği nedeniyle Ekrem İmamoğlu kaybediyor. Bu senaryoda Binali Yıldırım 0.4 puan oy oranı farkı ve 37 bin oy fazlasıyla seçimi kazanıyor.
Bu senaryodaki ilçe tablosu ilk senaryoyla aynı. 39 ilçeden 22’sinde AK Parti (Arnavutköy, Bağcılar, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Beyoğlu, Çekmeköy, Esenler, Eyüpsultan, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kağıthane, Pendik, Sancaktepe, Şile, Sultanbeyli, Sultangazi, Tuzla, Ümraniye, Zeytinburnu), 16’sında CHP (Adalar, Ataşehir, Avcılar, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Esenyurt, Kadıköy, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Sarıyer, Silivri, Üsküdar) ve birinde DSP (Şişli) kazanıyor. HDP’lilerin desteğiyle CHP Esenyurt ve Küçükçekmece’yi AK Parti’den alırken, kararsızların tercihi Üsküdar’ın CHP’ye geçmesiyle sonuçlanıyor.
Sonuç olarak İstanbul’da HDP’lilerin tercihleri ön plana çıkıyor. Ekonomik değişkenlerin etki gücüne göre sayısı artan kararsızların tavrı da kazananı belirleyecek. Bu iki faktörün etkisini en çok göstereceği ilçeler en kalabalık nüfuslu ilçeler (Esenyurt, Küçükçekmece, Bağcılar.) Ayrıca bu ilçelerde bulunan Suriyeli ve diğer göçmen nüfusu da önemli bir tepki meydana getiriyor. Dolayısıyla İstanbul iktidar için zorlu bir test olacak.
8 Ankara Senaryoları
Ankara’da İstanbul’dan farklı olarak adaylar sağcı kimlikleriyle öne çıktığı için kutuplaşma ve partizan oy verme davranışı İstanbul’a kıyasen daha az baskın. Ayrıca Mehmet Özhaseki’nin Ankaralı olmayışı da Cumhur seçmeninin Mansur Yavaş’a yönelmesinin önünü açıyor. Özellikle MHP ve kararsız Cumhur seçmeninin referandumdaki Hayır tercihine benzer şekilde Mansur Yavaş’a yönelmesi bekleniyor. Ankara’nın İstanbul’dan farklılaştığı bir diğer nokta HDP’li seçmenin içindeki Türk seçmen oranının fazlalığı. Nitekim bu seçmen grubunun etkisiyle Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP’liler arasında Muharrem İnce’ye giden oy Selahattin Demirtaş oyunun neredeyse iki katına ulaştı (%61-%33). Mansur Yavaş’ın ülkücü kimliğine ve milliyetçi açıklamalarına rağmen Türk ve stratejik Kürt seçmenin verdiği oylarla HDP seçmenleri arasında %70’i aşkın bir destek bulması muhtemel.
Ankara için 2 senaryo mevcut. MHP’li seçmenin desteğiyle Özhaseki’nin önüne geçmesi beklenen Mansur Yavaş’ın kaç puan farkla kazanacağını ekonomik oy veren seçmenin oranı belirleyecek. Buna göre ekonomik seçmen oranının yüksek ve düşük olduğu iki seçim senaryosu hazırlandı.
Ekonomik oy veren seçmen oranının yüksek olduğu senaryoda Cumhur İttifakı 4 puan oy kaybederek %53.4’ten %49.4’e geriliyor.
Bu senaryoya göre Mansur Yavaş 168 binlik oy farkıyla seçimi 5.2 puan önde tamamlıyor.
Ekonomik oy veren seçmen oranının yüksek olduğu senaryoda Cumhur İttifakı oylarının %95.6’sını muhafaza ederek sadece 2 puan oy kaybediyor.
Bu senaryoya göre Yavaş ve Özhaseki arasındaki puan farkı 1.9 puana düşerken, oy farkı 68 bin oya geriliyor. Sonuç olarak Ankara’da ekonomik göstergelerin etkisi ve MHP’lilerin aday tercihleri kazananı belirleyecek. AK Parti, CHP ve İYİ Parti seçmeninin blok halinde hareket etmesi bekleniyor. HDP oylarının çoğunun emanet olmasıyla birlikte Mansur Yavaş’ın bu gruptan stratejik bir destek alması bekleniyor.