Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Dolar 7 Lira Olur mu?
    Yazılar

    Dolar 7 Lira Olur mu?

    Caner Gerek12 Mayıs 20209 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Ülkemiz vatandaşlarının en merak ettiği konulardan biri doların gelecekte ne olacağıdır. Herkes (haklı bir şekilde) bu sorunun cevabının peşindedir. Öyle ki, buradaki talebi gören bazı iktisatçılar ve finansçılar kendilerine Youtube kanalı açıp içinde dolar kelimesi geçen başlıklar atarak büyük bir popülerlik sağladı. “Amazon ormanlarında bir kelebek kanat çırpsa bunun Dolar/TL kuruna etkisi ne olur” diye video çekecek duruma gelmiş haldeler. O başlıkların en çekici olanı ise “Dolar 7 TL olur mu?” başlığı olsa gerek ki, en çok bu başlıkla atılan videolar izleniyordu. İzleniyordu diyorum zira sonunda dolar 7 TL oldu. Belki de doların 7 TL’yi geçmesinin nadir avantajlarından birisi, artık bu başlığın bir süreliğine tedavülden kalkıyor olması. Dezavantajı ise çok muhtemelen “Dolar 8 TL olur mu?” başlığının da önünü açması. Bu yönde de Youtuber iktisatçıların “Dolar 7 TL’yi geçti yeni hedef ne?” başlıklı birçok videosunu görüyorum. Belli ki, çekilecek “Dolar 8 TL olur mu?” videolarına toplumu yavaş yavaş hazırlamaya başlamışlar. Fakat; bu yazı, doların ne kadar olacağı ile ilgili bir yazı değil, başlık sadece bir ülke için tuhaf olması gereken bir duruma göndermeydi (ve evet o başlıktan da yararlanma). Ama bu yazı doların neden mevcut seviyelerde olduğuna şaşırmamamıza dair son dönemlerde yaşanan tuhaf gelişmelerden birkaç örnekle açıklama yapmaya çalışacak. Diğer bir deyişle, kriz süreci nasıl yönetiliyor buna bir kesit sunmaya çalışan bir yazı diyelim.

                Türkiye’de iktisadi kurumların erozyona uğradığına dair tartışmalar uzun süredir gündemde. Bu kurumlardan iktisadi olanlarından ise özellikle BDDK ve TCMB ön plana çıkmakta. Kurumların asli görevlerini yerine getirmekten uzak oldukları ve karar alma mekanizmalarında kısa dönemli birtakım kazanımlar uğruna ülke ekonomisinin uzun dönemli kayıplarına göz yumduğu dile getirilmekte. Buna en iyi örneklerden birisi olarak, Merkez Bankası’nın kısa dönemde kuru ve faizi baskılayarak geçici süreliğine ülke ekonomisini düzlüğe çıkarmada başat rol oynaması verilebilir. Bunu yaparken Merkez Bankası hem kuru hem de faizi kontrol altında tutmaya çalışıyor. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ülkede aynı anda hem kuru hem de faizi kontrol altına almaya çalışmanın iktisadi temellere ters bir politika olduğunu iktisat camiasındaki herkes bilir. İmkânsız üçleme olarak adlandırılan bu duruma göre eğer sermaye hareketleri serbestliği varsa bu ikisinden sadece birini kontrol edebilirsiniz. Zira, faizi düşük tutmaya çalıştığınız dönemlerde faiz yatırımcı için cazibesini kaybeder ve kur üzerinden çıkışlar görülür ve sizin de yerli parayı savunmanız gerekir. Açıkçası, bunu bir süreliğine başarabilirsiniz, ta ki Merkez Bankası rezervleri bitene kadar. O andan itibaren kuru tutamazsınız. Şu an Türkiye’de yaşanan da bu. Bir yandan faizler düşük tutulmaya çalışılırken, diğer yandan kur yukarı gitmesin diye kapalı kapılar ardında uzun süredir döviz satışı gerçekleşiyordu. Bir yerden sonra da net rezervler artık tükendi ve hatta Mahfi Eğilmez’in TCMB verilerinden yaptığı hesaplamalara göre swap yoluyla gelen dövizler hariç rezervlerin ekside olduğu gözüküyor. Ülkeye dolar girişinin azaldığı ve fakat dolar talebinin hızla arttığı bu dönemde çok sınırlı seviyede olan rezervle kuru tutmaya çalışmanın hiçbir anlam ifade etmediğini, doların 7 TL’den sonra hızla yükselmeye devam etmesinden açıkça gördük. Dolar yine gideceği yerlere gitti ama yanında rezervleri de götürdü. Üstelik satışların, dolardaki artışı durduramamasının yanında, eriyen rezervlerle birlikte gelecekteki dolar değerinin daha da yukarılarda olmasına hizmet ettiği görülüyor. Zira, bu kadar satışa rağmen kurun dizginlenememesi ekstra bir endişe yaratmaktayken, aynı zamanda gittikçe azalan rezervler bir kura müdahale aracının yitirilmesine yol açarak riskliliği artırıyor. Buradaki hatalar işin bir boyutu.

                İşin ikinci bir boyutu, salgının hayatı olumsuz etkilemesiyle birlikte Türkiye’nin döviz ihtiyacı içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu, sadece Türkiye’nin problemi değil, gelişmekte olan ülkelerin genel bir problemi. Diğer gelişmekte olan ülkeler gibi IMF’ye üye bir ülke olarak oradan uygun faiz oranlarından kredi alınabilir. Üstelik, covid-19 nedeniyle bir kısım kredilerde IMF müdahalesi de olmayacak. Fakat, ısrarlı bir şekilde buradan çok daha uygun faiz oranıyla kredi almaktan kaçınılıyor. Bunu aslında kısmen anlayabiliriz. Batılı ülkelerin bize karşı planlar içerisinde olduğunu devletin resmî ajansı olan Anadolu Ajansı sayesinde öğreniyoruz zaten… Peki buna karşın ne yapılıyor? Ticaret partnerlerimizle, ABD Merkez Bankası Fed ile ve G20 ülkeleriyle görüşmeler yapılıyor. Bu görüştüğümüz ülkelere bakarak şu çıkarımı yapmak mümkün: IMF’e etki edecek ve bize türlü tuzaklar kuracak ülkelerin hepsiyle tek tek görüşüyoruz ama onların oluşturduğu IMF ile görüşmüyoruz. Yani bize karşı kötü emelleri olan ülkelerle ayrı ayrı iş birliği yapmanın bir sakıncası yok ama onların oluşturduğu ve bizim de üye olduğumuz IMF ile görüşmemizde, covid-19 için üretilmiş swap hattını kullanmamızda sıkıntı var. Bir başka açıdansa gerektiğinde IMF gibi kötü emellere sahip bir kuruluşa borç vermeyi teklif edebiliyoruz ama ne hikmetse oradan borç alamıyoruz. Bu da işin ikinci tuhaf boyutuydu.

                Üçüncü boyut ise kurumlar arası iletişimsizlik sorunu. 6 Mayıs Çarşamba günü Ekonomi ve Maliye’den Sorumlu Bakan Berat Albayrak bilindiği üzere Citigroup ve Societe Generale’in düzenlediği bir telekonferansa katıldı. Bu telekonferansa katılımda Berat Albayrak’ın Türkiye’ye yatırım konusunda yabancı yatırımcıları ikna etmeye çalışması bekleniyordu. Fakat, telekonferansın yapılacağı günden hemen önceki gece BDDK karar alarak bankaların yurtdışındaki bankalarla TL işlemleri yapmasını sınırlandırdı. Telekonferans öncesi böyle bir karar alınması yabancı yatırımcıya ne düşündürmüştür acaba? Zamanlama açısından bir karar ancak bu kadar zamansız olabilirdi. Bu kadar koordineli çalışması gereken kurumların planlama yaparken böyle bir zaman çizelgesi oluşturması bize çok şey anlatıyor. Üstelik, telekonferansın ertesi günü de üç yabancı bankaya işlem yasağı getirildi. Bu bankalar arasında yukarıda adı geçen ve telekonferansı düzenleyen Citibank da vardı (3). Diğer bankalardan BNP Paribas ise Avrupa’nın en büyük üç bankasından bir tanesi. Sonrasında bu yasak da sadece iki iş günü sürdü ve hızlıca kaldırıldı. Bir yandan ülkeye gelmeleri için ikna görüşmeleri yapmak, diğer yandan en büyük bankaların TL’ye ulaşmasını engellemek ve onları devamında cezalandırmak, sonra hızlıca bu cezayı kaldırmak sanırım oldukça çelişkisel gözüken tuhaf davranışlar.

    Dördüncü boyut ise dikkat edilirse özellikle BDDK tarafından neredeyse hemen hemen her gün bankalar hakkında yeni bir karar alınması durumu var. BDDK’ya göre biraz daha az olsa da TCMB de sıklıkla bankalar hakkında yeni düzenlemeler getirmekte. Bu kadar sıklıkla karar alınması sorunlara dair bir çözüm üretildiğinden ziyade daha önceki kararların işlevsel olmadığı, sorunların çözülemediği ve bilakis çözümlerin aslında sorun olduğunu belgeler nitelikte. Buraya bir ek not düşeceğim. Bu düzenlemelerin birçoğu bankaların kötü bir dönemde daha fazla kredi vermesi üzerine. 2008 krizi ile ilgili yapılan çalışmalar kriz döneminde verdiği krediyi kısa dönemli borçlanmalarla finanse eden bankaların daha kötü performans sergilediğini göstermekte (Ivashina ve Scharfstein, 2010; Diamond ve Rajan, 2009). Kısa dönemli borçlanmaları mevduat üzerinden gerçekleştiren bankalar ise alternatif kısa dönemli borçlanma yöntemlerine başvuranlara göre daha az kırılgandır (Ivashina ve Scharfstein, 2010) Yani kısacası, kısa vadeli değil uzun vadeli borçlanmak banka performansını arttırır ama banka kısa vadeli borçlanıyorsa kötü dönemler için kısa vadeli fonlama, mevduat yoluyla olmalıdır. Bu noktada, BDDK’nın yayınladığı aylık mevduat verilerine aşağıda bakalım. Türkiye’de banka mevduatının sadece %4’ü uzun dönemli ve Türkiye’de genel itibariyle mevduat vadesi 1-3 ay arası. Yani BDDK verileri bize diyor ki bankalarımız mevduat yoluyla sadece kısa dönemli borçlanabilmekte. O takdirde, ekonomik anlamda kötü olduğumuz bir dönemde bu hiç de iyi bir durum değil. Bu vadelerin uzaması gerekiyor. Bunun için de mevduat sahibi için reel getirinin tatmin edici olması gerekiyor. Sadece bu da yetmez, mevduat sahibi için bankacılık sisteminin likit sağlama ve batma yönünden güven vermesi gerekiyor. Biz biliyoruz ki, faizlerin aşağı yönlü baskılanması mevduat sahiplerinin reel getirisini düşürmekte ve alternatif getiri kaynaklarına yöneltmekte. Bu da paranın değerini korumak için mevduat sahiplerini elbette dövize yönlendirmekte. Böylece, yapılan uygulamalar mevduat vadesinin uzamasına yol açmaktansa dolara doğru yöneltmekte. Üstüne üstlük, yurtdışındaki TL piyasasını bitirmeye çalışan kararlar da uzun vadeli kredi için TL ihtiyacını karşılamak isteyen bankaları zor durumda bırakılmakta. Bu durum da kuru tutmaya çalışan ve kredi miktarını arttırmak isteyen bir kurumun istediğinin tam tersi bir sonuç. Kurumların yönlendirmeleri asıl amaçlardan uzak ve birbiriyle çelişir halde. Böylesi dönemde verilen kredilerin dönmeme riski de yine bankaların üzerinde.

    Mevduat Vade İtibarıyla (milyon TL), Dönem:2020/3
     MiktarToplamdaki Pay (%)
    Vadesiz757.43827
    0-1 Ay459.21716
    1-3 Ay1.294.78846
    3-6 Ay120.5274
    6-12 Ay54.6852
    12+ Ay109.3634
    Toplam2.796.018100
    Kaynak: BDDK

    Bu kararların muhatabı olan bankaların krizlerden güçlü şekilde çıkan, 90’lı yıllarla karşılaştırıldığında son derece iyi yönetilen sermayesi güçlü bankalar olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye’nin içinden geçtiği bu zor dönemde bankaların yurtdışından kredi bulmada sorun yaşamamasını göz önünde bulundurursak, bankalarımızın gayet iyi yönetildiği ve kredibilitesinin görece yüksek olduğu görülecektir. Bu durum, 2018 yılında yaşanan krizin en şiddetli olduğu günlerde bile bir sorun olmamıştı. Örneğin, Akbank yurtdışından rahatlıkla sendikasyon kredisi alabilmişti. Bir tarafta ülke riskine rağmen kredibilite sorunu yaşamayan özel bankalar varken diğer yanda çeşitli yurtdışı kuruluşlardan swap yoluyla dövize ulaşmakta kredibilite kaynaklı sorun yaşayan kamu kuruluşları var. Kredibilitesi neredeyse kalmamış bu kuruluşlar, kredibilitesi yüksek olan özel bankalara nasıl bir bankacılık yapmaları gerektiği noktasında hemen hemen her gün yeni bir talimat vermekte. Sanırım bu durum da yeterince tuhaf kabul edilebilir.

    Ekonomik sıkıntı içinde olduğumuz bu dönemde yaşanan bu tuhaf ve çelişkisel uygulamalar, ekonomide her şeyi kontrol etmeye çalışan bir ekonomi yönetimi varlığının bir tezahürü. Buna göre, faizlerin ve kurun aynı anda hangi seviyelerde olması gerektiğine de bankaların nasıl bankacılık yapması gerektiğine de en ince ayrıntısına kadar ekonomi yönetimi karar vermeli. Derecelendirme Kuruluşları, IMF ya da diğer yerli kuruluşların hiçbirinin de fikirlerine ihtiyaç duyulmamalı. Kusursuz bir ekonomi bilgisi ve daha fazla ekonomiye müdahaleyle sorunların çözüleceğine dair bir düşünce var ve bu sorgulamayan iktisat bilgisi, böylesi durumlarda ülke ekonomisine büyük zarar veriyor. Türkiye’nin asli sorunlarına dair çözüm üretme kabiliyetinin kaybolduğu yerde samanlıkta kaybedilmiş iğneyi sokakta aramaya kalkıyoruz ve artık kaybolan sadece iğne de değil. Yazıyı bir Sovyet fıkrası ile bitireyim. Sovyetler’in her yıl düzenlediği Mayıs Günü geçit törenlerinde önce askeri kuvvetler, sonra tank geçidi devamında da füze geçidi şeklinde bir geçit töreni yapılmaktaymış. Füze geçidinden sonra kortejde sırayı bu sefer gri takım elbiseli insanlar almış ve onlar da tören alanından geçmeye başlamış. Yabancı gözlemcilerden birisi Brejnev’e yaklaşarak “Bu gri takım elbiseli insanlar da kim niye geçit törenindeler?” diye sormuş. “Ahh” demiş Brejnev. “Onlar iktisatçılarımız. Onların verdiği tahribata inanamazsın”.

    Fotoğraf: Frank Busch 

    Ekonomi
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDilipak Modernizmi: Batılılaşmadan Modernleşmek?
    Sonraki İçerik Bir Büyük Hoparlör Konuşuyor

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz
    Yazılar

    Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı, Ekrem İmamoğlu Başbakan Formülüne Dönüş mü?

    2 Mayıs 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}