Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Dijital Yara: Başkalaşan İnsan ve Siyaset
    Yazılar

    Dijital Yara: Başkalaşan İnsan ve Siyaset

    Adem Yılmaz15 Eylül 20235 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Twitter, henüz kimileri için modern tapınak şövalyesi olan Elon Musk’ın oyuncağı olmadan çok önce, Google reklamlarından birinde potansiyel kullanıcılarına şöyle sesleniyordu: “Her şeyi olurken tartışın.”

    Zamanı anlık deneyimlemenin, anlara hapsolmanın, hıza boyun eğmenin bundan daha öz bir ifadesi olabilir mi? Sanmıyorum.

    Nitekim bu çağrı, maruz kaldığımız çağın ruhunu, eylem ve sözlerinin zamansal bariyerlerini, daha da ötesi, var olmanın matematiğini apaçık itiraf ediyor.

    Elbette bu itiraf, Wittgenstein’ın çok sevebileceği ifadeyle, doğru bir tempoyla okunduğunda dehşet verici bir şekilde “gerçek zaman çağının” nüvelerine dönüştüğümüzü, dönüşmek üzere olduğumuzu da ortaya koyuyor:

    Her şeyi (politika, spor, düşünce vs. ve bunların her birini az çok içeren karışımlara dönen her şey) + olurken (esnasında, dolayısıyla mesafesiz bir şekilde) + tartışın (parçası olun).

    Gerçek zaman çağının bu matematiği, kendi denklemine sığmayan her şeyi dışlayan, hatta önemsizleştiren bir gerçekliğe sahip. 

    Kabında tesviye edemediği her şeyi, doğru ya da yanlış kılmanın ötesinde “önemsizleştiriyor” ki bu, bir şeyin “yanlış” olmasından daha berbat bir şeydir.

    Gerçek zaman çağının en keskin politik pratiğidir önemsizleştirme.

    Okumakta olduğunuz bu metin “gerçek zaman çağının” o aydınlık manzarasından uzaklaşıp karanlıklar üzerine bir düşünce deneyimi. Bu deneyim, bir yazı dizisi şeklinde ilginize sunulacak.

    Önemsizleştirmenin en ağır saldırılarından birine maruz kalan düşünceye bir zaman-mekân açmaya çalışacağız birlikte.

    Gerçek zaman çağının o denkleminin bizleri nasıl dönüştürdüğünü, aşkı, politikayı, var olmayı kendi içinde nasıl simüle ettiğini ve dahası, bu simülasyonlarda edindiğimiz trajikomik yaraları ele alacağız.

    Hüzünlü olan, trajikomik yaralar dışında herhangi bir yaranın da önemsizleşmesi. Çünkü bu yaralar, artık bedenimize kazınmış dijital yaralar. Dijitalleşmenin, yaralarından ibaret kıldığı bedenlerimiz, zihnimizi ve düşünce kapasitemizi de kendine hapsediyor.

    Yarayı açarken onun pansumanını da “esnasında” sunuyor çünkü. İnsan, bu “esnasında” var olurken ölçülebilir bir basitliğe indirgeniyor. İndirgendiği veriden, kullanıcı kayıtlarından, hapsolduğu ekranlardan memnun.

    Öte yandan insanı tartışırken, siyasal ve toplumsal kültürün unsuru olan insanı da ihmal etmeyeceğiz. Çünkü dijitalleşmiş yaralarımızın derinliği ve boyutu, bu kültürün ekseninde şekilleniyor.

    Türkiye gibi belleği, yani Giorgio Agamben’in deyimiyle gerçekliği algılama kapasitesinin aslî organını, fazlasıyla ihmal eden insanların yaşadığı bir coğrafyada dijitalleşen yaraların oluşması nispeten daha kolay.

    Gerçek Zaman Çağında Düşünce

    Her şeyi “olurken”, gerçekleştiği esnada tartışmamızı bekleyen bir çağda düşüncenin gerektirdiği mahremiyet, dolaysız bir yalınlıkla ifşaya dönüşüyor.

    Düşünce bu ifşanın sansasyonel, dikkat çekici bir klişesinden ibaret bir hâl alıyor.

    Kuramsal olan, Max Horkheimer’ın yerinde tespitiyle, yalın, dolaysız olaylar uğruna, onların bir parçası olmak uğruna felç ediliyor.

    Bizi “esnasında” olandan ibaret kılan zamanın teknolojik kibri ve aşırılığı karşısındaki teslimiyetimiz de bu felcin ölçeğinde normalleşiyor.

    Felsefe, yani mahremiyet talebi önemsiz kılınmış olan düşüncenin görme ve duyma biçimleri yaratma pratiği ise bir zamanlar atası olduğu bilimlerin, teknolojik gelişmelerin bu kibri karşısında ya felsefe tarihinin ezberlerinden ibaret oluyor ya da ana akım skeçlerin “felsefe yapma!” şeklindeki komedilerine malzeme oluyor.

    Bunun asli nedeni felsefenin, “felsefi olmayan” ile bağının koparılması… Gerek akademik uzmanlaşma gerekse gerçek zamanın o “anında” yaşama, felsefeyi yaşamın ötesine sabitliyor.

    “Mindfullness” gibi şeylerin yaygınlığı boşuna değil…

    Kaba tabirle, “felsefe yapmayın” ama ne yaparsanız yapın durumu…

    Bu durumun somut örneklerinden birini Jürgen Habermas yaşamıştı. Batı’nın Ukrayna’ya verdiği askeri desteğin gidişatı ve sonuçları üzerine düşünmeye çağıran Habermas, tıpkı düşüncenin maruz kaldığı gibi, “bunak” ve “eski zamanların kalıntısı” gibi hakaretlere maruz kalmıştı.

    Oysa Habermas’ın son kertede yaptığı şey, olayın güncelliğine kapılmayı reddetmemiz gerektiğini belirtmek ve Batı’nın “yaptığı şey üzerine düşünmesi gerektiğini” vurgulamaktı:

    “Hiçbir şey yaptıklarımız üzerine düşünmekten önemli değildir.”

    Son büyük savaşın tanığı Hannah Arendt’in ise bu çağrısı akademik puan almak için yazılan bir kitabın veciz ifadesi değildi:

    “İnsanları kötülük yapmaktan sakınmaya iten, hatta fiiliyatta kötülüğe karşı çıkmaya ‘güdüleyen’ koşullar arasında, düşünme etkinliği, yani sonuçları ya da duruma özgü içeriğinden bağımsız olarak, olup biten ya da dikkat çeken her şeyi irdeleme alışkanlığımız olabilir miydi?”

    Arendt’in bu ifadesinde vurguladığımız bölüm, gerçek zamanın matematiğinin kabul edemeyeceği bir hususu barındırıyor.

    Sonuçları ya da duruma özgü içeriğinden bağımsız olarak, olup biten ya da dikkat çeken her şeyi irdeleme alışkanlığı…

    Gerçek zaman bizi, şeyler “olurken” var olmaya çağırırken düşünce o şeylerin içeriğinden bir kopuşu, ona mesafe almayı gerektiriyor.

    Düşünce kendine özgü bir zamanı talep ederken gerçek zaman bizi, “esnasında” olmanın körleşmiş zorunluluğuna mecbur bırakıyor.

    Kaldı ki şeyleri “olurken” ele aldığımız zaman içinde, neyin dikkat çekici olduğuna, neyin olmadığına karar veremeyiz.

    Seyirci Olmanın Hafifliği

    Gerçek zaman, bu kararı dayatır. Zamansal pratiği, yukarıda değindiğimiz denklemi bizatihi bu dayatmadır. Bize ise bu kararın hükmüne seyirci olmak kalır.

    Peki seyirci kalmakla kastettiğimiz şey nedir?

    Arendt, Platon’a dayanarak düşünme etkinliğini, “kendi kendimizle gerçekleştirdiğimiz bir sessiz diyalog” olarak tanımlar. Bu diyalog insanın kendine eşlik edişinin yegâne koşuludur.

    Oysa “her şeyi olurken tartıştıran” gerçek zaman çağında bu eşlik ediş, yerini “dışsallaşmaya” bırakır.

    Dışsallaşma burada, zamanın o dar kapsamına, “olurken” var olmaya sıkışmayı ifade ediyor. Kendimizle olan diyaloğumuz, diğer adıyla düşüncenin imkânı da bu sıkışmada gerçekleşiyor.

    Ceplerimizde taşıdığımız kalabalıkların içinde sıkışmış hâlde sessiz bir diyaloğun imkânı ne derece mümkün olabilir ki?

    Seyirciye dönüşmüş bizler bu sessiz diyaloğu yitirmiş olanlarız.

    Her birimiz “dışsal dünyanın”, kısacası bizi saran dijital dünyanın ampirik olgularıyız. Var olmak ise ampirik boyutla mümkün olduğu için bunda bir sakınca görmüyoruz. Görsek bile “önemsiz” bir sakıncadır bu.

    Oysa düşünme tam olarak burada başlayan bir şeydi. Ampirik olgusuna dönüştüğümüz bir dünyada üstlendiğimiz rollerin sarsılmazlığına, doğallığına duyduğumuz güveni sarsmak için var olmalıydı.

    “Felsefe, insanların eylemlerinin  ve hedeflerinin, kör zorunlulukların  ürünü  olmamaları  gerektiğinde diretir”. 

    Bugün bu direnme çabası, yerini klişelerin konforundaki seyircilerin savrulmasına bıraktı.

    Dijital yaradan ibaret düşünme, seyirci kaldığımız ve seyirci olmaktan başka çaremizin olmadığını “düşündüğümüz” bir laf ebeliğidir.

    Çünkü düşünmeye ihtiyaç duymuyoruz. Ekranımıza düşen laf kalabalığını düşünmek olarak kodluyoruz.

    Gerçek zamanın en büyük zaferidir bu: Düşünme ve onu görme-duyma biçimleri yaratan felsefe ihtiyacımızın önemsizleşmesi…

    (Devam edecek…)

    Fotoğraf: Ari He

    Felsefe R2
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDeprem ve Medya #3
    Sonraki İçerik AB Bir Kaşık Bal Çalacak, Onu da Koşullu Yapacak

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Bültenler

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}