[voiserPlayer]
Sevgili Burak Bilgehan Özpek “14 Şubat ile ilgili uzman yazısı isteriz” diye buyurduğundan beri beni de tatlı bir telaş aldı, değerli Daktilo 1984 okurları. Hemen başlıyorum:
Efendim, benim naçizane tavsiyem, Sevgililer Gününde tipik cinsiyetçi tavırlardan uzak durarak günün anlam ve önemini idrak etmeye çalışmaktır. Ne gibi? Mesela çiçek almak. Neden bunu sadece erkeklerin yaptığı romantik bir eylem olarak kategorize ediyoruz? Niye biz kadınlar daha sık çiçek almıyoruz? Neden etrafımızdaki güzel insanlara çiçek hediye ederek hayatı hem onlar için hem de kendimiz için biraz daha çekilir yapmıyoruz?
Kendi paramı kazanmaya başladığımdan beri en severek yaptığım alışverişlerden biri de çiçek almaktı, güzelliklere kayıtsız kalamayan değerli okurlarım. Ankara’da yaşarken evimize yakın pasajda hep alışveriş yaptığım çiçekçim vardı: Erol Bey. Yıllar yılı apartmandaki komşularım, iş yerinde sekreterlerimiz, arkadaşlarımın anneleri, bizi müstesna ziyafetlerle ağırlayan eşimiz-dostumuz, Erol Beyin hazırladığı güzel buketlerle şenlendi.
Erol Bey enteresan bir karakterdi. “Evren Hanımcım, vallahi eşin bulunmaz, en çok çiçek alan kadın müşterimsin!” diye beni pohpohlar, kapılara kadar yolcu ederdi. Arada “ablama ben onu vermeyeyim” diye Cem Yılmaz-vari diyaloglarla beni eğlendirir, ne alırsam alayım bana da bir iki dal çiçek hediye ederek gönlümü alıp eski usûl cömert esnaflığın ölmediğini kanıtlardı. Erol Bey sayesinde eşime güzel ve nadir orkideler aldım, eşim de sebat edip emek vererek o orkidelere tekrar çiçek açtırmayı öğrendi.
Özel günlerde sadece erkeklere veya sadece kadınlara atfedilen davranış kalıplarımız var. Erkekler adeta mecburiyetten çiçek, takı ya da mücevher almak zorundalar. Yoksa tüm ezberler bozulacak, beklentiler boşa çıkacak ve toplumun dayandığı temel direkler çökecek hafazanallah! Kadınlar ise bu özel günlerde derhal sevdiklerinin tekstil-kıyafet-cüzdan-kemer-çanta gibi fonksiyonel bir ihtiyacını gidermeye çalışacaklar. Kısacası, erkekler kadınlara işlevsel olmayan ama estetik, kadınlar ise işlevsel hediyeler almakla mükellefler özel günlerde.
İşte cinsiyetçi iş bölümü hayatımızı böyle zapt-ü rapt altına alıyor, sevgili tabu deviren Daktilo 1984 okuyucuları. Bizi o görünmez emir komuta zinciri ile haydi sen kuyumcuya, haydi sen de gömlekçiye diye boyunduruğa koşuyor. Oysa belki aramızda çiçek seven, çok güzel çiçek yetiştirebilecek erkekler var? Ama bu potansiyeli hiç açığa çıkaramıyoruz. Onları bu zevkten mahrum ediyoruz. Neden? Çünkü erkek adama çiçek mi alınırmış!
Esasen, bu cinsiyetçi pratikleri değiştirmek, bu şekilci cendereden çıkmak için öyle kallavi bir sosyal devrim beklememize hiç gerek yok, benim değişimi kendisinden başlatabilen bilinçli okurlarım. Toplumsal dönüşümü beklersek, daha çok bekleriz. Oysa kendi gündelik pratiklerimizi değiştirerek kolayca başlangıç yapabiliriz. Sevgililer Gününde neden çiçeği kadınlar almasın? Çiçek almak için başkalarından inisiyatif beklemeyelim. Benim Erol Bey gibi işini severek yapan bir çiçekçi olsun yeter. Gidelim, keyifle çiçek alışverişimizi yapalım. Veya özel bir gün için rezervasyon yapılmasını istiyorsak, neden stres içinde erkeğin adım atmasını bekleyelim? Acaba unutacak mı? Acaba sizin istediğiniz yeri o da akıl edebilecek mi. Ne gerek var bunca strese? Arzu ettiğimiz mekânı arayıp rezervasyonu biz yapalım.
Cinsiyetçi rolleri ve kalıpları aşmanın yolu, derhal karşı cinse atfedilen rollere bürünüp o işleri yapmak da değildir, sevgili sap ile samanı ayırabilen, incelik ve derinlik sahibi Daktilo 1984 okurları. Çiçekten hoşlanmayan bir erkeğe de illa tabu yıkıcı olacağım diye çiçek vermenin de manası yok. Estetik kaygıları olan bir hediye vermenin mutlaka başka yollar da vardır. Ancak hayatımızı bir bukle daha özgür ve çekilir kılmak istiyorsak, kendimizi bu cinsiyetçi iş bölümü cenderesinden kurtarmalıyız diyorum, naçizane.
Her türlü dayatmadan azade, mutlu günler dileklerimle…
Fotoğraf: Sam Manns