Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Anlattığımız Kendi Hikâyemizdir: Entelektüel Biyografilerimiz Üzerine Bir Kaç Not
    Yazılar

    Anlattığımız Kendi Hikâyemizdir: Entelektüel Biyografilerimiz Üzerine Bir Kaç Not

    Doğan Gürpınar7 Kasım 20195 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    İnsanların kendi anlamlandırdıkları halde “doğru”/”gerçek” anlık değil bağlamsal ve zamansaldır. Yani 2019 yılında Türkiye’ye dair doğrumuzu yaşımızın yettiği zamandaki deneyimlerimizi ve fikirlerimizi üst üste koyarak üretiriz. Bu durum ise, kamuoyunda ya da sosyal medyada, tartışan insanlar arasında uyuşmazlığa yol açar. Yirmi yaşındaki biriyle kırk yaşındaki birinin Türkiye gerçeklikleri bu zamansallık sebebiyle aynı olamaz. Farklı yaş kategorilerinden insanlar kendi doğrularını aynı saf düzlemden üretmezler. Zira referans olarak aldıkları farklı zamansallıklar vardır. Bu durum ise illa yaşla gelen görmüş geçirmişliğin daha sağlıklı ve muteber sonuçlara varacağı anlamına gelmez. Zira geçmişin bilgisi ve hatta güncelin bilgisinin nirengi noktası olması günceli daha derinlikli ve daha bağlam içinde kavramayı mümkün kıldığı kadar güncele perde çektirebilir, güncel algısını geçmişin yükü içinde sakatlayabilir, çarpıtabilir, anı doğru anlamayı da engelleyebilir. Burada yaşın kendisi de bağımsız bir faktör olabilir. Yaşlar farklı algı ve kavrayış ölçeklerini bizzat dayatabilir. Bu sadece yaşanmışlıkların birikiminin insanları şekillendirmesinden değil, aynı zamanda farklı yaşların farklı öncelik ve eğilimleri ortaya koymasından da kaynaklanabilir.  

    Elbette insanlar kendi tecrübe ve yaşanmışlıklarını ancak belli filtrelerden geçirerek anlamlandırabilir. Ancak bu filtreler dar ve kalıp halinde ideolojik kılıflardan neşet ettiği kadar bu yaşanmışlıklar bütününden de damıtılmış olabilir. İnsanların sağa ya da sola, sosyalizme ya da liberalizme, milliyetçiliğe ya da muhafazakârlığa yönelmesi kendi kişisel hikâyesine pekâlâ sinmiş olabilir. Buna karşın mesela “liberallere” milliyetçi eleştiride hücum edilen kişi California’da doğup büyümüş gibi tasavvur edilir. Bu ön kabule göre “liberaller” (ya da bu bonkör tabir, liberal sol hatta sol dâhil, daha geniş bir havzayı kapsadığından tüm bu kesimler) Türkiye gerçekliğinin dışında, ondan kopuk, ya da hiç içinde olamamışlıktan kaynaklı Batı özentiliği, illüzyonu, halüsinasyonları içinde debelenmekte; acziyet, kavrayışsızlık ve safdillik içinde sürünmektedir. Karşı taraf ise, daha yerli olduğundan mıdır bilinmez, külyutmaz ve  neyin ne olduğunun farkındadır. Bu aslında genel olarak kendinden menkul realistlerin ve kötümserlerin safdil iyimserlere karşı genel tavrıdır.

    Oysaki pekâlâ bu varılan noktaya tam da ülke deneyimi ve gerçekliğinden de ulaşılmış olabilir, özellikle de Türkiye’de herkesin öyle ya da böyle aynı tornadan çıktığı düşünülürse. Düşünülmelidir ki, (elbette aileden devralınan kültüralizasyon bir başka faktör olmakla beraber) birçok kişi yirmi yaşında okumaları, karşılaşmaları, siyasal sosyalizasyonu neticesinde kendi başına ve ayrışan şekilde benzer düşünmekteydi. Ve bu benzeşme “milli epistemoloji” temelinde kuruluydu. Bir ortak noktadan insanlar farklı noktalara kaymıştır.  Üstelik süreç içinde fikirsel dönüşüm norm olduğu gibi tam aksi, yani görüşlerin değişmemesi, sabit kalması eşyanın tabiatına aykırı olandır. Değil yirmi yıl, çoğumuz bir yıl önceki gibi bile düşünmüyoruz. Daha haklıyız ya da daha haksızız ama aynı değiliz.

    Almancasıyla ifade edilen Bildungsroman roman formu bir karakterin (ya da belki kuşağın) ahlaki ya da entelektüel gelişim ve olgunlaşmasını romanın merkezine alan romanları anlatır. Kızıl ve Kara, Çavdar Tarlasında Çocuklar, Martin Eden bu roman formunun en bilindik klasik örneklerinden bazılarıdır. Hepimizin benzer hikâyesi vardır. 1915’le ilk karşılaşmamızdan Kürt kelimesini ilk kez duymamıza, kendimizden çok uzak birilerinin tanıklığına birinci elden ya da aracılar üzerinden ilk maruz kalmamıza. Yahut bizi etkileyen ve şekillendiren bir yazar/düşünüre (en başta Marx, ama onun dışında diyelim Foucault, Doğan Avcıoğlu, Attila İlhan vs.) ilk rastlamamıza ve hatta belki onu reddetmemize.

    İlginçtir biz de kendi değişimimize, kısmen de bunun yeterince idrakinde olmadığımızdan, yokmuş gibi davranmaktayız. Biz de hiç değişmemiş, hep şu anki gibi (sağlıklı ve daimi-haklı) düşünüyormuş gibi tavır takınmayı severiz. Bizim de derin kavrayışlı evrensel hakikati kavramış olmadığımızı, bağlamsallık içinde sürekli kırılma ve farklılaşmalarla malul olduğumuzu, bazen samimiyetsizlik ve riyakârlığımızdan, görmezlikten gelmeyi, yok saymayı tercih ederiz. Mesela kırk yaşında birinin yirmi yaşında birini tahkir etmesi objektif olarak haklı gerekçelere dayanabilir ama o kişinin kendi yaşındaki hali Twitter’a konsa onu da blocklayacaktır. Tüm ahlaki üstünlük iddiasıyla yaftalamalarda ahlaki otoriteler kendilerine ve fikirlerine zamanı aşan bir değişmezlik, sabitlik ve mutlaklık atfeder ve bu şaşmazlık noktasından ahlak, haysiyet ve yargı dağıtır, bazen sosyalist, bazen liberal ama en ahlaki ve vicdanlı kerteriz noktasını kendisinin belirlediği zaviyesinden.

    “Kendi geçmişiyle yüzleşmek” de çoğu zaman samimiyetsiz bir genre/tarz üretmiştir. En yaygını soldan dönenlerin komünist geçmişlerini mahkûm ettikleri anlatılardır. Ancak bu tavrı kolay kılan mutlak inkârdır. En klasik anlatısı Aziz Augustinus’a ait olduğu gibi hidayete erip dini bulanların bir kolaylaştırıcı çıkış olarak kendi geçmişlerini tamamen günahkârlık ve yozluk içinde tasvir edip inkâr etmesi bu tür bir stratejidir. Oysa “o zaman da kötü bir insan değildim” denildiğinde bu hidayet daha muğlak hale gelecektir. Bu bakımdan kendi geçmişini mutlak inkâr her zaman o kadar da dürüst ve en sağlıklı yüzleşme olmayabilir. Zira bu durum geçmişteki gaflet ve dalaletleri bugünkü benlikten arındırmaya, ilintisizlendirmeye, bu şekilde de benliği saf kılmaya yarar. Yani kendi geçmişinin farkında olmaktan murat edilen mutlak inkâr içermeyen bir ayrışmaları, uzaklaşmaları, farklılaşmaları tanımlamak, ayırt etmektir.

    Hepimiz 2019’daki, hatta Kasım 2019’daki gerçekliği kendi kişisel gerçekliğimizle birleştirip kendi doğrumuzu buluyoruz. Başkalarına ise bir diyalogu açmamak üzere o hakkı tanımıyoruz. Ancak şu da var ki hiçbirimiz buraya ne California’dan geldik, ne gökten zembille indik. Kendi ömrümüz kadar çok şey gördük. Bir şeyler okuduk. Fikirlerimiz değişti. Çok da yanıldık haliyle kaçınılmaz olarak. Belki haksızız ama okuduklarımız, girdiğimiz çevreler, tecrübe ettiklerimiz, bize anlatılanlar fikirlerimizi etkiledi ve Türkiye gerçekliği algımıza ket vurdu. Ancak tek bir şartla: Ancak ve ancak fikirsel dönüşümleri fikirsel sebeplere dayandırabildiğimizde. Kişiselleşmiş tavırlardan, hizipleşmelerden, kutuplaşmalardan ve en fazla da nefretlerden kaynaklanmadığı takdirde. Hatta denilebilir ki siyasal ve fikri dönüşüm ve tavırlarımızın sağlıklılığını da ancak fikirsel serüvenimizi dürüst bir şekilde haritalandırabildiğimizde test edebilir ve onlarla yüzleşebiliriz.

    İşte o noktada da bir milli otorite mevkiinden milliyetçi/yerli-milli ahlak ve haysiyet satanlara karşı sağaltıcı bir şekilde, bu ahlak tacirlerinin ukalalık, vatansızlık, nefret buldukları düşüncelerin dimağlara nasıl hangi deneyim ve karşılaşmaların ürünü ve doğal neticesi olduğunu en azından dinlemek isteyene gösterebiliriz. Bu şekilde muhataplarına safdillik, kendine yabancılaşma, özünden kopukluk gibi yaftalar vuranlara karşı, tam da bu toprakların salahiyet için ihtiyaç olunanın dinginlik ve her türlü safsatadan arındırılmış ahlaki açıklık olduğunu anlatma imkânına kapı arayabiliriz. Konuşmamız gerekenin her türlü kişiselleşmişlikten arındırılmış halde ahlak, insaniyet ve erdem olduğuna… Yanılmaz ahlaki otorite ve haysiyet celladı olduğumuzdan değil (tam aksine hepimizin kibrimize ve kişisel egolarımıza yenildiğimizi teslim ederek) arayışlarımızın son noktasının o olması gerektiğinden…

    Fotoğraf: Cherry Laithang

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikYeni Vergi Paketi – Bütçe Açığı Kapanmıyor
    Sonraki İçerik Çerçeve | Her Taraf Bertaraf #18

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen
    Yazılar

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Umut Dağıstan
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}