Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Amerikan Sivil Dininde Tanrı Egemenliği
    Yazılar

    Amerikan Sivil Dininde Tanrı Egemenliği

    Yasin Ege Akgün14 Ağustos 20236 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Robert Bellah’ın 1967 yılında Daedalus dergisinde yayınladığı “Civil Religion in America’’ makalesi pek çok tartışmayı beraberinde getirmiş ve sivil din kavramını tekrardan sosyal bilimlerin gündemine taşımıştır. Bu yazıda Robert Bellah’ın makalesi çerçevesinde Amerikan siyaset teorisinde tanrı egemenliğinin yerini ve bu kavramın Amerikan sivil dininde ne anlama geldiğini tartışarak, liberal demokrasilerin halk iradesinin de üstünde kabul ettiği bazı değerleri hangi referanslarla meşrulaştırdıklarını ve bunu halk iradesi kavramıyla nasıl uzlaştırdıklarını bir örnek üzerinden incelemek istiyorum. Yazıda sivil din kavramının tarihsel seyri incelendikten sonra Robert Bellah’ın makalesi tenkit edilecek ve Amerikan siyaset teorisinin dini boyutu başka egemenlik teorileriyle karşılaştırılacaktır.

    Sivil Din Kavramının Tarihsel Gelişimi

    Sivil din kavramı ilk olarak Rousseau tarafından “Toplum Sözleşmesi” eserinde ortaya atılmıştır.  Aydınlanma döneminde geleneksel din kurumlarına ve düşüncesine karşı eleştirel yaklaşımlar ön plana çıkmıştır. Bu durum din ile devletin ayrılması gerektiği düşüncesine ve laik iktidar yapılarına alan açmıştır. Bunun yanında Aydınlanma düşüncesini savunan pek çok düşünür toplumsal işlevleri sebebiyle din olgusunu göz ardı edememiş ve geleneksel din yapılarına karşı alternatifler üretmişlerdir. Karen Armstrong aydınlanma düşüncesinde din olgusuna dair geliştirilen bu işlevselci düşünceyi “Dinin merkezi artık tanrı gizemi değil insanın kendisiydi.’’[1] diyerek açıklamaktadır.

    Bir aydınlanma düşünürü olan Rousseau’ya göre de din, toplumları bir arada tutma konusunda alternatifi olmayan bir olguydu ve modern devletin meşruiyetinin sağlanması konusunda bu olgudan faydalanılması gerekmekteydi. Ancak kilise iktidarı, doğası gereği bir ikilik oluşturuyor ve devlet yasalarının iktidarını zayıflatıyordu.[2] Cumhuriyetle kilisenin uyuşmazlığı üzerinde duran Rousseau, devletin yasalarına sadakati ve toplumsal dayanışmayı temin edecek ideal vatandaşlar yetiştirmek için devlet tarafından topluma sivil bir dinin endoktrine edilmesi gerektiğini ileri sürüyordu. Onur Atalay’a göre Rousseau “kilisenin aşkınlığını, devletin aşkınlığına devretmek’’[3] istiyordu. Rousseau’nun sivil din tanımı; politik, tepeden inmeci, ideolojik ve son derece pragmatist bir yapıdaydı.

    Bizzat bu kavramı kullanmasa da Durkheim, çalışmalarında Sivil Din kavramını işlemiş ve din sosyolojisinin konusu haline getirmiştir. Durkheim kabile toplumları üzerine yaptığı incelemelerde Rousseau’dan farklı olarak sivil dini devlet eliyle dikte edilen planlı, amaçsal bir ideoloji olarak değil, aşağıdan yukarıya doğru oluşan doğal bir fenomen olarak okumaktadır. Bu noktada incelenen konu kültürdür ve siyasi bir amacı yoktur. Durkheimcı sivil din, bu anlamda halkların kendilerine özgü tarihsel deneyimleri vasıtasıyla ürettikleri ritüellerin sonucudur.

    Robert Bellah ve Sivil Din

    Sivil Din kavramını tekrardan sosyal bilimlerin gündemine taşıyan isim Durkheimcı bir din sosyoloğu olan Robert Bellah olacaktır. Bellah’ın 1967 yılında Daedalus dergisinde yayınladığı “Civil Religion in America’’ adlı makalesi önemli tartışmaları beraberinde getirmiştir. Robert Bellah’ın makalesini incelemeden önce Bellah’ın din kavramını nasıl tanımladığının anlaşılması gerekmektedir.

    Robert Bellah dinin tanımı konusunda Din antropoloğu Clifford Geertz’in tanımına sadık kalır.  Ona göre, “Din insanlarda genel bir varoluş düzenine ilişkin kavramlar formüle ederek güçlü, her şeyin içine işleyici ve uzun süre kalıcı ruh halleri ve güdüleri kuran ve bu güdüleri öyle bir gerçeklik aylasına büründürerek onları son derece gerçekçi kılan bir semboller sistemidir.’’[4] Bellah çalışmalarında bu geniş tanıma uygun bir şema çizer.

     “Civil Religion in America” makalesi ABD’de tarihsel süreç içerisinde Hristiyanlığa paralel şekilde sivil dinin gelişmiş olduğunu ve bu dini boyutun da diğer dinler gibi kurumsallaşmış olduğunu ileri sürer. Bu din Hristiyanlığa bir alternatif olarak ve onunla çatışarak ortaya çıkmamıştır. Tam aksine, Hristiyanlıktan ve Yahudilikten kendi teolojisini inşa ederken beslendiği izlenmektedir.

    Örneğin, bu dini anlatıda Yahudilerin Mısır’dan çıkışı ve vaat edilen topraklara ulaşmasıyla Amerikalıların Avrupa’dan çıkışı ve Amerika kıtasına gelişi arasında bir paralellik kurulduğu görülmektedir. Bu din dışlayıcı değil, tam aksine kapsayıcı bir görüntüdedir. Amerika’nın bağımsızlık bildirgesinde vücut bulan kurucu değerlerin her dinde ortak olan tiranlığa, zorbalığa, yoksulluğa ve savaşa karşı olma düsturlarına bağlandığı ve bir doğal din savunusu yapıldığı görülmektedir. Burada Amerikan Bağımsızlık bildirgesine de kaynaklık eden John Locke’un insanın akıl yoluyla tanrıya ve insan haklarına ulaşabileceği görüşünden izler bulmak mümkündür.

    Robert Bellah makalesinde sivil dinin daha iyi anlaşılması adına ABD başkanlarının konuşmalarında Tanrı sözcüğünü hangi anlamlarda kullandıklarını analiz etmiştir. Bu sözcüğün kullanımındaki üç ayrı işlevi inceleyen Bellah’ın ikinci olarak incelediği tanrı egemenliği kısmına dikkat çekmek istiyorum. Başkanların konuşmalarında Amerika’nın kurucu değerleri olan bağımsızlık bildirgesi ve anayasasının tanrının elinden çıktığı inancı söz konusudur. Kennedy’nin, “İnsan hakları devletin cömertliğinden değil, Tanrı’nın elinden gelir.’’ sözü bu noktada dikkate değerdir. Robert Bellah, “Amerikan siyaset teorisinde egemenlik elbette halka aittir. Ancak zımnen ve çoğu zaman açıkça nihai egemenlik tanrının emrindedir.’’ ve ‘’Halkın iradesi doğrunun ve yanlışın ölçütü değildir. Bu iradenin yargılanabileceği daha yüksek bir kriter vardır.’’ sözleriyle bu gerçeği ifade etmektedir.

    Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde ve anayasasında teminat altına alınan temel hak ve özgürlükler ve ABD’nin kendisine biçtiği tarihsel rol dini bir anlatıya dayanmaktadır. Buradaki tanrı ifadesinde geleneksel bir dine atıf yapılmaz, tek referans hemen hemen her Amerikalının dilinde olan tanrı ifadesinden ileri gelmektedir. Böylece devletin sınırları ve yapıp ettikleri Amerikan halkının tarihsel deneyimi içinde gelişen sivil dine göre belirlenir. Yargıçlar halka veya hükümete karşı değil bu tanrısal iradeye karşı sorumludurlar.

    Egemenlik ve Sivil Din

    Tarih boyunca pek çok egemenlik teorisi ortaya atılmıştır. Devletin mevcudiyetinin ve yasalarının meşrulaştırılması için yegane kaynağın ne olduğu tartışılagelmiştir. Genel kabul tanrısal bir iktidarla, halk iktidarları arasında yapılan bir ayrıma dayanmaktadır. Modern dönemde egemenliğin tanrının elinden halka geçtiği ileri sürülmektedir.

    Örneğin, modern öncesi dönemde İslami yönetim tarzında devlet ve hukuk tümüyle dini kaynakları referans alır ve kendini böyle meşrulaştırırdı. Yasa-koyucunun tanrı olduğu bu sistemde halklar sistemin içindeki bir aktör değildir. Bu durumun pek çok sonucu bulunmaktadır. Halklar kendilerini modern ulus devletlerde olduğu gibi devletle özdeş görmezler ve devlet şeriatın çizdiği sınırlar dışına çıktığında meşruiyetini yitirebilir.[5]

    Dini egemenlik teorilerinin yerine halk egemenliğinin koyulduğu modern dünyada durum tamamen değişmiştir. Halk egemenliği, devletin ve yasaların varlığını tamamen halka dayandırmaktadır. Bu noktada devlet ve halk özdeşleşmektedir. Liberal demokrasilerde de yapılan seçimlerle iktidara gelenler halkın iradesini temsil eder ve yetkilerini buna göre kullanır.

    Ancak özellikle 20. yüzyılda, iki savaş arası dönemde yaşananlar liberal demokrasilerin kendisini yok etmek isteyenlere de fırsat verdiğini gözler önüne sermiştir. Bundan dolayı II. Dünya Savaşı’ndan sonra halk iradesinin dahi değiştiremeyeceği ortak zeminin bulunması ve bu ortak zeminin çeşitli vesayet kurumları tarafından korunması gerektiği Batı demokrasilerinde dahi kabul görmüştür. Bu vesayet kurumlarının meşruiyeti ve görünürde ortaya çıkan çelişki pek çok düşünür tarafından dile getirilmiştir. Söz konusu bu çelişkiyi ABD’nin tanrı egemenliğiyle halk egemenliği arasında bir ara yol bularak çözdüğü görülmektedir.

    Burada tanrı egemenliği olarak kastedilen şeyin geleneksel bir din devleti yapısı olmadığı anlaşılmaktadır. Amerikan halkının tarihsel deneyimi sonucu ortaya çıkan sivil din, aşağıdan yukarıya doğru yayılmıştır. İnsan haklarının tanrının emri olduğuna duyulan inanç, iktidarların her türlü otoriter hamlesine karşı bir engel oluşturmuştur. Yargı unsurları kendilerini, halka veya hükümete karşı değil, Amerikan sivil dininin tanrısına karşı sorumlu hissetmişlerdir. Seçimlerde yaşadıkları döneme dair  tercihlerde bulunan Amerikan halkı, değişmez olarak seçtikleri değerlerin inşasında da aktif rol oynamıştır. Bu noktada tanrısal irade olarak görülen şeyin tarihe yayılmış bir deneyimden ve kurucu felsefeye dayanan bir yaşam tarzından neşet ettiği görülmektedir.


    [1] Karen Armstrong, Tanrı’nın Tarihi (çev. Oktay Özel, Hamide Koyukan, Kudret Emiroğlu) , İstanbul, Pegasus Yayınları, s. 450.
    [2] Mesut Düzce, “Türkiye’de Sivil Din Olgusu” (Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 2016), s. 11.
    [3] Onur Atalay, Türk’e Tapmak, İstanbul, İletişim Yayınları, s. 29.
    [4] Robert N. Bellah, İnsan Evriminde Din (çev. Mete Tunçay) , İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2021, s. 18.
    [5] Wael B. Hallaq, İmkansız Devlet (çev.Aziz Hikmet), İstanbul, Babil Kitap, 2020, s. 99.

    Fotoğraf: Kelly Sikkema

    Felsefe R1 Siyaset Sosyoloji Tarih
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikHegemonyanın Kayganlığı Bağlamında Oppenheimer Filmi
    Sonraki İçerik Yerel seçim is coming | Çavuşesku’nun Termometresi #167

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen
    Yazılar

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Umut Dağıstan
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}