Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » “Akademi”de Hayatta Kalma Rehberi
    Yazılar

    “Akademi”de Hayatta Kalma Rehberi

    Büşra Kılıç2 Ağustos 20197 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Üniversite tercihlerinin konuşulduğu son günlerde, azınlıkta kalan kişilerin çabaladığı önemli bir süreci daha atlattık. Pek çok okulun lisansüstü programlarının mülakatları tamamlandı, yeni öğrenciler belirlendi. Yüksek lisans ve doktora yapmak isteyen birçok genç için stresli bir dönemdi. Bu dönemde insanlar yalnızlığı kanıksamış olsa da bir desteğe ihtiyaç duyup aynı yollardan geçen insanlara danışıyorlar. Ben de tanıdığım yüksek lisans yapan insanlara danışmıştım, bana da danışan insanlar oldu. Hatta bu süreçte ne kadar yaşlandığımı acı bir şekilde fark ettim. Yüksek lisans mülakatlarını atlatalı dört koca yıl olmuş. Bir lisans süresi kadar. Dört sene boyunca tüm enerjini bir hedefe yönelt ve elde var sıfır! Tamam, belki sıfır değildir de bire yaklaşıyordur. Hala daha olaydan bihaber insanların bakışları, yorumları aynı. Hayatım anlaşılmazlıklar sarmalındayken çevremin daraldığını, en sevdiğim insanların bile bazı sorularını gülünç bulduğumu ve hatta bencillik dozumun giderek yükseldiğini fark ettim. Bu iş biraz da kendini ön plana alma işi. Haftalarca ektiğin en yakın arkadaşını bir kez daha ekerken bahane bulmaya bile mecalin kalmıyor bazen. Ne yani, yazdığın makalenin son teslim tarihine bir gün kala Kadıköy’de aylak aylak gezecek misin? N’olmuş yani dünyadaki tek kardeşinin düğünü varsa, bir gün önce de doktora mülakatın var otur ders çalış! Dışarıdan bakınca acımasız ve çok sıkıcı bir hayat. Ama içine girince insan akıp giden zamanı tutamıyor. Öğrenme ateşi bambaşka bir şey, karşı koyarsan seni yakıp geçer.

    Lisansüstü hayata adım attığımdan beri tecrübe ettiğim, hissettiğim, keşke biri beni önceden uyarsaydı dediğim tüm konuları gerek sosyal medya hesaplarımda paylaşıyor gerekse bana akıl danışan insanlara naçizane anlatıyorum. Tüm düşüncelerimi toparlamak zor olsa da yazıya döküp özetlemek istedim. Bu yazının amacı kesinlikle üstenci bir şekilde “gençlere tavsiye vermek” değil. Zira yaşadığım toplumdan kopuk bir biçimde “atlayın, zıplayın, kod yazın, hey sen bırak o kitabı ve hemen girişimci ol” şeklinde direktifler verecek özgüvenim hiçbir zaman olmadı. Lisansüstü sürecin kabaca maddi ve manevi maliyetlerini anlatmayı ve biraz da iç dökmeyi amaçlıyorum. Genç akademisyenlerden oluşan sitemizde bu yazıma katılanlar, eksik yazmışsın diyenler olacaktır ya da tam tersi beni eleştirenler ve gözden kaçırdığım pozitif yönleri gösterenler olacaktır ki bunu çok isterim. İnsan alıştım zannetse de yalnızlık hissini bertaraf edecek en ufak bir umuda bile hemen tutunuyor.

    Kendine Yatırım Yapmanın Maliyetleri

    Öncelikle bahsettiğim sorunların yalnızca ülkemize ait olmadığını ve tüm dünyada kısıtlı kaynaklarla araştırmalarına devam eden insanların birçok sorun yaşadığını bilmekte fayda var. “PhD Comics” adıyla yayınlanan ince nükteli illüstrasyonlarda dünyanın neresinde olursanız olun kendinizi görüyorsunuz. Akademinin belli başlı teamülleri insanı çok yoruyor. En basitinden bir makale yayımlamak istediğinde, makalenin dergi tarafından kabul edilip edilmeyeceğini bilmeden uzun saatler harcayıp o derginin formatına göre makaleyi düzenlemek gerekiyor. Makalenin kabul aldığı en güzel senaryoda ise maliyet sorunu ortaya çıkıyor. CV’si dolu, araştırmalarıyla öne plana çıkan, eleştiri almak isteyen bir akademisyen adayı olmak isteyenler; yayımlayacakları makaleler, sunacakları bildiriler için gelirlerini aşan ücretler ödemek zorunda kalıyorlar. Hiçbir çıkar gözetmeksizin bilgi birikimini ve zamanını ortaya koymak için üstüne para ödüyorsun ve kimse bu düzeni değiştirmiyor. Bazı makaleleri yayımlamak için sayfa başına ekstra para ödemek gerekiyor. Özellikle Türkiye’de akademik teşvik sistemi geldiğinden beri bayağı ciddi bir sektör oluştu. Uluslararası konferans adı altında bilimsel yeterliliği düşük, aynı insanların aynı konuları konuştuğu toplantılara katılabilmek için fahiş fiyatlar ödemek gerekiyor.

    Bir diğer yüksek maliyet kalemi olarak psikolojiyi saymak gerekli bana kalırsa. Yüksek lisans yaparken sağlıklı kalabilmek için psikoterapi, spor ve /veya kişisel gelişim kitaplarına belirli bir bütçe ayırmak şart haline geldi.  Son yıllarda lisansüstü öğrenciler üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar arttı ve lisansüstü öğrencilerinin toplumun genelinden daha fazla depresyon ve anksiyeteye meyilli olduğu saptandı. ABD’de ekonomi bölümünde doktora yapan öğrenciler üzerinde yapılan çalışmaya göre, lisansüstü öğrencilerinin ortalama Amerikan halkından üç kat daha fazla akıl – ruh sağlığı rahatsızlıklarına meyilli oldukları ortaya kondu [i]. Bu konu üzerine Türkçe literatürde makale ya da tez bulmakta güçlük çektim ancak kişisel deneyimlerim ve gözlemlerime dayanarak Türkiye’de de aynı sonucun çıkacağını düşünüyorum. Kültürel olarak düşündüğümüzde, lisansüstü öğrencilerinin yaşadıkları psikolojik taciz inanılmaz boyutlarda. Kişisel alana saygı duymayan insanlarla bir arada yaşadığımız için eniştenin amcasının oğlu, komşunun görümcesi, dayının baldızı herkes ama heeeeerkes okuduğun okul hakkında, evlenip evlenmeyeceğin hakkında, çocuk sahibi olup olmayacağın hakkında, çalıştığın iş hakkında yorum yapıyor. Bu saygısızlığı kabul etmesen bile yok saymak zorlaşıyor ve insan kendini sorgulamaya başlıyor. İşsizlik psikolojisi ve maliyeti, kendini işlevsiz hissetmekle birleşiyor. Ancak bir lisansüstü öğrencisi belirli mesai saatleri olan insanlardan daha fazla çalışıyor. Araştırma yapmak, bir tezin üzerine gitmek; duruş bozukluklarını beraberinde getiren oldukça uzun bir masa başı mesaisi aslında. Bu mesaiden ücret almıyor olmak demek işsiz ve işlevsiz olmak anlamına gelmiyor. Bu bilgiyi hep akılda tutmakta ve kendi modunu düşürmemekte fayda var.

    Bahsetmeyi unuttuğum, nedense üçüncü sıraya kalan asıl büyük sorun temel ihtiyaçlar. Akademik yola girince, temel ihtiyaçlar akademinin arkasında kalıyor. Barınma, beslenme gibi sorunları ailenizin desteği ile sağladığınızı var sayarsak; araştırma görevlisi olmadan yapılan lisansüstü bağımlı bir hayat anlamına geliyor. Bağımlı hayatta tüm lüksleri kısıtlamak gerekiyor. Üniversiteden mezun olur olmaz iş hayatına başlayan akranlarınız belirli bir süre sonra kendilerine yeten düzeni şöyle ya da böyle kuruyor. (Sonra onların davet ettikleri düğünlerde “Nasıl çeyrek takacağım şimdi ya?” diye düşünürken buluyorsunuz kendinizi.) Akademik kariyer dışında bir iş hayatı ile akademik kariyeri yürütmek ise oldukça yıpratıcı. Haftanın beş günü, mesaiden çıkınca dolu kafa ile kendini derse oturmaya zorlamak çok zor. Hafta içi çalışıp hafta sonu herkes dinlenirken tez okuması yapmaya çalışmak büyük bir fedakârlık ve bir süre sonra insan tükeniyor. Zamanı yönetmeyi öğrenmek bir çözüm olsa da, işteyken tezi, okuma yaparken de işi düşünürken buluyorsunuz kendinizi. Kendi adıma bu iki süreci paralel yürütmekte zorlandığımı ve birçok şeyi aksattığımı söyleyebilirim.

     Ekonomik ve psikolojik maliyetlerin yanı sıra moral değerlerin korunmasından da bahsetmek gerekli. Tüm Araştırma Görevlisi kadrolarının güvencesiz bir şekilde 50/d kapsamına alınması ile bizim dönemimizde akademik kariyer yapmayı hedefleyenlere büyük bir darbe vuruldu. Doktorası biten kişiler kapının önüne konuyor ve onlara ders vermek için çok kısıtlı seçenek bırakılıyor. Güvencesizlik bir yana, hali hazırda razı olduğumuz bu kadrolara bile girmek çok büyük sıkıntı. Bir keresinde bir akademik ilan açıldığında abartısız tam yirmi dakika sonra kime açıldığını öğrendim. Böyle birçok örnek duyuyoruz. Akademik kadrolar belirli kişilere açılıyor ve o belirli kişilerden olabilmek demek belirli kişilerin akrabası, tanıdığı olmak ve aynı düşünceleri körü körüne savunmak demek. Kimseyi töhmet altında bırakmak değil amacım ancak artık öyle kanıksadık ki bu durumu, şaşırmıyoruz bile. Hatta bu durum kadroları da geçti lisansüstü öğrenci alımlarında bile yaygınlaştı. Doktoraya kadar gelebildiğim için kendimi şanslı bile sayıyorum. Akademisyenliği memuriyet gibi gören, kadrom olsun diye düşünen ve hiçbir birikimi olmayan insanların kadrolara yerleştirildiğine şahit oluyoruz. Vasatın yüceltildiği devirde, dil puanı olmadan üniversitede kadro alan kişiler bir de ekstra para verilerek yurt dışında dil eğitimi almaya gönderiliyor. Bu durumun kamuoyunda infial yaratması beklenirken, YÖK’ün uygulamasını eleştiren insanlar “kolejli elitist” olarak etiketlendi. Akademinin git gide değersizleştiği ve değersizleştirilmesi için özel çaba sarf edildiği inkâr edilemez bir gerçek.

    Sonuç Yerine

    Buraya kadar aslında bir yol haritası vermekten çok yaşanması muhtemel sorunları özetledim.  Tüm bu süreçlere ve daha fazlasına, gittikçe daha da artan dozda katlanmaya hazır hissediyor musunuz? Dört yıl önceki Büşra, bunlara kulak asmazdı. İnsanın içine hırs, bilgi açlığı, öğrenme ateşi düşünce gözü hiçbir şeyi görmüyor. Bunları yaşarken normalleştirip dışarıdan bakınca durumun vehametini anlayabiliyor insan. Sorunları gören rasyonel insanlar da kendi yolunu çiziyor. Eminim ki henüz akademik kariyerin başında olan genç arkadaşlarım bu yazıyı okuyup beş dakika sonra bildiklerini okumaya devam edecek. Belki de bu dirayet bizleri güçlü kılıyor. Peki ne yapabiliriz? Her şey ya da hiçbir şey. Ya düzene ayak uydurup kendimizden vazgeçeceğiz ya da akademiyi değiştireceğiz. Değişimin yolu da – bence –  ne olursa olsun ilkeli durmakta. Hangi bilim dalı olursa olsun, bilimi savunan ve ilerleme için uğraşan insanlar kalıcı olacak. Hiçbir iktidar, hiçbir savaş bilgi üreten insanın önüne geçemez. Bu düşünceye sahip olmak ve içselleştirmek akademide hayatta kalmanın tek yolu.


    [i] Barreira P, Basilico M, Bolotnyy V. . “Graduate Student Mental Health: Lessons from American Economics Departments”. Working Paper, Harvard University, 4. 11. 2018.  

    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikTürkiye İttifakı Kurulurken Öne Çıkan Nefret Objeleri
    Sonraki İçerik Fast & Furious Presents: Hobbs & Shaw

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Salih Yasun
    Yazılar

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Cem Özen

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Transformation of the Sovereign in Liberal Democracy and Criticism of Liberalism from Schmitt’s Perspective

    16 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Deniz Nas

    Küçük Partilerin Oy Oranını Hesaplamak Neden Zordur?

    15 Mayıs 2025 Yazılar Salih Yasun

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}