Dijitalleşme, veri yönetimini kolaylaştırması, esneklik ve ulaşılabilirlik sunması, sosyal etkileşimi artırması, bilgiye erişimi kolaylaştırması ve yenilikleri desteklemesi ile son dönemde trend olan kavramların başında geliyor.
Uluslararası organizasyonlar, devletler, şirketler, toplumlar, bireyler vb. olmak üzere farklı yapılar dijitalleşmenin dönüştürücü gücünden etkileniyor. Günümüzde yaşadığımız dönüşümün hızı, bu etki üzerine tespitler yapabilmeyi zorlaştırsa da özellikle sosyal bilimler alanında dijitalleşme konusu sıkça ele alınıyor.
Bu noktada dijitalleşmenin sivil toplum açısından nasıl yorumlandığı, sivil toplumu nasıl etkilediği, demokrasi ile ilişkisi, aktivizm kavramına getirmiş olduğu yeni yorum ve gelecekteki bizleri neler beklediğini e-demokrasi uzmanı TESEV Araştırma Direktörü Dr. Itır Akdoğan’a sorduk.
Sivil toplum perspektifinden dijitalleşmeyi nasıl tanımlıyorsunuz, sivil toplumun dijitalleşmesi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Sivil toplumu geniş anlamda kurumsal siyaset dışındaki her şey olarak düşünebiliriz. Özel sektör, akademi, medya, meslek örgütleri gibi grupların yanı sıra sivil toplum örgütü olarak anılan grup da kendi içinde hak temelli örgütlenmelerden dayanışma temellilere, sosyal kalkınma ve kapasite geliştirme alanında çalışanlardan olağanüstü durumlarda bir araya gelen tüzel kişiliği olmayan topluluklar gibi birçok farklı sivil toplum örgütlenme biçimi söz konusu.
Sivil toplum ağlarının farklı profillerden insanları bir araya getirme, yurttaşlar arasında ve yurttaşlar ve yöneticiler arasında etkileşim kurma, yeni bilgi ve düşüncelerin ortaya çıkmasına zemin hazırlama gibi önemli işlevleri vardır. Bu ağların ürettiği bilgi genellikle daha çeşitli, güncel ve kapsayıcı olabileceği için kurumsal siyasetin ürettiği bilgiye alternatif de olabilir.
Aynı zamanda bu ağların bilgiyi farklı yurttaş topluluklarına hızlıca ulaştırma, paylaşma işlevi vardır. Sivil toplum ağları bu yolla yurttaşın merkezi ya da yerel karar alma süreçlerine bilgili katılımını kolaylaştırma gibi önemli bir işlev de üstlenir. Dijitalleşme ise tüm bu işlevlerin yerine getirilebilmesi için işleri kolaylaştırıcı bir araç olarak devreye giriyor. Bilgi üretiminden paylaşımına, farklı verilerle yeni bilgiler üretmeye, etkileşim kurmaya ve kamuoyunu bilgilendirmeye kadar dijital araçlar, sivil toplumun rollerini daha etkin şekilde oynamasına olanak tanıyor.
Dijitalleşme, sivil toplumun etkinliğini nasıl etkiledi? Etkin, hesap verilebilir, katılımcı ve şeffaf bir sivil toplumun oluşması, erişimin ağının genişlemesi adına dijital dönüşüm bir fırsat olabilir mi?
Sivil toplumdaki dijitalleşmeden anladığım şey, bahsettiğimiz fonksiyonları yerine getirirken dijital araçlardan faydalanmasıdır. Bu araçlar, işleri kolaylaştırıcı niteliktedir. Bilgi üretme sürecinde daha hızlı bilgi üretmeyi, daha çeşitli bilgiye erişmeyi ve bu sayede yeni bilgi oluşturmayı mümkün kılıyor. Aynı şekilde, bilgiyi paylaşırken ya da etkileşim kurarken dijital olanaklar devreye giriyor. Ancak burada önemli bir ayrım var. Dijitalleşme her zaman çoğulculuk ya da kapsayıcılık gibi hedeflere hizmet etmiyor olabilir. Sivil toplum örgütlerinin hepsi demokrasi için çalışmak zorunda değil. Aksine, tam tersi yönde çalışan örgütlenmeler de var ve onlar da dijitalleşiyor. Yani, her dijitalleşen sivil toplum örgütlenmesi çoğulculuğa katkı sunmaz; bu araçları hangi amaçla ve nasıl kullandığınız belirleyici olur.
Dijitalleşmenin sınırlılıkları da var. Donanım (cihazlar) ve yazılımlar (cihazları kullanmak için gereken programlar) satın alabilmelisiniz. Bu araçları kullanmayı öğrenmeniz de yetmez, anlamlı bir biçimde kullanmayı da öğrenmeniz gerekir. Yani dijitalleşmek sadece teknolojik altyapıya sahip olmakla sınırlı değil, aynı zamanda dijital okuryazarlığı ve dijitalin olanaklarının demokratik dönüşümü nasıl sağlayabileceğini görebiliyor olmak da gerekir.
Dijital araçları ve teknolojiyi etkin bir şekilde kullanmak, sivil alan içerisinde oldukça önemli hale geliyor. Sivil toplum, kısıtlı kaynaklarıyla toplumsal meseleleri gündeme getirme, karar alıcıları etkileme ve gerektiği yerde saha gücüyle problemi çözmeye yönelik inisiyatif alabiliyor. Bu noktada verebileceğiniz iyi örnekler var mı, nelerdir?
Teknolojiyi etkin kullanmak evet çok önemli. Bunun için öncelikle dijital becerilere sahip olmak gerek. Eurostat verisine göre Türkiye’de dijital becerileri olan nüfus Avrupa ortalamasının çok altında. Bir sivil toplum örgütü olarak kendine koyduğun hedeflere varabilmen için dijitalin sana nasıl yardım edebileceğini görebiliyor olman gerek.
Örneğin, sosyal medyada çok takipçin olması yetmez, o takipçilere ne içerik sağladığın, seni takip ettiği için toplumla ilgili neyi fark ettiği ve harekete geçtiği, takipçini hangi toplumsal soruna çare bulur ya da çareye dahil olabilir hale getirdiğin, hangi kamu kararını nasıl etkileyebildiğin önemli. Heyecanlı, komik kısa video yapımı değil yani önemli olan. Önemli olan o videoyu hangi iletişim planı dahilinde hangi amacın için koyduğunun ve neye yaradığının farkında olmak. O zaman etkili teknoloji kullanımından bahsedebiliriz. Yoksa en yaygın dijital politik fantezi için, “sivil toplum dijitalde demek ki demokratikleştik” fantezisi için imgeseller dolu sosyalde. O dijital içerik neye yaradı sorusunun cevabını veren bir sivil toplum örgütlenmesi olsa o zaman örnek olarak inceleyebiliriz seninle bir başka söyleşide.
Dijitalleşme, STK’ların kurumsal kapasitesini, operasyon gücünü, mali kaynağını, idari yapısını ve sahip olduğu diğer tüm kaynakları nasıl etkiliyor? Türkiye’de STK’lar dijitalleşmenin etkisiyle hangi araçları verimli şekilde kullanıyor/kullanmalı?
Kaynakların verimli kullanılması ve dijitalleşme arasındaki ilişki çok önemli. Kurumsal kapasite, operasyon gücü dediğinde daha ziyade büyük örgütler geliyor aklıma. Özellikle büyük fon yöneten, kalabalık ekipleri olan, kurumsal yapıya sahip sivil toplum örgütlerinde satın alma, ödeme, faturalama, mali raporlama gibi idari işler oldukça karmaşık hale gelebiliyor. Bu süreçlerin manuel olarak yapılması hem zaman alıyor hem de çalışanların üzerine büyük bir iş yükü bindiriyor.
Teknolojiden faydalanmak bu idari süreçleri daha hızlı, daha şeffaf ve daha denetlenebilir hale getirebilir. Bunlar aynı zamanda o örgütün kendi içindeki işleyişi de demokratikleştirebilir. Dijital araçlar sayesinde, kayıt altına alma, arşivleme ve erişim sağlama gibi işlemler kolaylaşıyor. Uluslararası ortaklıkları olan kurumlar için bu süreçlerin düzgün yürütülmesi, hesap verebilirlik açısından da büyük önem taşıyor. Çalışanların üzerindeki idari yük azaldıkça, onların, eğer niyetleri o ise, demokrasi için çalışması, toplumsal projelere daha fazla zaman ayırması mümkün oluyor.
Türkiye’de idari iş yükü olan örgütlerin o alandaki yazılımları kullandıklarını görüyorum. Tüzel kişiliği olmayan toplulukların ise zaten öyle bir kurumsal işleri yok.
Sivil toplumu, kent/vatandaşlık temelli bir kavram olarak tanımlayabiliriz. Bu noktada aktif vatandaşlığın önem kazanması ile yerel demokrasi arasındaki pozitif bir ilişki kurabiliriz. Dijitalleşme, sivil toplumun demokratikleşmesine imkan sağlayabilir mi?
Eğer gerçekten daha kapsayıcı, daha katılımcı bir toplumsal işleyiş hedefleniyorsa, teknoloji bu anlamda kolaylaştırıcı bir araç olabilir. Zamandan ve mekândan bağımsız hareket etme imkânı sağlar. Örneğin, fiziksel olarak bir mekânda 500.000 kişiyi toplayamazsınız, ama çevrimiçi platformlarla bu kadar kişiye ulaşabilirsiniz. Online anketlerle fikir alabilirsiniz. Teknoloji, potansiyel olarak yönetime katılımı artırabilir.
Çevrimiçi anket örneğinden devam edersen, evet, 500.000 kişiye ulaşırsın ama neyi nasıl sordun, topladığın veriyle yaptığın analiz sürecin ne kadar kapsayıcı, bütüncül ve şeffaf oldu? Diyelim o süreçler demokratik aktı, analiz sonucunu hangi kentsel karar için nasıl kullandın? Bu sorulara yanıtlar önemli. Yani teknolojinin sunduğu olanaklardan çok onu karar süreci için kullanan siyasi elitin niyeti önemli. Aksi takdirde teknoloji, tersine, eşitsizlikleri de derinleştirebilir. Özellikle yapay zekâ sistemleri, öğretilen veri üzerinden sonuç ürettiği için veri setleri kapsayıcı değilse analizler de antidemokratik olabilir. Dolayısıyla dijital araçların kendi içinde de kısıtları ve riskleri vardır. Her zaman demokrasiye katkı sağlamazlar.
Sivil toplum, birey ve devlet arasında üstlendiği rollerin ötesinde günümüzde küresel organizasyonların da varlığıyla etkisini artırmış gözüküyor. Sivil toplumun yerel, ulusal, bölgesel ve küresel olmak üzere farklı nitelikleri karşımıza çıkıyor. Sınırları en aza indirgeyen, sosyal medya araçlarıyla etkileşimi artıran ve bilgiye erişim hızını artıran dijitalleşme, aktivizmi nasıl etkiliyor? Dijital aktivizm, kamusal sorunlara/beklentilere ne şekilde karşılık verebiliyor?
Sivil toplumun etkisini arttırdığından o kadar emin değilim, ama dediğin gibi sosyal medya kullanımıyla görünürlüğü artmış olabilir. Dijital aktivizm, bir sivil toplum ağı/örgütü tarafından yerelde ya da yerel ötesi, küresel etkileşimle planlandıysa, belki birazcık daha etkili olabilir. Bir toplumsal sorunun varlığı hakkında yerel ya da dünya kamuoyunu bilgilendirmek, dayanışma, bir politika kararına etki gibi amaçlarla kullanılabilir.
Ancak dijital aktivizm aynı zamanda evde telefon ekranına bir saniye dokunarak da yapılabildiğinden, bireysel seviyeye inme ihtimali yüksek. Bir saniyelik ekran dokunuşu o konuyu gerçekten düşünmek, sahiplenmek, sonra ne oldu diye takip etmek için yeterli değil. Kaldı ki toplumsal bir sorunda içini bir saniyede rahatlatabilmek örgütlenme önünde bir engel. Bu da aslında sivil toplumu zayıflatan bir neden olabilir.
En önemlisi de sosyal medya platformları, kâr amacı güden şirketler. Öncelikleri senin demokratik çıkarların değil, kendi ticari çıkarları. Örneğin, Türkiye’de pazar büyük, muhalefet belediye başkanının hesabını kapatabiliyorlar, aynı gün şirket temsilcileri bu karara katılmadıklarını ama mecbur kaldıklarını açıklayabiliyor. Dolayısıyla bu şirketlerden özgürlük, katılım, şeffaflık gibi beklentiler içinde olmak saflık olur. Sivil toplum aktivizmini teknoloji ile, hele ki sosyal medya platformları ile sınırlamadan önce bu kısıtları hatırlamalı.
Gelecekteki gelişmelerle dijitalleşmenin, sivil toplumu hangi nitelik ve yöne evireceğini düşünüyorsunuz, bu noktada öngörüleriniz neler, hangi trendleri yakından takip etmek gerekir?
Bugün tüm dünyada yaşanan demokrasi krizinde dijitalin de payı var. Gelecekle ilgili ise, Dijital Politik Fanteziler’de bahsettiğim “dijitalle demokratikleşeceğiz iyi fantezisi” ile “dijitalle sonumuz gelecek kötü fantezisi” hâlâ çatışıyor. Doğası gereği tüm fanteziler çöktüğüne göre, bu ikisine de çok kapılmadan bir adım geriden büyük resmi görmeli.
Sivil toplum için halen özgürlük, demokrasi kelimelerini kullanmak zor olsa da eğer döngüye inanırsak, umudumuzu kaybetmektense, dünyanın bu sıkışık zamandan çıkacağı güne kendimizi hazırlayabiliriz. O hazırlıkta sivil toplum, demokratik işlevleri için ihtiyacı olan olanakları teknolojinin ne kadar sunduğunu takip etmeli. Sivil toplum ağları belki bir yandan dijital becerilerini artırmayı öncelikleyebilir. Diğer yandan da sadece teknolojinin demokrasiyi getirmeyeceğini, ancak teknoloji ve toplum etkileşimiyle demokratik alanların açılabileceğini aklında tutarak, yeni yöntemler geliştirmeyi düşünebilir.