[voiserPlayer]
Türkiye dört gün sonra demokrasi tarihinin en kritik seçimine gitmeye hazırlanıyor. Seçime beş gün kala Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı ve aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’na Erzurum mitingi sırasında yapılan taşlı saldırı ve ardından iktidar kanadından İmamoğlu’na saldırıya uğradığı için yapılan eleştiriler, seçimin ikinci tura kalması durumunda yaşanabilecekler adına endişe yarattı. Özellikle son dönemde önce İYİ Parti ve CHP İstanbul İl Başkanlıklarının kurşunlanması, ardından Erzurum’da yaşananlar, seçimin ilk turda bitmesinin ne denli hayati bir önem taşıdığını ispatlar nitelikte. Türkiye’deki rejimin kaderini belirleyecek olan bu seçim aynı zamanda Erdoğan’ın kaybetmesi durumunda dünyadaki otoriter rejimler için de büyük bir kırılma noktası olabilir. Peki, bu seçimi diğer seçimlerden farklı kılan ne, neden demokrasi tarihinin en önemli seçimi olarak görülüyor ve seçimin ikinci tura kalması durumunda neler olabilir? Bu soruların cevaplarını Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç’a sorduk.
Bu seçim neden demokrasi tarihimiz için kritik bir önem taşıyor?
Erdoğan’ın 2017’deki şaibeli referandumla otoriter iktidarını kurumsallaştırma çabası başarılı olmadı. Sürekli kriz üreten, her seçimi bir referanduma dönüştüren, ülkeye iki bloklu siyasi sistemi dayatan bir garabet ortaya çıktı. Kurumlar çöktü, hukuksuzluk norm haline geldi. Hukuk yönetenler ve yönetilenler için farklı uygulanmaya başladı. Adeta fiili bir kast sistemine geçildi. Liyakatin ve rasyonel yönetimin çöküşü nedeniyle en tepedeki devlet yöneticisinin oluru ve talimatı olmadan hiçbir şey yapamayan bir bürokrasi peltesi oluştu. Tasviri genişletebiliriz, ama bu anlattıklarımızın toplamının sonuçlarını son yaşadığımız büyük depremde deneyimledik: Sorun çözme kapasitesi ortadan kalkmış, kriz yönetemeyen, devletin en temel varlık gerekçesi olan güvenliği tesis etmekten bile aciz, işlevsiz bir yapı kalmış geriye.
Bu çöküşün nedeni en temelde demokrasinin çöküşünden kaynaklanıyor. Türkiye, hukuku ve demokrasinin işlerliğini sağlayan kurumları ve güçler ayrılığını yeniden tesis edemezse vatandaşlarının en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan aciz bir aile şirketine dönüşecek. Belki de bu ülke üstüne geçirilen bu deli gömleğini ileride yine parçalayacak, ancak bunun bedeli çok daha ağır olacak. Dolayısıyla bu seçimler, hem Türkiye demokrasi tarihi hem de dünyada parmakla gösterilen otoriter bir rejimin seçimler yoluyla değiştirilmesi bakımından büyük bir kırılma noktası olacak. Bu seçim cumhuriyetin ikinci yüzyılına sistemini daha sağlam ve sağlıklı kılarak girme fırsatı olduğu kadar, dünyada da benzer otoriter iktidarlar açısından domino taşı etkisi yaratabilecek bir öneme sahip. Tarihin akışına anlamlı bir müdahale yapabiliriz.
Erdoğan’ın bu seçimde ilk kez kabinedeki tüm bakanları millet vekili adayı göstermesi ne anlama geliyor?
Bu konuyla ilgili yaygın kanaat bakanları dokunulmazlık zırhıyla korumaya almaya çalıştığı yönünde. Yani seçimi kaybetme ihtimallerini gördükleri için dokunulmazlık güvencesine başvurdukları değerlendiriliyor. Ancak suça bulaşmış ve hakkında somut bulgular olan bakanlar, düzenlenecek fezlekelerle dokunulmazlık zırhından soyulup milletvekilliğinden uzaklaştırılabilir. Buradaki esas gayenin seçimi kaybedip muhalefete düşme ihtimaline karşı mecliste güçlü bir şekilde bulunabilme, güçlü bir şekilde direnebilme ve yeni hükümeti çalıştırmama olduğunu düşünüyorum. Üstelik halkın tanıdığı önemli isimleri vekil adayı yaparak sahadaki karşılıklarını, meclis seçimindeki oylarını artırmayı hedeflediler. Çünkü AKP’nin oyları Erdoğan’ın gerisinde kalmış görünüyor. Seçmenleri Erdoğan’a belli ölçüde ilgi ve iltifatını korusa da AKP’nin rant dağıtma mekanizmasının iyice çökmesi nedeniyle bu seçmenler zarar görmüş durumda.
İktidarın bu seçimde Millet İttifakını vaatleri üzerinden değil de Yeşiller ve Sol Geleceğin desteği ve LGBTİQA+ bireyler üzerinden eleştirmesini nasıl yorumluyorsunuz? Neden özellikle eşcinseller üzerinden hedef alınıyorlar?
Eşcinseller meselesinin özellikle hedef alınmasının nedeni, kendilerinden kopup muhalefete yönelen veya yönelme ihtimali bulunan muhafazakâr seçmeni durdurmaya çalışmak. Oyları zayıf görünse de Saadet, Gelecek, Deva gibi partilerin muhafazakâr seçmende psikolojik bir kırılma yaratma, Millet İttifakı’na geçiş için bir kolaylaştırıcı olma işlevini iktidar görüyor ve burayı tıkamaya çalışıyor. Ayrıca LGBTİ+’ların hak mücadelesinin Türkiye’de en zor yürütülen mücadele olması da iktidar açısından saldırmayı kolaylaştırıyor.
Yeşiller ve Sol’un desteği de benzer şekilde Millet İttifakı’nı terörle ilişkilendirerek milliyetçi seçmeni caydırmak amacıyla istismar ediliyor. Toplamda iktidar kendi vaatlerini ve çözümlerini öne çıkaran pozitif bir kampanya yürütmek yerine muhalefete zarar vermeyi ve onu bölmeyi uman bir negatif kampanya benimsedi. Çünkü kendi oylarını arttıramıyor, sınıra dayanmış durumda. Bu nedenle muhalefeti yıpratmaya ve kendisinden kopabilecek seçmeni sertleştirerek caydırmaya çalışıyor. Negatif kampanya, aslında iktidarın kaybına çare olmadığı gibi kaybetme algısını da pekiştiriyor.
Seçimin ikinci tura kalması durumunda iktidar nasıl bir yol izleyecek ve bizi neler bekliyor olacak?
Seçimin ikinci tura kalması halinde neler yaşanabileceğini İmamoğlu’nun Erzurum’daki seçim mitinginde gördük. Kamu görevlileri ve iktidar sözcüleri tarafından teşvik edilen, dahası önceden planlandığı belli olan bir saldırıyla karşılaştık. Ellerinde Türk bayraklarıyla İmamoğlu’nu dinlemeye gelmiş olan çoluk çocuk, genç yaşlı binlerce insanın üstüne parçalanmış kaldırım taşları attılar. Eğer bir izdiham yaşansaydı onlarca insan ezilerek hayatını kaybedebilirdi. Yani bir katliama dönüşebilirdi. İktidarın kaybetme endişesiyle aklını yitirdiğinin göstergelerinden biri oldu bu.
İşte bu olay olası ikinci tur hakkında insanlara güçlü bir mesaj verdi ve muhalif seçmeni seçimi ilk turda bitirme konusunda motive etti. Artık seçim ikinci tura kalsa bile seçmenin motivasyonu, farkındalığı, teyakkuz hali yükselmiş durumda. Dahası ikinci tura kalsa bile ilk turda Kılıçdaroğlu’nun seçimi önde bitireceği kesin görünüyor. Yıllarca küçümseyip aşağıladıkları bir lidere seçimin ilk turunda yenilmiş olmanın getireceği psikolojik yıkımı taşımaları oldukça güç. İktidarın daha da saldırganlaşması ihtimal dahilinde olsa da ilk turu Kılıçdaroğlu’nun gerisinde bitirmek iktidar kanadında ciddi bir çözülmeye, dağılmaya da neden olabilir. Tarihimizde ilk kez iki turlu bir seçimi deneyimliyor olacağız, bu bakımdan öngörmesi oldukça güç. Ama nihayetinde Kılıçdaroğlu’nun ikinci tura kalsa da kazanma ihtimali yüksek.
İktidar özellikle ekonomide somut vaatler vermek yerine muhalefeti terör üzerinden eleştirmeyi seçiyor. Sizce bu iktidar tabanında işe yarıyor mu?
İktidar tabanının belli bir kısmını konsolide etmeye yarasa da yeni oy getirmediği kesin. Belki en iyi ihtimalle kendisinden kopmuş seçmenin muhalefete yönelmesini frenleyebilir. Fakat bu suçlamaların seçmenin iktidara dönüşüne yaramadığı kanaatindeyim.