
Murat Yetkin: Bazı kesimlerin Atatürk ve laik Türkiye’ye tepkileri Ayasofya’da cisimleşmiştir
Ayasofya’nın ibadete açılma kararı, Türkiye sağı için özellikle de İslamcı ya da siyasal muhafazakâr olarak tanımlayabileceğimiz kesimleri için sembolik olarak ne anlam ifade etmektedir?
Sanırım bu konuda en iyi tanımı Fehmi Koru yaptı, İslamcıların “Kızılelması” diyerek. Ama Ayasofya, Türkiye’deki, sadece İslamcı değil bütün muhafazakâr kesim için, hatta, neredeyse 80 yıldır örtülü ya da açık devam eden endoktrinasyon sonucu, çoğu dindar için de cami olarak ibadete açılmanın ötesinde anlamlar ifade ediyordu. Ayasofya’yı -cami olarak kaydettirmiş olsa da- müze yapanın Mustafa Kemal Atatürk olması, bazı kesimlerin Atatürk ve laik Türkiye’ye tepkilerini de Ayasofya’da cisimleştirmişti. Bu endoktrinasyon o kadar güçlüydü ki Atatürkçülüğünden kuşku duymayacağımız, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce için dahi önceliği olan bir kavram olduğunu anlıyoruz. Öte yandan, Ayasofya Türkçülüğün Kızılelması gibi coğrafi sınırları da aşan, erişilmez görülen bir hayal değildi. Neticede alınmış bir siyasi kararı değiştirmek için yeni bir siyasi karar yeterliydi, nitekim öyle de oldu.
Ayasofya’nın ibadete açılması geçmişte hep tartışılmıştı fakat gerçekleşmemişti. Yaklaşık bir sene öncesine kadar Ak Parti’de açılması tarafı değildi. Sizce bugün karar alınması, Ak Parti iktidarının gücünü mü gösteriyor?
Hem evet hem hayır. Hayır, çünkü aslında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan siyasi ve ideolojik cephaneliğindeki en ağır ve tek atımlık toplardan birisini, ortada bunu gerektirecek bir somut ihtiyaç olmadığı halde kullanmış oldu; ikinci kullanımı yok. Bu çizgi sürerse toplum daha tehlikeli bir biçimde bölünebilir, ki bu durum kimilerinin umudu kimilerinin endişesidir.
Evet, çünkü Covid-19 salgını ile küresel ölçekte ortaya çıkan durum, Erdoğan’a göre bütün dengeleri değiştirecek ve Türkiye’nin dikkat çekip ona göre yeni kurulacak masada daha güçlü oturması için bu tür çıkışlara ihtiyacı var. Bir de tabii iç siyasette vatandaşın işsizlik gibi, geçim sıkıntısı gibi konuları konuşmaması unsuru var ama bunun için başka araçlar bulunabilirdi, ne bileyim Suriye’de, Kıbrıs’ta Libya da filan, eğer sadece o olsa sineği balyozla öldürmeye çalışmaya benzer.
Camiye çevrilme kararının, bürokratik olarak Danıştay’ın kararının üzerine inşa edilmesinin sebebi nedir?
Bence tamamen kozmetik; sanki hukuk devletinin gereğini yapmış, yoksa yapmayacakmış izlenimi vermek için. Kimsenin bunu önemsediğini de sanmıyorum. Ayasofya bir mahkeme kararıyla Müze’ye çevrilmedi ki bir mahkeme kararıyla yeniden ibadete açılsın. Az önce bahsettiğimiz üzere, iki karar da siyasi.
MetroPoll Araştırma anketine göre, halkın yüzde 44’ü Ayasofya’nın ibadete açılmasını ekonomik krizin gündemini değiştirme amacıyla yapıldığını düşünüyor. Bu süreçte somut konular yerine tarihsel önem taşıyan sembolik ve ahlaki meseleler siyasetin gündemine taşınarak kimlik siyasetinin, hizmet siyasetinin önüne geçirilmesine mi tanıklık edeceğiz?
Zaten epeydir öyle, yani kimlik siyasetiyle hükümet gemisi yürütülüyor. MetroPoll’un 44 bulgusu da önemli. Neredeyse halkın yarısı bunun ekonomi gündemini saptırmak için olduğunu beyan etmiş. Çünkü siyaset olgusal gerçeklerden çok algılanan gerçekler üzerinden yürüyor. Ancak bir de Ali Çarkoğlu’nun YetkinReport’ta yazdığı var, yani geçmişte seçmen gözünde işe yarayan muhafazakâr değerler ve kutuplaştırma taktiklerinin 2015 genel seçimlerinde ve 2019 yerel seçimlerinde artık işe yaramaz hale geldiği saptaması. Belki Erdoğan da bunu saptadı ve Ayasofya gibi, İstanbul Sözleşmesi gibi hamlelerle siyaseti yeniden o zemine çekmeye çalışıyor.
Muhalefet kanadındaki birçok siyasetçinin Ayasofya kararına destek verdiğini gözlemliyoruz. Muhalefetin pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhalefet kanadından Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasına verilen açık destek ve tepki göstermemek suretiyle verilen dolaylı destek, Ayasofya konusunda toplumun derinine işlemiş bir duyarlığın mevcudiyetini gösteriyor. Böyle bir tepkinin verilmemesi bence Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının bir yan ürünü olarak, hem de dini bir konuda kutuplaşma umanları hayal kırıklığına uğratmıştır. Tabii bunda cephe ya da ittifaklar siyaseti güdülmesinin de rolü var; cephe siyasetinde çelişkileri değil ortaklıkları öne çıkarmak esastır.
Muhalefet genel siyasetteki tartışma ortamını duygusal zeminden gerçekçi ve rasyonel zemine nasıl taşıyabilir?
Bana kalırsa şu anda muhalefete neden daha sert muhalefet yapmadığı yolundaki suçlamalar aslında “Neden gerçekçi zemindesin, duygusal zeminde değilsin?” diye sormak anlamına geliyor. Eleştirenler örneğin CHP’nin neden sokağa çıkmadığını, Kemal Kılıçdaroğlu’nun neden ortalığı bir birine katmadığını söylemek istiyor. Basit eleştirilerin dahi teröristlikten darbeciliğe dek değişen ağır suçlamalara yol açtığı siyasi ortamda bu duygusallıkların Erdoğan’ın değirmenine su taşımakla sonuçlanması yüksek ihtimal.
Özellikle sağ partiler arasında oluşan rekabet ortamı, önümüzdeki süreçte sağ siyasetteki söylemi merkezden (merkez siyasetten) İslami popülizmin hâkim olduğu bir ortama mı dönüştürecek?
Deva Partisi lideri Ali Babacan’ın, hatta daha muhafazakâr çizgideki Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun söylemleri onu göstermiyor. Bu konuda rekabete giren parti Saadet Partisi ama onun da güç ve erişimi sınırlı. Bence İslami popülizmin doruklarındayız, eğer hala ulaşmamışsak. Bundan sonra, tahminleri aşan sertlikte bir hamle olmazsa, rekabet ibresinin tersine, merkeze doğru kayacağını söyleyebiliriz.
Tarihsel tartışmalarla derinleşen bir gündemimizin olması, erken seçimin habercisi olabilir mi?
Böyle düşünenler var ama ben seçimlerde son belirleyenin hep ekonomi olduğunu düşünenlerdenim. Henüz Covid-19 sonrası ekonomideki hasar tespit ve gerçek işsizlik tablosunu görmüş değiliz. Bir de Erdoğan’ın 2023’e kadar ruhsatı ve anlaşılan daha yapacak çok şeyi var. Neden bunları riske atsın ki? Bana mantıklı gelmiyor. Ama derseniz ki “Mantıklı işleyen ne var ki?” çok da haksız olduğunuzu söyleyemem.
Ayasofya’nın tarihsel geçmişi ile ülkemizin Batı ve Doğu arasındaki gördüğü köprü görevinin bağlantısını kuranlar var. Bu karar Türkiye’nin kimliğine ve dışarıdan algılanış biçimine nasıl yansıdı?
Türkiye’nin algılanış biçiminde -dışarıdan derken Batı’dan dediğinizi var sayıyorum ama bu durumda Rusya’yı da katmamız gerekir- zaten her şey güllük gülistanlıktı da Ayasofya ile yandı bitti kül oldu diye bir durum yok. Bir eksik, bir fazla durumu var daha çok. Kaldı ki, bu durum ülkenin egemenlik haklarını ilgilendiren siyasi bir tasarruftur, orası doğru. Bir burada kararın şimdi gerekli olup olmadığını tartışıyoruz. Ama karar Erdoğan’ın Türkiye’yi İslami bir yönetime götürmek istediği yolundaki algıyı daha da güçlendirmiştir sanıyorum. Dış politikadaki etkileri sormak istiyorsanız, zaten yaptırımlarla boğuşmakta olduğunuza dikkatinizi çekmek isterim.
Paylaş
Yazarın diğer içerikleri

Çağlar Kurç: Savunma sanayinin en büyük kaybı, F-35 projesi boyunca elde edeceği gelirdir.
Arın Demir, ABD’nin Türkiye’ye uygulayacağı CAATSA yaptırımları ve savunma sanayiindeki son gelişmeleri, Savunma Sanayii üzerine akademik çalışmalar yapan ve Bilkent Üniversitesi’nde ders veren Çağlar Kurç ile konuştu. Ülkemize yönelik uygulanmakta olan CAATSA yaptırımlarının, S-400 sistemlerinin geleceğine paralel şekilde artması veya azalması bekleniyor mu? ABD’nin, Türkiye’den S-400 konusundaki beklentilerini biliyoruz. ABD

Şafak Herdem: Şu an beş adet tasarı ile ABD Türkiye’ye yönelik yaptırım iradesini ortaya koymuş durumda.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Hazine Bakanlığı ile koordineli biçimde hazırladığı CAATSA yaptırımlarının seçilmesi ve kurum olarak Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB) tercih edilmesinin ilgili hukuki kaynağı nedir? Hukuki dayanak noktası aslında yine CAATSA düzenlemesi. 2017 yılından bu yana, kısaca CAATSA olarak tanımlanan ABD Hısımları ile Mücadele Yasası kapsamında; Rusya, İran ve Kuzey

Faruk Bildirici: RTÜK, İletişim Başkanlığı ve Cumhurbaşkanı’nın yakın çevresindeki insanlardan onay alarak pervasızca hareket edebiliyor
Bir medya düzeninde, radyo ve televizyon faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi amacıyla kurulan devlet kurumlarının ideal çalışma ilkeleri ve amaçları nelerdir? Temelde özgürce yayıncılık yapılabilmesi için sadece denetleme değil, düzenleme görevinin de öne çıkması gerekmektedir. Denetleme deyince insanların aklına her zaman yaptırımlar geliyor. Nitekim bu tür organizasyonların çoğunda da yaptırım mekanizmaları

Nevşin Mengü: Devlet, işlev bozukluğundan kaynaklı hataları bilinsin istemez
Nevşin Mengü tanıştırılmaya ihtiyaç olmayan, Türkiye’de herkesin tanıdığı bir gazeteci. Yıllarca anaakım medya kanallarında çalıştıktan sonra gazetecilik yolculuğuna bir süredir sosyal medya ve internet üzerinden devam ediyor. Arın Demir, bu röportajında Nevşin Mengü’yle Türkiye’de medyanın geldiği durumu ve bu duruma nasıl geldiğini konuştu. Yakın geçmişe kadar farklı geleneksel medya mecralarının

Ali Arif Aktürk: Ayağı yere basan sonuçlara ulaşabilmek için kuyulardan gazın aktığını görmek ve uzun süreli akış ve basınç testlerini yapmak gerekir.
Gündem Türkiye’nin doğalgaz rezervlerine ulaşması sebebiyle meşgul ve taraflar yine ikiye bölünmüş durumda. Bir tarafta doğalgaz rezervlerinin Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayacağını ve eksen değiştireceğini iddia edenler, diğer tarafta ise rezervlerin durumuna ve nasıl kullanılacağına şüphe ile bakanlar… Bu sebeple Arın Demir, BOTAŞ Gaz Alımı Eski Daire Başkanı Ali Arif Aktürk

II. Bölüm: Üniversiteye Yeni Başlayacak Olanlar Pandemi Hakkında Ne Düşünüyor?
Daktilo1984 üniversite adaylarının pandemi endişeleri dosyasını açıyor! Bir yandan sağlıkla ilgili endişeler diğer yandan eğitim hayatlarında yeni bir sayfa açmak üzere olan gençler… Bu nedenle üniversite tercihleri yapılırken ebeveynlerin ve gençlerin kafasında birçok soru oluştu. Bunlardan şu an en önemlileri belki de pandemiyle ilgili olanlardı. Şu ana kadar ne YÖK’ten gelen

I. Bölüm: Üniversiteye Yeni Başlayacak Olanlar Pandemi Hakkında Ne Düşünüyor?
Daktilo1984 üniversite adaylarının pandemi endişeleri dosyasını açıyor! Bir yandan sağlıkla ilgili endişeler diğer yandan eğitim hayatlarında yeni bir sayfa açmak üzere olan gençler… Bu nedenle üniversite tercihleri yapılırken ebeveynlerin ve gençlerin kafasında birçok soru oluştu. Bunlardan şu an en önemlileri belki de pandemiyle ilgili olanlardı. Şu ana kadar ne YÖK’ten gelen

İsmail Hakkı Polat: Sosyal medyada yeni medya üzerinden bir Dijital Ortaçağ dönemine giriyoruz
Bu hafta pazar röportajında Arın Demir, Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya bölümünden İsmail Hakkı Polat ile sosyal medya mecralarının temel hak ve özgürlüklerle bağlantısından yeni medya mecralarındaki kuşak çatışmasına kadar birçok konuda konuştu. Sosyal medya kuruluşu We Are Social Digital 2020 raporuna göre ülkemizde 37 milyon Facebook, 11,8 milyon Twitter

Tarık Çelenk: Yeni partilerin neden %3-5 seviyelerinde dolandıklarını sorgulamaları gerekiyor
Arın Demir, Türk sağını çok iyi tanıyan Tarık Çelenk ile sağ siyaset, merkez siyasetin dönüşümü, İslamcılık ve milliyetçilik akımlarının bugünkü durumu hakkında konuştu. İslamcı ve milliyetçi hareketlerin geçmişleri düşünülerek, bugün bu iki hareketin muhalefetten ittifaka evrilen siyasetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? İki yüz yıllık Türk sağının geçmişine baktığımızda insanı kurtarmaya odaklı değil,

Aydın Sezer: Biz bugün, yaklaşık 10 yıl önce imzalanan anlaşmanın ve kurulan bir şirketin bugünkü konumunu tartışıyoruz
Arın Demir, Medyagunlugu.com yazarı Aydın Sezer ile Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri ve Akkuyu Nükleer Santrali üzerine ayrıntılı bir röportaj gerçekleştirdi. Türkiye’nin nükleer enerjiye olan ilgisi ne zaman başladı? Akkuyu’nun ihale sürecinden hükümetler arası anlaşmaya uzanan süreci nasıl gelişti? Türkiye’de nükleer enerji santrali kurma süreci 1980’li yıllara dayanmaktadır. Yine 1990’lı yıllara