
Bir Kız Çocuğunun Tutku Dolu Oyunu: Futbol
Türkiye’de kadınlar ekonomik, sosyal ve toplumsal pek çok alanda hem psikolojik hem de fiziki zorluk ya da kısıtlama ile baş etmek durumunda kalıyorlar. Bu durum spor endüstrisinde de böyle. Erkek egemen bir endüstride, kadınlar var olma mücadelesi verirken çok daha kısıtlı imkanlar ile çok daha büyük başarılar elde etme durumunda kalıyorlar.
Özellikle Avrupa’da kadın futboluna olan ilgi son 5 yıldır önemli ölçüde arttı. Yapılan yatırımlar, iş birlikleri çoğaldı.
Feminizmin güç kazanmasının da bu ilgi düzeyinin yükselmesinde, yatırımların çoğalmasında doğrudan bir ilgisi var. Bunun yanı sıra, kadın futbolunun sosyal ve hukuksal açıdan korunmasına ve cinsiyet eşitliği ilkesi ile erkek-kadın futbolunun benzer olanaklara, haklara sahip olması yönündeki katkıları da es geçilemez. Norveç, Avustralya, ABD, Brezilya ülke futbol federasyonları kadın ve erkek milli sporculara eşit maaş verme güvencesi sağlıyor. Üstelik alt ve üst maaş sınırlaması da uyguluyorlar. Bir erkek ve kadın futbolcunun alabileceği maksimum ve minimum geliri sınırlandırarak onlara eşit güvence tanımış oluyor.
Türkiye’de kadın futbolunun gelişmesi adına önemli adımlar atılıyor, çalışmalar gerçekleştiriliyor. Ancak bu çalışmalar henüz dünya standartları ile rekabet edebilmemiz için yetersiz. Biz de bu çalışmaları en yakından takip eden, A Milli Kadın Futbol Takımı Kaptanı Didem Karagenç ile konuştuk.

Didem, futbol kariyerini Beşiktaş Kadın Futbol Takımı’nda devam ediyor. Bunun yanı sıra kendisi öğretmenlik mesleğini de icra ediyor. Didem, Bahçeşehir Üniversitesi’nde Spor Yönetimi Yüksek Lisans Programı’nda eğitimine devam ediyor. Daha fazlası için sözü kendisine bırakalım…
Çocukluğun nasıl bir sosyal çevrede geçti?
1993 Ankara’da doğdum. Eğitimci bir aileden geliyorum. Futbol oynadığım için her zaman erkeklerin arasındaydım, onların arasında büyüdüm. Ailem hiçbir zaman arkadaş seçimime karışmadı ve bu konuda beni desteklediler ancak etraftan bir kızın futbol oynaması çok hoş karşılanmıyordu. Futbolun “erkek sporu” olduğu anlayışı, futbolun kadınlara uygun görülmemesi önemli bir zorluktu. “Futbolu sadece erkekler oynar” algısını toplum size dayattığı için erkekler gibi rahat futbol oynamak için herkese kendimi ifade etmek, futbola olan tutkumu ve sevgimi açıklamak zorunda kalıyordum. Kız arkadaşlarıma futbol oynama teklifini yaptığımda kızlar futbol oynamaz yanıtını alıyordum. Ancak, içimdeki futbol sevgisi bitmiyordu, topa benzeyen herhangi bir şey görünce kendimi futbol oynarken buluyordum.
Bende bu zorluklardan (önyargılardan) nasibimi aldım. Kadın futbol takımı bulmakta çok zorlandım. Türkiye’nin başkentinde oturuyordum ancak ailem bana takım bulmak için çok uğraştı. Kulüp olmadan mahalledeki ve okuldaki erkek arkadaşlarımla futbol oynadım. Ailem beni destekledi. Ancak, futbolu sadece erkekler oynar algısı bir kızın futbol oynamasının çok hoş karşılanmamasını ve bunun zorluklarını da beraberinde getiriyordu.
Zor dönemlerdi ama her zaman için inandığım ve mutlu olduğum tutkumun peşinden giderek ve ailemin desteğiyle üstesinden geldim.

Spora, futbola olan ilgin nasıl şekillendi ve futbola odaklanma düşüncesi nasıl gelişti?
Sonuçta tüm zorluklara rağmen söyleyebilirim ki, severek ve tutkuyla oynuyorum. Futbol topunu her gördüğümde çok heyecanlanıyorum, sokakta bir çocuğun elinde gördüğümde gidip hemen oynamak istiyorum, her gün saatlerce antrenman yapıyorum ve buna rağmen ertesi gün gittiğimde futbol topunu özlemiş olarak o sahaya heyecanla çıkıyorum. İçimde hissettiğim bu duygular beni futbolla buluşturdu ve hikâyemi tutkumla yazdığımı düşünüyorum.
Amatör ve profesyonel futbola başlama hikayendeki kırılma anları nelerdi?
Küçük yaşlarda her top gördüğümde hep ayakla vurma isteği vardı. Bana en keyif veren şey o yaşlarda futboldu ve bunu ailemde görüyordu. Babamın tayiniyle Sakarya’ya yerleştik, orada okulun futbol takımında oynuyordum ama kız futbol takımında değil. Çünkü böyle bir takım yoktu. Ben de babamın desteğiyle alınan özel bir izinle tıpkı Avrupa’da olduğu gibi erkeklerin arasındaki tek kız olarak takımdaki yerimi aldım. Kornerden gol attığım bir gün beni bir futbol antrenörü izliyormuş. Futbola başlama hikayemdeki kırılma anı budur diye düşünüyorum. Bana “Bizim bir takımımız var, oynar mısın” teklifinde bulundu. Benim istekli olduğumu görünce de eve gelip ailemden izin aldı ve annemle Sapanca’dan Sakarya’ya her aksam 1,5 saat yol gidip antrenman yapıp 1,5 saat geri döndüğümüz o günler başladı. Ailemin verdiği destekle çok küçük yaşlarda sokakta başlayan futbol hayatım 11 yaşında bir anda kulübe taşınmıştı ve böylece lisanslı olarak futbol hayatıma başladım.
Elde ettiğin sportif başarılar veya başarısızlıklar seni nasıl etkiliyor?
Eğitim hayatımda, spor kariyerimde, kendimi sürekli olarak geliştirmeye adadım. Aldığım geri dönüşler beni çok mutlu ediyor. Paylaştığım fotoğrafların altına kız çocukları “Ben de senin gibi olacağım Didem Abla” yazıyorlar bu mutluluğu hiçbir şeye değişemem.
İlk Milli takım davetimi U -15 Kız Milli takımından aldım. 15 yaşındaydım ve çok heyecanlanmıştım. 2008 yılındaydı. U-17 Kız Milli takımı Avrupa şampiyonası Grup Eleme müsabakaları maçıydı ve İrlanda‘ya karşı mücadele ettik. Milli marşımız okunurken ağlıyordum, bugün yine o formayı üstüme giydiğimde heyecanlanıyorum ve seremonide milli marşımız her okunduğunda gözlerim doluyor.
Daha sonra farklı yaş gruplarında 96 defa milli maçlara çıktım. Ancak, heyecanımdan hiçbir şey kaybetmedim. Milli takım kaptanı olmaktan ve ülkemi temsil etmekten dolayı gurur duyuyorum.

Sporculuk kariyerini hem akademik hem de yönetimsel tecrübeler ile destekliyorsun. Sadece kadın futbolunda değil, ülke futbolunda bir sporcunun mental ve fiziksel gelişim göstermesi nadiren rastlanılan bir durum. Sen bu serüveni nasıl şekillendirdin?
Alt yapı eğitimimi Gazi üniversitesinde aldım. Gazi Üniversitesi Kadın Futbol Takımı’nın Türkiye’nin en iyileri arasında gösterilen bir Üniversite takımı olması, bunun yanında eğitimcilerimizin hem üniversitede hocalık yapıp hem de bizimle ilgilenmeleri, kendi alanlarındaki olgun tecrübeleri ve faydalı aktarmaları ile alt yapı eğitimimi donanımlı bir şekilde tamamlamamı sağladı. Bu beni şimdiye kadar hem oyuncu olarak hem de akademik anlamda hep bir adım öne taşıdı.
Araştırmalar, “Futbol sahasına çıkan kadınların, kız çocuklarının kendilerine olan özgüvenleri ve her şeyi yapabileceklerine dair inançları artıyor!” diyor. Kız çocuklarının kendilerine olan özgüvenleri ve her şeyi yapabileceklerine olan inançlarını arttırmak için Türkiye’deki kadın futbolunun gelişimi için ipi göğüslemeye çalışan insanlardan biri olarak sadece futbol da değil başka alanlarda da başarılı olma sorumluluğumuz var. Bu nedenlerle belli bir disiplinle çok çalışıyorum. Sadece futbolda değil, daha birçok alanda başarılı olmak, örnek olmak zorunda olduğumu biliyorum. Bunun için çok çalışmıyorum, hep çalışıyorum.
Bir insan olarak, bir sporcu olarak, bir yönetici olarak yakın ve uzak dönemli hedeflerin/planların nelerdir?
Bir kadın futbolcu olarak; çocuklarımızın ve gençlerimizin, dünya standartlarındaki kapasiteye sahip oyuncular olarak yetiştirilmesini ve dünyada saygıyla tanınmalarını sağlamak (bunu bir yakın hedef olarak görüyorum) amacıyla kadın futbolunun gelişmesi için elimden geleni yapıyorum. Bir rol model olduğumu biliyorum. Bu bilinçle her daim çalışıyorum.
Kadın futbolunun kamu nazarındaki profilini pekiştirmek, yeni gelen nesillerin konu ile ilgili farkındalığını arttırmak, onları sporun gerekliliğine inandırmak amacıyla; sporcu kimliğimle, eğitimci kimliğimle var gücümü ortaya koyuyorum.
Ülkemizde yönetim alanlarında kadın rolünün az olduğu düşünüldüğünde spor yönetiminde de kadınların rolünün ülke durumu ile paralellik göstermesi beklenir ve öyledir de. “Ülkemizdeki en popüler branşlar futbol, basketbol ve voleybol. Bu branşların kadın-erkek 1. Liglerinde yer alan kulüplerin Yönetim Kurulları’nı incelendiğinde, toplamda 58 ayrı kulübün 652 üyesinin sadece 14’ünün (%2,15) kadın yönetici olduğunu görüyoruz ve bu oldukça düşündürücü.” (Female Managers In Turkısh Sport Managementelif Bozyigit, Rıdvan Ekmekçi, Ömür Sertkaya)
Kadınların neredeyse görünmez olduğu bu alanda bilgi, imkân ve motivasyonla spor yöneticisi olmanın yolunu açmak, hakkıyla bu alanda söz sahibi olunabileceğini göstermek; bu konuda da üst bir motivasyon oluşturmak istiyorum. Geleceğin futbol yöneticilerinden biri olabilmek, daha geniş kitlelere ulaşıp, pek çok kadına ilham ve cesaret vereceğimi düşünmek bile beni çok heyecanlandırıyor.
Norveç, Avustralya, ABD, Brezilya gibi ülke federasyonları erkek ve kadın futbolcuları için eşit maaş uyguluyorlar. Türkiye’nin, sosyal adalet konusunda erkek ve kadın futbolcularına eşit maaş uygulamasının önünde ne gibi engeller var?
Gerek Türkiye’de gerekse de dünyada kadınların futbol endüstrisinde yaşadıkları sorunlar, kurumsal ve toplumsal hayatta yaşadıkları sorunlardan bağımsız değil. Eşit iş ve eşit ücret konusu bu sorunlardan bir tanesi. Ancak, ilki değil. Birçok kadın futbolcu, başka bir işten para kazanmak zorunda kaldığı için futbola yeteri kadar zaman ayıramıyor. Tesis sayısı ve imkânlar çok kısıtlı; futbola başlamak isteyen çocuklar -özellikle kızlar- yakın mesafede tesis bulamıyorlar. Maçlarımız yayınlanmadığı için kulüpler sponsor bulamıyor. Sponsor geliri olmadığı için sporcular, sakatlanmaları halinde kendi tedavi masraflarını yine kendileri karşılamak durumunda kalıyorlar. “Erkek futbolu” dışındaki hemen hemen tüm spor dallarında bir ölçüde karşılaşılan bu zorluk, söz konusu “kadın futbolu” olduğunda çok daha ağırlaşıyor.
Futbolu meslek haline getiremedik. Henüz kadın futbolunda bir profesyonel lige sahip değiliz. Amatör ligimiz var ve amatör sporcuyuz. Kadın futbolcular olarak hayatımızı sürdürebilmek için mutlaka ek bir iş yapmamız gerekiyor. Türkiye’de bugün 1. Lig statüsünde mücadele veren kulüplerin oyuncularının aldıkları ücretler, düzenlenen maç organizasyonlarının niteliği, kullandıkları malzemeler, tesisler/sahalar ve tribün/medya desteği erkek futboluyla karşılaştırılamayacak düzeyde. Arada çok büyük bir uçurum var.
Kadın sporlarına olan ilgi seviyesi her geçen gün artıyor. Özellikle de kadın futboluna. Avrupa’nın önemli futbol ülkelerinde kadın futboluna önemli yatırımlar yapılıyor ve geniş kaynaklar ayrılıyor. Türkiye’de kadın futbolu için neler yapılmalı, nasıl yapılmalı?
Aslında son yıllarda ülkemizde de kadın futbolunun gelişimi için çalışmalar yapılıyor. Çalışmaların stratejik bir plana göre yapılması en önemli unsur. Bunun yanı sıra uygulamaya bir an evvel başlamanın gerekliliğini ve sonuçlarının neler getireceğini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Şu an için ilk alınacak önlemlerden birinin ligimize isim sponsorunun bulunması olduğunu düşünüyorum. Maçlarımızın yayınlanmasının, kadın futboluna olan ilginin artmasının, gelişimimize büyük katkıları olacağına inanıyorum. Büyük futbol takımlarının kadın futbol şubelerini açmaları önemli bir rekabet ve gelişme unsuru olacaktır. Kaçınılmaz olarak gerçekleşeceğini düşündüğüm bu durumun bir an önce gerçekleşmesi, dileğim ve yetkililerden isteğimdir.
Daha yolun çok başındayız, daha çok yolumuz var. Ben ve arkadaşlarım bu işin ülkemizdeki öncüleriyiz. Toplumun kadın futbolcu algısını benimsemesi için medya ve kurumların bizi daha çok desteklemesine ihtiyacımız var. Verilen her bir röportaj her bir mesaj kadın futbolu için çok kıymetli.
Yazarın diğer içerikleri

Sporda Zor Zamanlar: 2020
2020 yılı insanoğlu için pek çok zorlukla geride kalmak üzere. Doğal afetler, kazalar, yıkımlar, ölümler ve tabii ki korona virüs… İnsanoğlunun bu zor ve sıkıntılı zamanları belki de en çok spor endüstrisini etkiledi. Eğlence sektörünün bir ürünü olarak spor; korona virüsün yaşamlarımıza taşıdığı zaman, mekân, rekabet ve etkileşim kısıtlamaları ile

Futbolda Irkçılığa Türk Gözlüğü
Son dönemlerde Dünya genelinde yükselişe geçen milliyetçi ideolojiler, ırkçı söylem ve davranışların daha da şiddetlenmesine neden oldu. Bu ırkçı eylemlere en son maruz kalan kişi ise İstanbul Başakşehir FK yardımcı antrenörü Pierre Webó oldu. Bu olay global ölçekte de büyük bir ses getirdi. Taraftarların veya yöneticilerin ırkçı söylemlerine veya davranışlarına

Arap-İsrail İlişkilerine Futbol Açılımı
On yıllardan beri gerginliğine ve şiddetine tanık olduğumuz Arap-İsrail ilişkileri, 2020 ile birlikte daha barışçıl bir hal almaya başladı. BAE, Bahreyn ve İsrail arasında Eylül ayı başında imzaladıkları normalleşme anlaşmaları sürecin daha hızlı yürütülmesini sağladı. İsrail ile Arap ülkeleri arasında imzalanan yeni iş birlikleri, sürecin sürdürülebilir hale gelmesi adına son

Diego Maradona: Futbola “Küçük Bir Siyah Nokta” Koydu
Eşsiz futbol yeteneği ve profesyonel kariyerinin yanı sıra, kaotik yaşamı ile tüm dünyanın ilgisini üzerinde toplayan bir adam… Siyasi duruşu ve söylemleri ile toplumsal konulara ilgi gösteren, hatta yön veren bir vatansever, bir dünya vatandaşı… Kimden mi bahsediyorum? Diego Armando Maradona’dan… O sahadayken, her birimiz için mutlu olmaya değer bir

Formula 1’in Start-Finish Düzlüğü: Türkiye GP’si
9 yılın ardından Formula 1 heyecanı, bugün bir kez daha Türkiye’de yaşanacak. Kamuoyunda, herkeste çok büyük bir heyecan hâkim. Dünya’nın en hızlı arabaları, en hızlı pilotları, son teknolojiler ile yeniden İstanbul’da sahne alacak. Bu hafta bu yazı ile birlikte 2020 Türkiye Grand Prix’i öncesindeki son detayları sizler için aktarmaya çalışacağız.

Asıl Engel Sistemsizlik: Türkiye’de Engelli Sporu
Spor, özellikle engelliler için en önemli sosyal rehabilitasyon aracı. Ancak, Türkiye’nin devlet mekanizması engellilere bu hizmeti götürmekte son derece yetersiz kalıyor. Devlet engellilere sporu götüremediği gibi; engellilerin kişisel insiyatifler ile kendisine başvuru yapmasını beklemekle yetiniyor. Gelin hep birlikte ülkemizdeki engelli sporunun işleyişine göz atalım. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD),

Avrupa Premier Ligi: Yine, Yeni, Yeniden…
Global dünya ekonomisinde en ufak bir daralma, bir kriz meydana geldiğinde, diğer tüm sektörlerde olduğu gibi spor endüstrisi de bu durumdan olumsuz etkileniyor. Harcamalar kısılıyor, yeni gelir modelleri yaratılıyor, organizasyon yapıları yeniden şekillendiriliyor. Avrupa’nın dev kulüpleri de her ekonomik kriz dönemi bir araya gelerek kendi özerk liglerini kurmayı planlarlar. Covid

Almanya’da Almanya Forması ile Almanca Konuşan Bir Türk Futbolcu: Emre Can
Türkiye A Milli Futbol Takımı, çarşamba akşamı Almanya’nın Köln şehrinde oynanan hazırlık maçında Almanya ile 3-3 berabere kaldı. Maçın sonunda ise skorun yanı sıra bir başka tartışma konusu daha vardı. O da Almanya Milli Takımı’nın Türk asıllı oyuncusu Emre Can’ın, yayıncı kuruluş TRT’ye Almanca demeç vermesiydi. Bu konu özellikle maçın

Türk Futbolunda “Reform”a İhtiyacımız Var
Türk kulüpleri, uluslararası müsabakalarda hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Perşembe akşamı Galatasaray’ın Glasgow Rangers’a elenmesi ile bu sezon Avrupa kupalarında ülkemizi temsil eden takım sayısı ikiye düştü. Şampiyonlar Ligi’nde Başakşehir FK, Avrupa Ligi’nde ise Sivasspor Türkiye’yi temsil eden takımlar olacak. Birbirinden güçlü rakiplerle karşılaşacak olan bu iki takımımızın, başarısız sonuçlarla

Sağlık İçin Spor ve Fizyoterapinin Önemi
Tüm Dünya’da profesyonel sporcuların kariyerleri, 20 sene öncesine oranla çok daha uzun bir sürece yayılmış durumdadır. Sporcular çok daha erken yaşlarda profesyonel olarak en üst düzeyde performans sergilemeye başlamalarına rağmen, çok daha uzun süre o sporun en üst rekabet seviyesinde performans gösterebiliyorlar. Bununla birlikte, profesyonel sporcuların emeklilik yaşları 5 ile