Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Türkiye’nin Üniversite Sorunu: Özelleştirme Çözüm mü?
    Forum

    Türkiye’nin Üniversite Sorunu: Özelleştirme Çözüm mü?

    Alperen Özkan10 Ocak 20206 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü 31 Aralık 2019’dan itibaren üniversite yemekhanelerinde kahvaltı uygulamasına son veren ve öğrencilerin 3,5 TL ücretle indirimli olarak yemek yiyebilmelerini bir öğün ile sınırlayan bir karar aldı. Bu karara göre öğrencilerin bir gün içerisinde yiyecekleri ikinci öğün için 18,5 TL ödemeleri gerekiyordu. Öğrencilerin yoğun protestoları ve toplumun değişik kesimlerinden gelen tepkiler sonrasında Rektörlük bir açıklama yaparak bugün (6 Ocak 2020) itibarıyla bu kararın iptal edildiğini duyurdu.

    Söz konusu değişikliğin sebep olduğu tartışma başka pek çok konuda olduğu gibi genel olarak iktidar-muhalefet ekseninde yürümekle birlikte, devlet üniversitelerinde kamu kaynaklarının öğrencilerin yemek, barınma gibi ihtiyaçlarının sübvanse edilmesi için kullanılmasına karşı görüşler bazı liberal düşünceye yakın muhaliflerce de destekleniyor. Bir yanda ücretsiz/ucuz üniversite eğitimi ve kamu kaynaklarının üniversite öğrencilerinin yaşam şartlarının kolaylaştırılması için kullanılması bir kamu hizmeti olarak savunulurken; diğer yanda bunu kamu kaynaklarının verimsiz kullanımı ve vergi mükelleflerine yönelik bir haksızlık olarak görenler var. Yine aynı bağlamda tartışılan devlet üniversitelerinin özelleştirilmesi önerisi de benzer saiklerle ve Türkiye’de üniversite sisteminin kronikleşmiş sorunlarına bir çözüm olarak sıklıkla dile getiriliyor. Bu yazı ucuz yemek konusunun ötesinde, üniversite eğitimi için yapılan kamu harcamalarının azaltılması ve yükseköğretimin özelleştirilmesi gibi önerilerin Türkiye’nin üniversite problemine bir çözüm sunup sunamayacağı tartışmasına küçük bir katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

    Son yıllarda üniversite sayısının artması ve yükseköğretimin giderek daha ulaşılabilir hale gelmesine karşın Türkiye’nin üniversite sistemi çok ciddi bir çıkmaz içerisinde. Üniversitenin ulaşılabilir hale gelmesi iddia edildiği gibi bilimde, teknolojide, yeni iş alanları yaratılmasında ve kalifiye insan yetiştirilmesinde büyük atılımlar yapılmasını sağlamadığı gibi verilen eğitimin ve üretilen bilimsel çıktıların kalitesi de istikrarlı bir şekilde düşüyor. Bunun altında yatan sebepler arasından genel toplumsal sorunlarımızın bir yansıması olarak, kısır siyasî ve kişisel çekişmeler, adam kayırmacılık ve kalitesiz yönetim öne çıkıyor.

    Üniversite sisteminin özelleştirilmesi ve ücretli hale getirilmesi, özellikle Amerikan üniversitelerinin kalite ve başarısına atıfla bu sorunlara çözüm olarak sunuluyor. Üniversite eğitiminin kamu tarafından -yani vergilerle- finanse edilmesine karşı argümanlar pek çok gerekçeye dayandırılmakla birlikte temel olarak iki ana sav bulunuyor. Daha genel ve neoliberal anlayışa dayanan argümanlar, yükseköğretimin topluma genel katkısının kısıtlı olması sebebiyle, mâlî bedeli toplumun geneline yayılan ücretsiz üniversite eğitiminin, kamu kaynaklarının verimsiz kullanımına yol açtığı gerekçesine dayanıyor. Türkiye özelinde ise, devlet kontrolünün iyi bir üniversite için vazgeçilmez olan özgürlük ortamı ve kaliteli yönetimi ortadan kaldırdığı savunuluyor. Her iki argüman da oldukça kayda değer ve önemli noktalara değiniyor. Ancak, üniversitelerin özelleştirilmesinin tüm sorunlara bir çözüm olarak sunulması hem Türkiye’nin kendine özgü sorunlarının bir kısmını göz ardı ediyor hem de halihazırda çok ciddi sorunlarla boğuşmakta olan Amerikan sistemine odaklanırken dünyanın başka yerlerinde çok başarılı sonuçlar veren ücretsiz/ucuz kamu üniversitesi örneklerini görmezden geliyor.

    Üniversite eğitiminin serbest pazar şartları altında özel sektör tarafından sağlanması verimlilik adına cazip bir seçenek gibi görünse de beraberinde önemli ekonomik ve toplumsal sorunlar getiriyor. Yüksek eğitim ücretleri hem üniversitenin belirli ekonomik seviyenin üzerindekilere özgü ayrıcalıklı bir alana dönüşmesine sebep olarak dikey sosyal mobiliteyi kısıtlıyor hem de bu döngüyü kırabilmek için kullanılan krediler ve bireysel borçlanma nedeniyle ekonomi üzerindeki yükü artırıyor. Bu problemler üniversite ücretlerinin oldukça yüksek olduğu ABD ve Britanya’da da son yıllarda ciddi şekilde hissedilmeye ve neoliberalizmin çok güçlü olduğu bu ülkelerde dahi ciddi şekilde tartışılmaya başlandı. Bunlara ek olarak, kamu kaynaklarıyla sağlanan yaygınlaşmış üniversite eğitiminin iş gücünün verimliliğini ve uzmanlaşmayı artırmak gibi ekonomik; toplumun kültürel seviyesini ve yurttaşlık bilincini artırmak gibi sosyal faydalarını da göz önünde bulundurmak gerek. Bu bakış açısı, son yıllarda liberalizme yakın bazı düşünürler arasında da yankı buluyor.

    Tabii ki bu faydaların teorik olduğunu söylemek mümkün ve Türkiye’de devlet üniversitelerinde ücretsiz olan yüksek eğitimin bu sonuçları doğurmadığı âşikar. Ancak unutmamak gerek ki, özel üniversiteye dayalı sistemden beklenen faydalar da aynı derecede teorik varsayımlara dayanıyor. ABD’de yüksek ücretli özel üniversitelerin başarısına vurgu yapıp Kıta Avrupası ve özellikle İskandinavya’da ücretsiz ya da çok cüzi eğitim harçları alan üniversitelerin bu toplumlara yaptığı katkıyı görmezden gelmek haksızlık olacaktır. Bu noktada en mantıklı çıkarım, Türkiye bağlamından kopuk, basit ama tüm sorunları giderecek sloganvari çözüm önerileriyle bir yere varılamayacağıdır.

    Öncelikle Türkiye’deki problemi doğru teşhis etmek gerekiyor. Devlet üniversitelerine yapılan harcamaların Türkiye’deki vergi adaletsizliğinde önemli bir payı olduğunu iddia etmek oldukça güç. Türkiye’nin hem genel olarak eğitime hem de yükseköğretime yaptığı kamu harcamalarının bütçe ve gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki paylarının gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça düşük olduğu kısa bir internet araştırmasıyla ulaşılabilecek bir bilgi. Ancak referans olması açısından şu bilgiyi paylaşmakta yarar var: OECD’nin 2013 raporuna göre, üniversitelerin özel ve ücretli olduğu ABD’de yükseköğretime ayrılan kamu harcamalarının GSYİH içindeki payı %1 civarına tekabül ederken, devletin yükseköğretim harcamalarının %80’ini karşıladığı Türkiye’de de bu oran % 0,8-0,9 aralığında.[1] Pek çok Avrupa ülkesinde ise üniversite eğitimi için yapılan kamu harcamalarının GSYİH’ye oranı çok daha yüksek seviyelerde.

    Elbette bu harcamaların hangi alanlara yöneldiği en az oranlar kadar önemli ancak bu durum, Türkiye’deki sorunun yükseköğretime yapılan harcamanın başka alanlarda daha verimli olarak kullanılabilecek kamu kaynaklarını israf etmesi değil, üniversitelerin ve bütçelerinin kötü yönetilmesi olduğuna işaret ediyor. Ayrıca, son tartışmanın çıkış noktası olan ucuz yemek konusuna dair de şunu belirtmek isterim ki, Türkiye gibi reel maaşların düşük, iş imkanlarının kısıtlı ve çalışan üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergi yükünün çok ağır olduğu bir ülkede, üniversite öğrencilerinin yemek ihtiyaçları için yapılan sübvansiyonu verimsizlik ya da vergi mükelleflerine haksızlık olarak değerlendirmek oldukça sorunlu bir bakış açısı. İndirgemeci bir yaklaşımla üniversiteleri ve yükseköğretime yapılan harcamaları özelleştirmek sorunları çözmek yerine daha kötüye götürecektir.

    Yükseköğretim için yapılacak harcamaların kamu kaynaklarıyla mı yoksa özel harcamalarla mı finanse edilmesi gerektiği Türkiye’nin şu anda yaşadığı üniversite sorununun çözümü açısından büyük önem teşkil etmiyor. Üniversitelerimiz yükseköğretimin oldukça pahalı olduğu Anglo-Sakson ülkelerindeki mukabillerinden de ucuz veya ücretsiz olduğu Kıta Avrupası ülkelerindeki üniversitelerden de çok daha kötü durumda. Elzem olan, ana finansman kaynağının kim olduğundan bağımsız olarak, üniversitelerin malî ve idarî açıdan özerk hale getirilerek akademik özgürlük ve rekabetçi bir eğitim-araştırma ortamı için gerekli teşviğin sağlanması. Devlet üniversiteleri vergi gelirleri ile finanse edildikleri için değil, nasıl yönetilecekleri kamu yararından çok siyasî iktidarın çıkarlarına göre belirlendiği için kötü durumdalar.

    Türkiye’deki devlet-özel sektör ilişkilerini ve mevcut özel üniversitelerin durumunu göz önüne aldığımızda, söz konusu iyileşmelerin yükseköğretimi serbest pazar anlayışına teslim ederek sağlanabileceğini ummak da fazlaca iyimser bir beklenti olacaktır. Özel üniversite kavramını kullanmak dahi oldukça sıkıntılı, zira Türkiye’de resmî olarak yalnızca devlet ve vakıf üniversiteleri var. Batıdaki üniversitelerde “Endowment” sistemi hem kamu hem özel üniversiteler için önemli bir özkaynak oluşturuyor ve çok ciddi şekilde denetleniyor. Bizim vakıf üniversitelerimiz ise, birkaç istisna hariç, zenginlerin yasadaki açıklardan ve vergi muafiyetlerinden faydalanarak açtıkları yeni gelir kapıları durumunda. Bu durum YÖK tarafından dahi kabul ediliyor[2]. Her şeyden önce özel üniversite ve vakıf üniversitesi ayrımının yapılarak bu kurumların harcamalarının ciddi şekilde denetlenmesi gerekiyor.

    Özetle, Türkiye ciddi bir üniversite sorunu yaşıyor ancak bu sorunun kaynağının yükseköğretimin kamu kaynaklarıyla finanse edilmesi olduğunu söylemek güç. Üniversitelerin finansal kaynakları ve bu kaynakların nasıl harcandığı sorunun önemli bir parçası. Bu anlamda, oldukça cüzi miktarda olan ve popülist bir politika ile kaldırılan üniversite harçlarının aslında makul bir katkı olduğu kanaatindeyim. Buradan gelen gelirin üniversitelerin idarî masraflarına katkıda bulunması ve merkezî bütçeden aktarılan kaynakların en azından bir kısmının daha verimli yönlerde kullanılmasını sağlaması beklenebilirdi. Özel kaynaklarla da kamu kaynaklarıyla da başarılı üniversiteler yaratmak ve üniversiteyi topluma faydalı hale getirmek mümkün. Ancak bunun için yapılması gereken, tüm sosyal hayatı devlet kontrolü altına sokmak ve kamu hizmetlerini dahi özelleştirmek gibi iki uç arasında savrulmak yerine Türkiye’nin şartlarını göz önüne alan ve kamu yararını gözeten spesifik politikaları savunmaktır.

    Fotoğraf: Cole Keister


    [1] https://www.oecd.org/education/eag2013.htm

    [2] https://www.haberturk.com/yok-denetleme-kurulu-baskani-guran-vakif-universitelerini-topa-tuttu-1955916

    Dünya Ekonomi Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikNeden Askeri Müdahale?
    Sonraki İçerik Kasım Süleymani’nin Ardından İran’da Matem ve İntikam: Bir Bilanço

    Diğer İçerikler

    Bültenler

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi
    Bültenler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Emrullah Özdemir
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}