Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Türkiye’nin İki Temel Sorunu: İktidar ve Muhalefet
    Forum

    Türkiye’nin İki Temel Sorunu: İktidar ve Muhalefet

    Gürkan Çakıroğlu29 Ağustos 20206 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Türkiye 6-7 mahalleden oluşan bir ülke. Cumhuriyet, geçmişte yaşanan bazı acı olaylar ve tarihi gelişmelerden kaynaklı, mahalleler arası mesafeler biraz açılmış vaziyette kuruldu. Nitelikli bir toplum olabilmemiz ve kendi toplumsal sözleşmemizi yazabilmemiz için ihtiyacımız olan şey bu mesafeleri kapatmak, yaraları sarmak ve ilişkileri pekiştirmekti. Bu misyonu ifa etmek ise zamana ve siyasete düşüyordu.

    Gelin görün ki, zamanı da dinamitleyecek şeklide bu mahallelerin içinden çıkan siyasi partiler, kimlik politikalarının kolaycılığına ve konforuna yaslanarak, iktidarı kolayca elde edebilme adına; bırakın ıraklıkları yakın edip yaraları sarmayı, derin uçurumlar yaratıp kapanmaz yaraların açılmasına vesile oldular ve önderlik ettiler.

    Her biri kendi mağduriyetinden mustarip şekilde bunu dillendirip mücadelesini verirken, iktidar olduktan sonra isyan ettikleri ve vakti zamanında kendilerini de öğüten zulmün çarklarını kırmak yerine, bizzat başına geçerek birer zalime dönüştüler.

    Yan mahallede yangın çıktığında komşu mahalleden oraya su taşıması beklenirken siyasi partiler kendi kitlelerini su dökmekten çok odun atmaya teşvik ettiler. Birçoğumuz bu tahrike ve teşvike yenik düştük. Kimilerimiz kayıtsız kaldı, sadece cüzi bir kesim yangını söndürme gayreti içerisine girdi. 

    Evet işte bu siyasi sarmalda, “Türkiye iyi yönetilmiyor, Türkiye kötü yönetiliyor” sloganının dillere pelesenk olduğu ve gerek içerde gerekse de dışarda büyük siyasal/ekonomik krizler yaşadığımız mevcut iklimde, nedensellik bağlamında karşımıza iktidar kadar muhalefet de çıkıyor.

    Elbette yaşadığımız sorunların, hukuksuzlukların ve krizlerin faili iktidar. Lakin, edilgen tarzı ile bu zulümlere kayıtsız kalan muhalefetin varlığı ve sorumluluğu da yadsınamaz bir gerçek. Burada rasyonel ve realist bakarsak, iktidarın politikalarını fıtratı gereği yaptığı için yapmasının bizleri şaşırtmadığını ve hakimiyetini kaybetmemek adına kendisi için bir nevi zaruret olan eylem ve söylemlere imza attığını söylemek gerekir. Oysa muhalefet için bu durum söz konusu değil ama biz, iktidar krizi yetmezmiş gibi nasıl oluyorsa aynı anda derin bir muhalefet krizi de yaşıyoruz.

    İktidar, yaşam kaynağı olan kutuplaştırmayı besleme adına, imparatorluk geçmişimizin yarattığı gurura ve onun oldukça dramatik şekilde yıkılışının sebebiyet verdiği travmaya yaslanarak, milli/dini duyguları istismar amaçlı şovenizm ve demagojiye dayalı politikalar üretiyor. Derdi millet olmayıp siyasi bekaları olan bir zümre için bu siyaset tarzı kendi içinde tutarlı ve anlaşılabilir.

    Burada anlaşılması zor olan husus, muhalefetin haksız ve zayıf düşmüş iktidar karşısındaki acizliği. Anlaşılamayan, iktidarın ülkeyi fakirleştirmesine, siyasal ve sosyolojik olarak içerde ve dışarda krizden krize sürüklemesine ve ülkeyi adeta uçurumun kenarına getirmesine rağmen, muhalefetin bunlara karşı duramayıp, gerçekleri halka anlatmaması.

    Muhalefet bunun yerine, İktidarın ayakta kalabilmek adına yarattığı suni gündemlere nesne olup, yazdığı senaryolara figüran oluyor ve onun lokomotifine vagonluk yapan bir pozisyona düşüyor. Bu da pek tabii ülkenin içinde bulunduğu cendereden çıkmasına katkı sunmadığı gibi durumu daha da zorlaştırıyor.

    Bakın, en temelden başlayacak olursak muhalefetin sözlük anlamı; bir görüşe, eyleme, tutuma karşı olma durumu, aykırılık anlamına geliyor. Oysa bizim muhalefet partilerimiz daha çok “bir görüşü, eylemi, tutumu meşrulaştırma” misyonunu kendilerine görev addetmiş vaziyetteler.

    Muhalefet geçmişte iktidarın olumlu olumsuz her eylemine hayır deyip karşı çıkma refleksi üzerinden siyaset üretti. Bu da kitleleri iktidarın çevresinde konsolide ederek keskin bir kutuplaşmanın doğmasına sebebiyet verdi.

    Şimdi bu analiz doğru olmakla birlikte buna günümüzde verilen tepki oldukça yanlış zira kutuplaşmaya sebebiyet veren itiraz eyleminin bizatihi kendisi değil içeriği idi. Yani karşı çıkılan meselelerde olayları meşru zeminin dışarısına taşıyan ve kutuplaşmaya sebebiyet veren muhalefetti. Oysa halihazırda meşru zeminin dışına çıkarak mevcut kutuplaşmanın erimemesi için politikalar üreten iktidar cenahı. Yani kutuplaşmanın kaynağı geçmişte muhalefet iken artık iktidar.

    Burada muhalefete düşen, buna kayıtsız kalarak, ses çıkarmayarak onu meşrulaştırmak değil; bilakis, halkın eritmeye çalıştığı ama iktidarın suni gündemler yaratarak diri tutmakta ısrar ettiği kutuplaşmayı yok edici argümanlar geliştirmek. Bu da “iktidarın siyah dediğine aman beyaz demeyelim bu onların işine gelir” gibi oldukça ucuz ve işe yaramayan bir üslupla olmaz.

    Muhalefetin hatası temelde bu bakış açısında başlıyor. İktidarın işine yarayan kutuplaşmayı, akılara ziyan bir şekilde ona müsaade ederek engellemeye çalışıyorlar. Bu şekilde ses çıkarmayarak sadece İktidarın hukuksuz, hatalı eylem ve söylemlerine halk nazarında meşruluk kazandırmış olursunuz ki bunun ne size ne de memlekete faydası olmadı, olmayacak.

    İktidar toplumu, kutuplaştırma politikaları ile yarattığı devasa buzulların içerisine hapsetti. Bu buzullar içerisindeki hareketsizlik iki karşı komşunun dahi birbirlerine selam vermelerini engelliyor. Bu korkunç kötülüğe son vererek buzulları eritmenin yolu ne siyaha beyaz demekten ne de siyaha karşı kayıtsız kalarak onu meşrulaştırmaktan geçiyor. Bunun yolu onlara grinin onlarca tonundan birisi ile cevap vermekten ve oyunlarını bozmaktan geçiyor.

    Tabii bu özgün olamamanın sebeplerinden birisi de Türkiye’de muhalefet yapma pratiğinin laf dalaşı dışında pek gelişmiş olmaması. Çünkü bizde siyasi iktidarlara muhalefet yapma görevini uzunca yıllar MGK üzerinden asker ifa etti. Siyasi iktidarın ekonomi dışında aldığı birçok karar MGK’dan dönmüştür. Bu sebeple de MGK’nın devre dışı kalmasından sonra muhalefet bir süre sudan çıkmış balık gibi bocaladı. Son birkaç yıldır yavaş yavaş kendine geliyor.

    Mesela, 2007 yılı Cumhurbaşkanlığı seçiminde Gül’ün adaylığına eşinin baş örtülü olmasından dolayı 27 Nisan muhtırasını da baz alarak tavır koyup sistemi kilitleyen ana muhalefet CHP, bugün kendi parti meclisine başörtülü bir üye seçiyor. Bu, nereden nereye gelindiğini göstermesi açısından oldukça açıklayıcı ve sembolik bir olay. Lakin, bu tarz olumlu ilerlemelere rağmen muhalefet, olması gerektiği yerin çok gerisinde bir dile ve söyleme sahip. Özellikle iktidarın hamasi söylemleri karşısında buna alet olup el pençe divan durması ve yapılan hatalı politikaları halka anlatamaması varlık sebebini ortadan kaldırıyor.

    Muhalif liderler de bu süreçte liderlikten çok idarecilik yapıyorlar. Hamasi meselelerde aman bizi toplumun önüne atarlar, aman muhafazakâr kesim bize sırtını döner düşünceleri ile iktidarın memleket aleyhine yaptığı birçok hataya meşruluk kazandırıyorlar. Oysa ki, makamı değil de milletini seven ve düşünen lider halktan kötü söz işitme pahasına onlara korkmadan gerçekleri haykırır. Bunu yapması halinde üç gün sitem eden halkın dördüncü gün tezgâhı görüp kendisini bağrına basacağını ve destek çıkacağını da görür.

    Tarihi bir dönemden geçtiğimiz herkesin malumu. Mevcut krizlerden ülkeyi çıkarabilme adına bir araya gelmesi kaçınılmaz olan muhalefetin bu konuda da başarılı olduğu söylenemez. Ürkek adımlarla ve bir ileri iki geri tarzda söylemlerle bu birliktelik sağlanamaz. Gerçeklikten kopmadan ama somut ve cesur adımlar atılarak bir çatı altında bir araya gelmeleri ve ortak bir metne imza atmaları memleket için hava gibi su gibi hayati bir ihtiyaç haline gelmiştir.

    Yaşadığımız acılara ve içinden geçilen zamanda paradoks olmakla birlikte yadsınamayacak gerçek şudur: Hiçbir zaman sahip olamadığımız toplumsal sözleşmeye elimizle uzandığımızda tutacak kadar yakınız. Yeter ki halk kadar istekli olup biraz cesaret ve biraz da fedakârlık gösterelim.

    Velhasıl kelam, Türkiye’nin geleceğinin anahtarı artık muhalefetin elinde. Ya onu kullanıp kapıyı açarak ülkeyi demokrasi, adalet ve refaha taşıyacak ya da eylemsizliği ve pasifliği ile bu köhnemiş zulme mahkûm bırakacak.

    Fotoğraf: Markus Spiske

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikTenet
    Sonraki İçerik ABD Seçimlerinin Yarattığı Küresel Tehdit

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Videolar

    Parlamenter Sistem için Yol Ayrımında mıyız? | Berk Esen | Çavuşesku’nun Termometresi ÖZEL #255

    28 Mayıs 2025 Berk Esen, Burak Bilgehan Özpek, İlkan Dalkuç ve Melis Konakçı
    Yazılar

    Lozan Anlaşması, 1924 Anayasası ve Komisyon

    23 Mayıs 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Yazılar Kadir Serkan Selçuk

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Yazılar Elif Menderes

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}