[voiserPlayer]
Siyasetin Topuk Sesleri serisi, eril hegemonya altında siyasilerin her kadının bürünmek zorunda olduğunu iddia ettikleri ana veya bacı rolüne bir tepkidir.
Yazılarım, kadının kendi benliği ve bedeni ile bir siyasi aktör olma çabasındayken, siyasi erkekleşmeye yaşayan kadınların kendi kimliğini kaybetmesi üzerine bir eleştiriler içermektedir.
Şimdi gözlerimizi kapatıyoruz ve derin derin nefesler alıp, hayal mi gerçek mi olduğunu anlayamadığımız bir yolculuğa çıkıyoruz.
Hazır evlerimize sığmış, dört duvarlar arasında her gün 20 adım öteye gidemez vaziyetteyken bugün sizleri sıkıştığınız duvar aralarından alıp, uzun beyaz bulutların ülkesine* Aotearoa’ya bir yolculuğa çıkaracağım: Yeni Zelanda…
Yeni Zelanda ya da başka bir ifadeyle Yeni Zelanda Milletler Topluluğu, Güney Yarımküre’de bir ada ülkesidir. Ressam Bob Ross’un “Şimdi şuraya doğanın ve huzurun resmini çizelim!” dediği güzellikte bir ülke. Neoliberal’in en cafcaflı öznesi olan beyaz yakalıların “Ağbi işi gücü bırakıp kıyısında bir kafe açacağım.” diyerek her an salça olabileceği bir lokasyon niteliğinde olan bu ülke ile Türkiye arasında çok kilometreli mesafeler olacak ki, başkentinde yapılan nüfus sayımına göre sadece 50 Türk nüfusu bulunmaktadır.
Yeni Zelanda’ya ilk kez 1000 yıl önce Polinezyalı Maoriler yerleşmiştir. “Kim ki bunlar?” diyecek olursanız; iyi örgütlenmiş, kan bağı ile gelen şefler ve gücü baskın rahipler tarafından yönetilen bir kabiledir.
-Ee, haka dansını yapanlar mı yani?
Dur dur oraya girmeyeceğim, bugünün konusu değil.
Hadi yine iyisiniz, önümüzdeki YKS, KPSS ve bilumum sınavlarda sadece bu yazıyı okuyanlar +5 net rakiplerine fark atacak:
“1769-1779 yılları arasında ülkeyi 4 kez ziyaret eden İngiliz kâşif James Cook tarafından şimdiki ismi New Zealand olarak adlandırılmış, İngiliz Kraliyeti, 1840’ta Maori şefleri ile Waitangi anlaşmasını yaparak Yeni Zelanda’yı İmparatorluğu’nun kolonisi olarak ilan etmiştir. Ülke nüfusunun çoğunluğunu Avrupa kökenliler oluşturur. Yeni Zelanda’nın yerli halkı Maoriler ise nüfusun %14,9’unu oluşturmaktadır.”
Yeni Zelanda halkı kendilerini Yeni Zelanda’da yaşayan uçamayan bir ulusal kuş olan Kivi olarak adlandırmaktadır. Bizim çayından, çekirdeğinde, kreminden faydalandığımız kivimiz ile karıştırmayın.
200’den fazla etnik grubun yaşadığı, 160 dilin konuşulduğu bir ülkede tek bir baskın dinden bahsetmek mümkün mü?
Laiklik elden gidiyeah…
Dur dur sakin ol!
Hristiyanlık ülkede baskın din olsa da halkın çoğunluğu seküler yaşam tercih etmektedir. Onu takip eden dinler ise; Hinduizm, Budizm ve İslam’dır.
Şunu okuyan kör oldu:
“Yeni Zelanda, Transparency International 2013 Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde 100 üzerinden 91 puanla birinci sırada yer almıştır (0 puan = yüksek yolsuzluk, 100 puan = temiz).”
Neonfikirler’de politika keyfi…
Biraz da ülkenin siyasi modeline bakalım!
İngiliz Uluslar Topluluğu’na mensup olan Yeni Zelanda’nın yönetim biçimi, İngiliz sistemi parlamenter demokrasiye sahip anayasal monarşidir. Anayasal demokrasi olarak da adlandırılan devlet düzenini belirleyen tek bir belge bulunmamaktadır. Eee hani istikrar önemliydi? Bunu bir düşünelim…
Güçler ayrılığı, temel Anayasal ilkeler arasındadır. İyi bari bakın burası çok önemli. Sınavda çıkar!
Bu da olur mu demeyin, Devlet Başkanı, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth olup, Yeni Zelanda Başbakanının teklifi üzerine genellikle beş yıllık sürelerle atadığı Genel Vali tarafından temsil edilmektedir. Kraliçe ve Genel Vali tarafsız ve simgesel konumdadır. Olur olur… O da mümkündür.
Yeni Zelanda yasama organının adı “Temsilciler Meclisi”dir. Vatandaşın özgür iradesi ile verdiği oylarıyla üç yıllık süreyle seçilen 120 üyeden oluşan, tek kamaralı (Ne yani ön kamerası yok mu!) bir parlamento şeklinde faaliyet göstermektedir.
Şimdi esas konumuza, yani esas kadına geliyoruz. Çok heyecanlı, yolculuğun bundan sonraki kısmında kemerleri sıkı bağlayın, sevdiklerinize tutunun ve kimseyi ötekileştirmeden farklılıklara itiraz etmeden, farklı olan bir isimle tanışalım;
Yeni Zelanda İşçi Partisi lideri Jacinda Ardern.
23 Eylül 2017 tarihinde gerçekleşen milletvekili seçimlerinde İşçi Partisi-Önce Yeni Zelanda Partisi koalisyonu kurulmuş ve yeni hükümetin Başbakanı İşçi Partisi lideri, aynı zamanda esas kadınımız olan Jacinda Ardern olmuştur.
İsminin geçtiği yerlerde şu altın değerinde sözler kulağımda çınlıyordu: ‘’Eğer ortada farklılıklar varsa, başka bir seçenek olan barışçıl yollar vardır. Konuşmalıyız, diyalog kurmalıyız, başka bir soru daha sormalıyız ve birbirimizden korkmamalıyız’’
Peki bu empatik güzel ve Trump’ın her defasında “yine mi sen be kadın!” dediği Jacinda Kate Laurell Ardern KİMDİR?
Özü, sözü, yüreği güzel bu esas kadın, 26 Temmuz 1980 yılında, ülkesi kış uykusundayken gözlerini dünyaya açmıştır. Daha ilk doğduğu anda gözlerinden parlayan ışığın, dünyayı kuzey ışıkları edasında aydınlatacağını kim bilebilirdi ki? Ben doğduğum zaman da gözlerimi kocaman, masmavi açmışım; “Naber dünyalılar ben geldim.” der gibi. Tamam tamam bir koç kadını olarak buradan da kendime pay çıkarmayacağım, söz!
Babası kolluk kuvvetleri mensubu olan 1980 doğumlu Arder, 16 yaşına kadar Mormon inancı ile yetiştirildi, fakat daha sonra Mormon kilisesinin homofobik (#fobiniuçur) tutumu nedeniyle bu inancını bıraktı ve agnostik oldu. Şimdi agnostikler bunu düşünsün (!)
Yıllar birbirini kovalarken, aylar, mevsimler geçerken… Arden, 19 Ekim 2017’de ülkesi Yeni Zelanda’nın yeni başbakanı olarak seçilmiş ve 26 Ekim 2017’de göreve başlamıştır. Arden’in aile kökleri İngiliz asıllıdır, ancak fırsat bulduğu her zaman kapitalizme karşı yaptığı cesur açıklamalarla dikkat çekmiştir. Dedikodu! Patron kesimi pek sevmezmiş kendisini.
Tek nefeste okuyalım; tam ismi Jacinda Kate Laurell Ardern olan Yeni Zelanda Başbakanı, partneri ve televizyon sunucusu Clarke Gayford, geçen yıl dünyaya getirdiği kızı ve kedisiyle yaşıyor. Kızının adına bakar mısınız; yerli Maori dilinde “aydınlık aşk” anlamına gelen Neve Te Aroha. Haydi karşılıklı baş parmaklarımızı birleştirip, kalp işareti yapmaya davet ediyorum sizi.
Peki esas kadınımız, eril siyasi alanda topuklarının sesini duyurmaya başlarken neler yaşadı? Hadi hep birlikte okuyalım. Kahveleriniz soğuduysa, tazeleme vakti…
Dünyanın en genç kadın başbakanı Jacinda Ardern, Waikato Üniversitesi’nde siyasal iletişim okudu. O da bu işlere benim gibi genç yaşta bulaştıysa demek ki. Tutkusu kendisinden gelen bir alan; politika.
Siyasetle yolu İşçi Partisi’nin hatırı sayılır üyelerinden biri olan halası sayesinde kesişti. Marie Ardern, yeğeni Jacinda’nın daha henüz 19 yaşındayken bir milletvekilinin seçim kampanyasında çalışmasına vesile oldu. İyi mi etti kötü mü etti, acaba paralel evrenlere bir soralım derim.
Üniversiteden mezun olduktan hemen sonra bir süreliğine eski Başbakan Helen Clark’ın ofisinde, ardından bir süre de Londra’da Tony Blair’in ofisinde çalıştı. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde İşçi Partisi’nin önemli bir kanadı olan, genç kanadın öne çıkan aktörlerinden birisi haline geldi.
2008 yılında Uluslararası Sosyalist Gençlik Birliği başkanı seçildi; tam da o yıl parlamentoya girdi. Artık zaman onun lehine ilerliyordu. Parti lideri Phil Goff ona destek oldu ve ön plana çıkararak, gençlikle ilişkiler konusunda partisinin sözcüsü oldu. Ne parti genel başkanları var, görün görün. Bizim kadınlarımız vardır da buyurun izleyin’deki “kadın figür” değil, tecrübeli olduğu alanda söz sahibi olan bir siyasi rol üstlenmişti.
2017 yılına geldiğimizde partisinin en genç başkanı sıfatını kazandı (37). Seçilmesinin ardından İşçi Partisi’ne bağışlar adeta rekor kırmıştı. Hem ülkesinde hem de dünyada pozitif bir dönüşümün öncüsü olarak karşılanmıştı. Medyayı da arkasına almış, Jacindamania rüzgarı estirmeye çoktan başlamıştı.
Dünyanın bir kesimi, Trump şaşkınlığını onunla atlatmaya çalışır gibiydi. (Ardern, 2017’de Trump’a karşı yapılan kadınlar yürüyüşünde yer almıştı ve onunla sert bir karşılaşma yaşamasına aylar vardı.)
Biliyorum yazı çok heyecanlı ilerliyor, ancak şimdilik kısa bir mola! Yazının bundan sonraki bölümünde, seçim kampanyası sırasında karşılaştığı durum ve kişilere, sempatizan ve muhaliflerine etraflıca yer verilecektir. Bir sonraki yazıya kadar sağlıcakla ve merakla kalın…
*Bu yazı Dış Politikada Kadınlar Platformu tarafından sağlanan fon desteğiyle sizlere ulaştırılmıştır.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Yeni_Zelanda
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47651471
https://tr.wikipedia.org/wiki/Jacinda_Ardern