Ucuzluk+ Bol Çeşit Gel Vatandaaş geel
[voiserPlayer]
Aslında kendisine bir süredir erişimimiz vardı (misal ben Eylül 2019’dan beri kullanıyormuşum) ama Netflix’in yakın zamana dek domine ettiği pazarda Prime’ın çok esamesi okunmuyordu şimdiye kadar (buraya not eklemeden de geçemeyeceğim. Netflix o kadar umutsuz ki, Yılmaz Erdoğan’ın son filmine bel bağladılar izleyici çekmek için. Yani bu ülkede pazar lideri olmak o kadar önemli olmayabilir). Tabii bunun sebeplerinden birisi ortalama olarak Netflix tarifesinin iki katından fazla fiyat çekmesi ve içerik olarak (hala bugün de devam eden) kısmen az sayıda ürün olması idi. Ama artık işler değişiyor. Amazon Prime artık resmen TR pazarına giriş yaptı ve aylık 5.99 € üyelik ücreti ödeyen biz eli bolları (keriz demeye elim varmadı) rahatlattı ve daha fazla kullanıcının ilgisini çekti. Hatta Jeff Bezos bu indirim için ABD sınırlarındaki warehouselarda çalışan işçilerin çalışma koşullarını bir tık daha kötüleştirmiş diyolla… Ama canınızı sıkmayın, overallda Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında çalışan işçilere göre (en azından dolarınan mayış alıyorlar) hala daha rahattırlar. Şimdiye kadar totalde ne kadar ödediğimi hesaplayıp moralimi bozmak istemiyorum. En azından yakın tarihte X-files’ı izlenebilir diziler arasına aldıklarından beri benim için paralarını çoktan amorti ettiler bile.
Yukarıda bahsettiğim üzere, içerik olarak şimdilik Netflix’in gerisindeler. Ama bu kesinlikle zayıf oldukları anlamına gelmiyor. Türk Tv yapımlarından sıkılanlar için de bir hayli seçenek mevcut. Her beğeniye hitap edebilecek şeyler olması da cabası.
Prime Original İçerikler:
Netflix denilince insanların aklında kan, şiddet ve cinsellik gibi unsurların ön plana çıktığını söyleyebiliriz diye düşünüyorum. Amazon Prime ise bunun aksine her yelpazeden kendi yapımcılığını üstlendiği diziler ile dikkat çekiyor.
THE BOYS
Amazon Prime’ın amiral gemisi. Wildstorm ve Dynamite Entertainment tarafından 2006-2012 yılları arasında yayınlanmış bir çizgi roman uyarlaması. MCU ve DCEU tarafından domine edilmiş bir süper kahraman evrenine çok farklı bir açıdan bakmaya çalışıyor. Süper Kahraman olgusunu şirketler tarafından domine edilen bir iş kolu olarak bakıp onun arkasında dönen dolapları ve kirli savaşları anlatıyor. Dizinin ilk sezonu zaten çok iyiydi, ikinci sezonda ivme daha artmış gibi görünüyor. Tüm oyuncular çok iyi ama özellikle Antony Starr’a bir parantez açmak isterim. Çok temiz bir yüzü var ama tiksintisi veya nefreti inanılmaz inandırıcı. Böyle bir adamdan hiç korkacağımı düşünmezdim.
UNDONE
Streaming platformların bence en iyi animasyon dizisi. Kayıplar, arkasından gelen travmalar, aile içi sırlar ve pişmanlıklar… Bu kadar kısa bir şekilde özetlemek elbette mümkün değil Undone’ı. Ama çizim kalitesi, anlatım teknikleri, seslendirme kadrosunun zenginliği. Benzersiz, dokunaklı ve eğlenceli. Kesinlikle kaçırılmaması gereken dizilerden birisi. İkinci sezonu da yolda!
THE MAN IN THE HIGH CASTLE
II. Dünya Savaşı’nı Mihver Devletleri kazanmış olsaydı ne olurdu? Yenik ve yıkık bir Amerika. Japonya ve Almanya arasında paylaştırılmış, her yerde diktatörlerin demir yumruğu hissedilen bir ülke. Casuslar, diktatörler ve direniş güçleri arasında bir köşe kapmaca. 2019’da 4. sezonu ile yayın hayatına veda eden bu muhteşem dizi ismini daha önce duymuş olup izleme fırsatı bulamayanları bekliyor.
GOLIATH
Eskinin başarılı bir avukatının, hayatında kötü giden şeyler yüzünden elindeki her şeyi kaybedip diplerde sürünürken yeniden ringe girmesini anlatan bir dizi. Eskiden büyük şirket ve kuruluşları canı pahasına savunan hırslı avukat Billy McBride’ın ezilenlerin yanında Don Kişot gibi yel değirmenlerine meydan okumasının hikayesi. Küfürbaz, aksi, dik başlı ve çok zeki.
FLEABAG
Eğlenceli, komik, duygu dolu ve derin. Sadece iki sezonla kendisine büyük bir hayran kitlesi edinen dizi daha şimdiden adını efsaneler arasına yazdırdı bile. Phoebe Waller-Bridge’in yazarlığını, yapımcılığını ve baş rolü üstlendiği dizinin belki de tek kötü tarafı 3. bir sezonu olmayacak olması.
HOMECOMING
Geçen sene baya sükse yapmış ama ben sıkıntı ile Netflix ve Prime sayfalarını gelişigüzel arayınca bulabildim kendisini. Şimdi bunu tavsiye ederken biraz ikileme düşüyorum. İlk sezonu bazı mantık hataları ve kurgu boşluklarına rağmen güzel yönetmenlik, bir dizi için fazlasıyla iyi çekimler, ilgi çeken bir konu ve kaliteli oyunculuklarla çok iyi bir işti. İkinci sezon ise doğrudan başarısızlığın vücut bulmuş hali. Nasıl bu kadar kötü bir devam sezonu çekebilmişler anlamak mümkün değil.
Diğer Prime Original Diziler:
O kadar çok Prime original dizi var ki. Hepsini saymak hem çok zaman alacaktır hem de yeni başladıysanız eğer dikkatinizi dağıtacaktır. Geri kalan izlemeye değer dizilere de kısa bir şekilde aşağıda değineceğim.
- Upload: Dijital öteki dünya (a.k.a. öldükten sonra da kapitalizmden kurtuluş yok) ve iki farklı hayatı yaşayan şapşalların eğlenceli aşkı.
- Philip K. Dick’s Electric Dreams: Bir nevi Prime platformunun Black Mirror eşleniği diyebiliriz. O kadar sansasyonel olmasa da ilgi çeken bölümleri var.
- Carnival Row: Steam Punk meets Middle Earth. Ayrımcılık, fantastik bir evren ve imkânsız bir aşk. Dizi formatlarının çok rağbet göstermediği bir türde ilerlemesinin yanı sıra başrolde Orlando Bloom dikkat çekiyor.
- Tales from the Loop: Güzel çekimler, bilimkurgu ve gündelik hayatın kesiştiği hayatlar ve tek bir mekanda geçen esrarengiz olaylar. Naif, çarpıcı ve merak uyandırıcı.
- The Widow: Her halükarda uzak durun. Sakın zamanınızı bununla harcamayın. SAKIN.
- Dispatches from Elsewhere: Eğlenceli ve duygusal. Ayakları yere basan ama aklı bir karış havada. Bu kadar az ses getirmiş olmasını hala anlamadığım bir dizi. Çok görkemli olmasa da her türlü içine çeken orijinal bir iş. (nedense Prime original diye geçiyor ama dizi AMC’de yayınlanmış. 2. sezon mu geliyor acaba?)
Henüz izlemediklerim ama gözüme çarpanlar: Good Omens, Jack Ryan, Modern Love, Hunters, Absentia, The Romanoffs, Treadstone.
İlave olarak Syfy’da yayınlanan ama 4. sezondan itibaren Amazon Prime’da yoluna devam eden The Expanse, Starz ABD yayınından bir gün sonra Prime’a düşen American Gods diğer ön plana çıkan ağır toplar…
Bit Pazarına Nur Yağarsa:
Tabii Amazon gibi bir firmanın platformu olunca ister istemez başka içerikler de işin içine girebiliyor. Eskinin efsane dizileri de kaçırdıysanız, bölük pörçük izlediyseniz veya unuttuysanız tekrar bakmanız için sizleri bekliyor. Listede neler yok ki? X-Files (ki bu yazıyı geciktirmemin yegâne sebebidir, 80% bitmiş olan yazı ile arasına 7 sezon x 21 bölüm girince haliyle biraz zaman aldı), komedi efsanesi Seinfeld ve The Office, Buffy the Vampire Slayer, Parks and Recreation, House, Married with Children, Heroes, Monk, Community, The Good Wife, The Office, 24, Bones (Okumaktan yoruldunuz mu? Daha bitmedi oysa), Dowtown Abbey, Mr. Robot, Startup, SpongeBob Squarepants, Battlestar Galacitica, Prison Break, Homeland, The Shield, Mad Men, Preacher, 24, The Terror(ilk sezonu efsane ikinci sezonu malesef aynı seviyede değil), Into the Badlands. Yani artık ömrümün dizi sitesi ve torrent kovaladığım kısmının kapandığını hisseder gibiyim ve bundan çok şikayetçi de değilim. Yoruldum artık sürekli bir şeylerin inmesini beklemekten veya dizi sitelerinde saçma sapan bahis reklamlarını kapatmaktan. Bu saydığım şeyler hâlâ size ilgi çekici gelmediyse keyif sizin.
Filmler:
Amazon Prime dizi işinde ne kadar iyiyse kendi yaptığı filmlerde bir o kadar vasat. Şimdiye dek 3-4 tane film izledim ve aralarında sadece Blow the Man Down sevebildim. Onun haricinde zamanının Box Office hükümranları ve hala bugüne dek sağlam bir hayran kitlesi ile gelebilmiş popüler ve başarılı filmler mevcut, zevkinize göre seçip beğenin, izleyin.
Son söz: Yazının başlangıcından bitişine dek hadi ben diyeyim 10 siz deyin 15 dakika harcadınız belki ama sakın yabana atmayın. Yukarıda saydığım dizileri izlemek bile fazlasıyla boş zaman, bunaltı, işsizlik ve sıkıntı gerektiriyor. Her ne kadar severek izlediysem de çoğunu sanki biraz bu seneyi kaybetmişim gibi hissetmeye başladım. Yine o “keşke biraz daha az izleyip, daha çok yaşasam” hissiyatının ağır bastığı anlardan birisi daha zuhur ediyor gibi. Ama merak etmeyin, yakında geçer.
Fotoğraf: Glenn Carstens-Peters