Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Osman Kavala Serbest Bırakılır mı?: Politik Bir Sorun Olarak İnsan Hakları
    Forum

    Osman Kavala Serbest Bırakılır mı?: Politik Bir Sorun Olarak İnsan Hakları

    Burak Çağ17 Kasım 20218 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 10 Aralık 2019’da “Gezi Parkı Davası” kapsamında tutuklu olarak yargılanan Osman Kavala’nın başvurusunda hak ihlal kararı verdi. Kararda özetle, Kavala’nın tutukluluğunun, Sözleşmenin 5 (1-3) maddesi kapsamında, atılı suçu işlediğine dair makul bir şüphe olmaması ve 5 (4) maddesi kapsamında tutukluluğa karşı yapılan başvuruların Anayasa Mahkemesince “süratli” bir şekilde incelenmemesi bakımından özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal ettiği; ayrıca 5. madde kapsamındaki ihlallerle bağlantılı olarak tutukluluğun meşru bir gerekçeye dayanmaması, gizli bir amacı olduğu gerekçesiyle 18. maddeyi ihlal ettiği belirtildi. Bu karar Türkiye’nin Büyük Daire itirazı reddedilerek 12 Mayıs 2020 tarihinde kesinleşti.

    Şüphesiz kararın en öne çıkan yanı, tutukluluğun gizli bir amacı olduğu anlamına gelen özgürlük ve güvenlik hakkının politik nedenlerle ihlal edildiğine ilişkin 18. madde vurgusuydu. AİHM daha önce Selahattin Demirtaş[i] kararında da tutukluluğun politik sebeplere dayanması nedeniyle 18. maddeyi ihlal ettiğine karar vermişti. Bu iki kararda da 18. maddenin ihlal edildiğine karar verilmesi Türkiye açısından bir ilk. Bu tespit, tutukluluğun Sözleşmede öngörülen sınırlama sebeplerini aştığı, karardaki ifadeyle Kavala ve Demirtaş’ın, “gerçekten bir suç işledikleri için değil, “başka” amaçlarla, tamamen politik sebeplerle susturulmak ve diğer insan hakları savunucularına ve siyasetçilere göz dağı vermek için”[ii] tutuklandıkları anlamına geliyor.

    Her iki kararda da AİHM, ihlallerin giderilmesi için Türkiye’nin bütün önlemleri alması ve tutukluların derhal serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. Ancak Demirtaş ve Kavala serbest bırakılmadı. Çünkü, malum olduğu üzere, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin kararları son yıllarda Türk yargısı nezdinde çok popüler değil. Öyle ki, Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararına rağmen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin “gerekçeli kararı kendilerine tebliğ edilmediği” gibi tuhaf bir gerekçeyle tahliye taleplerini reddetmişti.

    Kavala ve Demirtaş kararları da Sözleşme’de karşılığı olmayan sebeplerle iki senedir uygulanmıyor. Gezi Davasında 18 Şubat 2020 tarihinde Kavala hakkında beraat kararı çıkmasına rağmen, cezaevi çıkışında daha önce tahliye edildiği 15 Temmuz ve siyasi ve askeri casusluk soruşturması kapsamında yeniden tutuklandı. Siyasi nedenlerle tutuklu olduğuna ilişkin AİHM kararı olmasına rağmen zorlama delillerle farklı siyasi soruşturmalarla tutukluluk ısrarla devam ettiriliyor. Elbette bu durum, ulus-üstü siyasi denetim mekanizmalarının yakın takibinde. Türkiye açık bir şekilde, yargı yetkisini kabul ettiği AİHM’nin ihlal kararını uygulamamakta diretiyor.

    AİHM kararları uygulanmazsa ne olur?

    Sözleşmeci devletlerin AİHM kararını uygulayıp uygulamadığı, Sözleşmenin 46(2) maddesi gereğince, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetleniyor. Sözleşmenin 46(4) maddesine göre, taraf devletlerden biri, AİHM’nin kesinleşmiş bir kararını uygulamayı reddederse, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi taraf devleti uyarır. Eğer bu uyarılara rağmen taraf devlet ihlal kararının gereğini yerine getirmeyi reddederse, Komite üçte iki oy çokluğu ile taraf devletin mahkeme kararını uygulamamasını AİHM’ye şikâyet eder. Bu durumda AİHM, Sözleşmeci tarafın Mahkeme kararlarını uygulamadığına ilişkin ayrı bir karar verir.

    Nitekim Komite, kararın 12 Mayıs 2020 tarihinde kesinleşmesini müteakip, bugüne kadar 5 kez Türkiye’yi Kavala’nın tutukluluğunu sona erdirmesi konusunda uyardı. Bu uyarılar ısrarlı bir şekilde görmezden gelinince 14-16 Eylül 2021 tarihindeki toplantısında Komite, Türkiye’nin 30 Kasım’a kadar AİHM’nin kararlarını uygulamayıp Demirtaş’ı ve Kavala’yı serbest bırakmaması halinde “ihlal prosedürü” başlatacağına karar verdi. Yani Kavala, 30 Kasım’a kadar serbest bırakılmazsa, Komite Türkiye’nin Sözleşme’ye uymadığını karar altına alması için AİHM’ye başvuracak.

    Türkiye’ye karşı, AİHM kararlarını uygulamama nedeniyle yaptırım uygulama süreci 2003 yılında “Loizidou”[iii] davasında söz konusu olmuştu. 1974’teki Kıbrıs Harekâtından sonra Girne’de bulunan mülklerine el konulması ve mallarına ulaşamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali iddiasıyla AİHM’ye (o günkü adıyla Avrupa İnsan Hakları Divanı) başvuran binlerce Rum’un başvurusuna emsal olarak ele alınan Loizidou davasında Türkiye, 1996 yılında 500.000 ABD doları tazminat ödemeye mahkûm edilmişti. Bakanlar Komitesi’nden gelen birçok uyarıya rağmen tazminatları ödemeyen Türkiye, Konsey üyeliğinin askıya alınacağına ilişkin son ihtarın ardından 13 Kasım 2003’te gecikmiş faiziyle birlikte 900.000 ABD doları ödemek zorunda kaldı. Ödemenin AK Parti’nin “demokratikleşme ve AB üyeliği” gündemiyle iktidara gelmesinden 10 gün sonrasına denk gelmesi dikkat çekici.

    İhlal prosedürü ve Ilgar Mammadov kararı

    2010 yılı itibariyle uygulanması öngörülen ihlal prosedürü, AİHM’nin kararlarını uygulamamakta ısrar eden bir taraf devlet aleyhine, Bakanlar Komitesi’nin Mahkemeye başvurarak, Sözleşmeci tarafın Sözleşmeye uygun davranmadığı konusunda bir karar alması şeklinde uygulanıyor. Bu süreç bugüne kadar Konsey üyeleri arasında yalnızca Azerbaycan hakkında Ilgar Mammadov davasında[iv] uygulandı. Azerbaycan yönetimine muhalif olan bir siyasi partinin lideri olan ve kendi internet sitesinde muhalif yayınlar yapan Mammadov, “kamu düzenini bozma” gerekçesiyle 7 yıl hapse mahkûm edildi. AİHM 2014 yılında verdiği kararla, mahkûmiyetin makul şüpheye ve meşru bir gerekçeye dayanmadığına ve 18. Madde kapsamında, “gerçek bir suçu yargılamak amacıyla değil, yönetime getirilen eleştirilerin sesini kesmek ve muhaliflere gözdağı vermek”[v] amacıyla verildiğine ve Mammadov’un derhal serbest bırakılması gerektiğine karar verdi. Azerbaycan Mammadov’u serbest bırakmayınca, Bakanlar Komitesi davayı incelemeye aldı ve ihlal kararının uygulanması için Azerbaycan’dan bir eylem planı göndermesini istedi. Azerbaycan, hükmedilen tazminat miktarını Mammadov’a ödeyerek kamu görevlilerinin makul şüphe ve suçsuzluk karinesi gibi ilkeler hakkında eğitileceğini içeren bir eylem planı sundu; ancak Komite bunu yetersiz bularak ihlallerin ortadan kaldırılması ve Mammadov’un derhal serbest bırakılması konusunda ısrarcı oldu. Bu ısrara rağmen Azerbaycan Mammadov’u serbest bırakmadı ve Komite, Ekim 2017 itibarıyla ihlal prosedürünü başlatarak Sözleşmenin 46 (4) maddesi uyarınca Azerbaycan hakkında AİHM’ye şikâyette bulundu. Bunun üzerine Azerbaycan Mammadov’u Ağustos 2018’de şartlı olarak tahliye etti ve Mart 2019’ta cezasında indirim yapılarak tamamen serbest kalması sağlandı; ancak Komite, 46(4) uyarınca AİHM’ye başvurudan sonra serbest bırakıldığı için başvurusunu geri çekmedi.

    AİHM bu başvuru sonucunda verdiği kararda, kesinleşen bir Mahkeme kararının yerine getirilmemesinin, Sözleşme’ye taraf olurken üstlenilen hukuk devleti ilkesine saygı gösterme yükümlülüğüyle bağdaşmayacağını, Sözleşmeci tarafın iyi niyetli olmadığını gösterdiğini ve tespit edilen ihlalin bütün sonuçlarının ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti. Bu karar üzerine Komite, Azerbaycan’ın Sözleşme hükümlerine aykırı davranması nedeniyle Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması gibi siyasi yaptırımları içeren süreci başlattı. Mammadov’un 2020 yılı Nisan ayında Azerbaycan Yüksek Mahkemesi tarafından beraatine karar verilmesi üzerine Komite, Azerbaycan dosyasını kapattı.

    Dolayısıyla, Kasım sonuna kadar Kavala serbest bırakılmazsa, benzer bir süreç Türkiye için gündeme gelecek. Yukarıda Loizidou davasında tazminatların ödenmesi sürecinin, AK Parti’nin ilk kez iktidar olduğu ve AB üyeliği ve demokratikleşme rüzgârlarının estiği döneme denk geldiğini belirtmiştik. Bu dönem ise birçok çelişkiyi içinde barındırıyor. Türkiye’de şu an 2003’ün aksine yüzünü Batı’dan çevirmiş, diklenen, ayar veren ve otoriter bir AK Parti iktidarı var. Kavala ve Demirtaş davasıyla ilgili yakın zamanda gerçekleşen Büyükelçi krizi, iktidarın bu davalardaki duruşu hakkında bir ipucu da veriyor. Bunun bir kuyruğu dik tutma taktiği olup olmadığı Avrupa Konseyi’nin yaptırımları somut olarak gündeme geldiğinde daha net anlaşılacaktır.

    Ayrıca Bakanlar Komitesi’nin Osman Kavala ile ilgili kararında, Türkiye’de çok gündeme gelmeyen önemli bir nokta var. Kararın sonunda, Türkiye’nin, yargı bağımsızlığı ve özellikle Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısı konularında Avrupa Konseyi standartlarından ilham alarak yeni düzenlemeler yapması gerektiği vurgulanıyor. Yani Komite’nin ihlal prosedürü başlatması üzerine AİHM tarafından verilecek kararda, Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığına ilişkin bir tespit de yapılabilir ki bu, AİHM önünde halen incelemeyi ve karar verilmesini bekleyen binlerce başvuru hakkında seri bir şekilde ihlal kararları verileceği anlamına gelebilir.

    İnsan hakları sadece politik bir mesele midir?

    Bitirmeden önce, Kavala davasıyla bağlantılı olarak bir parantez açmak istiyorum Geçtiğimiz günlerde, DEVA Partisinin kurucularından emekli bir büyükelçi, paylaştığı twitinde aynen şu ifadeleri kullandı: “KHK trajedisini yarına bırakmak yerine bugün bitirmek, sağlıklı iç ve dış politika gereğidir.” Bu twiti alıntılayarak KHK meselesinin bir insan hakları meselesi olarak ele alınması gerektiğini, iç ve dış politika meselesi olarak ele alınmasının sorunlu olduğunu belirtmem üzerine Sayın E. Büyükelçi cevaben, insan haklarının bir iç ve dış politika meselesi olduğunu belirtti.

    Kavala’nın serbest bırakılması çağrısı sonrası meydana gelen Büyükelçi krizinde bazı millet ittifakı vekilleri de benzer bir yaklaşım sergileyerek Büyükelçilerin açıklamalarını içişlerine karışmak olarak yorumlamıştı. Bu konuyla bağlantılı olarak kamuoyunda, insan haklarının bir iç politika meselesi olmadığı, taraf olunan sözleşmelerle birlikte evrensel bazı ölçütlerinin olduğu ve bir ulus-üstü sorun olduğu tartışmaları yapıldı.

    Evet, insan hakları politik bir sorundur; insan hakları mücadelesi çok boyutlu politik bir mücadeledir. İç hukuktaki hak ihlallerinin ulus-üstü kurumlar tarafından siyasi bir baskı aracı olarak kullanılması bunu açık bir şekilde gösterdiği gibi, siyasi faaliyetleri nedeniyle insanların hapiste olması zaten başlı başına hak mücadelesinin politik bir mücadele olduğunu gösteriyor.

    Burada anlatılmak istenen, insan haklarını sistematik bir şekilde ihlal eden bir iktidara karşı mücadelenin, siyasi çıkar odaklı değil, “hak temelli” etik bir yaklaşımla mümkün olduğudur. İnsan hakları, politik çıkarlara alet edilmeksizin, salt “Anayasaya ve taraf olunan uluslararası sözleşmelere uygun evrensel güvenceleri sağlama ve ihlal kararlarını yerine getirme” yaklaşımıyla ele alınırsa, siyasi bir çıkar unsuru olmaz. Zaten ulus-üstü insan hakları sözleşmeleri siyasetin asgari ahlaki sınırlarını belirlediği için çok değerli ve önemli. İnsan haklarının, iç ve dış politikada çıkar elde etmek amacıyla ele alınması durumunda, o çıkarlara karşı devletin eline daha güçlü bir koz geçtiğinde, insan hakları, son 5 yılda yaşadığımız gibi, daha kırılgan ve gözden çıkarılabilir hale gelmektedir.  



    [i] Selahattin Demirtaş v. Turkey, 14305/17, 20 Kasım 2018. Bu karar, Türkiye’nin yeniden inceleme için Büyük Daire’ye başvurması sonrasında 18 Aralık 2018 tarihinde Büyük Daire tarafından onanarak kesinleşmiştir.

    [ii] Kavala v. Turkey, 28749/18, §224; Selahattin Demirtaş v. Turkey, §401.

    [iii] Louzidiou v. Turkey, 15318/89, 18 Aralık 1996.

    [iv] Ilgar Mammadov v. Azarbaijan, 15172/13, 22/05/2013

    [v] Ilgar Mammadov v. Azarbaijan, §§ 142-143

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikHelalleşme, Hesaplaşma, İntikam | Konuk: Prof. Dr. Nevzat Kaya | Devr-i Sabık #14
    Sonraki İçerik Barış Ertürk ile 5 Olay #19 | Konuk: İlkan Dalkuç

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}