[voiserPlayer]
Doğru bir finansal yönetim ve yüksek oyuncu performansı ile birlikte Liverpool, 30 yıl aradan sonra bu sene bir kez daha şampiyon oldu. Şu an oynadıkları futbol ile Avrupa’da en çok konuşulan futbol takımı da onlar. Bu başarının arkasında güçlü bir felsefede yatıyor. Peki; nedir bu felsefe? Tabii ki “Moneyball”.
Peki ama nedir bu moneyball? Nasıl ortaya çıktı? Liverpool bu sistemi nasıl kullandı? Tüm bu soruların yanıtları bu yazı ile cevap bulacak.
İstatistik ve analiz Moneyball’un ana prensibidir. Bu felsefenin asıl amacı ise minimum gider ile maksimum kazanç elde etmektir. Moneyball’da oyuncuların saha içi performans değerleri ve takım içi diğer oyuncular ile olan etkileşimi analiz edilir. İşlenen verilerin tamamı taktik ve teknik becerileri kapsamaktadır. Bazı veriler, aslında bir takım önemli oyuncu özelliklerinin gözden kaçmasına sebebiyet verebilir. Stil, yaş, boy, kişilik gibi. Örneğin bir oyuncu sırf olağan dışı bir görünüme sahip olmasından dolayı büyük, zengin kulüplerce tercih edilmeyebilir. Yahut boy ve yaş özellikleri ile yeteneklerine elverişli olmayan bir mevkide oynatılarak çok daha az verim elde ediliyor olabilir. Takım ve oyuncu verileri, yapay zeka üzerinden bir değerlendirmeye tabi tutularak maksimum verim elde edilecek ölçümler ve istatistikler belirlenir. Takımın eksikliğini yaşadığı özellikler rakamsal değerler üzerinden saptanarak; bu özellikleri karşılayabilen oyuncular belirlenir. Aslında bir başka takım için önemli olmayan ya da daha az değerli olan bir oyuncu, diğer takım için sahip olduğu özellikleri ile çok daha değerli bir oyuncu haline gelebilir. İşte bunu saptayan ve ortaya koyan sistem Moneyball’dur.
Amerikan Beyzbol Ligi (MLB) ekiplerinden Oakland Athletics’in Genel Menajer’i Billy Beane 2002 yılında kısıtlı imkanlarla düşük bütçeli bir takım kurdu. Beane’in kurduğu bu takım, Paul DePodesta’nun işlediği takım ve oyuncu verilerininin analizi ile oluşturulmuştu. Oakland Athletics, tamamı ile veri analiz yöntemiyle sıfırdan kurulmuş yepyeni bir takımdı. Ligin zirvesine oynayan zengin kulüplerin yıllık maaş ortalamaları 125 milyon $ seviyesinde iken Oakland Athletics’te bu rakam 40 milyon $’dı. Böylece ‘’Moneyball’’ felsefesi ilk kez hayata geçmiş oldu. Oakland ligin başlarında son sıralarda yer alırken medyada da Billy Beane’in “Moneyball” felsefesi tartışmaya açıldı. Ancak, bu tartışmaların hemen ardından Athletics, arka arkaya 20 maç kazandı ve tüm zamanların (103 yıllık) galibiyet serisi rekorunu kırmayı başardı. Sezon sonu John W. Henry’nin başkanlığını yaptığı Boston Red Sox, Billy Beane’e Genel Menajerlik pozisyonu için 12.500.000 $ teklif etti. Bu rakam MLB tarihi boyunca bir Genel Menajer’e sunulan en yüksek teklif olarak da tarihe geçti. Ancak, Billy Beane bu teklifi kabul etmedi. Bunun sebebini ise bir demecinde şöyle açıklıyor; “Kendime idol olarak Arsène Wenger’i belirledim ve bende Oakland’da uzun süre görev yaparak takıma kalıcı bir sistem miras bırakmak istiyorum”. Billy Beane hala daha Oakland Athletics’te görev yapmaktadır. Ayrıca, moneyball sistemi üzerine AZ Alkmaar ve Barnsley FC gibi takımlara danışmanlık vermektedir.
Boston Red Sox başkanı John W. Henry, Billy Beane’i takımın başına geçmesi konusunda ikna edemese de moneyball felsefesini benimsedi ve iki yıl sonra Red Sox ile MLB şampiyonluğunu kazandı.
2010 yılında Liverpool’un toplam borcu 237 milyon £’du. Liverpool borcunu ödeyemediği taktirde iflas etmekle yüzleşmek zorunda kalacaktı. Kulüp, 6 Ekim 2010 günü 300 milyon £ karşılığında Fenway Sports Group (FSG) tarafından satın alındı. Fenway Sports Group aynı zamanda Amerikan Beyzbol Ligi (MLB) ekiplerinden Boston Red Sox’ın, NASCAR takımı Roush Fenway Racing’in ve New England Sports Network (NESN) isimli kapalı devre kablolu televizyon kanalının da sahibiydi.
Liverpool, 2011-12 sezonunu 8. sırada tamamlayabildi. Kulüp o sezon Anfield’da oynadığı 19 maçın 13’ünde kapalı gişe oynamayı başarmıştı. Buna rağmen Liverpool’un o sezon itibariyle tribün gelirleri, yayın hakları ve sponsorluk anlaşmalarından elde ettiği gelir 169 milyon £’du. Bu rakam Liverpool’un rakipleri Arsenal’de 243 milyon £, Manchester United’ta 320 milyon £’du.
Liverpool başkanı John William Henry, kulübün hem sportif hem de finansal açıdan rakiplerinin gerisinde kalması neticesinde moneyball felsefesini Liverpool’da da hayata geçirmeye karar verdi. John Henry moneyball felsefesini Liverpool’a aşılamak için işe Cambridge Üniversitesinden Ian Graham’ı takıma kazandırmakla başladı. Graham, 10 yıldır futbol kulüpleri için veri topluyor, futbol istatistiği ve analizi üzerine önemli çalışmalara imza atıyordu. Graham 2008 yılında Castrol Performance Index isimli analiz programını geliştiren ekipte de yer almıştı.
Graham’ın öncülüğünde Liverpool’da sürdürülen moneyball felsefesi için en doğru teknik direktör Jurgen Klopp’tu. Klopp, Almanya’da çalıştırdığı Mainz 05 ve Borussia Dortmund’da dar bütçelerle önemli başarılar elde etmişti. Özellikle B. Dortmund’da öz kaynak düzeni ve düşük maliyetli transferler ile Bundesliga şampiyonlukları kazanıp, Şampiyonlar Ligi’nde de final oynamayı başarmıştı. Klopp sahip olduğu taktiksel birikim ve gelişim odaklı perspektifi ile moneyball felsefesi için en iyi teknik direktör alternatifiydi. Klopp, 2015-16 sezonu öncesi B. Dortmund’dan ayrılmış ve herhangi bir takımla da anlaşmamıştı. Liverpool ise hedeflenen sportif başarılara Brendan Rodgers yönetiminde bir türlü ulaşamıyordu. Böylece kulüp, Rodgers ile yollarını ayırdı ve 8 Ekim 2015 günü Jurgen Klopp ile anlaştı.
Graham’ın Liverpool’da inşa ettiği DataLab sayesinde kulüp, dünya üzerindeki 100.000’den fazla oyuncunun özelliklerini ve verilerini işliyordu. Elde edilen verileri anlamlandıran bir yazılım geliştirildi ve raporlar oluşturuldu. Oluşturulan Data Bankası’nda oyun içi istatistikleri ile takıma uyum sağlayacak ve eksiklikleri giderecek oyuncular belirlendi. Üstelik bu isimler futbolseverce yetenekleri fark edilmeyen oyunculardı. Bu isimlerden biri de Premier League’den düşen Hull City oyuncusu Andrew Robertson’dı. Liverpool bu oyuncuyu Hull City’den 9.000.000 € gibi makul bir ücrete satın aldı. Robertson böylece Klopp’un Liverpool’unda vazgeçilmez oyuncularından biri haline geldi. Kazanılan şampiyonlukların değişmez aktörü oldu. Peki ya başka? Naby Keita, Sadio Mane, Wijnaldum, Roberto Firmino, Alisson Becker, Fabinho, Salah ve Virgil van Dijk ve diğerleri…
John William Henry, beyzbolda moneyball sistemini kullanarak şampiyonluklar elde etti. Henry, moneyball’a inanmaya devam etti. Risk aldı ve bu felsefeyi bir başka spor branşında, futbolda Liverpool ile bir kez daha uyguladı. Yeniden önemli başarılar, şampiyonluklar kazandı. Üzerinde titizlikle durulan, inanılan, sabredilen, ısrar edilen, uygun şartlar oluşturulan kurumsal bir sistemin veya felsefenin ne tür faydalar getirdiğinin işte en büyük kanıtı. Veri analizinin moneyball felsefesi ile futbolda ne denli büyük önem taşıdığı ortada. Umarım Türk kulüpleri de kurumsallaşmalarını tamamlar, geleneksel oyuncu takibinden ziyade matematiksel ölçümlemeler ile performans değerlendirmeleri neticesinde oyuncu transferlerini gerçekleştirmeye karar verirler. Çünkü isim ve kariyer odaklı “çilek transfer”ler ile ne tür büyük hüsranlar yaşadığımızın, büyük zararlara girdiğimizin farkına ancak şimdilerde varabiliyoruz.