Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Kültür Belası, Karma Eğitim ve Asla Bitmeyen Toplumsal Hassasiyetlerimiz
    Forum

    Kültür Belası, Karma Eğitim ve Asla Bitmeyen Toplumsal Hassasiyetlerimiz

    Ayşegül Akdemir18 Temmuz 20235 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Karma eğitim tartışmalarıyla birlikte toplumun bir kısmının hassasiyetleri meselesi yine gündemde. Kültür kavramının son derece kısıtlı bir biçimde ve yalnızca alt kültürlerin ve küçük toplulukların yaşam pratiklerini ele alarak anlaşılması sorunlu bir yaklaşım. Bu durum azınlıkları korumadığı gibi bireysel özgürlüklere de zarar verecek potansiyel davranışları meşrulaştırabiliyor ve zaman zaman da toplumu muhafazakarlaştıran pratiklerin savunulmasında bir araç olarak kullanılıyor.

    Örneğin, “bu da onların kültürü, saygı duymalıyız” ifadesi Noel kutlayan Hristiyanlar veya Muharrem ayında oruç tutan Aleviler için bir görünürlük veya toplumsal kabullenmeye evrilmiyor. Tam tersine, çoğunluk olan Sünni Türk nüfusun en radikal unsurlarının eylem ve düşüncelerinin kabullenilmesi için kültürü bir araç haline getiriyor.

    Bu yaklaşımın son örneklerinden birinde yeni Milli Eğitim Bakanı’nın açıklamaları ile “bir kesimin hassasiyetleri” üzerinden karma eğitim tartışmaya açıldı. Daha farklı dinamiklere sahip bir ülkede yaşasaydık (Türkçe meali: Laikliğin kavram ve kurumlarının büyük ölçüde kabul gördüğü, hak ve özgürlüklerin güvencede olduğu, kadınların ve kız çocuklarının sürekli bir tehdit altında olmadığı… ve liste uzar gider.) bu konuyu ilgili tarafların katılımıyla sakince tartışabilirdik belki. Veya “isteyen istediği okulu açsın” gibi bir yaklaşım benimsenebilirdi.

    Ancak Türkiye şartlarında laikliği savunan kesimlerin, en başta da feministlerin konuya yoğun bir tepki göstermesi son derece anlaşılır bir durum. Bu sözlerin söylendiği bağlama bakıldığında, bu sözlerin araladığı kapı bizi asla nötr bir tartışmaya götürmüyor. Aksine, kız çocuklarının adım adım sosyal hayattan yalıtılması ve zorluklarla elde edilmiş olan kazanımların kaybedilmesi gibi tehlikeleri barındırıyor. Ayrıca küçük çocuklara cinsel obje gözüyle bakan bir zihniyetin meşruiyet ve resmiyet içinde bir zeminde tartışılmasının önünü açıyor.

    Kültür ve Görecelilik

    Bu noktada kültür ve görecelilik kavramlarını daha yakından ele almakta fayda var. Türkiye’deki “kültürümüz böyle” yaklaşımı ile antropolojideki kültürel görelilik kavramının ortaya çıkış noktası tam olarak aynı olmasa da benzer yerlere evrilebiliyor. Türkiye’deki haliyle kültürel görelilik her türlü “farklı” pratiği anlama çabası değil. Tam tersine, yukarda da belirttiğim gibi Sünni Türk çoğunluğun en katı düşünce ve pratiklerine yönelik bir kabullenme ve sonsuz anlayışlılık hali söz konusu.

    Kavramın çıkış noktası, Batılı antropologların Batı dışı toplumlarda gözlemlediği ve kendi toplumlarından çok farklı buldukları davranış ve düşünüş biçimlerinin kendi sosyal bağlamında anlaşılması gerektiği yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, farklılıklar yüzünden bir kültürün daha aşağı, ahlak yoksunu veya gelişmemiş olarak yaftalanmamasını ve kendi bağlamında anlamlandırılmasını ifade ediyor. 19. yüzyılın püriten ahlak yapısı içinde yetişmiş Batılı araştırmacıların saha çalışması için gittikleri sanayileşmemiş toplumlarda gözlemledikleri kültürel farklılıkların birer eksiklik olarak algılanmasına karşı bir tepki olarak da anlaşılabilir.

    Özellikle toplumsal cinsiyet ilişkilerinin ve kimliklerin daha esnek olması, Hristiyan Batı toplumlarında var olan katı evlilik normlarının bulunmayışı nedeniyle bu toplumları gelişim evrelerinin alt basamağında (henüz tam evrimleşmemiş) olarak değerlendirilmeleri, zamanla ırkçı ve sorunlu bir yaklaşım olarak görülmüş. Bu duruma tepki olarak gelişen kültürel görelilik ise bizi herhangi bir kültürel pratiği var olduğu yapı ve bağlam içinde değerlendirmeye davet ediyor. Öte yandan, kültürel göreliliğin ekstrem hali, anlayış göstermekte zorlanacağımız, çoğu insanın sınırlarını zorlayan bazı pratikleri de meşrulaştırma tehlikesini içermekte. Kadın sünneti veya çeşitli dini törenlerde topluluk üyelerinin kendi bedenlerine acı çektirmeleri bu uç durumlara örnek olarak gösterilebilir.

    Kültür sadece toplumsal ilişkilerden azade, belirsiz bir geçmişten geldiği iddia edilen ve asla değişmeyen bir kavram gibi görüldükçe, iyi niyetli yanlış anlamalar ve kötü niyetli meşrulaştırmalar kaçınılmaz olacaktır. Kültürü daha genel bir çerçevede insan toplumlarının yaşayış şekli olarak alırsak, çok doğal olarak yaşayış biçimimizin üretim ilişkilerimize, doğal çevremize, maddi ve manevi koşullarımızdaki değişimlere göre zaman içinde değişim göstereceğini anlamak da mümkün olacaktır.

    Ayrıca geçmişten bugüne hangi “kültürel değerlerin” taşındığı konusunda bir seçicilik mevcuttur: Örneğin, geçmişteki teknolojileri devam ettirmek yerine yeni teknolojik gelişmeleri benimsemekte insanlar daha isteklidir ama aynı insanların daha eşitlikçi cinsiyet ilişkileri talep etmeleri veya yaşa dayalı toplumsal statü gibi konuları eleştirmesi nedense daha zordur. Kısacası, at yerine otomobile binmek kolaydır. Hatta bizim kültürümüzde biz ata bineriz diye direnip kentlerde atla dolaşan bir kimseye rastlarsak akıl hastası olduğunu bile düşünebiliriz. Öte yandan, namus kisvesi altında kadınları kısıtlamakla ilgili pratikler kültürel öğeler olarak daha kolay kabul görmekte ve hatta yeni gelenekler icat edilmektedir.

    Oysa kültür dediğimiz olgu çok daha geniş bir tanıma sahip ve genel olarak insan toplumlarının yaşayış biçimleri olarak anlaşılmalı. Bu durumda insanların okul/iş çıkışı arkadaşlarıyla bira içip sohbet etmesi, siyasi tartışma ve eylemlere katılarak çeşitli haklar talep etmesi, müzik festivallerine katılması, halkın (çok da azımsanmayacak) bir kısmının LGBTI+ bireylerin hakları konusunda açık fikirli tutumlar edinmeye başlaması, evli olmayan çiftlerin aynı evi paylaşması gibi örnekler, dönüşmekte olan kültürün birer parçasıdır.

    Ancak ne hikmetse asla “halkımızın bir kısmının kültürel hassasiyeti” denince bu örnekler akla gelmiyor. Kişilerin kendi bireyselliği içinde yaşadığı bu eylemler yerine toplumun kırılgan kesimlerinin, özellikle de en çok korunması gereken çocukların haklarının gasp edildiği durumlar (erken yaşta evlilikler, kız çocuklarının okula gönderilmemesi, kadınların çalışmasının engellenmesi vb.) kültür zırhıyla kutsanıyor.

    Bu tartışmalara hızlı bir biçimde tepkilerin yağması ve net bir tavır konması son derece gerekli. Ancak her siyasi demece ve açıklamaya cevap vermeli miyiz sorusu da ara sıra kendimize sormamız gereken önemli bir soru. Bir yanda yayılmasını ve normalleşmesini istemediğimiz baskıcı düşünceleri istemeden de olsa daha görünür kılma ihtimali var, diğer tarafta ise suskunluğun kabulleniş anlamına gelmesi. Bu noktada her söylemi ciddiye alıp köktenci ve baskıcı düşünce biçimlerinin ve bunların taşıyıcısı olan toplumsal aktörlerin görünürlüğünü artırmasak mı diye düşünmüyor değilim. Ancak dediğim gibi sustukça bu söylemlerin dozu da artıyor. Bu tartışma bambaşka bir yazının konusu olabilir. Yaz rehaveti çökmezse belki bunu da yazarım.

    Fotoğraf: Wim van ‘t Einde

    R2 Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDiyalektik Bir Nehir: İki Şehrin Hikâyesi, Charles Dickens
    Sonraki İçerik Dünya Gündemi: İklim Değişikliği ve Rekor Sıcaklıklar

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Gençlerin Sandıktan Uzaklaştığı Türkiye: Seçime Katılım Düşerken Umut Nerede?

    21 Mayıs 2025 Deniz Gün Eraslan
    Yazılar

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Erdal Kesin
    Röportajlar

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Lozan Anlaşması, 1924 Anayasası ve Komisyon

    23 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Batık Maliyet mi, Gemileri Yakmak mı? İktidarın İzlediği Yolun Mantığı

    22 Mayıs 2025 Yazılar Alper Yağcı

    Gençlerin Sandıktan Uzaklaştığı Türkiye: Seçime Katılım Düşerken Umut Nerede?

    21 Mayıs 2025 Yazılar Deniz Gün Eraslan

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}