[voiserPlayer]
Daktilo1984 okurları daha akademik çalışmaları okumaya alışkındır. Bu sefer biraz kafa dağıtalım mı? Pembe Panter Jimnastik Kulübü (PJK) futbolu sanat gibi, müzik gibi ve hatta İngilizce, Fransızca gibi bir iletişim dili olarak görür. Bilimsel veriler içermeyen bu yazıya verilen emeğin en azından içine katılan sevginin, Türk yüksek lisans camiasındaki çalışmaların en az yarısından daha fazla olduğunu size ispatlayamam belki ama yemin edebilirim.
2010 yılında kurulan takımımızın ilk sloganlarındandı: Tribünde açan çiçekler. Lig TV’de Okay Karacan’ın sunduğu “Tutkumuz Futbol” programında anlatıldığı gibi, bünyesinde her takımın taraftarını barındıran, tribünde şiddete karşı sadece dostluk mesajı veren bir takımdır Pembe Panter Jimnastik Kulübü -kısaca PJK. Katıldığı turnuvalarda yirmi tane gol yese de (turnuva boyunca değil, maç başına yirmi gol) daima eğlenceyi ön planda tutmuş, rakibiyle birlikte aynı sahayı paylaşmanın keyfini yeterli görmüştür Panter. Arsenal töresidir, itikadımızca futbol mücadele değil, oyundur.
Her şeyi değiştiren zaman, ilerledikçe PJK’ya da evrim yaşattı. Kısa başlıklarla ilerleyelim mi?
Gel tanışalım önce, ben kısaca PJK
PJK rengi, ismi ve logosunu ilk kez görenlerin “Abi bu ne?” dediği bir oluşum. Mesela bir arkadaşımız ilk duyduğunda meme kanseriyle mücadele eden vakıf mı acaba demiş. “Delikanlı adam pembe mi giyer!” diyeni de oluyor tabii. Bir kez içinde olduktan sonra ise aidiyet hissettiren bir takım bu. Örneğin, kurucu ekipten kaptan Turgut aynı zamanda ultra trail koşucusu olup İsviçre’ye, Fransa’ya koşmaya giderken, bağlı olduğu kulüp olarak PJK’yı bildirir organizatöre. Yunus, Sakarya’da yaşar, her sene en az bir kez çocuklarıyla maça gelir. Ben de bir keresinde Malatya’dan cuma gecesi uçağa atlayıp cumartesi günü maçı izleyip pazar günü Malatya’ya geri dönmüştüm. Evet, mantıksız göründüğünü biliyorum ama “Bit dersin bitmez ki, aşk laftan anlamaz ki.”
Bugüne kadar 13-14 farklı kişi, Küba’dan Vietnam’a, İspanya’dan Hollanda’ya ve Almanya’ya kadar 20’den fazla ülkeden atkısıyla, formasıyla ya da bayrağıyla çekilmiş fotoğraflar çekip paylaştı. Evli barklı çoluklu çocuklu adamlar pembe formalarla verdiler pozlarını. Tekrar hatırlatırım, halı saha takımından bahsediyoruz, yüz yıllık camialardan değil.
Kütüphane ve Konferanslar
Sloganımız “amor labor aequitas”, yani “aşk emek eşitlik’e” sadık kalarak, on bir köy okuluna kütüphane kurduk. Yenileri yoldayken, yurt dışına da açılmaya karar verdik. Atatürk’ün öğretmen gönderdiği, Hristiyan Türk Gagavuzya’ya kitap gönderimi için Yapı Kredi Yayınları ile sponsorluk konusunda dahi anlaşmışken, Korona virüse yakalandık. Virüs sonrası Gagavuzya’dan sonraki yurt dışı hedeflerimiz Üsküp, Prizren ve Priştina olacak. Yurt içi hedefleri aylık olarak belirliyoruz.
PJK ekibi olarak, Türk futbol kamuoyundaki entelektüel sefilliğe üzülerek çölde vaha olmasa da bir bardak su yerine geçecek çalışmalar yapmaya karar verdik. Şimdiye kadar üç kez yapılan konferansların dördüncüsü Didem Dilmen ile “Futbol ve Kadın” olacaktı ki; tarihi, saati, mekânı hatta moderatörü ayarlanmış etkinliğimiz de Koronaya kurban gitti. Sağlık olsun!
Uluslararası Bağlantılar
İrlanda Ligi takımlarından Drogheda United ile yapılan resmi kardeş kulüp sözleşmesi ilk uluslararası işimizdir. Drogheda, büyük İrlanda kıtlığı döneminde (1845-1852) Osmanlı’nın üç gemi gıda yardımını ulaştırdığı liman kentidir. Bu kentin 1919 yılında kurulan takımının renkleri bordo-mavi ve logosu ay-yıldızdır. Bu takımla kardeş kulüp olmak için İrlanda’ya gittim ve PJK-Drogheda Utd. protokolünü imzaladık. Muhtemelen böyle bir şey yapan dünyadaki ilk halı saha takımıyız. Başkası varsa da, bize öyle bir bilgi gelmedi. Uzatmayacağım, bu hikâyemiz Fitbol Dergi 2019 Aralık sayısında işlendi.
Ardından, Gagavuz Türklerinin en büyük takımı Çadır Lunga için Moldova’ya gidip kulüp başkanı ile tanıştım. Son dönemde popülerleşen Tebriz Türklerinin takımı “Traktör” için İran’a gittimse de yerel gelişmelerden ötürü, üstelik de başlarında Mustafa Denizli varken, kulübü ziyaret edemeden döndüm. Umarım ikinci seferde başarırız. KKTC liginden de üç takımı ve hatta futbol federasyonunu ziyaret edip İstanbul’da bir program için anlaştık.
Uluslararası niteliğe sahip sıradaki projelerimizin ilki İstanbul’da yaşan Kübalı müzisyenler ile olacak. Sonrasında Güney Kore de planlama aşamasında. Henüz projelendirmediğimiz, fikir aşamasında onlarca ampul var kafamızda yanıp sönen.
Efendim hemen akabinde, Londra Türk Toplumu Futbol Federasyonu, Fordingbridge Turks ve Deportivo Galicia ile kuracağımız ilişkiler var. Hemen söyleyeyim, bu sayılanların ara bağlantılarını çoktaaan kurduk.
Sosyal Sorumluluk İşleri
Bu alandaki ilk girişimimiz, Balat’taki Minik Kalpler’le yapılan maçtı ki, bunun da hikayesi Rengahenk dergisinde ve Fitbol’de yer almakta.
Ardından Bir Çocuk Bir Umut Derneği (BÇBU) ile ortaklaşa kadın-erkek eşitliği maçımız gerçekleşti. Koç Holding, Yapı Kredi Yayınları ve Parıltım A.Ş.’nin sponsorluğundaki maçımıza Türkiye Futbol Federasyonu tarafından FIFA kokartlı hakem Neslihan Muratdağı atandı. Resmî kurumlarla ve Türkiye’nin en kurumsal firmalarıyla kurduğumuz ilişki, uzun menzilli yolumuzu ve geçmiş hikâyemizi kabul ettirdiğimizin önemli bir göstergesi. Maçın en güzel kazanımı ise BÇBU ile ilk kez kurduğumuz ilişkinin PJK Kadın Voleybol Takımı’na evrilmesi. Evet, yine yüksek ihtimalle dünyada ilk kez bir halı saha “kulübünün” voleybol takımı kuruldu.
Sıradaki projeler daha da güzel: Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde şizofrenlerden oluşan takımla maç için kesin olarak anlaştık. Ardından down sendromlu çocuklar ve otizm farkındalık maçları da gelebilir. Kadın voleybol ve futbol takımımızla ilgili de “var bi hayalimiz!”
Futbol Bağlantıları
Yurt içinde şimdiye kadar Edirnespor ve Kırklarelispor ile telefon görüşmelerimiz ve kulüp ziyaretlerimiz oldu. Dostluk maçına da davet edildik. Bu şehirlere yakın zamanda Malatya da eklendi ama mesafe bakımından biraz zor görünüyor. Ancak teklif ciddi, işin içinde devlet var. Pandemi sonrası dönemde, İstanbulspor ve Paris Saint Germain’in İstanbul Futbol Okulu ile ortak projelerimiz olacak.
Peki kimdir bu PJK, neyin nesidir? Sağcı mı, solcu mu, komünist mi, ülkücü mü, ne ayaksınız kardeşim? Onun da cevabını şöyle verelim:
Üç Tarz-ı Futboliyât
1-Kur’an Ayetleri Işığında PJK Felsefesi
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi…
Bedr’in Panterleri ancak bu kadar şanlı idi.
Hiç şüphe yoktur ki, PJK’mız 1400 yıllık İslam tarihinin, hatta dinler tarihinin çıkardığı en muhteşem halı saha takımıdır. Öyle olmasa, bilhassa da hücum hattı oyuncularımız maça akşam namazını kılmadan çıkarlar mıydı?
Yüce Allah, Furkan Suresi’nin 12. ayetinde “Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler.” buyuruyor. Ne garip, saha içi birinci kaptanımız Furkan’ı uzaktan gören kaleciler de hissediyorlar, kanı kaynayan takımımızın ateşini ve İstanbul’u fetheden güllelere benzeyen topun uğultusunu.
Efendim, yine Yasin Suresi’nin 10. ayeti der ki, “Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.” Evet, forvetimiz ve ikinci kaptanımız Yasin konusunda rakipleri uyarsak da uyarmasak da, onlar için sonuç değişmez. Yasin gelir ve golünü atar.
Defansın göbeğindeki İsmail’in rakip forvetleri nasıl kurbanlık koyuna çevirdiğini müsaadenizle başka bir sefere anlatayım, çünkü yerim dar.
İslam’ın sancaktarı olmasaydı bu takım, Bosna’da FK Sarajevo ve Mostar’la ve Sırbistan Müslümanlarının takımı Novi Pazar’la kardeş kulüp olmayı planlar ve hatta bağlantılarını kurup ziyaret için beklemeye geçer miydi?
PJK’yı anlatan en özet ayet Hucurat Suresi 13. ayettir: “…Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi soylara ve kabilelere ayırdık…” O zaman Yunus’un dediği gibi tanış olalım, maçı kolay kılalım. Bu sahalar, tribünler kimseye kalmaz.
2-Pembe Panter’in Kızıl Elması: Lider, Doktrin, Kulüp!
Benim de bu sahaya gelişim, memleket sevdasından…
Vatan millet içindir döktüğümüz kan ve ter; Sakarya’da bozkurduz, sahada Panter!
Şüphesiz ki, kulübümüz 5000 yıllık Türk tarihinde, milletin bağrından çıkmış en yüce halı saha takımıdır. Şimdilik İrlanda’dan İran’a, Gagavuzya’dan Mağusa’ya uzanıyor bu sevda; ancak pek yakında, bir kanadı La Coruna olacak, bir kanadı Astana. PJK’mız, sırf logosunda şanlı ay-yıldız var diye Drogheda’ya, dine-mezhebe bakmadan Traktör yani Kızıl Kurtlar için Şii Türklerin yurdu Tebriz’e, Hristiyan Gagavuzlar için Moldova’ya kadar gitmiştir. Kıbrıs’ta üç kulüp ve KKTC Futbol Federasyonu’nu ziyaret etmiştir.
Formaların nakışına, rakip sahaya akışına ölürüm PJK. Estergon Kalesi’ne ve Girne Kalesi’ne bayrak asarken polisle başım belaya girecekti de son anda kurtulmuştum. Olsun be, kralına çatarım, belaya da batarım, hapis de yatarım senin için!
İngiltere’de Hampshire bölgesindeki Fordingbridge Turks takımını az önce anmıştım. Daha önce duymadıysanız da sorun değil, hemen aktarayım:1868 yılında kurulan kulüp, dünyanın halen aktif en eski 13. takımıdır. Bu küçük kasaba takımı, Gazi Osman Paşa’nın Plevne savunmasından sonra adlarına “Turks” kelimesini eklerler. Takım 1918’de 50. yılını kutlarken İngiltere ve Osmanlı savaş halindedir. Bu sebeple kapanma ya da isim değiştirme için baskı görürler ama taviz vermezler (Şanı büyük Fordingbridge, ben bu Turks’ten geçmem diyor). Yukarıda bahsettiğim Londra seyahati gerçekleştiğinde Fordingbridge’i de ziyaret edeceğiz. Rengi sarı-lacivert, logosu ay-yıldız, ismi de Turks olan bu takımın çok cafcaflı Türk spor kamuoyu tarafından keşfedilmemiş olması çok ilginç. Dileriz kardeş kulüp oldukları ilk Türk ekibi PJK olur.
Vur şanlı şutlarını tribünler inlesin, sen yenilirken de yenerken de güzelsin!
İttihat ve Penaltı Cemiyeti isimli taraftar grubu girişimimiz kuruluş aşamasında kalmış olsa da yeniden canlandırılabilir diyoruz. Canlandırırsak daha kolay yürürüz Tanrı Dağı kupasına. Söylemeye gerek yok, PJK kupayı seviyor ve bunu çocuklar bile biliyor.
Terimizle ıslanmış şu şanlı formaya yemin olsun ki başaracağız! Şu yırtık krampona, şu yıpranmış topa, pembe-beyaz bayrağa ve revolvere yemin olsun ki: Başaracağız! Başaracağız! Başaracağız!
3-Devrimci-İlerici Çizgide PJK Pratiği ve Futbolist Enternasyonal
Başına bir hal gelirse canım, Panter’e gel Panter’e…
Seni saklar vermez ele canım, seni saklar vermez ele
Bu canım aşka düşeli canım, aşk odu ile pişeli
Pembe dağlar menekşeli canım, Panter’e gel Panter’e
Şüphesiz ki PJK’mız uzak Asya’dan gelip Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleketin çıkardığı en devrimci takımdır. Devrimci kimliğini daha en baştan, evrensel sloganıyla belli eder: aşk emek eşitlik! Yaptığı her işte felsefesine sadık kalır. Balat’ın garibanıyla maçını yapar; Trabzon’un, Sivas’ın, Kırşehir’in dağ köylerine kitaplar gönderir. Komşu ülke halklarıyla işbirliği planlar. Takıma katılmak isteyen kimseyi dışlamaz. Sağcı mı, solcu mu, başı açık mı tesettürlü mü bakmaz.
Gururla söylüyoruz ki, anıt mezarı ya da heykeli önünde PJK atkısı ile fotoğraf çektiğimiz ilk dünya lideri, Amerikan emperyalizmine ilk unutulmaz tokadı atan Ernesto Che Guevara’dır. (Bu aynı zamanda PJK sporcu alım mülakatında çıkmış sınav sorusudur. Kulübümüze ilgi duyanlar not alsınlar.) Emperyalizme ilk tokadı atana gideriz de son tokadı atanı unutur muyuz? Tabii ki hayır! Vietnam’a gidip önder Ho Chi Minh’i de ziyaret etti PJK.
“Bir devrimci başkasına atılan tokadı kendi yüzünde hissedendir” der Che komutan. PJK, mazlumla beraberdir. “Bir çiçeği öldürebilirsiniz ama baharı öldüremezsiniz” der. PJK’dan puan alabilir, onu yenebilirsiniz hatta. Ancak bu, müjdelenen pembe baharları durdurmaz. Aşka da değinmiş beresi yıldızlı Reis. “Sevgili dediğin”, der, “güzelliğiyle seni kendine âşık eden değil, sana kendin olabilme şansını verendir.” PJK’da herkes kendi gibidir, bu yüzden PJK en güzel sevgilidir ve de şunu söyler: “Mücadelemize ruh üfleyen, cana can veren Bir şeyi yapmak için, onu çok sevmelisiniz. Bir şeyi sevmek için, ona delicesine inanmalısınız. Savaşan, kaybedebilir. Savaşmayan, çoktan kaybetmiştir.”
Panter bu, her zalimi mahirce ezmiş,
Kim bilir kaç saha dolanmış, kaç deniz gezmiş…
Sonsöz Yerine
Ne tuhaftır ki, şakayla karışık ideolojik başlıklar altında verdiğimiz bilgilerin hepsi doğru. Yukarıdakilere ilave olarak, başka birçok şeyi olduğu gibi, PJK’yı da liberal, ulusalcı, sol Kemalist çizgilerde yorumlamak da mümkün. Mensupları elbette ayrı ayrı kendi görüşlerine sahiptir. Ancak PJK tek başına bunların hiçbirisi değildir, çünkü aynı anda hepsidir! Zaten bütün büyük takımlar öyle değil mi? Tüm büyük takımların aynı anda ülkücü, liberal, komünist taraftarları yok mu?
Evet, futbol bir dildir. Nasıl ki, İngilizce öğrendiğinizde size İngilizce bilen ve her dinden, her milletten, her sınıftan insanla iletişim kapısı açarsa; futbol da öyle bir dildir ve grameriniz kötü olsa da gidiş yolundan hep iyi puan verir.
Bizler futbolun ideolojik, dinî, sınıfsal farklarına takılmadan; zengin-fakir, sağcı-solcu, yerli-yabancı herkesle bir iletişim dili olarak kullanılabileceğini göstermek istiyoruz ve şu ana kadar doğru yolda olduğumuzu görüyoruz. (Bunun da ayrıca bir duruş olduğunun farkındayız, çaktırmayın çok, belki on sene sonra onu da konuşuruz.)
Takımımızda şirket sahibi de müdür de akademisyen de harçlığını çıkarmak için hem çalışıp hem okuyan öğrenci de forma giyer. Futbol ekosistemindeki hiç kimse rakibimiz değil, aksine herkes çözüm ortağımızdır. Son sözü öğrenci arkadaşımız Eray’a bırakıyorum: “Yunus Emre bana PJK’dan bahsettiğinde ‘Böyle takım mı olur, erkek adam pembe mi giyer?’ dedim. Gelince anladım ki, PJK delikanlı adamın değil, herkesin takımıdır.”