[voiserPlayer]
28 Şubat 2022 günü dünyada Ukrayna-Rusya savaşı tüm sıcaklığıyla gündemi meşgul ederken Türkiye’de son derece önemli bir gelişme yaşandı. Yıllardır alışık olmadığımız bir şekilde altı muhalefet partisi bir araya gelerek “Yarının Türkiyesi” sloganı ile hükümet sistemine ilişkin önerilerini konsolide bir metin olarak kamuoyu ile paylaştılar ve altı partinin genel başkanları metni imzalayarak bir mutabakat sağladılar. CHP, DEVA Partisi, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’nin temsilcileri Ekim 2021 tarihinde bir araya gelerek yeni sistem üzerinde çalışmaya başlamışlardı. Geçen süre içerisinde bu çalışma bir metin haline dönüştürüldü ve genel başkanların onayından geçti. 22 Şubat’ta açıklanan metin altı bölümden oluşuyor. Toplantıda her bir bölümü altı partinin genel başkan yardımcıları okudular. Bu yazıda sizler için altı bölümde yer alan önemli konuları ayrı başlıklar altında kısaca özetleyeceğim.
Türk Tipi Başkanlık Sistemine Geçiş Süreci ve Sistemin Getirdikleri
Mutabakat metninde yeni sistemin önerilerine geçmeden önce mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı eleştirileri de içeren bir giriş bölümü yer alıyor. Bu bölümde özellikle 2017 referandum sürecinin eleştirildiğini görüyoruz. Mutabakat metnindeki bu eleştiriler çok haklı. Zira bu kadar köklü bir hükümet sistemi değişikliğinin yapılacağı referandum sürecinde toplumda geniş çapta bir müzakere ortamı yaratılmadı. Akademisyenler, muhalif görüşteki siyasetçiler ve sivil toplum, sürece hakkıyla dahil edilmedi. OHAL şartları altında, devletin tüm maddi imkanları kullanılarak “Evet” propagandası yapılırken, karşıt görüşler kamuda hak ettiği yeri bulamadı. Ayrıca referandumda, komisyonda çok kısa sürede kabul edilen bir metin oylanmıştı. Anayasaların toplumdaki yeri ve hukuk düzenindeki önemi göz önüne alındığında bu denli köklü bir değişikliğin anlaşılması, incelenmesi ve tartışılması için yeterli süre ayrılmadığı da açıktı. Bu nedenle mutabakatın başlangıcında sürece ilişkin bu eleştirilere yer verilmesi oldukça kıymetli. Zira, eğer yeni bir sistem değişikliği olacaksa, bu partilerin iktidara geldiği bir senaryoda onların da mevcut önerilerini toplumda sağlıklı şekilde tanıtmaları ve tartışmaya açmaları gerekir.
Giriş kısmının devamında ise cumhurbaşkanlığı sisteminin egemenliği şahsileştirdiği belirtiliyor. Bunun demokratik hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı ve yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek bir elde toplanması anlamına geldiğinin de altı çiziliyor. Ayrıca mevcut sistemdeki bütçe hakkı konusundaki sorun vurgulanıyor. Anayasa hukuku açısından bu çok önemli bir nokta. Çünkü sıklıkla atladığımızın aksine anayasacılık hareketlerinin temelinde, vergilendirme ve bütçe hakkı yer almaktadır. Temsilsiz vergi olmaz kuralı çok temel bir anayasacılık hareketi kuralıdır ve bu nedenle de yasama ile sıkı sıkıya bağlı bir haktır.
Daha Güçlü ve Daha Geniş Temsiliyeti Olan Bir TBMM
Metinde seçim barajının %3’e düşürülmesi ile daha fazla görüşün meclise girmesinin hedeflendiğini görüyoruz ki bu demokratik kültürün yerleşmesi ve çok sesliliğin artması anlamına gelecektir. Diğer bir olumlu düzenleme ise yurtdışında yaşayan Türkler için ayrı bir seçim bölgesi oluşturulması. Bu vatandaşlarımızın ayrı bir seçim bölgesi ile temsiliyeti yerinde olabilir zira hali hazırda yurtdışında verilen oyların dağılımı demokratik ilkelere uygun değil ve aslında verdikleri oy karşılığında kendi taleplerini temsil edecek şekilde vekil seçmiş de olmuyorlar. Çünkü oyları ülke genelinde dağıtılıyor.
Meclis İç Tüzüğü’nde ve Siyasal Partiler Kanunu’nda da değişiklik yapılacağı belirtiliyor. Daha demokratik siyasal bir ortam için bu değişiklikler gerçekten gerekli. Zira yasama organının işleyişine ilişkin en önemli yasal belgelerden biri de İç Tüzük’tür. Siyasal partilerin iç yapılarının da demokratikleşmesi meclisin daha sağlıklı ve demokratik bir şekilde işlemesi için kritik öneme sahip.
Siyasetin finansmanı konusunda ayrıntılı bir düzenleme getirileceği belirtilmiş. Belirli tutarın üstündeki her türlü bağış ile seçim dönemi harcamalarının da şeffaf hale getirilmesi siyasi etik açısından çok önemli bir gelişme olacaktır. Ayrıca hazine yardımı için sınırın %1 oy almış olma şartına bağlanması daha geniş temsiliyet hedefi ile bağdaşan bir uygulama olacaktır. Diğer bir önemli öneri ise Kesin Hesap Komisyonu Başkanı’nın muhalefet partisinden seçilmesi önerisidir. Bu daha önce ülkemizde görülmemiş bir uygulamadır ve denge-denetleme mekanizmaları açısından faydalı olacaktır. Kesin Hesap Komisyonu bütçe hakkı gibi önemli bir unsurun denetiminde denge fren mekanizması olarak başarılı şekilde işleyecektir.
Yasama dokunulmazlığına karşı istisnaların açıkça düzenlenmesi fikri de yasama sorumsuzluğunun korunması ve muhalefet vekillerinin siyasi baskılar altında kalmasını önlemek adına çok önemli bir gelişme. İstisnaların sınırlı ve belirli olması alınacak dokunulmazlık kaldırma kararlarında keyfiyeti de engelleyecektir. Ülkemizde erken yaşlardan itibaren hepimizin aşina olduğu ve demokrasi ile bağdaşmayan torba kanun uygulamasının kaldırılacağını belirten mutabakat, bu yönden de olumlu değerlendirilebilir. Zira torba kanun, hem hukuk uygulayıcıları için hem de demokratik süreç bakımından sıkıntılı bir uygulamadır. Torba kanun uygulamasında neyin nerede düzenlendiğini bulmakta ve değişiklikleri takip etmekte ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca sözlü soru mekanizmasında süre sınırının getirilmesi çok önemli bir gelişme. Toplumun bilgi alma hakkı ve seçilenlerin hesap verme sorumluluğu açısından bu mekanizmanın yerleştirilmesi, demokratik süreçlerin sağlıklı şekilde işleyebilmesi açısından kritik önem taşıyor.
Yeniden Yapılandırılmış Daha Sorumlu Bir Yürütme Organı
Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı 5 yıllık görev süresi ile iki kere seçilebiliyor. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatında ise Cumhurbaşkanı’nın yalnızca bir kere seçilebileceği, görev süresinin yedi sene ile sınırlandırılacağı ve görev süresi bittikten sonra aktif siyasete dönemeyeceği düzenleniyor. Bu düzenleme gücün tek bir kişide toplanmaması adına güzel bir uygulama olacaktır.
Önerilen sistemde bakanların başbakan tarafından atanacağı ve Meclis’e karşı sorumlu olacağı düzenlenmiş. Bu uygulama sayesinde yürütme yetkisi hem güçlenecek hem de daha sınırlı ve sorumlu hale gelecektir. Ayrıca en çok oy alan parti tarafından hükümet kurulamazsa oy oranına göre bu hakkın diğer partilere geçeceği öngörülüyor ki bu da hükümet kurma krizlerinin yaşandığı ülkemizde, bu soruna bir kural getirmek suretiyle hükümet kurulmasını kolaylaştıracaktır. Ayrıca yine Türkiye tarihindeki hükümet sorunlarına önlem olarak yeni hükümet kurulması garanti altına alınmadan mevcut hükümetin düşürülmesi de engellenecektir. Bu da siyasi tarihimizdeki krizlerin tekrar yaşanmaması için getirilmiş bir önlem.
Yeni sistemde OHAL Kanun Hükmünde Kararnamelerinin de hukuk sisteminden çıkarılması öngörülmüş. Mevcut hukuk sistemimizde OHAL KHK’larının yalnızca OHAL süresi ve OHAL konusu ile sınırlı olması gerekiyor ancak fiiliyatta bu düzenin dışına sıklıkla çıkılıyor ve bu durum ciddi insan hakları ihlallerine yol açıyor.
Demokratik Hukuk Devletinde Yargının Bağımsızlığı
Yeni sistemde yargı bağımsızlığını sağlamanın öneminin altı çizilmiş. Hakim ve savcıların özlük haklarının korunması ve coğrafi teminatının da doğru ve tam şekilde sağlanarak üzerlerindeki olası siyasi baskıların azaltılması hedeflenmiş. Ayrıca idari bağımsızlıklarının sağlanması için de adımlar atıldığı görülüyor.
Yargı konusunda diğer bir çok önemli bir konu ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına kasten aykırı davranan yargıçların sebep olduğu maddi tazminatların rücu ettirilmesi. Ülkemizde AİHM tazminatları, hukukun üstünlüğü ilkesi bakımından çok önemli bir konu. Sıklıkla ihlal kararı aldığımız hususlarda hakimlerin AİHM kararlarına ve uluslararası yükümlülüklere uyum konusunda daha kararlı ve tutarlı olmasını sağlayacak bu düzenleme, AİHM kararlarına ve uluslararası hukuk normlarına uygun bir yargı sisteminin yerleştirilmesinin yolunu açacaktır.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin belirlenmesinde Meclis’in yetkilerinin artırılıyor olması da yürütmenin yargı üzerindeki etkisini azaltarak daha bağımsız bir yargı yaratılmasında etkili olacaktır.
Temel Hak ve Özgürlükler Rejiminde Daha Kapsamlı Koruma
Altı partinin mutabakat metninde hak ve özgürlükler bakımından pek çok kırılgan grubun dikkate alındığını görüyoruz. Kadın hakları açısından özel ve koruyucu düzenlemelerin dile getirilmesi çok önemli. Diğer bir önemli ve dikkat çeken konu da çevrenin korunması, iklim değişikliği hassasiyetleri ve hayvanların korunmalarının temel hak ve hürriyetler kapsamında güvence altına alınacak olması. Anayasaların gelecek nesillerin haklarını da koruması gerekiyor ve bu tür düzenlemeler tüm dünyada ülkelerin anayasalarına giriyor. Mutabakat metninde bu tür düzenlemelerin de yer alması sevindirici bir gelişme. Çevre ihtisas mahkemeleri teklifi ayrıca olumlu. Nitekim geçtiğimiz hafta iklim şurası sonuç bildirgesinde de hukukçular bunun önemini vurguladılar.
İfade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü ve basın özgürlüğü gibi ülkemizde kronikleşen insan hakları ihalelerine karşı geliştirmeler yapılacağı ve bu ilkelerin uygulanmasının uluslararası normlar ile uyumlu hale getirileceği belirtilmiş. Ancak bu hakların kullanımında kurumların geliştirilmesi de çok önemli bu nedenle hedefler güzel olsa da halen nasıl uygulanacakları konusunda soru işaretleri bulunuyor.
Bu bölümde haklara ilişkin önemli çalışmalar olduğunu söylemek mümkün fakat toplantı sonrası yapılan eleştiriler arasında göze çarpan bir eleştiri de LGBTQ+ haklarının hiç bahse konu edilmemesiydi. Türkiye’de açıkça nefret suçlarının odağında olan ve kırılgan bir grup olarak sıklıkla hak ihlallerine maruz kalan LGBTQ+ bireyler için bir koruma mekanizmasının ve haklarının savunulmasında ilerici adımların yer alması, böyle bir mutabakatta sevinçle karşılanırdı.
Mutabakat Yeni Bir Sistem Mi Vaat Ediyor?
Mutabakat metnine yalnızca parlamenter sistem demek yerine Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem denmesinin de elbette bir anlamı var. Toplumda mevcut iktidarın yaratmış olduğu bir algı var. Bu algıya göre bugüne dek yaşanan insan hakları ihlallerinin ve toplumsal problemlerin temelinde parlamenter sistemin yarattığı sorunlar yer alıyordu. Aslında bu iddia doğru değil. Muhalefet bu algıyı kırmak için yeni sistemin yalnızca parlamenter sistem değil güçlendirilmiş bir parlamenter sistem olduğunu vurguluyor. Bu sayede iktidarın, muhalefetin geçmişe dönmek istediği argümanına dayanan karşı propagandasına da karşı koyulmuş oluyor. Yapılan konuşmalarda genel başkan yardımcılarının da altını çizdiği üzere bu sistem, eskiye dönüş değil, yepyeni ve Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirecek bir mutabakata işaret ediyor. Mevcut siyasi ve sosyal iklim dikkate alındığında bu oldukça makul bir yaklaşım.
Mutabakat metninin gerçekten kapsamlı olduğunu söylemek mümkün ancak bazı noktalarda vaat edilen şeylerin nasıl yerine getirileceğine dair soru işaretleri var ve bu aşamada bu normal bir durum. Unutulmaması gereken diğer bir husus da bu denli kapsamlı bir değişikliğin hem anayasal hem kanuni hem de diğer hukuki düzeylerde yapılacak düzenlemelerle birlikte kurumsal pek çok değişikliği de gerekli kılacağıdır. O nedenle her konuda nasıl sorusunun cevabını tek bir metinde bulmayı beklemek haksızlık olacaktır. Ancak Türkiye’deki pek çok sorunun tespit edilmesi ve bu sorunların yalnızca eleştirilmekle kalmayıp altı partinin yeni bir sistem üzerinde geniş bir mutabakata varması, Türkiye demokrasisi açısından çok kıymetli. Dolayısıyla, altı siyasi parti, bu mutabakatın ardından yapılacak değişikliklerin nasıl gerçekleştirileceğine dair somut bir yol haritasını da beraberce belirleyebilirse, akıllardaki birçok soruya da cevap vermiş olacak.