[voiserPlayer]
Popülizm, tarihin her döneminde çeşitli boyutlarda işlenmiş ve günümüzde de çeşitli argümanları kullanarak siyasiler tarafından işlenmekte ve yükseltilmekte olan bir siyaset ve söylem üretme biçimidir. Demokratik kurum ve aktör çeşitliliğinin azalması ve demokratik standartların düşmesi ile popülizmin arttığını söyleyebiliyoruz. Dolayısıyla demokrasi ile popülizmin ters orantılı bir ilişkisi olduğunu ifade etmek mümkündür. Popülizm, siyaset retoriği üreten tüm aktörlerin başvurabilecekleri bir söylemdir ve bu durum sadece Türkiye’de değil tüm dünyada verinin manipülasyonu yoluyla gerçekleştirilebilir.
Popülizm her türlü siyasi ekosistemde ortaya çıkma potansiyeli taşımaktadır, ancak bazı durumlarda bu çok daha kolay ve sürekli yeniden üretilebilir bir hal alacaktır. Bu koşulları özetlersek:
- Toplumun öfke içerisinde olduğu dönemlerde;
- Eşitsizliğin önemli boyutlara ulaştığı durumlarda;
- Büyük boyutlu hayal kırıklıklarının olduğu zamanlarda;
- Ekonomik krizlerin ve buhranların olduğu dönemlerde;
- Siyasi kutuplaşmanın arttığı anlarda siyasi aktörlerin toplumun hassasiyet ve zafiyetlerini istismar edilmesi ile ortaya çıkmaktadır.
Bunların yanı sıra:
- Şeffaflık sorunsalının ciddi boyutlara eriştiği,
- Medya organlarının gerçeği ortaya çıkarma ve denetim rollerinin işlevsizleştiği,
- Siyasi ve hukuki baskıların iktidar tarafından sürdürüldüğü dönemlerde popülist siyaset ve söylemlerin üretimi iktidar lehine kullanışlı hale gelmektedir.
Yukarıda sözü edilen hususların bir ya da birden fazlası oluştuğunda siyasal aktörler popülizmi kullanır ve sürekli yeniden üretilmeye müsait bir ekosistem yaratırlar. En nihayetinde bu tekerrür eden siyasa yapma metodu ve söylemler, politik bir tarz halini alarak normalleşen ve daha kötüsü diğer tüm siyasal aktörlerin de bir şekliyle kullanmaya başladığı enstrüman haline gelmektedir.
Popülizmin hem muhalefet eden hem de hükümet eden siyasi aktörler tarafından araçsallaştırılabildiğini söylemek mümkün iken; muhalefet tarafında popülist söylemler kısıtlı bir biçimde –söylem- seviyesinde kalırken, iktidar tarafından kullanılan popülist yöntem ve araçlar icra edilebilir boyutta ve zararlı bir hal almaktadır.
Popülist söylemlerin tüm politik taraflar için kısa süreli menfaatleri sağlayabildiğini söyleyebiliriz. Ancak, uzun vadede sürdürülebilir bir siyasi bir enstrüman olduğunu söylemek mümkün değildir. Örneğin iktidarın ve ortaklık kurduğu MHP’nin terör ve dış mihraklar sorunsalı üzerinden yürüttüğü kampanyanın 24 Haziran 2018 seçimlerinde Cumhur İttifakına fayda sağladığı görülürken, 31 Mart ve 23 Haziran 2019 yerel seçimlerinde Millet İttifakının başarılı olmasının önüne geçilmesine yetemediği ortaya çıkmıştır. Ayrıca 31 Mart 2019 kampanyasındaki Cumhur İttifakı aktörlerinin “beka”, “Pontus” vb. gibi söylemlerinin, 23 Haziran İstanbul seçimlerine dek sürdürülemeyecek kadar kısa ömürlü olduğu görülmüştür.
Popülizmin kullanım alanlarını kategorize ettiğimizde; dış politika, ekonomi ve iç politika gibi ayrıştırabiliriz. Popülist söylem ve siyasi kararlar ile hükümetlerin niteliksiz yönetimi görünülmez kılınmaya çalışıldığı söylenebilir.
Dış politikada popülist ve hamaset içerikli söylem üretimi hemen hemen her ülkede çeşitli boyutlarda görülmektedir. Türkiye’de de bu durum farklı değildir: diplomatik yetkinliklerin ve hafızanın yerini iç siyaset ile harmanlanmış bir dış politik çizgi almış ve popülist retorik ile kampanyalaştırılmıştır. Ekonomi yönetimine bakıldığında ise içinde bulunulan kriz ortamı ve buna sebebiyet verdiği söylenen bilimsel gerekçelerin üzerleri popülist söylemler ile kapatılmaktadır. Hatta son günlerde, ekonomik sorunlar ile ilgili hükümeti eleştirmeyi terörizm ile eş değer tutacak kadar ileri gidilmiştir. İç politikada ise başvurulan popülist söylemleri yukarıda örneklemeye çalışmıştık.
Peki, popülizm ile nasıl başa çıkılabilir?
- Nedensellik ile korelasyon arasındaki farkı iyi tahlil etmeliyiz, çünkü birbiri ile bağıntılı iki olay, popülist bir siyasetçi tarafından –sanki- biri diğerinin sebebiymiş gibi tanımlanabilir ve bu ‘gerçekçi’ görülen çıkarım manipülasyona zemin hazırlayabilir. Korelasyon iki değişken arasında doğrusal ilişki olarak tanımlanabilir. Örneğin, ‘’Bir yangına müdahale eden itfaiye mensuplarının sayısı ile yangında ortaya çıkan maddi hasar birbirleri ile yakın korelasyon gösterirler. Bu demek değildir ki itfaiye mensubu sayısı artışı daha çok maddi hasar çıkmasına neden olur. Asıl açıklama yangının büyüklüğü ve şiddetine dayanır, büyük yangınlar daha çok itfaiyeci gerektirir ve daha çok hasar doğurur’’. Ancak ahlaki normları hiçe sayan popülist bir siyasetçi, eğer amaçlarına erişmekte fayda sağlayacaksa şu söylemi üretebilir: ‘’Mevcut itfaiye mensupları yangınların artmasına göz yumuyorlar ve bu sayede yangın mahallinde yağma yapabiliyorlar ya da bu yolla daha fazla bütçe talep ederek daha fazla kişiyi işe alabiliyorlar.’’ Kısaca, bazı değişkenlerin bağıntılı ilişki göstermesi birbirlerine nedensellik oluşturduğunu göstermez. Her söylemi bu çerçevede ele almak, popülizmden arınmaya yardımcı olacaktır.
- Bir ya da iki seçeneğe sıkıştırılmış, tek tek çıkış yolu buymuşçasına sunulan çözüm önerilerine hapsolmayı reddedip, üçüncü ve daha fazla seçeneği inşa etme ya da arama iradesi göstermek gerekmektedir.
- Merkez medya organlarının ya da merkez siyasetin topluma sunduğu her türlü veriye, aktöre ve hedefe alternatif bilgi kaynaklarının, aktörlerin ve ideallerin izini sürmeliyiz. Bu aktörlerin ve veri/bilgi kaynaklarının bağımsız kalmalarını sağlayacakları kaynak ihtiyacını fonlama iradesi imkanlar dahilinde gösterilmelidir.
- Bazı iddialar ve haberler, kaynağı şeffaf bir biçimde belirtilmeden çeşitli kanallarda ve internet ortamında dolaşıma sokulabilir. Siyasetçiler –hangi görüş ya da partiden olurlarsa olsunlar- her zaman doğruları söylemezler. Sizinle aynı tarafta olup olmadığına bakmaksızın, siyasi aktörlerin ortaya koydukları her türlü iddia ve veriyi çeşitli kanallardan teyit etmek gerekir. Bu noktada bilgi kaynağının ve gerekçelerinin açıklıkla belirtildiği kaynakları kullanmalı ve bu amaçla kurulmuş olan Teyit.org ya da Doğruluk Payı gibi doğrulama platformlarından faydalanılmalıdır.
- Üretilen her söylem, ‘’bir kesimi ya da aktörü düşmanlaştırıyor mu ya da itibarsızlaştırıyor mu?’’ sorusu çerçevesinde sorgulanmalıdır. Düşmanlaştırma, itibarsızlaştırma gibi siyasi yöntemler hedef yapılan kesimlerin ürettiği her türlü gerçekliğin değersizleştirilmesi tehlikesini barındırır ki bu, fayda potansiyelini ortadan kaldırır.
Sonuç olarak göz önüne alınması gereken esas çıkarım şudur ki, bir söylem ya da siyaset üretme biçimi olarak Popülizm, içeriğinde asla bir problemi çözme amacı ya da kapasitesini taşımamakta, aksine problemlerin sürekliliği bağlamından Popülist aktörlerin sürekli beslenmelerini sağlamaktadır. Popülizm, irrasyonaliteyi statükonun ta kendisi haline getirmektedir. Popülizm arttıkça halk, siyasetçinin yaratacağı çözümler yerine siyasetçinin yarattığı yapay sembollere ve sloganlara sıkışıp kalacaktır; bu da vasatlığın kurumsal olarak iktidarını doğurur. Gündelik sığ tartışmaların çok ötesinde çözümlere odaklanmak ve çözüm üretilmesi kapasitesinin olağanüstü seviyelere ulaşmasını sağlamak için popülizmi hangi siyasal ideoloji ya da aktörün ürettiğine bakmaksızın yanlışlamalı ve terkedilmesini zorlamalıyız.
Fotoğraf: chuttersnap