
Bir Seçim Kampanyası Olarak Dizi Çekmek
Volodymyr Oleksandrovych Zelensky,1978 yılında Ukrayna’nın Kryvyi Rih şehrinde doğdu. Rusça ana dile sahip Yahudi bir anne babanın evladı Zelensky, yazılım üzerine çalışan bir akademisyen olan babasının işi nedeniyle Moğolistan’da dört yıl geçirdiği gençliğinin ardından Kiev Ulusal Ekonomi Üniversitesi’nden hukuk diplomasını aldı. Ama hiç hukuk ile ilgili bir iş yapmadı. Oyunculuğa ilgisi vardı ve isteği aktör olmaktı. Henüz üniversiteye başlamadan Kvartal 95 adlı komedi grubu ile turneler düzenledi. Sonradan kurduğu Studio Kvartal-95 ile televizyonlar için prodüksiyonlar yaparken kendisi de oyunculuğa devam etti.
Kariyerine pek çok filmde oyunculuk yaparak devam eden Zelensky, her zaman politik konulara ilgi duymuştu ve işlerine de bunu yansıtmaktan çekinmemişti. Zira 2005 yılında Ukrayna’da yaşanan Turuncu Devrim, kendi jenerasyonunu politize etmiş ve eski Sovyet kültürü etkisindeki toplum dönüşmeye başlamıştı. Açık toplum fikirleri ile yoğrulan zihnindeki projeyi ise 2015 yılında hayata geçirdi. Kendi prodüksiyonunu yaparak başrolünde oynadığı Halkın Hizmetkarı isimli dizide Cumhurbaşkanı seçilen bir öğretmeni canlandırdı. Üç sezonun ardından dizinin adını taşıyan bir parti kurarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girdi ve 2019 yılında aynı dizide anlatıldığı gibi mevcut Cumhurbaşkanı Poroshenko’yu mağlup ederek Cumhurbaşkanı seçildi.
Çalkantılar Ülkesi Ukrayna
2005’te yaşanan Turuncu Devrim ile Rusya ekseninden çıkan ülke yolsuzluklarla çalkalanan yılların ardından Yuliya Timoşenko gibi devrimcilerin yolsuzluk suçlamasıyla hapse girmesine sahne oldu. Tüm bu karmaşaya rağmen Avrupa Birliği ile yakınlaşmasını sürdüren Ukrayna, Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in bu yakınlaşmanın bir ileri aşaması olan Ortaklık Anlaşması’nı imzalamaya Rusya’nın baskısıyla yanaşmaması sonucu Maydan ayaklanmasını yaşadı. Ayaklanma sonucu Batı yanlısı Poroshenko başa geçti. Ancak Ukrayna için felaketler art arda geliyordu. Maydan ayaklanmasından rahatsız olan Rusya, Ukrayna’nın doğusunda Rus kökenlilerin de desteğiyle bir ayaklanma başlattı. Donbas bölgesinde kurulan otonom rejimi destekleyen Rusya, Kırım’ı ise ilhak etti.
İç karışıklıklar, dış müdahaleler, zorlu ekonomik koşullar Ukrayna’nın kendisini toparlamasına bir türlü fırsat vermedi. Ülkenin adı yolsuzluklarla anılır oldu. Zira Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yıllık Yolsuzluk Algı Endeksi raporunda ülke, 180 ülkeden 120. sırada bulunuyor. İşte tüm bu karmaşa içerisinde siyasi geçmişi olmayan bir Cumhurbaşkanı adayı, halkın ilgisini çekti ve kurtarıcı olarak karşılandı.
Şapkadan Çıkan Tavşan: Zelensky
Zelensky, siyasi gelişmeleri yakından takip ediyordu. 2013’teki Maydan protestolarına gönülden destek vermiş, Donbas’taki çatışmalar için orduya para ve malzeme yardımı yaparak şirket çalışanlarıyla cepheyi ziyarete gitmişti. Halkın Hizmetkarı dizisini de elbette içinde yaşattığı politik motivasyon ile hayata geçirmişti. Dizinin gördüğü ilginin ardından Halkın Hizmetkarı Partisi’ni kurarak aktif siyasete girdi. Genelde çekirdek siyasi kavramları kullanmayan Zelensky, ideolojik olarak ise kendisini liberal ve liberteryen olarak tanımlamaktan ise çekinmiyor.
Halkın Hizmetkarı dizisini bir propaganda aracı olarak kullanan birisinin, Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra da klasik siyasi metodlar kullanmasını beklememek gerekir. Cumhurbaşkanlığı seçimi süresince Facebook ve Youtube’u çok aktif şekilde kullanan Zelensky, buna karşın hata yapmaktan korktuğu için gazetecilerle bire bir röportaj yapmaktan çekindi. Buna isyan eden Ukrayna gazeteleri, seçimleri kazanmak üzere olan bir Cumhurbaşkanı ile görüşememekten şikayet ederek bir açık mektup yayınlayarak Zelensky’ye röportaj çağrısı yaptı. Ukrayna’ya özgü bir başka siyasi tuhaflık ise Zelensky ile Poroshenko’nun seçim kampanyası sırasında bir stadyumda bir araya gelerek tribünleri dolduran onbinlerce kişi karşısında yüz yüze tartışması ile yaşandı.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yemin töreninde yaptığı konuşmadaki sözler, ne kadar farklı bir siyasetçi olduğunun da ipuçlarını veriyordu: “Resmi kurumlara benim resmimi asmayın. Bunun yerine çocuklarınızın resmini asın, böylece bir karar vermeden önce onların gözüne bakmış olursunuz.”
Tabi tüm yeni siyasi hareketlere yönelik yöneltilen soru Zelensky’e de yöneltildi: “Bu suyun kaynağı nereden geliyor?” Bu noktada Zelensky’nin bir numaralı destekçisi Forbes’a göre 1.1 milyar dolarlık servetiyle dünyanın 1941’inci zengini Igor Kolomoisky’den bahsetmeden olmaz. 2016 yılında sahibi olduğu PrivatBank, usulsüzlük nedeniyle devletleştirilince Kolomoisky, Poroshenko’ya karşı savaş açtı. Büyük destek verdiği Zelensky’nin seçimden galip ayrılmasıyla bu savaşı kazanmışa benzeyen oligark, Ukrayna mahkemelerinin aldığı PrivatBank’a el konulma kararının bozulması ile rahatlamışa benzer. Gerek Ukrayna gerekse dünya kamuoyu, bu ikilinin ilişkisinin etik boyutunu her zaman büyüteç altında tutacaktır.
Halkın Hizmetkarı Dizisinde Ne Anlatılıyordu?
Kendi halinde bir tarih öğretmeni olan Vasyl Petrovych Holoborodko, bir gün derste öğrencilere ülkedeki yolsuzluklarla ilgili ağır bir konuşma yapar ve bu konuşma bir öğrencisi tarafından gizlice videoya kaydedilir. İnternete sızan video ülkede viral haline gelir ve yolsuzluktan bıkmış halk tarafından coşkuyla izlenir. Bu coşku kısa süre içinde “Aday olsun oyumu veririm” düşüncesine evrilir ve kendisinden izin bile alınmadan kendisi adına yapılan başvuru ile Cumhurbaşkanı adayı olan Holoborodko, seçimi sürpriz şekilde kazanarak ülkenin başına geçer.
Naif ama dürüst bir karakter olarak kendisine yabancı bu dünyaya alışmaya çalışan Holoborodko’nun her konudaki yardımcısı Başbakan Ivanoviç’tir. Holoborodko, bir yandan saçma ve gereksiz bulduğu konularda tavrını koyarak adeta apolitik bir Cumhurbaşkanlığı yürütürken kendisini reel politikaya döndürmek Başbakan Ivanoviç’in görevidir. Eski kıyafetlerini giymekte ısrar eden Holoborodko’nun karşısında ülkenin en önemli modacısını çıkararak takım elbise tasarlatmak Ivanoviç’e düşer.
Bir de her bölümde kendisine yer bulan karanlık Oligarklar ekibi vardır. Bu ekip kendi çıkarlarını ülkenin çıkarlarının üzerinde gören karanlık güçlerdir ve hemen her bölümde Holoborodko’nun önüne taş koymaya çalışırlar. Holoborodko ile karanlık oligarklar yolsuzluk konusunda karşı karşıya gelir. Oligarklar kendi düzenlerine taş koyacağa benzer olan Holoborodko’ya karşı rüşvet tuzağı kurarlar. Kendisine ve bakanlarına rüşvet teklif ederek bunu kaydedip kamuoyu ile tehdit etmeye çalışan karanlık oligarklar, Holoborodko’nun tuzağına düşer ve rüşvetçiler kamuoyuna teşhir edilir.
Halkın Hizmetkarı ve Siyasal İletişimin Bugünü
Siyaset, insanların birbirleri ile olan ilişkilerinden ve bu ilişkilerin evriminden her zaman etkilenmiştir. İnsanlar bundan 20 yıl öncekinden çok farklı bir hayat sürüyorlar. Artık dijital ve mobil bir dünyada yaşıyoruz. İlişkiler bu mobilite üzerinden kurgulanıyor. Mesajlaşmak ve sosyal medya, insan hayatının önemli bir bölümünü kaplıyor. Bu iletişim devrimi siyaset ve seçim ilişkisine de etki ediyor.
Artık bilgiye ulaşmak kolay, siyaset ve siyasi kurumlar da bundan nasibini alıyor. Dolayısıyla sadece belirli insanların kavrayabileceği ideolojik siyasi programlar ve parti manifestoları yerine geniş kitlelerin kolayca anlayabileceği sloganlar ve kavramlar etkili oluyor. Zira bir Youtube videosu ya da sosyal medya hesabı, eskiden parti programlarının üstlendiği işlevi yürütüyor. İdeolojik tartışma ve çatışmalar, geniş halk kitleleri tarafından ilgi çekici bulunmuyor. Hızlanan dünyada sorunların çözümüne acil ve hemen çözüm bekleyen kitleler, teori değil çözüm duymak istiyor.
Siyasetçiler artık ulaşılmaz değil. Siyasetçilerin her bir dakikası neredeyse kayıt altında. Böyle olunca mükemmel ve ideal insan tipinden aslında ne kadar uzak oldukları da anlaşılıyor. Bu ulaşılabilirliği pek çok siyasetçi tam aksine bir avantaja dönüştürmeyi başarıyor. Donald Trump, Narendra Modi, Justin Trudeau gibi birbirinden farklı siyasi pozisyonlarda olan siyasetçilerin ortak yönü sosyal medya yoluyla seçmenleri ile kurdukları yakın bağ.
Volodymyr Oleksandrovych Zelensky de çektiği dizi ile bir yandan insanların evine girerken öte yandan seçmenlerin karşısında kendilerine benzer bir karakter ve siyasetçi inşa etmeyi başardı. Doğrudan sade vatandaş ile kurduğu bağ, kendisini ve politikalarını anlatmak için aşması gereken duvarı kendiliğinden ortadan kaldırdı ve bacadan girdiği siyasette çok kısa sürede onu zirveye taşıdı. Buna benzer bir diğer örnek de ABD Başkanı Donald Trump. Trump’ın başkan olmadan yıllar önce televizyon programı The Apprentice üzerinden kitleler üzerinde inşa ettiği imaj ve bağımlılığın başkanlık yolunda çok kritik olduğu çokça yapılan bir yorum.
İletişimin bu kadar çeşitlendiği, mobil hale geldiği ve kişiselleştiği bir çağda siyasetçilerin eski tür siyasi propaganda yerine yeni metodlar uygulamaları artık bir gereklilik. Ancak siyaset dışı aktörler karşısında rekabet daha da kızışacağa benzer. Zelensky örneği sonrasında benzer yöntemler kullanan yeni siyasetçileri beklemek sürpriz olmaz.
Paylaş
Yazarın diğer içerikleri

Devlet-Vatandaş İlişkilerinde Dönüşüm: Bedelli Askerlik Örneği
Türkiye’de askerlik hizmetinin kalıcı şekilde bedelli olması 2019 yılında kabul edildi. Daha önce zaman zaman tek seferlik olarak hayata geçirilen bedelli askerlik uygulaması böylece kalıcı hale gelmiş oldu. Yani ücretini ödeyen kişiler birkaç haftalık temel eğitim dışında askerlik yapmaktan muaf hale geldi. 2021 Ocak-Haziran dönemi için bu bedel 39 bin

Hürriyet Partisi’nden Kalanlar
Türkiye’de liberal demokrasi fikrinin ve özgürlükçülüğün tabana yayılmadığı uzun süredir konuşulur. Ancak Türkiye’de özgürlükçülüğün tarihi aslında oldukça eski ve bugün ders çıkarılacak bir tecrübe külliyatı da bıraktı. 1955-1958 yılları arasında siyasi hayatını sürdüren Hürriyet Partisi bu konuda dikkat çeken örneklerdin birini oluşturuyor. Daha önce CHP’de Genel Sekreterlik (1992-94) ve Kültür

Türkiye’nin Biden Revizyonu
Türk-Amerikan ilişkilerinin Başkan değişse bile aynı kalacağı her yeni başkan seçildikten sonra söylenen yuvarlak diplomatik bir söylemdir. Elbette kurumsal ilişki yürüten iki müttefik arasındaki ikili ilişkiler, hükümetler değiştikçe kökten dönüşüme uğramaz. Zira bu ilişkiler kişilerin birbirine olan yakınlığı ve uzaklığına göre değil, yerleşik ve ortak çıkarlara, imza atılan anlaşmalara ve

Yunanistan’ın Değişen Türkiye Politikası: 20 Yıllık Parantez Kapandı
Türkiye-Yunanistan ilişkileri 2000’li yılların başında yaşanan gelişmelerden sonra yumuşamaya başlamıştı. Son 20 yılda iki ülke kendi sorunlarıyla boğuşurken bir de birbiriyle uğraşmaya gerek görmemiş, aralarında önceden var olan düşmanlık büyük ölçüde düşüşe geçmişti. Ancak, Temmuz 2019’da görev başına gelen Kyriakos Miçotakis’ın izlediği dış politikaya bakılırsa Yunanistan, Türkiye karşıtı bir dış

Sandık Türkiye Siyasetini Esir Aldı
Türkiye’de yeni partilerin demokrasi oyununa dahil olmasıyla erken seçim söylentileri gündeme geldi. Yeni partilerin kimden oy alacağı, kiminle ittifak yapacağı, AKP’den ne kadar oy çalabileceği gibi konular siyaset masalarını şenlendirdi. Fakat, bir sorun var. Özellikle genç nesil, tüm siyaseti oy oranları üzerinden değerlendiriyor ve bunun dışında bir siyasi perspektif geliştiremiyor.

Popülizmin Koronavirüs Testi Pozitif Çıktı
İşte popülistlerin istediği dünya kuruldu. Covid-19 salgını sırasında uluslararası iş birliği ikinci plana atıldı. Her ülke kendi başının çaresine bakıyor. Avrupa Birliği bile en temel konularda ortak hareket edemiyor. Koronavirüs ilk görüldüğünden bu yana yaşananlar hepimize popülistlerin etkili olduğu bir dünya düzeninin ne kadar tehlikeli ve yönetilemez olduğunu gösterdi. Çin’in

Demode Ekonomik Çözümleri Yeniden Düşünme Zamanı
İzlanda’nın büyüme yerine mutluluk ekonomisini ön plana çıkaracağını okuyanların önemli bir kısmı ekran karşısında duraksadı ve bu yeni durumu anlamaya çalıştı. Mutluluk ekonomisi 1970’li yıllardan bu yana ekonominin bir alt disiplini olarak ekonomistlerin akademik hayatını meşgul ediyordu ve davranışsal iktisadın son dönemdeki yükselişi ile adından daha çok söz ettiriyordu. Ancak

10 Yılın Muhasebesi
2010’lu yıllar benim kuşağımdan liberaller için felaketlerle geçti. Hem Türkiye’de hem dünyada insan hakları, özgürlükler, açık toplum beklentilerinin tavan yaptığı bir atmosfer ile başlayan 10’lu yılların sonunda, demokrasilerin gelecekte var olup olamayacağı, Türkiye’nin girdiği tünelden ne zaman çıkacağı ve Çin’in özgür dünyaya boyun eğdirme tehlikesi gibi konuları konuşarak kapatıyoruz. Şampiyon

Toplumdaki Hız Talebi ve Popülist Akımlar
Günümüzde demokratik rejimlere en büyük tehlike popülist siyasi akımlardan geliyor. Demokratik rejimlerde merkezde bulunan siyasi partiler düşüşe uğrarken popülist sağ ve sol akımlar her geçen gün daha çok taraftar topluyor. Popülist siyasi akımların ayırt edici özellikleri arasında yerleşik kurumlara ve demokratik sistemin ön kabullerine karşı olmaları yer alıyor. Demokratik rejimlerin

Fatih Nasıl Kırmızı Oldu?
Doğma büyüme 35 yıllık Fatihliyim. Yenilenen İBB başkanlığı seçiminde pek çok kişi için şaşırtıcı bir sonucun alındığı Fatih’in içinden bir yorum belki tartışmalara katkı sağlayabilir. Roma İmparatorluğu’nun, Bizans’ın ve Osmanlı’nın başkentliğini yapmış bu tarihi yarımada, İstanbul’un en eski yerleşimi olmasının yanında Türk siyasetinde İslamcılığın bayrak semtlerinden biri olarak zihinlerde yer