Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Bir Garip “Zulüm” Üzerine
    Forum

    Bir Garip “Zulüm” Üzerine

    Remziye Öztürk4 Kasım 20196 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    İki yıl önce Ramazan ayında bölüm hocalarımız ve biz asistanların bir arada zaman geçirebilmesi için bir iftar programı organizasyonu gerçekleştirmiştik. Yaklaşık yirmi kişiden oluşan grubumuzun çok küçük bir kısmı oruç tutuyor olmasına rağmen yüksek katılımla bir araya geldik. İftar için görüştüğüm mekân, gündüz saatlerinde karma havuz hizmeti olan ve herhangi bir İslami tandansa sahip olmayan bir yerdi. Ancak program günü, bizden sonra restorana bir tarikatın kalabalık bir öğrenci-hoca grubunun gelmesiyle birlikte mekânda kayıttan Kur’an-ı Kerim okunmaya başlandı ve hatta müşteriler sessiz olmaları için uyarıldı. Bahsettiğim grubun ayrılmasından sonra işletme sahipleri canlı müzikle devam ettiler. Organizasyonu ben yaptığım için davet ettiğim kişilere karşı bir mahcubiyet hissettim. Çünkü normalde istemeyecekleri bir şeyi dinlemeye mecbur kalmışlar, hatta hizmet satın aldıkları bir yer tarafından konuşmamaları hususunda uyarılmışlardı. Ertesi gün bu emrivakiden rahatsız olabileceğini düşündüğüm kişilerle bire bir konuştuğumda, işletmenin bu tutumunun hoş olmadığını ancak bunu büyütülecek bir konu olarak görmediklerini ifade ettiler. Özetle, kimse isteği dışında ayet dinlediği için “inançsızlığına” saygısızlık edildiğini ya da saldırıya uğradığını iddia etmedi.

    Bu anekdotu bana hatırlatan olay, geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Bayramı kutlamasından dönen ya da kutlamasına giden bir grup insanın metroda marş söylediği bir videonun internette dolaşmaya başlaması oldu. Aynı araçta bulunan ve dolaşımdaki videoda odak noktası yapılan sakallı, sarıklı ve cübbeli bir beyefendinin varlığı ise özellikle Twitter’da hararetli bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Videodan CHP’li Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun attığı tweet aracılığıyla haberdar oldum. Sayın Bekaroğlu videodaki beyefendiye “yapılan” muameleyle, giydiği şort yüzünden fiziksel şiddete maruz kalan bir kadını kıyaslamış, hatta iki olay arasında fark olmadığını iddia etmişti.

    Bekaroğlu’nun paylaşımından sonra beyefendiye “yapılan” şeyin ne olduğunu anlayabilmek için videoyu birkaç kez daha izledim. Çünkü kıyafeti yüzünden darp edilen bir kadınla eşit mağduriyet yaşayabilmiş olması için direkt olarak kendisine yönelik gerçekleştirilmiş bir eylemin olmasını bekledim, ancak yoktu. Hatta beyefendiyi hedef alan herhangi bir cümle de duymadım. Coşkulu grubun sergilediği davranışın, toplu taşıma araçlarında gitar çalıp şarkı söyleyen lise öğrencileri kadar “yanlış” olduğunu düşündüm. Diğer bir ifadeyle, aslında bahsedilen iki eylem de insanların yolculuk halindeyken rızaları alınmadan maruz bırakıldığı yüksek sesli müzik kategorisindeydi. Öyleyse söz konusu videodaki grubu, birçoğumuzun toplu taşıma araçlarında dinlemek zorunda kaldığı lise öğrencilerinden daha “kötü” yapan husus neydi? Bekaroğlu ve onun gibi düşünenler bu eylemi neden “ötekini dövme aracı” ve “bu ülkeye yapılmış kötülük” olarak görüyorlardı? Üstelik bu videoya içerdiğinden daha fazla anlam yüklemenin sonuçlarını ilgili paylaşımın altına gelen yorumları okuyarak görmek mümkün. Videoda olmayan ama olduğu iddia edilen “şey” bu yorumlarda fazlasıyla var çünkü.

    Gösterilen refleksin bize öğretilen kalıplaşmış bir ön kabulle ilgisi olduğunu düşünüyorum: Sonsuz saygı beklentisi.

    İnandığımız/savunduğumuz değerlere karşı mutlak bir saygı beklentisi taşıyoruz ve saygısızlık olarak gördüğümüz eylemlerin kümesini çok geniş tutuyoruz. Üniversite hayatımın önemli bir kısmı Çankaya otobüslerinde geçtiği için başörtülü genç bir kadın olarak haftanın en az üç günü bu otobüslerde, Çankaya mukimi hanımefendilerin pek de orijinal olmayan laf atmalarına maruz kaldım. “Örümcek/geri kafalılar”, “esas her haltı bunlar karıştırıyor”, “çanak yalayıcılar”, “marka kokuyorsun” bunlardan birkaçıydı. Duyduğum sözler beni herhangi bir hakkımdan alıkoymadı, aşağılanmış hissettirmedi. Sanıyorum hiçbirine “cevap” da vermedim. Bu tepkisizliğim birçok arkadaşım tarafından eleştirildi, maruz kaldığım şeyin “değerlerime saldırı” olduğunu söylediler.

    Arkadaşlarımın eleştirilerine karşı onlara her zaman şu soruyu yönelttim “Sizin kendinize ve inanç sisteminize verdiğiniz değerle başkalarının bunlara verdiği değerin eşit olmasını beklemek ne kadar mantıklı?”. Örneğin ben kendimi inançlı bir Müslüman olarak görebilirim ancak bir başkasına göre 1400 küsur yıllık kurallara göre hayatını şekillendiren bir geri kafalı olabilirim. Sizin hakaret olarak gördüğünüz bir kavram başkasının sadece sizi tanımlama şekli olabilir. Diğer bir ifadeyle, kendimi layık gördüğüm saygı ile insanların beni layık bulduğu saygının eşit olmasını beklemek bana hiçbir zaman anlamlı gelmedi. Başkalarından saygı duyma beklentisinin geldiği patolojik nokta, Ramazan ayında oruç tutmayan insanlara edilen hakaretlerde ve hatta yapılan fiziksel şiddette kendini gösteriyor. Daha da ötesi, Onur Yürüyüşündeki pankartlar yüzünden dâhi “değerlerinin” aşağılandığını iddia eden insanlar görüyoruz. Beklenilen saygının sınırları o kadar geniş ki, kendi değerlerine muhalif bir cümle duyduğunda saldırıya uğradığını düşünen kitleleri görebiliyoruz.

    Seçtiğiniz hayat tarzının başkaları tarafından “saygı görmesine” neden bu kadar çok ihtiyaç duyuyorsunuz? Başka bir insanın benim ibadetime saygı duymasını isteme hakkını kendimde görmüyorum. Başka bir insanın Cadılar Bayramı kutlaması benim Müslümanlığıma zarar vermiyor. Sahip olduğum değerlerin başkası tarafından onaylanmasına ihtiyaç duymuyorum ve bu yüzden bu değerlere muhalif gerçekleştirilen hiçbir eylem bana kendimi aşağılanmış hissettirmiyor. Daha da önemlisi, kamusal alanda işittiğim çirkin bir söz de saldırıya uğradığımı düşündürmüyor.

    Gündemdeki videoda benim otobüslerde maruz kaldığım gibi direkt olarak belirli bir insanı hedef alan sözler/eylemler olmasa da bahsettiğim dönemde neler hissettiğimi düşündüm. Hiçbir şey! Elbette insan kendisine yöneltilmiş kötü sözler duymaktan hoşlanmaz ancak bu hoşnutsuzlukla saldırıya uğradığını iddia etmek arasında gayet büyük bir fark var. Bana örümcek kafalı diyen birine benim de benzer bir söylemde bulunma hakkım var ancak bunun için devletten ya da toplumdan yardım görmeyi bekleme hakkım yok. Dolayısıyla, eşit konumda (yolcu) olduğum bir insandan duyduğum söz yüzünden “mağdur” edildiğimi de iddia edemem.

    Kavramların içini boşaltmanın cenneti olan Türkiye’de inancınızla/siyasi görüşünüzle dalga geçilmesi bir mağduriyet gibi kodlansa da gerçekte bunun bir mağduriyete dönüşebilmesi için sizin sahip olduğunuz bir özgürlüğü kısıtlaması gerekir. Diğer türlü sahte mağduriyetler yaratmanın hem bu mağduriyetleri gerçekten yaşayan insanlara haksızlık olduğunu hem de popülist bir vicdan mastürbasyonuna yol açtığını düşünüyorum.

    Toplumsal olarak ihtiyaç duyduğumuz şey birbirimizi umursamamak. Başkalarının hayatlarından etkilenmeye bu kadar açık olan insanlar, eşcinsel bir çiftin öpüştüğünü gören çocuğunun da eşcinsel olabileceğini veya Kemalist bir ebeveyn de çocuğunun çarşaflı birini gördüğünde olumsuz etkileneceğini düşünebiliyor. İki örnekte de “değerlerine” saygı bekleyen insanlar başka insanların temel haklarının elinden alınmasını isteyebilecek noktaya geliyor.

    Yeniden videoya dönecek olursak, eleştirenler grubun nasıl bir davranış sergilemesini tercih ederlerdi? Beyefendinin fark edilmesiyle grubun “bu vatandaşımız söylediğimiz marştan rahatsızlık duyabilir, kendisini ötekileştirilmiş hissetmemesi için devam etmeyelim” gibi aslında kendi içinde bir kategorizasyon içeren yapay “duyar” göstermelerini mi isterlerdi? Bahsedilen anların kayda alınmasıyla ilgili yorum yapmak ise çok mümkün değil. Çünkü videoyu çeken kişiyi görmüyoruz ve bunu ne amaçla gerçekleştirdiğini de bilmiyoruz. Ancak asıl kutuplaşmanın bu videoya büyük anlamlar yükleyip, “üzerine tez yazılır” edebiyatı noktasına getirerek ve ilgisiz karşılaştırmalar yapılarak yaratıldığını çok iyi biliyoruz.

    Özetle, dünyayı kendi değer setlerinizle okumanızın bir sakıncası yok ama bu değerlere muhalif gördüğünüz her eylemi size karşı işlenmiş bir insanlık suçu gibi görmek/göstermek hiç ama hiç sağlıklı bir tavır değil.

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikÇerçeve | Yönetimsizliği Yönetmek #Özel Bölüm
    Sonraki İçerik Hariçten Gazel ve Meksika/Monterrey İzlenimleri

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Gençlerin Sandıktan Uzaklaştığı Türkiye: Seçime Katılım Düşerken Umut Nerede?

    21 Mayıs 2025 Deniz Gün Eraslan
    Videolar

    Küreselde ve Yerelde Kadınlar, Romanya-Polonya Seçimleri ve Trump’ın Ortadoğu Gezisi |2’li Görüş #41

    20 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi ve Melis Konakçı
    Röportajlar

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Daktilo1984

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Gençlerin Sandıktan Uzaklaştığı Türkiye: Seçime Katılım Düşerken Umut Nerede?

    21 Mayıs 2025 Yazılar Deniz Gün Eraslan

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}