
Almanya’da Almanya Forması ile Almanca Konuşan Bir Türk Futbolcu: Emre Can
Türkiye A Milli Futbol Takımı, çarşamba akşamı Almanya’nın Köln şehrinde oynanan hazırlık maçında Almanya ile 3-3 berabere kaldı. Maçın sonunda ise skorun yanı sıra bir başka tartışma konusu daha vardı. O da Almanya Milli Takımı’nın Türk asıllı oyuncusu Emre Can’ın, yayıncı kuruluş TRT’ye Almanca demeç vermesiydi. Bu konu özellikle maçın yayıncısı olan TRT’nin spikerleri ve yorumcuları tarafından ciddi biçimde eleştirildi. Aşırı doz milliyetçi söylemler ve yorumlar ile Emre Can kamuoyu nezdinde hedef gösterildi. Tepkiler her ne kadar nefret söylemi boyutunda olmasa da yoğun şekilde duygusal şiddet içeriyordu.


Emre Can evet bir Türk. Ancak o, o akşam, orada, üzerinde Almanya forması ile DFB’yi (Deutscher Fußball-Bund / Almanya Futbol Federasyonu) temsil ediyordu. Almanya’da oynanan bir maçta üzerinde Almanya forması olan bir futbolcunun hangi dilde açıklama yapmasını bekliyordunuz acaba? Bu durum, Marco (Mehmet) Aurélio’nun Türkiye forması ile Brezilya’ya karşı oynadığı bir maç sonrası Portekizce röportaj vermesinden farklı bir şey değil.
Nasıl oluyor ki, Marco (Mehmet) Aurélio gibi etkin kökeni Türk olmayan, Colin Kâzım Richards gibi Türkçe konuşamayan futbolcuları milli takımda oynatıyor, devşirme sporcularla atletizmde madalya kovalıyorsak ve buna son derece hoşgörülü yaklaşıp, başarılarıyla mutlu oluyorsak; Emre Can’a yaptığımız bu şey niye?
Sporcularımızın, lejyonerlerimizin Türkçe konuşmasını gerçekten bu kadar çok önemsiyor muyuz? Kazanan, güçlü olan tarafta olmak gibi bir arzumuz yok mu? Bu arzumuzu milliyetçi duyguların arkasına saklamıyor muyuz?
Kamuoyunca Emre Can’ın bir Türk olarak Türkçe bilmesi, konuşuyor olması bekleniyor. Talep ediliyor. Peki ama Emre Can’ın Türkçe konuşması için ne yaptık? Biz, koskoca bir millet ne yaptık? Bizim devletimiz, Türkiye’miz ne yaptı? Tüm ömrü, arkadaşları, işi, geçmişi, geleceği, her şeyi Almanya’da elde edilmiş veya elde edilecek bir insandan bahsediyoruz. Yaşadığımız ülkeyi daha zengin, konuştuğumuz dili daha prestijli hale getirebilseydik, Emre’nin de ebeveynlerinin Almanya’ya göç etmesini engelleyebilirdik. Emre’nin futbol yeteneklerini bu topraklar üzerinde geliştirebileceği eğitimi, olanağı ona sunabilseydik; işte o zaman Emre, TRT ekranlarında ay-yıldızlı forma ile Türkçe konuşarak röportajını veriyor olurdu.
Üstelik Emre Can, Türkçe biliyor. Daha öncesinde pek çok bağımsız etkinlik ve ortamda Türkçe röportajlar verdi. Bunun yanı sıra TRT muhabiri, röportaj esnasında soruları Emre Can’a Türkçe soruyor ve o da hiç tercüman kullanmadan soruları yanıtlamaya geçiyor.
Türk olarak, Türkiye’de yaşayarak, Türkçe konuşarak üstümüze düşen görevi yerine getirdiğimize inanıyoruz. Ama gerçekten öyle mi? Kurduğumuz her cümlenin içinde, tercih ettiğimiz her 7 kelimeden 1’i “AYNEN” ise hiç kusura bakmayın, biz de “Türkçe” konuşamıyoruz. Konuşup konuşamamayı bir kenara bırakalım; kullandığımız dilin diplomaside, ekonomide, sporda, sanatta kullanılması için ne yapıyoruz peki? Kopyala yapıştır usulü çalmak mı, devşirmek mi, ithal etmek mi, satın almakla mı? Yapabildiğimiz tüm bu şeyler dilimizin konuşulmaya değer bir dil olması için yeterli değil.
Türkiye ve Almanya’nın futbol federasyonları UEFA’ya bağlıdır. İki ülke arasında oynanan bu dostluk maçının organizasyonu da UEFA kontrolünde ilerler. UEFA bünyesinde 3 resmi dil kullanılır. Bunlar İngilizce, Almanca ve Fransızca’dır. Eğer Türkçe’yi UEFA’nın resmi dillerinden biri yapmayı başarabilirsek; Emre Can’ı “bir Türk olarak Türkçe konuşmadı” diye eleştiren sizlere söz olsun, az da olsa size hak veriyor olacağım. Ancak, o güne kadar Emre Can özelinde vermiş olduğunuz hüküm geçersizdir ve savunulacak hiçbir yanı yoktur.
Paylaş
Yazarın diğer içerikleri

Sporda Zor Zamanlar: 2020
2020 yılı insanoğlu için pek çok zorlukla geride kalmak üzere. Doğal afetler, kazalar, yıkımlar, ölümler ve tabii ki korona virüs… İnsanoğlunun bu zor ve sıkıntılı zamanları belki de en çok spor endüstrisini etkiledi. Eğlence sektörünün bir ürünü olarak spor; korona virüsün yaşamlarımıza taşıdığı zaman, mekân, rekabet ve etkileşim kısıtlamaları ile

Futbolda Irkçılığa Türk Gözlüğü
Son dönemlerde Dünya genelinde yükselişe geçen milliyetçi ideolojiler, ırkçı söylem ve davranışların daha da şiddetlenmesine neden oldu. Bu ırkçı eylemlere en son maruz kalan kişi ise İstanbul Başakşehir FK yardımcı antrenörü Pierre Webó oldu. Bu olay global ölçekte de büyük bir ses getirdi. Taraftarların veya yöneticilerin ırkçı söylemlerine veya davranışlarına

Arap-İsrail İlişkilerine Futbol Açılımı
On yıllardan beri gerginliğine ve şiddetine tanık olduğumuz Arap-İsrail ilişkileri, 2020 ile birlikte daha barışçıl bir hal almaya başladı. BAE, Bahreyn ve İsrail arasında Eylül ayı başında imzaladıkları normalleşme anlaşmaları sürecin daha hızlı yürütülmesini sağladı. İsrail ile Arap ülkeleri arasında imzalanan yeni iş birlikleri, sürecin sürdürülebilir hale gelmesi adına son

Diego Maradona: Futbola “Küçük Bir Siyah Nokta” Koydu
Eşsiz futbol yeteneği ve profesyonel kariyerinin yanı sıra, kaotik yaşamı ile tüm dünyanın ilgisini üzerinde toplayan bir adam… Siyasi duruşu ve söylemleri ile toplumsal konulara ilgi gösteren, hatta yön veren bir vatansever, bir dünya vatandaşı… Kimden mi bahsediyorum? Diego Armando Maradona’dan… O sahadayken, her birimiz için mutlu olmaya değer bir

Formula 1’in Start-Finish Düzlüğü: Türkiye GP’si
9 yılın ardından Formula 1 heyecanı, bugün bir kez daha Türkiye’de yaşanacak. Kamuoyunda, herkeste çok büyük bir heyecan hâkim. Dünya’nın en hızlı arabaları, en hızlı pilotları, son teknolojiler ile yeniden İstanbul’da sahne alacak. Bu hafta bu yazı ile birlikte 2020 Türkiye Grand Prix’i öncesindeki son detayları sizler için aktarmaya çalışacağız.

Bir Kız Çocuğunun Tutku Dolu Oyunu: Futbol
Türkiye’de kadınlar ekonomik, sosyal ve toplumsal pek çok alanda hem psikolojik hem de fiziki zorluk ya da kısıtlama ile baş etmek durumunda kalıyorlar. Bu durum spor endüstrisinde de böyle. Erkek egemen bir endüstride, kadınlar var olma mücadelesi verirken çok daha kısıtlı imkanlar ile çok daha büyük başarılar elde etme durumunda

Asıl Engel Sistemsizlik: Türkiye’de Engelli Sporu
Spor, özellikle engelliler için en önemli sosyal rehabilitasyon aracı. Ancak, Türkiye’nin devlet mekanizması engellilere bu hizmeti götürmekte son derece yetersiz kalıyor. Devlet engellilere sporu götüremediği gibi; engellilerin kişisel insiyatifler ile kendisine başvuru yapmasını beklemekle yetiniyor. Gelin hep birlikte ülkemizdeki engelli sporunun işleyişine göz atalım. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD),

Avrupa Premier Ligi: Yine, Yeni, Yeniden…
Global dünya ekonomisinde en ufak bir daralma, bir kriz meydana geldiğinde, diğer tüm sektörlerde olduğu gibi spor endüstrisi de bu durumdan olumsuz etkileniyor. Harcamalar kısılıyor, yeni gelir modelleri yaratılıyor, organizasyon yapıları yeniden şekillendiriliyor. Avrupa’nın dev kulüpleri de her ekonomik kriz dönemi bir araya gelerek kendi özerk liglerini kurmayı planlarlar. Covid

Türk Futbolunda “Reform”a İhtiyacımız Var
Türk kulüpleri, uluslararası müsabakalarda hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Perşembe akşamı Galatasaray’ın Glasgow Rangers’a elenmesi ile bu sezon Avrupa kupalarında ülkemizi temsil eden takım sayısı ikiye düştü. Şampiyonlar Ligi’nde Başakşehir FK, Avrupa Ligi’nde ise Sivasspor Türkiye’yi temsil eden takımlar olacak. Birbirinden güçlü rakiplerle karşılaşacak olan bu iki takımımızın, başarısız sonuçlarla

Sağlık İçin Spor ve Fizyoterapinin Önemi
Tüm Dünya’da profesyonel sporcuların kariyerleri, 20 sene öncesine oranla çok daha uzun bir sürece yayılmış durumdadır. Sporcular çok daha erken yaşlarda profesyonel olarak en üst düzeyde performans sergilemeye başlamalarına rağmen, çok daha uzun süre o sporun en üst rekabet seviyesinde performans gösterebiliyorlar. Bununla birlikte, profesyonel sporcuların emeklilik yaşları 5 ile