[voiserPlayer]
Yazının orijinaline bu linkten ulaşabilirsiniz.
Marginal Revolution platformunda yayınlanan ve geniş çapta bir tartışma yaratan makalesinde Tyler Cowen, liberteryen hareketin “içinin boşaldığını” ve artık yeni taraftarlar kazanmasının neredeyse sone erdiğini savundu. Cowen’a göre zamanın ruhu; büyüme yanlısı ve piyasa yanlısı görüşlere sahip ama yine de kapitalizmin güçlü ve kaliteli bir devletle birleştiğinde daha iyi çalıştığına inanan insanlar için incelikten yoksun bir şemsiye terim olan “Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi”ne doğru kaydı.
Bu eğilimi, hem kendi görüşlerimin evrimi hem de Batı Kıyısı ve Körfez Bölgesi’nin artan entelektüel ağırlığı için kendim de not aldım. Ancak, zamanın ruhunun değişmesine ne sebep oldu ve neden şimdi?
Teknoloji ve Devlet
Cowen’ın orijinal makalesi “Peter Thiel’in etkisine” işaret ediyor. Bunda bir şey var. Temmuz ayındaki Ulusal Muhafazakarlık konferansı üzerine notlarımda, Peter Thiel’in açılış konuşmasının bir tür “muhafazakar Hamiltonculuk” sergilediğini ve bunun başka bir adla “devlet kapasitesi liberteryenizmi” de olabileceğini öne sürdüm:
Peter Thiel, konferansın açılış yemeğinde muhafazakar Hamiltonculuğa kendi yorumunu kattı. Hızlı teknolojik yeniliklerin görünümüne rağmen, aslında derin, kabul edilmemiş bir durgunluk döneminde yaşadığımızı savundu. Ücretler yatay seyir izliyor, bilimsel keşifler yavaşladı ve yeni köprüler inşa etme konusundaki kurumsal kapasitemiz, başka bir Apollo programı bir yana, neredeyse tamamen çöktü. Bu görüşe göre devlet, federal hükümet doğası gereği kötü olduğu için değil, usule ilişkin ve yargısal veto imkanlarının büyük düşünme ve kararlı hareket etme yeteneğimizi engellediği için bir düşmandır. … Bu, vahim sosyal sorunları çözmek ve teknolojik sınırları zorlamak için Amerikan devlet kapasitesini geliştirmeye çalışan bir muhafazakarlıktır (vurgular eklenmiştir).
Thiel hakkındaki kişisel görüşü ne olursa olsun, “devlet kapasitesi liberteryenliği” gibi bir şey, onun yatırım ve kurumsal yönetim felsefesini açıkça ortaya koyuyor. Örneğin, Facebook, WeChat’in (Çin’in hepsi bir arada sosyal medya platformu) Amerikan versiyonuysa, Messenger uçtan uca şifrelemeye sahip olmalı ve ödemeleri kriptografik olarak güvenli olmalıdır -Thiel’i Facebook’un yönetim kurulu koltuğundan eden iki öncelik. Benzer şekilde, Palantir (Thiel’in kurucu ortağı olduğu veri analizi şirketi), sözleşmeli olduğu ABD devlet kurumlarının “devlet kapasitesini” genişletiyor, ancak “Gizlilik ve Sivil Özgürlükler Mühendisliği” adını verdiği şeye yönelik bir taahhütle. (Üçüncü şahıs yüklenicilere bel bağlamanın devlet kapasitesinin kendisini baltalayıp baltalamadığı, üzerinde durmaya değer olsa da, “şartlı devlet kapasitesi” olarak daha iyi tanımlanabilir).
Bu nedenle, değişen zamanın ruhunun itici güçlerinden biri, sosyal medya ve yapay zeka gibi teknolojilerin hükümetleri ve şirketleri çok daha güçlü ve aynı zamanda çok daha verimli kılma potansiyeline sahip olduğu duygusudur. Ölçeklenebilir teknolojinin faydalarından istifade ederken zorbalığa karşı koruma sağlamak, teknolojinin kendisinde mahremiyet ve sivil özgürlük korumaları oluşturmayı gerektirir.
Martin Gurri’nin, bilgi teknolojisinin kitle seferberliğinin maliyetini düşürürken kamu yolsuzluğuna ışık tuttuğu tezini düşünün. Eğer bu doğruysa bireysel özgürlük ile kamu düzeni arasındaki kadim gerilim, Arap Baharı’ndan Sarı Yelekliler protestolarına ve ötesine kadar 21. yüzyılın siyasi krizlerini pekâlâ tanımlayabilir. Yine de “piyasaya karşı devlet” şeklindeki klasik özgürlükçü çerçeve burada pek yardımcı olmuyor. Düzenli özgürlük üreten kurumlar, Daron Acemoğlu ve James Robinson’ın “Dar Koridor” olarak adlandırdıkları, devletin ve toplumun güçlerinin uyumlu bir denge içinde olduğu bir kalkınma yolu içine giriyor.
Dar Koridor: Devletler, Toplumlar ve Özgürlüğün Kaderi
Bilgi teknolojisi, doğası gereği istikrarsızlaştırıcıysa, o zaman düşük devlet kapasitesine sahip daha az liberal rejimler, Venezüella tarzı bir anarşi ile Çin’in yüksek teknolojili panoptikon modelinde liberteryen olmayan devlet kapasitesinin inşası arasında bir bıçak sırtında sallanıyor olabilir. Bu nedenle, özellikle birey ve azınlık haklarıyla ilgili olduklarında, demokratik taleplere daha duyarlı hale gelirken, devletin kamu düzenini sağlama kapasitesini artırmanın yollarını bulmak zorunludur.
Kamu-Özel Kullanıcı Deneyimi Uçurumu
“Devlet kapasitesi liberteryenizmi” için gördüğüm ikinci ilgili itici güç, basitçe kamu ve özel sektör kullanıcı deneyimi arasında büyüyen uçurumdur. Telefonuma birkaç dokunuşla araba çağırabilir, kiramı ödeyebilir, akşam yemeği için masa ayırtabilir ve arkadaşlarım ve ailemle bir video paylaşabilirim. Ve bir şeyler ters giderse, sohbet tabanlı bir müşteri hizmetleri temsilcisi yardıma hazırdır. Ancak vergilerimi ödemek, yeni bir pasaport sipariş etmek, bir mülkü devretmek veya sadece bir kural veya yönetmelikle ilgili bir sorumu yanıtlamak istersem, deneyimim çok farklı olacaktır. Bir kalem ve kağıda, sırada beklemek için zamana ve 1936 teknolojisine dayanan dokuz haneli bir Sosyal Güvenlik Numarasına ihtiyacım olur.
Bu uçurumun sonuçları kişisel bir rahatsızlıktan daha fazlasıdır. Eski sistemler ve süreçler üzerinde çalışan verimsiz bürokrasiler, ekonomik büyüme ve gelişme için bir darboğaza dönüşebilir. Ve Donald Moynihan ve Pamela Herd’ün son kitapları Administrative Burden’da (İdari Yük) öne sürdükleri gibi, kafa karıştırıcı evrak işleri ve karmaşık düzenlemeler her şeyden önce kaynakları kısıtlı olan yoksullara zarar verir.
Yine de eski nesil liberteryenler için işlevsiz bir hükümet, tartışmalı bir şekilde başarının aslen neye benzediğidir. Cato Enstitüsü’nden David Boaz’a, sihirli bir değneği olsaydı hangi yasayı kaldıracağı sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: “Vergi stopajını sonlandırırım. İnsanlar yıl sonunda bir çek yazmak zorunda kalırsa devletin, topladığının yarısını almasına imkan yok.” Teoriye göre hükümet çok iyi çalıştığında veya vergi ödemek çok kolay olduğunda, halk daha büyük hükümet talep edecek ve daha yüksek vergilere müsamaha gösterecektir. Stopajın icat edilmesine yardımcı olan Milton Friedman bile bunun kaldırılmasını dilediğini söyledi.
Ama neden orada dursun? Neden fiyatlar yukarı çıkarken papirüs üzerine vergilerin üç ayda bir kaydedilmesi gereksin ki? En uç noktasına götürüldüğünde kamu sektörünün verimsizliğine dayalı bir strateji, avukatlar ve muhasebeciler için zımni bir sübvansiyon olmaktan çıkıp garip bir tür liberteryen mazoşizme dönüşür: Canavarı ısırana kadar aç bırakın.
Strateji, çalışmama ek hatasına sahiptir. Tam tersine: Kamu kurumlarında azalan güven ve memnuniyet, küçük devlet devrimini müjdelemek yerine, yalnızca sistem karşıtı otoriterleri -bataklıkları kurutmak, idari devletin mekanizmalarını kısaltmak ve trenlerin zamanında çalışmasını sağlamak için yanlış vaatler sunan “güçlü adamlar” türünü- güçlendiriyor gibi görünüyor.
Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi’nin herhangi bir amacı varsa bu, liberteryenleri tamamen olumsuz bir özgürlük görüşünden uzaklaştırmak yönünde olmalıdır. Yön olarak bu, vergileri ve transferleri otomatik hale getiren, aynı sofistike, elektronik altyapının aynı zamanda yasal uyumluluk veya yeni bir iş kurma ile ilgili yüklerin çoğunu ortadan kaldırdığı ve kamu sektörünün istihdam yükünün önemli ölçüde azaltıldığı bir ülke olan Estonya’ya daha çok benzemeye çalışmak anlamına gelir.
Bu tema üzerine Steve Teles’in 2013 tarihli “Amerika’da Kludgeocracy” adlı makalesi, açıkça “devlet kapasitesi liberteryenizmi” kanonunda bir yeri hak ediyor. Bir kludgeokrasi, birikmiş karmaşıklıkla kuşatılmış, geçici bir sorunu çözmeyi amaçlayan onlarca yıllık politika “kludge (yama)”larından oluşan herhangi bir hükümettir. Teles’in belirttiği gibi: “Devletin sınırları kabaca sabitlendiğinden, başlıca tartışmalarımızı belirleyecek meseleler, hükümetin tam kapsamından çok karmaşıklığıyla ilgili olacak.”
Yaygın Yetki ve Hesap Verebilirlik
Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi için gördüğüm üçüncü itici güç, yasal düzenlemeyle ilgili endişeler ve kamusal sorumluluğun belirsiz hatlarıyla ilgili. Düzenleyici el koymaya yönelik klasik liberteryen çözüm basittir: Devletin boyutunu ve dolayısıyla ilk etapta ele geçirilebilmesi için fırsatları azaltın. Ancak bu, bazen en iyi cevap olsa da, genel bir reçete olarak başarısız olur, tıpkı kırık bir kol için ampütasyon öneren bir doktor gibi.
Düzenleyici ele geçirme, nihayetinde bir politik ekonomi ve kurumsal tasarım sorunudur. Diğer her şeyin eşit olduğu durumda, kariyerli memurları, rekabetçi maaşları ve güçlü dahili bekçi köpekleri olan bağımsız ajansları ele geçirmek, sıkı finansmana ve endüstri ile dönen bir kapıya sahip düzenleyici kurumları ele geçirmekten daha zordur.
Net yetki hatları ve hesap verebilirlik, işleri halletmek ve işler ters gittiğinde kimi suçlayacağını bilmek için de önemlidir. Yetki dağıldığında, sorumluluk da dağılır. Bunun, düzenleme yoluyla ele geçirmenin yetki devri yoluyla en aza indirilebileceği argümanı için sonuçları vardır. Yerel yönetimler genellikle romantik bir şekilde “halka daha yakın” olarak düşünülürken, iş başındaki güçlü çıkar grupları da insanlardan oluşur.
Stripe’tan Patrick Collison, Tyler Cowen ve Mark Zuckerberg ile yaptığı konuşmada, Larry Summers’tan ödünç alınan bir ifade olan “veto gücünün gelişigüzel dağılımı” nedeniyle ekonomik büyümenin zarar gördüğünü savundu. San Francisco’da yeni konut inşaatının engellenme kolaylığı buna bir örnektir. Ve arazi kullanım düzenlemesi açık bir “hükümetin piyasaya karşı” durumu gibi görünse de başka bir anlamda sorun, San Francisco şehir yönetiminin yeterince güçlü olmamasıdır. Gerçekten de şu anki belediye başkanı London Breed tutkulu bir konut savunucusu, ancak San Francisco’nun ele geçirilen belediye meclisi ile mütevazı reformları bile protesto eden görevdeki ev sahipleri arasında zorlu bir mücadele veriyor.
Benzer bir analiz, çevresel değerlendirmeler ve federal hibeler için de geçerlidir. Yapısal reformlar, yeni altyapı için izin verme sürecini hızlandırabilir veya bilim insanlarına heterodoks fikirleri takip etmeleri için özerklik verebilir. Ancak her iki durumda da reformun ekseni, örgütsel tasarıma oldukça duyarlı şekilde “az ya da çok hükümet” değil, “daha iyi veya daha kötü hükümet”tir.
Devlet Kapasitesi Neden Önemlidir?
“Devlet kapasitesi” kavramını kesin olarak tanımlamak zordur, ancak önemini pratikte görmek kolaydır. Örneğin, 1951’de Alberta’nın tarım bakanı, eyaletin fareleri yasaklaması gerektiğini savunan bir rapor yayınladı. Bakın, bu yıl Alberta faresiz 70. yılını kutluyor.
Elbette bundan daha fazlası da vardı. Batıdaki kayalık dağlarla, Alberta’nın Saskatchewan ile doğu sınırı boyunca bir “Fare Kontrol Bölgesi” kuruldu. İzleme materyali, binaların altına üflendi ve silahlı müfettişler, herhangi bir kemirgen sızması için bölgede devriye gezdi. Albertalılara fareleri gördükleri anda öldürmeleri talimatını veren büyük bir eğitim kampanyası başlatıldı ve zehir ücretsiz sağlandı.
Yine de, Alberta’nın fareyi nasıl ortadan kaldırdığına dair ayrıntılar bir anlamda tanımla ilgilidir. Önemli olan başarılı olmaları. O halde, en temel düzeyde devlet kapasitesi, basitçe, bir hükümetin bir politikayı benimseme ve bunu yeterlilik, güvenilirlik ve siyasi iradenin bir kombinasyonu yoluyla sadakatle yürürlüğe koyma kabiliyetine atıfta bulunur. Örneğin, toprak reformu Tayvan’da “kansız bir devrim” ve Tayland’ta destansı bir gereksiz harcama idi. Aynı şekilde, Avustralya hükümeti Port Arthur katliamından sonra zorunlu bir silah geri alımı ve sert yeni silah yasaları çıkarırken, ABD’de benzer bir yasanın silahlı direnişle karşılaşacağını kolayca hayal edebilirsiniz.
Söz konusu politikanın iyilik için mi yoksa kötülük için mi olduğu da ayrı bir sorudur. Alberta’nın fare kontrol programının yönetimi yılda yalnızca 377.000 dolara mal oluyor ve ekonomik ve çevresel zararı önlemek için milyonlarca dolar tasarruf sağlıyor. İnsanoğlunun verimli bir şekilde yok edilmesi için benzer yöntemler uygulayan devlet kapasitesi ise bir kötülüktür. Yine de hiç kimse yaklaşan bir Albertan soykırımı konusunda endişeli değil, çünkü hükümetleri, diğer şeylerin yanı sıra, Kanada’nın insancıl kültürü, sağlam anayasa hukuku ve tarım bakanlığının oldukça dar portföyü tarafından iyi bir şekilde kısıtlanmış durumda.
Nasıl kullanılırsa kullanılsın devlet kapasitesi gerekli olmaya devam ediyor çünkü bu kapasite olmadan dağıtımsal koalisyonlar, bütüne fayda sağlayabilecek kritik kamu mallarını ve yapısal reformları engelleyebilir. Bu, hükümetin boyutunu küçültmenin kamu yararını da içerir. Tyler Cowen’ın 2010’da belirttiği gibi Kanada, “1992’den 1997’ye kadar federal hükümet harcamalarını yaklaşık yüzde 20 azalttı” -Amerika bağlamında düşünülemez bir küçülme.
Mantığa aykırı olarak, Kanada’nın hükümete olan nispeten güçlü güveni, İskandinavya’da da görülen bir model olan hükümet harcamalarında kesinti yapılmasının yolunu açmış olabilir. Vatandaşlara hükümet liderleri tarafından bu tür kesintilerin gerekli olduğu söylendi ve insanlar bir dereceye kadar haberciye güvendiler. Birçok Amerikalı, politika yapıcılar hakkında kötü düşündükleri için Birleşik Devletler’in aynı yola girebilmesi daha zor. Pek çok yönden, bu sinizm haklı olabilir, ancak güveni azalttığı ve yararlı sosyal pazarlıkları engellediği için her zaman yardımcı olmaz. Çay Partisi hareketi gibi güçler, başarı için gerekli koşulları yarattıkları açık olmasa da, mali muhafazakarlığı savunuyorlar.
Benzer bir şeyin diğer birçok liberteryen eğilimli reform için de geçerli olduğundan şüpheleniyorum. Eğitim al! Ben ve ortak yazarlarımın The Center Can Hold’da yazdığı gibi: “Sözleşmeli okulların, bırakınız yapsınlar, her şey yolundadır yaklaşımıyla karakterize edilenler yerine, güçlü, nispeten özerk bir yönetim yapısına sahip bölgelerde en iyi şekilde çalıştığına dair iyi kanıtlar var.” Bunun nedeni, “pazara giriş üzerindeki hafif kısıtlamalar anlamında eğitimsel rekabetin, gerçekten etkili bir şekilde işlemesi için çok sayıda sosyal desteğe ihtiyaç duymasıdır.” Yani, devlet kapasitesine ihtiyacı var.
Neden “Devlet Kapasitesi Liberteryeni” Değilim?
Amerika köleliği kaldırdı ve eyaletleri Abraham Lincoln’ün önderliğinde yeniden birliğe getirdi -belki de ABD tarihindeki devlet kapasitesini ve özgürlüğü birlikte artıran tek olaydı. Ancak bugün çinko lobisinin izni olmadan penny’i bile kaldıramayız gibi geliyor. Ne yazık ki bu tür bir kurumsal doku sertleşmesinin kolay bir çözümü yok, ancak hükümet karşıtı sağın retorik vurgusunda bir değişiklik bu konuda yardımcı olabilir.
Öyleyse neden “Devlet Kapasitesi Liberteryeni” etiketini benimsemiyorum? Telaffuz etmesi zor olmasının yanı sıra, bunun oksimoron olduğunu düşündüğüm için. Amerikan özgürlükçülüğünün kültürel öncülleri, federal hükümete direnen ve metropolü istila eden genç yerleşimcilerin romantik bir vizyonuna dayanan Jeffersonvarilerdir. Bu, Albert Jay Nock’un “Our Enemy, The State” (Düşmanımız Devlet) ve Henry David Thoreau’nun “Civil Disobedience” (Sivil İtaatsizlik) gibi yapıtlarına yansır; özgürlüğü, topluma karşı herhangi bir pozitif yükümlülük fikrine karşı değilse de doğası gereği devlet karşıtı olarak kavrayan eserler.
Bu durum, liberteryenlerin siyaseti bir özgürlük-zorlama ekseninde gördüklerini savunan Arnold Kling’in Three Languages of Politics (Politikanın Üç Dili) adlı kitabına uygundur. Muhafazakârlar ise aksine, bir medeniyet-barbarlık eksenine bağlıdırlar ve bu nedenle anarşiyi romantizm olmadan ele alırlar. Örneğin, Yönetilmeme Sanatı‘nda James C. Scott, Güneydoğu Asya’nın Zomia dağlık bölgelerinin “anarşist tarihini” sunar. Afganistan ya da Appalachia’dan farklı olarak, dağlık arazisi sayesinde ulus inşasına karşı direnciyle ünlü bir bölgedir burası. Scott’ın belirttiği gibi bu tür toplumlar “tasarım gereği barbardır” -birçok liberteryenin ilgisini çeken ancak herhangi bir devlet kapasitesi kavramına açıkça zıt olan bir kavram.
Ve yukarıda tanımladığım Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi’nin üç temasını -istikrarsızlaştırıcı teknoloji, eskimiş bürokrasiler ve otoritenin katılaşmış dağılımı- birleştiren bir şey varsa o da, medeniyetimizi ani çöküşten korumak veya düşüşü yönetmek için başka bir rönesansa ihtiyaç duyulduğuna dair artan histir. Kanımca bu durum, Cowen’ın yeni yaklaşımını bir tür muhafazakarlık haline dönüştürüyor ve liberteryen arkadaşlarım bunu kabul etmekte isteksiz davranıyor.
Fotoğraf: Andy Wang