[voiserPlayer]
Büyük Buhran, etkisi bakımından dünya tarihinin gördüğü en büyük ekonomik çöküş hikayelerinden birisidir. Bu buhran öncesi 1920’li yıllar boyunca ABD ekonomisi yüksek büyüme performansı göstermişti. 1929 yılı ise bu büyümenin tepe yapmakta olduğu yıl iken Ağustos ayı ile birlikte ekonomik çöküş başladı. 1929’u takip eden dört yıl boyunca Amerika’nın milli geliri sürekli düştü ve reel anlamda düşüş, milli gelirin %26,5’ine denk geliyordu. İşsizlik oranı ise 1933 yılına gelindiğinde %25’e ulaşmıştı. Endüstriyel üretim %45 oranında düşerken, konut sektörü nerdeyse tamamen durmuştu. Yüz binden fazla işletme iflas etti, binlerce banka kapılarını kapattı, Dow Jones borsası çöktü, milyonlarca insanın tasarrufları eridi. Daralma ABD’de başladı, ama zamanla tüm dünyaya yayıldı. Bu buhranın hem gerçekleştiği dönemde çok yüksek şiddette etki göstermesi hem de etkinin uzun bir süre devam etmesi ise o günden bugüne tartışılan bir konu olmasına neden oldu.
Depresyonun Uzaması
Friedman ve Schwartz, 1930’da başlayan bankacılık probleminin para arzında ciddi bir azalmaya neden olduğunu ve bu durumun da genel ekonomiye önemli zararlar verdiğini iddia etmekte (Friedman ve Schwartz, 1963). Bankalarda problem ortaya çıktıkça, mudiler varlıklarını özellikle sigortasız iş yapan bankalarda tutmaktan çekindiler. Bankalar bu mevduatları, rezerv olarak ve paraya çevrilmesi kolay devlet tahvilleri gibi varlıklarda tutarak mudilere güvence vermeye çalıştı. Bu senaryo, kredi arzının daralmasına ve faiz oranlarının yükselmesine yol açtı. Birçok işletme ve hanenin borçlanması bu durumda mümkün olmaktan çıktı. Krediden mahrum kalan işletmeler istihdamı, tüketiciler de taleplerini kıstı. Toplam talepteki düşüş beraberinde fiyatların düşmesine neden oldu ve deflasyon sorunu ortaya çıktı. Deflasyon ise mevcut durumu daha da zorlaştırıyordu, zira borçluluk oranları geçmişe göre oldukça yüksekti. Yüksek borçluluğun olduğu ortamda ortaya çıkan deflasyon, borçluların kredilerini geri ödemelerinde daha büyük zorluk yaşamasına neden oldu. Borçluların birçoğu temerrüde düştü ve alacaklıları borç verme konusunda daha da temkinli hale getirdi. Geri kalanlar ise kredilerini geri ödediler, ancak bunu yapmak için başka harcamaları kısmak zorunda kaldılar ve sorun daha da kötüleşti. Ünlü iktisatçı Keynes ve diğer birçok iktisatçı da para arzındaki azalışı ve deflasyonu, sürecin uzamasının temel nedenleri olarak görüyordu, yani merkez bankasının uyguladığı yanlış politikaları. Merkez bankaları, dünya ekonomisi çökerken küresel ekonomik sistemi bilincini kaybedene kadar tekmelemeye devam etti (Eichengreen ve Temin, 1997).
Büyük Buhran ve Ekonomik Müdahaleler Dönemi
Ekonomiye bir müdahale gerekliliğinin düşünüldüğü bu dönemde, farklı yönetim şekilleri bir reaksiyon olarak kısa sürede kendilerine toplumda yer buldu. Orta Amerika’da hammadde ve tarımsal emtia fiyatlarındaki çöküş, düzeni sağlama sözü veren askeri diktatörlüklerin yükselişine neden oldu. Sovyetler Birliği’nde Büyük Buhran, Joseph Stalin’in iktidar üzerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmasına katkı sağladı ve totaliter yönetim anlayışı güç kazandı. Almanya, İtalya ve Japonya gibi ülkeler faşizm ve militarizm ile bu sürece cevap verdiler. ABD tarafında ise New Deal, 1930’larda Başkan Roosevelt ve Kongre’deki siyasi müttefikleri tarafından Büyük Buhran’a yanıt olarak kabul edilen bir ekonomik müdahaleler paketi olarak yürürlüğe girdi. Bu politikalar, kamunun büyüklüğü ve ekonomiye müdahalesinde büyük bir genişlemeyi içeriyordu. New Deal tasarımcıları tarafından paylaşılan ana fikir, kapitalist sistemin oldukça iyi çalışmasına rağmen istikrarsız olabileceği ve aşırılıklara ve eşitsizliklere maruz kalabileceğiydi. Sorunları çözmek için kamunun kapsamının genişletilmesi gerekiyordu. Bu noktada Hayek; Nazizm, faşizm ve sosyalizmin merkezi ekonomik planlamada (ve devleti birey üzerinde yetkilendirmede) ortak köklere sahip olduğunu iddia ederken liberteryenler, kamunun ekonomik müdahalesi ve planlamasına kapı aralayan bu gelişmelere alerji duydu. Peki, liberteryenler neden bu duruma alerji duydu?
Müdahalenin Tehlikeleri
İktisadi açıdan liberteryenler piyasaların kendi haline bırakıldığında düzeleceğini düşünüyorlardı. Kamu müdahalesi ise yarardan çok zarar getirecekti. Mises ve Hayek gibi düşünürlere göre piyasayı kendi haline bırakmayıp ekonomiye müdahale edildiğinde, girişimci ve bankalar için geleceğe dair belirsizlikler ortaya çıkmakta ve bu durum gelecekteki yatırımlar hakkında karar verilirken karşılaşılan ciddi bir soruna dönüşmekte. Bu belirsizlik de finansal sistem içinde istikrarsızlığa doğru bir eğilim yaratmakta. Kaldı ki liberteryenlere göre New Deal gibi kamu müdahaleleri, sürecin uzayarak 2. Dünya Savaşı’na kadar devam etmesini sağlayan asıl faktördür. Devletin ekonomiye müdahalesi süreci uzatmakla birlikte daha da derinleştirmiştir.
Liberteryenler bu ekonomik müdahale önerisinden dolayı başka nedenlerle de endişe duydular. Onlara göre geçici olacağı öne sürülen kamunun yeni istihdam programı uygulamaları, yeni harcamalar yapması ya da yeni vergiler getirmesi, kalıcı olmaya oldukça yatkındır. İktidarlar, kötü zamanlarda kamu harcamalarını artırsalar bile iyi zamanlarda yeterince azaltmak konusunda isteksiz olacaklardır, elde edilen gücü devretmeyeceklerdir. Daha da önemlisi devlet ekonomiye müdahale etmeye başladığında yavaş yavaş kamunun ekonomideki payının arttığını görürüz.
Kamunun payının artmaya devam etmesini açıklamada iki liberteryen açıklama öne çıkmakta. Bunlardan birisi, devlet bürokrasilerinin iç dinamiklerinin kendiliğinden genişliyor olması durumu (Hamowy, 2008.). Bir diğer açıklama ise Büyük Buhran gibi krizlerde devletin her büyük sorunla kendine yeni sorumluluklar ve fonksiyonlar atfetmesi ve her acil durum geçtikten sonra uzun süre dayanan yeni kurumlar yaratması durumu (Higgs, 1987). Nihayetinde kamu, küçültme çabalarına karşı bağışıklık kazanır ve dirençli hale gelir. Kamunun kaçınılmaz şekilde ekonomideki payının artması ise bireysel özgürlükler açısından oldukça endişe vericidir. Çünkü kamunun payının artması ile özgürlükler ters orantılıdır. Milton Friedman bunu sıfır toplamlı bir oyun olarak görerek kamunun büyüdükçe bireysel özgürlükleri azalttığını iddia eder. O nedenle de bireysel özgürlükler ve kamu müdahalesi arasında bir tercihinin yapılması gerekir ve liberteryenler bu noktada tercihini kamuyu sınırlamaktan ve bireysel özgürlükleri artırmaktan yana kullanırlar.
Hayek ise kamunun müdahalesi ile ekonomik planlamanın artacağını ve böylece bireylerin ekonomik gelecekleri üzerindeki hareket özgürlüklerini kaybederek devletin ekonomik araçları olma riskiyle karşı karşıya kalacağını iddia eder (Hayek, 1994). Hükümetin ilgilendiği alan ne kadar geniş olursa nihayetinde totaliter bir devlete yaklaşacak olan bir genişleme mantığı o kadar fazla uygulanır. Bürokratlar; bireylerin ne yapacakları, nerede çalışacakları, hangi faaliyetlerde bulunacakları, neyi ne kadar satın alacakları ya da neye sahip olacaklarına onlar adına karar verir. Birey, kişisel ve özel seçimden ziyade kolektif siyasi karar alma sürecine tâbi olur.
Tüm bu nedenlerle Büyük Buhran sonrası devlet müdahalesinin geniş bir destek bulması ve uygulamaya geçmesi, liberteryenleri endişelendiren bir durum oldu ve kamunun müdahalesinin getireceği ekonomik ve siyasi risklere karşı sınırlı devleti savundular. Fakat bitirirken şunu da eklemek gerekir ki liberteryenler arasında, temel olarak sınırlı devleti savunsalar da bu sınırların ne olması gerektiği konusunda bir fikir birliği yoktur. Bazıları kamuya gece bekçisi rolü biçerken bazıları da eğitim gibi alanları da bu sınırlı devletin içerisine alırlar. O nedenle liberteryenleri Büyük Buhran’da endişelendirenin ne olduğu belli olmakla birlikte endişenin nerede başladığı, sınırın nerede çizileceği liberteryenler arasında da oldukça tartışmalıdır.
Referanslar
- Friedman, Milton, and Anna J. Schwartz. 1963. A Monetary History of the United States, 1867-1960. Princeton, NJ: Princeton University Press.
- Eichengreen, Barry and Temin, Peter. 1997. The Gold Standard and the Great Depression, National Bureau of Economic Research, Working Paper 6060, Cambridge, p.2.
- Hamowy, R. 2008. The encyclopedia of libertarianism. Sage Publications.
- Higgs, Robert. 1987. Crisis and Leviathan: Critical Episodes in the Growth of American Government. New York: Oxford University Press.
- Hayek, F. A. 1994. The Road to Serfdom. Chicago: University of Chicago Press.
Fotoğraf: Volodymyr Hryshchenko