[voiserPlayer]
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali çok boyutlu bir uluslararası kriz olarak güvenlik alanının dışında da birçok alanda kendisini gösterdi. Geçtiğimiz hafta Rusya-Ukrayna Savaşı’yla ilgili olarak yaşanan gelişmeler savaşın yol açtığı bu çok boyutlu sorunları bir kez daha ortaya koydu. Savaş sürdükçe artarak devam eden göçmen sorunu ciddi boyutlara ulaşırken savaşın Karadeniz’e yansımaları ve Odesa limanının ulaşıma kapatılması tüm dünyayı ciddi bir gıda krizine doğru sürüklüyor. Ancak gıda ve göçmen meselesinden önce ilk olarak, bu savaşın geldiğimiz noktada Avrupa güvenliği açısından paradigma değişikliğine neden olduğu iddialarını kanıtlar nitelikte bir gelişme olan Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği meselesine değinelim.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO Üyeliği
İsveç ve Finlandiya NATO kurulduğundan bu yana tarafsız tutumunu koruyarak NATO’ya üye olmayan Avrupa ülkelerinin başında geliyordu. Ta ki Putin yönetimi hoyratça Ukrayna’yı topyekûn bir işgale kalkışana kadar. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başından bu yana İsveç ve Finlandiya kamuoyu NATO’ya üye olma konusunu tartışıyordu. Bu tartışmalar somut meyvesini verdi. İsveç ve Finlandiya hükümetleri NATO’ya resmi üyelik başvurusu yapma kararı aldı. ABD ve genel olarak Avrupa ülkeleri bu kararı desteklerken Erdoğan’dan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmasına dair olumsuz sinyaller geldi.
Erdoğan İsveç ve Finlandiya’nın teröristlere ev sahipliğini yaptığını iddia ederek NATO üyeliklerine karşı çıkabileceklerini belirtti. Erdoğan’ın bu açıklaması İsveç ve Finlandiya üyeliklerini veto etme gücüne dayanarak ABD ve Avrupa’ya karşı pazarlık gücünü elinde bulundurma hamlesi olarak değerlendiriliyor. Bir ülkenin NATO’ya üye olabilmesi için mevcut 30 üye ülkenin de bu talebi onaylaması gerekiyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin veto hakkı bulunuyor. Ancak genel olarak Batılı ülkeler Türkiye’nin sorun çıkartsa da İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerini kabul edeceğini düşünüyorlar. Bu bağlamda yakın zamanda İsveç ve Finlandiya’dan yetkili heyetler Türkiye’ye gelerek görüşmelerde bulunacak.
Türkiye’nin veto hakkını kullanarak, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ile değişen Avrupa ve genel olarak Batı Güvenlik mimarisinin yeni yapısının dışında kalmak isteyeceğini kimse beklemiyor. Her ne kadar Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında bir denge siyaseti gütme çabasında olsa da böylesine önemli bir konuda veto yetkisini kullanmayacaktır. Ancak Erdoğan yönetimi, bu gücünü kullanarak Batı’dan belli taleplerde bulunabilir. Bu gelişmelere karşı Putin ise İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmasının kendileri için sorun olmadığını ancak NATO’nun bu ülkelerde askeri varlık bulundurmasına karşılık vereceklerini söyleyerek tepki gösterdi. Sonuçta Rusya’nın kendi güvenlik endişelerini ortadan kaldırmak bahanesiyle giriştiği Ukrayna işgali, NATO’nun Rusya sınırlarında daha da güçlenmesine sebep olacak ve Rusya’nın güvenlik endişelerini artıracak yeni bir NATO genişleme hamlesine yol açmış oldu. Sonuç itibarıyla NATO bir savunma örgütü. Ancak Ukrayna Savaşı’ndaki gelişmelere göre NATO’nun İsveç ve özellikle de Rusya ile sınırı bulunan Finlandiya’da askeri güç bulundurmak ve askeri tatbikatlar yaparak gövde gösterisinde bulunmak gibi yollara başvuracağını bekleyebiliriz. Bu durum da elbette yeni tartışmaları beraberinde getirecektir.
Gıda Güvenliği ve Rusya-Ukrayna Savaşı
Avrupa’nın tahıl ambarı ve dünyanın en büyük tahıl üreticilerinden biri olan Ukrayna’da Rusya’nın işgaliyle tehlike altına giren buğday üretiminin bu yıl oldukça düşmesi bekleniyor. Zira, Rusya’nın Ukrayna’nın iç bölgelerine kadar girmesi, geniş tarım arazilerinde üretimin aksamasına neden oldu. Bu durum buğday fiyatları üzerinde zaten artışa neden olmuşken geçen hafta yaşanan başka bir gelişme de buğday arzı probleminin üzerine tuz biber ekti. Bu gelişme Hindistan’ın buğday ihracatını yasaklamasıydı.
Bu yıl hasat döneminde dünyanın diğer büyük üreticileri olan Kanada, Avustralya ve Avrupa’da iklim koşulları nedeniyle buğday üretiminin azalacağı beklentisi hakim. Çin’den sonra dünyanın en büyük buğday üreticisi olan Hindistan’dan gelen son olumsuz haberle ise buğday fiyatları tekrar yükselişe geçti. Aslında Hindistan, Ukrayna’nın buğday arzındaki azalışı kapatmayı ve dünyaya geçtiğimiz yıllara oranla daha fazla buğday ithalatı yapmayı planlıyordu. Ancak sıcaklığın beklenenden yüksek seyretmesi nedeniyle Hindistan hükümeti, buğday rekoltesi tahminlerini azaltarak revize etti ve buğday ihracatını kendi ihtiyaçlarını karşılamak için durdurduğunu duyurdu. Bu durumun önümüzdeki dönemde tüm dünyada un ve ekmek fiyatlarında artışa neden olacağı ve enflasyona artı bir yük getireceği bekleniyor.
Ancak olumsuzluklar bununla da bitmiyor. Ukrayna mevcut durumda üretebildiği tahılı Odesa limanından ihraç ediyor. Birleşmiş Milletler Gıda Ajansına göre şu an 25 milyon ton tahıl Odesa limanında sıkışıp kalmış durumda. Rusya’nın Karadeniz’in kuzeyini kapatması ve Ukrayna ticari gemilerine izin vermemesi, tahıl arzı konusunda Ukrayna’ya bağımlı olan birçok ülkeyi tedirgin ediyor. Avrupa Birliği ise Ukrayna tahılını Polonya’nın Baltık kıyısındaki limanlarından ihraç etmenin yollarını arıyor. İklim krizi ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın neden olduğu küresel tahıl fiyatlarındaki artış, oldukça kırılgan ekonomilere sahip Afrika ülkelerini daha fazla tehdit ediyor ve küresel gıda güvenliğini tehlikeye atıyor.
Ukraynalı Göçmen Krizi
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa içinde yaşanan en büyük göçmen krizi, her geçen gün derinleşerek daha ciddi boyutlara ulaşıyor. Birleşmiş Milletlerin verdiği son rakamlara göre 13 milyon civarında Ukraynalı evlerini terk etmiş durumda. Evlerini terk eden Ukraynalıların bir kısmı ülke içinde başka şehirlere geçerken diğer kısmı ise Avrupa başta olmak üzere birçok farklı bölge ve ülkeye göç etmek durumunda kaldı.
Bu 13 milyon kişi içerisinden 6 milyondan fazla kişi komşu ülkelere göç etti. Bu ülkeler arasında Ukraynalıların en çok gittiği ülke ise Polonya oldu. Polonya halkının kardeşlik duygularıyla Ukrayna halkına en çok kucak açan halk olduğunu söyleyebiliriz. Geldiğimiz noktada 6.2 milyon insanın Ukrayna dışına çıktığını biliyoruz. BBC’nin haberine göre Ukraynalıların gittiği ülkeler ve giden göçmen sayısı aşağıdaki gibi;
Polonya 3.376.992
Romanya 919.574
Rusya 850.534
Macaristan 610.076
Moldova 464.294
Slovakya 424.027
Beyaz Rusya 27.308[1]
Elbette bu ülkelere göç eden birçok Ukraynalı diğer ülkelere geçebiliyor. Ayrıca daha az sayıda insan da bu listede olmayan Türkiye gibi ülkelere göç etmiş durumda. Bazı Avrupa ülkeleri Ukraynalılara acil vize verdi. Örneğin, 16 Mayıs’a kadar Çekya tarafından 345.203 Ukraynalıya ve 14 Mayıs itibarıyla da Almanya tarafından 700 binden fazla Ukraynalıya vize verildiği biliniyor. Muhtemelen Ukraynalı göçmenlerin Avrupa Birliği ülkelerine geçtikten sonra en çok tercih ettiği adres Almanya oluyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı Ukrayna’nın doğu bölgesinde Donbas ve etrafına taşındı. Savaşın beklenenden daha uzun süreceği artık kesinleşmiş durumda. Bu hafta Mariupol’de Rusya zaferini ilan ederken Ukrayna’nın en büyük ikinci kenti olan Kharkiv’de ise Ukrayna’nın Rusya’yı geri püskürttüğü haberleri geliyor. Bu durumda iki tarafın da Donbas bölgesinde uzun sürecek çatışmalara hazırlandığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla, savaşın neden olduğu insani kriz ve göçmen sorunu önümüzdeki dönemde daha da büyüyecek gibi görünüyor. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Avrupalılar Ukraynalı göçmenleri Suriye, Irak ve Afganistan’dan gelen göçmenlere göre çok daha olumlu karşılıyor. Yine de Ukraynalı göçmen sayısının artması ve savaşın daha da uzaması AB ülkelerinde yeni bir göçmen tartışmasına neden olabilir ve popülist partilere malzeme verebilir.
[1] https://www.bbc.com/news/world-60555472