[voiserPlayer]
Ekonomos Haftalık Ekonomi ve Finans Bülteni (11-17 Temmuz)
Euro, Dolar Karşısında Eriyor
Euro geçtiğimiz hafta yirmi yılın sonunda dolar karşısındaki en düşük değerine ulaştı ve değer olarak 1 Amerikan Dolar’ının altına indi. 1 Amerikan Dolar’ının altına inmesinin en büyük etkisi aslında daha çok psikolojik bir etki. Fakat psikolojik etki de küçümsenebilecek bir etki değil. Uzun süredir devam eden düşüşün altında ise birden çok sebep var.
Düşüşteki önemli nedenlerden birisi enerjide Rusya’ya olan bağımlılık. Avrupa Rusya’dan aldığı doğal gazı endüstriyel üretimde, ulaşım dışı hizmet sektöründe ve elektrik üretiminde kullandığı için Rusya’dan gazı pahalı alma ve hatta alamama endişesi euronun değer kaybetmesine neden oluyor. Özellikle çelik ve cam üretimi gibi sektörler doğal gaz kullanımına oldukça bağımlı ve üretimin aksama ihtimali tedirginlik yaratıyor. Üstelik enerji fiyatlarındaki artış, euro bölgesinde enflasyonun (%8,6) yüksek seyretmesine de neden oluyor.
Euro bölgesinin savaş kaynaklı yaşadığı sorunun yanı sıra ekonomik olarak durgunluk beklentisi de euronun zayıflamasını beraberinde getiriyor. Enerji hariç diğer ekonomik endişeler, aslında Amerika için de geçerli olmasına rağmen değer kaybının euro tarafında gerçekleşmesi bize başka nedenlerin de bu düşüşte etkili olduğunu ima ediyor. O nedenler ise ABD ekonomisi ve dolar tarafındaki gelişmeler.
ABD Ekonomisi ve Dolar Endeksinde Artış
ABD de enflasyon sorunuyla baş başa ve son kırk yılın en yüksek enflasyon oranlarıyla mücadele ediyor. Geçen hafta açıklanan yıllık enflasyon oranı %9,1 ve bu oran beklentilerin de üstünde bir oran. Fakat yükselen enflasyona karşı ABD, 2022 Mart ayından itibaren faiz silahını çekmiş durumda. Bu durum enflasyonla mücadelede ABD’yi daha kararlı hale getiriyor.
Buna ek olarak dolar endeksindeki yükselişte ABD Doları’nın güvenilir liman olarak görülmesinin de etkisi bulunuyor. Risk iştahının azaldığı dönemlerde yatırımcı dolara dönmeyi tercih ediyor. Hem enflasyona karşı FED faiz artışları, hem de zaten doların güvenilir liman olması yatırımcının euro yerine dolar tercih etmesine neden oluyor.
ABD tarafında diğer bir gelişme ise aslında ekonominin oldukça iyi bir performans göstermesi. Şu ana kadar büyüme oldukça güçlü ve işsizlik oranlarında henüz bir sıkıntı bulunmuyor. Ekonomideki bu iyi durum enflasyonla mücadelede FED’in daha rahat hareket etmesini sağlıyor. Euro bölgesinde ise durum böyle değil. Euro bölgesi ekonomik performans olarak zayıf bir görünüm sergiliyor.
Euro tarafında faiz artışları bu aydan itibaren gerçekleşecek. Ancak resesyon korkusu faiz artışlarının devamının geleceği konusunda şüphe uyandırıyor. Yeterince iyi bir performans gösteremeyen euro bölgesinde bir de faizleri artırmak ekonomik durgunluğu daha da artırır endişesine yol açıyor. Tüm bu nedenler de doğal olarak euroyu para birimi olarak zayıflatırken dolara talebi artırıyor ve böylece 1 euro, 1 doların altına inebiliyor.
Türkiye İhracatına Etkisi
Euro/dolar paritesindeki zayıflama Türkiye ekonomisi için olumsuz bir durum teşkil ediyor. İstatistikler üzerinden bakacak olursak 2022 yılının ilk beş ayında yapılan toplam ihracatın dolar değeri 102 milyar 469 milyon dolar. Bu ihracatın %45,8’i euro cinsinden ihracat iken, %48,3’ü dolar cinsinden ihracat. Türk Lirasının ihracat içindeki payı ise sadece %2,8. Görüleceği üzere Türkiye ihracatının büyük çoğunluğunu euro cinsinden yapsa da euro ve dolar cinsinden ihracat hemen hemen birbirine eşit ve hatta dolar çok az da olsa daha fazla.
Asıl fark ise ithalat tarafında ortaya çıkıyor. 2022 yılı ilk beş ayında Türkiye’nin yaptığı ithalatın %24’ü euro cinsinden iken %71,2’si dolar cinsinden. Türk Lirası ile yapılan ithalatın toplam ithalat içerisindeki payı ise %3,8. Böylece ihracat tarafında iki döviz cinsi hemen hemen eşit dağılırken, ithalat tarafında ağırlık net bir şekilde dolar ile gerçekleştiriliyor.
Özellikle enerji fiyatlamalarının dolar cinsinden olması burada önemli bir etken. Doların euro karşısındaki değerinin bu şekilde artması da dış ticaret dengesinin Türkiye’nin aleyhine işlediğini gösteriyor. Mevcut durumda yüksek cari açık veren Türkiye için bu paritenin dolar lehine işlemesi, ödemeler dengesindeki sorunlara ufak da olsa bir yenisini daha eklemiş oldu.
Sanayi Üretimi ve Ciro Yıllık Artışları Oldukça Yüksek
Geçtiğimiz hafta açıklanan verilerde sanayi üretimi ve şirketlerin ciro değişimi öne çıktı. Sanayi tarafından başlayacak olursak Türkiye’de sanayi üretimindeki artış yıllık bazda %9,1 oldu. Mayıs ayı sanayi üretimindeki artış, Nisan ayına göre ise sadece %0,5. Yıllık bazda bakıldığında oldukça yüksek gibi gözüken artış aylık bazda yavaşlamayı işaret ediyor.
TÜİK’in hazırladığı sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet şirketleri ciro endeksine göre Mayıs ayında geçen yılın aynı dönemine göre şirketlerin cirosu %132,7 oranında arttı. Burada hizmet sektörü ciro endeksi %167,3 artarak ortalamayı yukarı çekerken, inşaat sektöründeki ciro artışı %78,1’de kalarak endeksi aşağı çekti. Hizmetler sektöründe ise en büyük ciro artışı konaklama ve yiyecek sektöründe görüldü. Konaklama ve yiyecekte ciro artışı hem resmi enflasyonun hem de ciro endeksinin oldukça yukarısında gerçekleşerek %301,7 oldu.
Alt kırılım olarak bakıldığında ise konaklama tarafında ciro artışı yıllık %426,6 artış gösterirken, yiyecek sektörü cirosu %253,3 oranında artmış durumda. Ciro artış oranı bakımından bir diğer dikkat çekici sektör ise gayrimenkul sektörü. Gayrimenkul ciro endeksindeki artış %233,7 oranıyla oldukça yüksek. Bu yüksek oranlar resmi enflasyon olan %78 oranının gerçekçiliğini direkt olarak çürütmese bile fazlasıyla sorgulatan oranlar. Ayrıca bu yüksek ciro oranlarının sürdürülebilirliği de problem. Gerek öne çekilen talebin zamanla azalacak olması, gerekse de öne çekilmemiş olan talebin de yavaşlama ihtimali ciro artışlarının yüksekliğini azaltacak başlıca faktörler.