[voiserPlayer]
Ekonomos Haftalık Ekonomi ve Finans Bülteni (19 – 25 Aralık 2022)
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla çok sayıda vatandaş yılbaşı itibariyle 8500 TL gelir elde edeceğini öğrenmiş oldu. 8500 TL olduğunu öğrendikleri asgari ücretle ilgili tartışmalar, bu sene Ağustos ayından itibaren başlamıştı ve o dönemde 8500 TL’den daha yüksek ücretler de konuşuluyordu. Fakat son dönemlerde 7500 TL civarı ücretler de konuşulmaya başlandı ve asgari ücretin daha düşük miktarda gerçekleşeceğine dair bir beklenti oluştu. Bu beklentinin düşmesinde işverenlerin bu ücretleri karşılamayacağı düşüncesi ana etken iken açıklanan ücretin daha yukarılarda gelmesi bir anlamda sürpriz oldu.
Türkiye’de son yıllarda asgari ücret ile geçinen insan sayısının artması ile asgari ücretin ne kadar olacağı oldukça merak konusu oluyor ve asgari ücret artışı aylar öncesinden konuşulmaya başlanıyor. Binlerce şirketin, milyonlarca çalışanının üretime yaptığı katkı için ne kadar kazanması gerektiği bir kişinin kararına bırakılıyor ve sanki asgari ücretle çalışanların hepsi aynı katkıyı veriyormuşçasına onlar için ortak bir ücret belirleniyor. Bu yönüyle bakıldığında farklı bireylerin üretime katkısı ayrıştırılmıyor ve bu durum ülkedeki ücretler seviyeleri üzerinde ciddi bir problem olduğuna işaret ediyor. Ekonomideki gidişat böyle devam ettiği sürece de bu problemin çok daha büyük bir probleme dönüşmesi kaçınılmaz.
Açıklanan ücret sonrasında gelen tepkilere bakıldığında asgari ücretle geçinen taraf çok memnun olmasa da memnun gözüküyor. İşveren tarafında ise aylardır yaptıkları uyarılara bakıldığında memnun olduklarını söylemek oldukça zor. İşveren tarafı uzun süredir artan maliyetlerden şikayet etmekte idi. Özellikle küçük ve orta boy işletmelerde karlılık anlamında sıkıntı yaşanıyordu. İşverenler artan bu maliyetleri fiyatlara yansıttıklarında talebin düştüğünü, o nedenle fiyatlara yansıtamadıklarını ve zor durumda kaldıklarını iletiyorlar. Enflasyonun hızla arttığı son on beş aylık dönemde işveren tarafının asgari ücretteki yüksek artışa tepkisi zamanla artmaya başladı. İlk dönemlerde maliyet artışlarını ve hatta daha fazlasını fiyata yansıttıklarında talepte düşüş gerçekleşmediğinden sıkıntı yaşamıyorlardı. Tüketici tarafı enflasyonist ortamda tasarruf nedeniyle tüketime yöneldiğinden talepte düşüş görülmemişti. Fakat önümüzdeki süreçte talebin azalacağı beklentisi de düşünüldüğünde fiyat artışları eskisi gibi kayıtsız bir taleple karşı karşıya kalmayacak. O nedenle şirketlerin bir kısmı işçi çıkarmayı düşünüyor ve hatta bazı şirketler buna başlamış durumda.
Emek yoğun sektörlerde son dönemde gelen işçi çıkarma haberlerine bakıldığında gelecek zam öncesi mevcut karlılıklarını korumak için kendilerince önlem aldıklarını söylemek mümkün. Bazı şirketler ise olası işten çıkarma yasağını düşünerek yılbaşı öncesinde işten çıkarmalara başladı. Tabi burada yurt içi ve yurt dışında düşen ve düşecek olan talebe karşı asgari ücretteki artışı bahane edenler de olabilir.
Asgari ücret ile enflasyon arasındaki ilişki iktisat camiasında uzlaşması imkansız bir tartışma. Bazı iktisatçılar asgari ücret artışlarının fiyatlara yansıtılacağı için enflasyonist olduğunu iddia ederken, bazı iktisatçılar ise ücret artışının enflasyonist olmadığını iddia etmekte. Bazıları ise her sektörde olmasa da emek yoğun sektörlerde (örneğin hizmetler sektöründe) artan işçi maliyetleri nedeniyle enflasyonist olduğunu iddia etmekte. Her ne kadar emek ücretinin artışı bir maliyet yaratsa da VeFinans Twitter hesabının aktardığına göre emek maliyetinin toplam maliyetlerdeki payı 2011 yılında yapılan bir TCMB çalışmasına göre ortalamada sadece yüzde 21.[1] Bu oran hizmetler sektöründe yüzde 33 oranında. Elbette emeğin toplam maliyet içerisindeki payının çok daha yüksek olduğu sektörler olsa da ortalamaya bakıldığında büyük bir pay olduğu iddia edilemez.
Asgari ücret tartışmasının ülke gündeminde bu kadar yer almasını önlemek için daha az sayıda insanın asgari ücretle geçinmesini sağlayacak bir ortam oluşturulması gerekiyor. Bunun için öncelikle emek verimliliğinin arttırılması şart. Emeğin verimliliğinin artışıyla emek başı çıktı artacak ve emek kesimi daha fazla üretimden pay alacaktır. Ayrıca emeğiyle geçinenlerin emek ücreti üzerinde pazarlık yapması bir haktır ve o nedenle bu haklarını kullanmada sendikalaşma hakkı ellerinden alınmış durumda. Bu sadece Türkiye çapında değil, global çapta bir problem ama Türkiye’de çok daha büyük bir sendikalaşma problemi bulunuyor ve sendikalaşma önünde engeller çıkartılıyor. Tabi bu süreçte Türkiye’nin içinde bulunduğu yüksek enflasyona da çözüm bulunulması kaçınılmaz bir zorunluluk. Enflasyonun bugün geldiği noktadan hızla tek haneli oranlara inmediği durumda asgari ücret etrafında yoğunlaşma devam edecektir. Enflasyonist ortamda gerçek anlamda emek verimliliğinin artmasını beklemek de oldukça iyimser kalır. Enflasyonist ortamda firmaların emek verimliliği üzerine yaptığı çalışmalar ve verimlilik arayışları oldukça görünmez kalır. Enflasyon ortamı, verimliliğin firmaya sağlayacağı rekabet üstünlüğünü görünmez kılar. Verimliliğini arttıran ve arttıramayan firmalar arasındaki fark, yüksek fiyat artışları ortamında kaybolur. Dolayısıyla enflasyon burada da oldukça kilit bir rol oynamaktadır.