Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (4-10 Mart 2025)
28 Şubat 2025 tarihinde yapılan Zelensky’nin Washington ziyaretinde Beyaz Saray’da Trump ve Zelensky arasında çıkan kavga ile Ukrayna savaşı tüm dünyanın gündemine tekrar oturmuştu.
Trump’ın Zelensky’i, birçoklarının bir tür sömürge anlaşması olarak nitelediği nadir toprak mineralleri anlaşmasına zorlaması ve karşılığında güvenlik garantisi önermemesi, Avrupalıları da kızdırmış ve Rusya’ya karşı Avrupa’nın kendi başına önlem alması konusunda yeni arayışları hızlandırmıştı. Ayrıca Avrupa ülkeleri birbiri ardında Ukrayna’ya olan desteklerini açıklamışlardı.
Trump yönetimi ise Ukrayna’yı barışa zorlamak için daha da sıkıştırmak amacıyla, ABD’nin Ukrayna’ya olan yardımlarını ve savaşın gidişatı için hayati önemde olan istihbarat paylaşımını durdurduklarını açıklamıştı.
Zelensky, Trump ile tartışmasından sonra Trump’a bir mektup yazarak anlaşmayı kabul edeceklerini, ABD’ye minnettar olduklarını ve Trump’ın liderliğinde çalışmaya hazır olduklarını ifade etmiş ve geri adım atmıştı.
Bunun üzerine barış konusunu konuşmak ve nadir toprak mineralleri anlaşmasına imza koymak için ABD ve Ukrayna yetkilileri Suudi Arabistan’da toplanma kararı almışlardı. Bu yazı yazılırken (11 Mart 2025) Ukrayna temsilcileri, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz’un da aralarında olduğu ABD heyeti ile görüşme halindeydi.
Gelen haberler iki tarafın da görüşmelerin olumlu geçtiğini düşündüğünü gösteriyor. Nitekim verilen molada Waltz, “anlaşmaya doğru ilerliyoruz” açıklamasını yaptı.
Ancak iki tarafın beklentileri birçok konuda uyuşmuyor. Örneğin Marco Rubio, Suudi Arabistan’a gelirken yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın Rusya’nın 2014’ten bu yana kontrolünde tuttuğu topraklarının bir kısmından vazgeçmesi gerektiği açıklamasını yaptı ki Ukrayna buna karşı çıkıyor.
Öte yandan, Ukrayna hava ve denizde ateşkes önerirken güvenlik garantisi almadan kara birliklerini geri çekmek istemiyor. ABD ise derhal ateşkesin her konuda sağlanması gerektiğini düşünüyor ve bunun için bastırıyor.
Trump’ın Orta Doğu Temsilcisi Steve Witkoff, nadir toprak elementleri ile ilgili anlaşmanın da bu hafta imzalanabileceğini söyledi. Ukrayna heyeti güvenlik garantileri konusunda Avrupa’dan aldığı destek ile ABD heyetini kendi pozisyonlarına yaklaştırmaya çalışacak ki işleri çok zor görünüyor. Nitekim Ukrayna heyeti, Beyaz Saray’da yaşanan türden bir kazaya sebebiyet vermemek için bu sefer çok daha tedbirli müzakere yürütüyor.
Suudi Arabistan’da ABD-Ukrayna görüşmeleri başlamadan ajanslara düşen bir haber de Ukrayna savaşı açısından oldukça önemliydi. Ukrayna bu sabah, Moskova’ya bugüne kadarki en büyük drone ataklarından birini gerçekleştirdi. Rusya, ülkenin çeşitli bölgelerine yönelen 240’tan fazla drone’u düşürdüğünü iddia ederken, Ukrayna ise Moskova’daki bir petrol rafinerisini ve Orel bölgesindeki bir petrol üretim tesisini hedef aldıklarını açıkladı.
Moskova Belediye Başkanı Sergei Sobyanin, saldırının savaşın başlangıcından bu yana şehre yönelik en büyük saldırı olduğunu söyledi. Rus yetkililer, Moskova bölgesinde en az üç kişinin öldüğünü ve 18 kişinin yaralandığını ve dört uluslararası havaalanının geçici olarak faaliyetlerini askıya aldığını söyledi. Moskova’nın güneyindeki Domodedovo havaalanı yakınlarındaki demiryolu rayları da hasar gördü.
Bu atak Ukrayna’nın özellikle kendi ürettiği dronelar ile halen Rusya için hava saldırıları yoluyla bir tehdit olduğunu tekrar göstermiş oldu. Nitekim New York Times’ta çıkan bir habere göre Rusya, doğu cephesinde de oldukça sıkıntılı bir durumda.
Ukrayna güçleri son aylarda Donetsk bölgesinin doğusundaki Rus saldırılarını durdurdu ve küçük de olsa bazı toprak parçalarını geri almaya başladı. Rusya’nın taarruzu bir buçuk yılına yaklaşırken Rus tugayları tükenmişlik sendromu yaşıyor ve Rusya tahrip olan teçhizatını yenileyerek cepheye sürmekte zorlanıyor. (Rusya’nın cephede yaşadığı sorunlara daha detaylı bakmak isteyenler için Cem Özen’in şu videosunu tavsiye ederim: https://www.youtube.com/watch?v=fIXpeUADlQo)
Ukrayna güçleri de bu fırsatlardan yararlanmaya çalışıyor. Ancak Rusya hâlâ güçlü durumda ve doğu cephesinde Ukrayna’ya her gün onlarca saldırı düzenleyebiliyor. Dolayısıyla yıpratma savaşı da barış görüşmelerine paralel olarak sürüyor ve bu savaşın kısa vadede biteceğine dair umutlu mesajlar vermiyor.
Öte yandan Trump’ın Beyaz Saray’da son derece sert salvolarına maruz kalan Zelensky’nin Ukrayna içinde desteği de artıyor. Ukrayna’da yapılan son kamuoyu yoklamaları, Zelensky’e artan desteğin, Trump’ın Ukrayna’ya olan küstahça tavrından kaynaklandığını gösteriyor.
Özetleyecek olursak, mevcut durumda Trump yönetiminin Rusya’yı tekrar Ukrayna’ya saldırmaktan alıkoyacak güvenlik garantilerini Ukrayna’ya vermeden ve Zelensky’i hakir görerek barışı sağlayacağını iddia etmesi, herkesten çok Putin yönetiminin işine geliyor.
Oluşturduğu algının aksine cephede son derece sıkıntılı günler geçiren Rusya’nın (aynı durum elbette Ukrayna için de geçerli) Ukrayna ve Avrupa lehine daha avantajlı bir barışa zorlanması imkanı varken Trump’ın Rusya lehine hareket etmesi, Avrupalıları da oldukça kızdırıyor.
Birleşmiş Milletlerde gündeme gelen Ukrayna savaşı ile ilgili bir tasarıda Trump yönetimindeki ABD’nin Rusya’yı kınamaması ve Trump’ın savaşın başlamasından Rusya’yı değil de Ukrayna’yı sorumlu tutması; Trump yönetiminin Ukrayna konusunda hem bir illüzyon içerisinde olduğunu, hem de açık şekilde Putin yönetimi lehine çalıştığını gösteriyor. Bu durum ise tüm dünyada demokrasi ve insan hakları karşıtı otoriter rejimlerin ellerini ovuşturmalarını sağlıyor.
Ukrayna konusunda Avrupa’nın elinden gelenin daha da fazlasını göstermesi ve uluslararası alanda ağırlığını hissettirmesi gerekecek. Nitekim Avrupalılar bu konuda toplantılara başladılar ki yeni ve daha önemli bir toplantının yapılacağı da basına sızdı.
Adı açıklanmayan bir Fransız askeri yetkili, 30’dan fazla ülkenin Ukrayna için uluslararası bir güvenlik gücü oluşturulması amacıyla İngiltere ve Fransa öncülüğünde Paris’te yapılacak görüşmelere 30’dan fazla ülkenin katılacağını söyledi.
Bu toplantılara ABD hariç NATO ülkelerinin temsilcilerinin yanı sıra Asya ve Okyanusya ülkelerinden de katılımın olacağı dile getiriliyor. Planlanan uluslararası gücün amacının, Ukrayna’da ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından Rusya’nın başka bir saldırı başlatmasını engellemek olacağı da söylentiler arasında. Rusya tarafından ateşkesi bozabilecek herhangi bir saldırı durumunda ağır silahların kısa süre içerisinde hazır edilebilmesi de amaçlardan biri.
Avrupa, ABD’nin olmadığı bir koalisyon gücü kurarak önce Ukrayna’nın sonra da bizatihi kendisinin güvenliğini sağlamak amacıyla adımlar atıyor. Kısa vadede ABD yardımı olmadan işleri çok zor gözükse de orta ve uzun vadede Avrupa’nın ABD’den bağımsız bir güvenlik mimarisi oluşturması planı hayata geçmeye başlıyor.