Ekonomos Haftalık Ekonomi ve Finans Bülteni (6-12 Haziran)
[voiserPlayer]
Türk Lirasını teşvik amacıyla Hazine ve Maliye Bakanlığınca geliştirilen yeni uygulama, gelire endeksli devlet iç borçlanma senedi (GES) oldu. GES’ten faydalanmak isteyenler Devlet Hava Meydanları İşletmeleri (DHMİ) ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünden (KEGM) bütçeye aktarılan hasılat paylarına endeksli olarak getiri elde edecek. Bu kurumların gelirine endeksli olmakla birlikte GES’e yatırılan paranın 3 aylık getirisi %5,32 olarak belirlendi. Bu kurumların hasılat paylarının, projeksiyonların üzerinde gerçekleşmesi durumunda getiri %5,32’nin %10 daha fazlası kadar olabilecek. Bu durumda 3 aylık maksimum getiri %5,85 olabilecek. Her 3 ayda bir tekrar GES’e yatırılan paranın yıllık bileşik getirisi ise %25,54’e ulaşabilir. GES’in minimum getirisi ise %23,04 olacak. Bu durumda maksimum oran gerçekleşse bile mevcut yıllık enflasyon oranı olan %73,50’nin oldukça altında ve Maliye Bakanlığının ilk yayınladığı mesaja bakıldığında iddialı açıklamanın ardından getirinin bu kadar düşük kalması asıl büyük sürpriz oldu.
Bu haliyle 21 Aralık 2021’de açıklanan kur korumalı mevduata (KKM) göre cazibesi de pek bulunmuyor, zira KKM daha düşük faiz (3 ay için %4,25) sunmakla birlikte gerçekleşmelere baktığımızda kurdaki artış 3 aylık faiz getirisinden daha yüksek olduğu için şu ana kadar hep kurdaki artış oranında getiri sundu. GES’e, hem yüksek enflasyonun olduğu Türkiye’de oldukça düşük bir faiz getirisi sunması hem de kurdaki olası yukarı yönlü hareketlere karşı korunaksız olması nedeniyle ilginin düşük kalması kaçınılmaz. Burada beklenen ilgi düşük kaldığında sırada gözüken süper bono olarak adlandırılan enflasyona dayalı bononun piyasaya sürülmesi olabilir. Zira, ekonomiye dair risklilik artmaya devam ederken mevcut durumda Merkez Bankasının faiz enstrümanının ve haliyle Merkez Bankacılığının boşa çıkmasıyla yeni yeni finansal enstrümanlar çıkarmak zaruri gözüküyor.
Risklilik Artmaya Devam Ediyor
Türkiye’nin riskliliğini ölçen CDS (kredi temerrüt takası) değerleri 800’e ulaştı. Naci Ağbal’ın göreve geldiği dönemde 300 civarına kadar düşen CDS değerleri o dönemden itibaren yukarı yönlü yükselişini sürdürüyor. CDS’de yukarı yönlü artışlar ülke riskliliğinin arttığını gösterirken düşüşler ülke riskinin azaldığını gösteriyor. CDS değerindeki bu artışla da yurtdışından borçlanmanın maliyeti artıyor. Örneğin, yukarıda bahsi geçen 800 değeri 800 baz puanı ifade etmekte ve Türkiye’ye verilen kredilerde kredinin geri ödenmemesi ihtimaline karşı sigorta yaptırmak isteyen yatırımcının sigorta firmasına ödeyeceği risk primini ifade etmektedir.
Kısacası, 800 baz puan %8’lik bir risk primi maliyetini ifade eder. Basit bir hesapla Türkiye’ye 1000 dolarlık bir kredi verildiğinde 1000 doların %8’i olan 80 dolar kadar bir sigorta primi ödenir. Borç veren açısından %8 sigorta primi bir maliyet kalemi olduğu için bu maliyetini borca yansıtır, dolayısıyla dışarıdan borç alındığında faiz dışında %8’lik bu maliyete de katlanılır. Bu risk primi ile birlikte faiz talebi de olacağından, böylelikle yurtdışından dolar cinsi borçlanmalarda %10’un yukarısında bir faiz ödeyecek duruma gelinmiş olundu. Ekonomi yönetimi Türk Lirası cinsi faiz ödemelerini %10’a yaklaştırmaya çalışırken artırdığı risklerle dolar cinsi faizi %10’un yukarısına getirmiş durumda. Üstelik yön de halen yukarı.
Kira Artışlarına Düzenleme
Merkez Bankasının 2021 Eylül ayı ile birlikte faiz indirimlerine gitmesi ve artan para arzıyla birlikte, ekonomideki dengeler oldukça sarsılmış durumda. Fiyat mekanizmasının bozulmasıyla birlikte yüksek enflasyondan korunmaya çalışan tasarruf sahipleri konut piyasasına yöneldi ve konut talebi arttı. Bununla birlikte kurlardaki hızlı yükseliş inşaat maliyetlerini artırıyor ve maliyetlerin sürekli artması kaynaklı arz tarafında sıkıntılar yaşanıyor. Talep ve arz tarafındaki bu gelişmeler de konut fiyatlarını hızla yukarı çekerken kira artışları bu artıştan payını alıyor.
Hem yeni konut alanların kredi ödemelerine karşılık kira fiyatlarını artırmak istemesi hem de eski konut sahiplerinin yüksek enflasyona karşı alım gücünü koruma isteği, yüksek kira artışlarını besleyen en temel unsurlar. Kira kontrolleri dünyada daha önce uygulanmış ve sıklıkla da tartışmalara konu olmuş bir uygulama. Bu uygulama pratik olarak genel kiraların düşük kalmasını sağlamaktan ziyade mevcut kiracıların düşük kira artışlarından yararlanmasına yardımcı oluyor. O nedenle de uygulamaya girdiği dönemden sonra başka bir eve kiralık olarak taşınmaya çalışanların karşılaştığı yüksek kira artışı sorununu çözemiyor, soruna dar bir kesim için geçici bir çözüm üretiyor.
Emlak değerleme uzmanı Ahmet Büyükduman’ın Sözcü Gazetesi’ne paylaştığı verilere de bu gözle bakıldığında ortada büyük bir sorunun halen devam ettiği görülüyor. Büyükduman’ın paylaştığı verilere göre 7,5-8 milyon hane kira ödüyor ve bunların yaklaşık 1,5 milyonu her yıl konut değiştiriyor. Bazı ev sahiplerince herhangi bir hukuk dışı zorlamaya maruz kalmadan taşınmak durumunda kalan milyonlarca hane olduğu için bu kesimin artan kira sorununa %25’lik üst sınır çözüm olamayacak durumda. Ya bu haneler taşınma sonrası kendini %25’lik artış sorunundan korumak isteyen ev sahipleri nedeniyle daha da yüksek kira artışları ile karşılaşacak ya da ülkede taşınma sayıları azalacaktır. İşin diğer tarafında ise geçimini buradan sağlayan milyonlarca ailenin alım gücündeki düşüş var. Büyükduman’ın paylaştığı verilere göre 2,5 milyon civarı hane tek konut sahibi ve bu hanelerin çoğu emekli. Bu haneler geçimlerini buradan ve düşük olduğunu tahmin edebileceğimiz emeklilik gelirlerinden elde ettikleri için %25’lik kira artışı bu kesimin alım gücünü de ciddi oranda düşürecektir.
Yurtdışından Gelişmeler: Gündem, Yüksek Enflasyon ve Düşük Büyüme
Geçen hafta, Mayıs ayı ABD tüketici enflasyonu verileri %8,6 olarak açıklandı ve aylardır olduğu gibi bu ayda da beklenenden yüksek bir enflasyon gerçekleşti. ABD enflasyonunu yukarı çeken temel tüketim maddeleri ise enerji ve gıda oldu. Artık halk, bütçelerinden bu iki kaleme daha fazla pay ayırmak durumunda. Bu duruma anketler üzerinden bakıldığında Amerikalılara göre yüksek enflasyon ülkenin en büyük sorunu ve halkın çoğunluğu Başkan Joe Biden’ın ekonomi yönetimini onaylamıyor. Sadece ABD’ye ait olmayan yüksek enflasyon sorunu ekonomik büyüme tartışmalarını da beraberinde getiriyor.
Dünya Bankasının geçen hafta yayınladığı Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu’na göre Covid-19 dönemiyle başlayan ekonomik problemler Rusya-Ukrayna savaşı ile daha da arttı ve mevcut sorunlar uzun süreli düşük ekonomik büyüme ve yüksek enflasyona yol açabilir. Stagflasyon olarak adlandırılan bu durum, özellikle düşük ve orta gelirli ekonomiler için daha büyük sorun. Rapor 2022 yılı için küresel ekonominin %2,9 büyümesini beklerken Ocak 2022’de bu beklenti %4,1 idi. Raporun Türkiye için ekonomik büyüme beklentisi ise 2022 yılı için %2,3. Hatırlayacak olursak yılın ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi %7,3 oranında büyümüştü. Diğer çeyreklerde de büyüme oranlarının aşağıya gelmesi bekleniyor.
Bitcoin’de Düşüş Devam Ediyor
Bitcoin’in yaklaşık 6 aydır devam eden düşüşü geçtiğimiz haftaya da damgasını vurdu ve fiyat 25 bin Dolar civarlarına kadar geriledi. Kasım ayında Bitcoin fiyatının 68 bin Dolar’a kadar çıktığı düşünüldüğünde yaklaşık 7 aylık bir süreçte düşüş %63’e ulaştı ve bu yüksek düşüş oranı Bitcoin’in para birimi olma özelliğine büyük darbe vuruyor. Düşüş daha çok yüksek gelen ABD enflasyonu sonrası FED’in enflasyonu düşürmek için gaza daha da basacağı beklentisiyle gerçekleşti. Aslında daha önceki yıllarda enflasyona karşı bir korunma (hedge) görevi de gören Bitcoin, 2022 yılında biraz daha farklı şekilde S&P 500 ve Nasdaq endeksleriyle beraber hareket ediyor gibi görünüyor.
Referanslar:
https://www.sozcu.com.tr/2022/emlak/kiracilar-icin-iyi-ev-sahipleri-icin-kotu-haber-7181691/