Aylık olarak ABD siyasetindeki gündem maddelerini kaleme aldığım bu bültende geçen ay seçim sonuçlarını değerlendirmiştim. Şimdi ise birlikte Trump’ın seçim sonrası tasarladığı kabinedeki isimlerin ABD ve dünyanın geri kalanındaki gelişmelerle ilgili nasıl fikirlere sahip olduklarına ve önemli dış gelişmelerin ABD içindeki yansımalarına bakacağız.
Bildiğimiz üzere kampanya döneminde söylemini statüko karşıtı bir çizgi üzerine inşa eden ve mevcut problemlere karşı popülist bir yaklaşım benimseyen Cumhuriyetçi aday Donald Trump, partisinin kazanmasının garanti olarak görüldüğü eyaletlerin dışında yedi salıncak eyaletin tamamında da zafer elde ederek ülkenin kırk yedinci başkanı seçildi.
Partisi, Kongrenin iki kanadından biri olan Temsilciler Meclisinde var olan çoğunluğunu korurken Senatoyu da kazandı. Böylesi bir zaferin ardından Trump’ın ikinci döneminde çalışmayı düşündüğü isimler ise haliyle alanında iddialı isimler ve pek çoğu söylemleriyle kendilerini radikal bir noktada konumlandırıyor. Bunlardan birkaçına göz atalım.
Kabinedeki en önemli koltuklardan biri olan ve doğal olarak Türkiye’nin politikalarını da yakından ilgilendiren Dışişleri Bakanlığı için Trump’ın düşündüğü isim Florida Senatörü Marco Rubio. Kampanya döneminde rakibini İsrail’e yeteri kadar yardım etmemekle ve İsrail düşmanı olmakla itham eden Trump, Dışişleri Bakanlığı için de Netanyahu’nun koşulsuz destekçisi olacak bir ismi seçti. Sıkı bir İsrail destekçisi olan ve Filistin’de hayatını kaybeden sivillerin sorumlusu olarak Hamas’ı gördüğünü ifade eden Rubio; İran, Çin ve Venezuela’ya karşı da şahin bir tutuma sahip.
Senatör olduğu dönemde ABD Başkanının Kongre onayı olmadan ülkeyi NATO’dan çıkaramayacağını belirten bir yasa tasarısını desteklemiş olsa da Rubio, “ABD’nin gerektiği takdirde NATO’dan çıkabileceğini” sık sık vurgulayan bir başkanla 20 Ocak’tan itibaren birlikte çalışacak. NATO tartışmasıyla paralel olarak yürüyen Ukrayna tartışmasında da Trump, Ukrayna ile Rusya arasında derhal bir barış anlaşması yapılmasını savunduğu için karşıtları tarafından Putin yanlısı olmakla itham edilse de sonuç itibariyle halktan onayını aldı. Rubio da bu konuda Trump’a yakın bir çizgiye gelmek durumundadır.
Trump’ın Savunma Bakanlığı için aday gösterdiği Afganistan gazisi Pete Hegseth, İsrail Büyükelçiliği için düşündüğü eski Arkansas Valisi Mike Huckabee ve Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi olarak açıkladığı Temsilciler Meclisi üyesi Elise Stefanik gibi isimler de başta İsrail’in Filistin’i işgali olmak üzere bölgede ve dünyadaki pek çok önemli gelişmeye karşı radikal bir yaklaşıma sahip.
Örneğin, Mike Huckabee’nin yaklaşık 9 yıl önce “İsrail’in Batı Şeria’daki hak iddiasının ABD’nin Manhattan’daki hak iddiasından daha kuvvetli olduğunu” ifade etmesi, Elise Stefanik’in İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımın kendi üniversitelerinin kampüsünde protesto edilmesine izin veren rektörlerin (Harvard, Pennsylvania) zorla istifa ettirilmelerine katkıda bulunması ve Pete Hegseth’in 2016’da basına verdiği bir demeçte İsrail halkını “Tanrı’nın seçilmiş halkı” olarak nitelendirmesi bu radikal yaklaşımın göstergelerinden. Trump’ın dış politika ekibini İsrail destekçisi bir ekip olarak kurguladığını söylemek pek yanlış olmayacaktır.
Bu süreçte MAGA yanlısı pek çok kanaat önderi; Donald Trump’ın kampanya döneminde seçmene yalan söylediği, çünkü seçimden sonra açıkladığı bu isimlerin neo-con perspektife sahip olduğu, dolayısıyla Trump’ın izolasyoncu ve statüko karşıtı söylemiyle çeliştiğini ifade etti. Özellikle dış meselelerde Trump’ın Pentagon’dan bağımsız bir siyaset izlemesini savunan ve buna bağlı olarak ABD’nin NATO’dan ayrılarak hem Avrupa’nın yegane koruyucusu hem de Ortadoğu’nun jandarması olma durumundan sıyrılması gerektiğini düşünenler, bu anlamda Trump’ı kendi politik ajandalarına aykırı hareket etmek ve kendilerini kandırmakla itham ettiler.
Ancak Trump’ın çantasında bu şahin isimlerin yanında farklı kesimlerin hoşuna gidecek isimler de mevcut. Örneğin, aşı karşıtı komplo teorileriyle bilinen ve başkan adayıyken geri çekilip Trump’a desteğini açıklayan eski Demokrat Robert F. Kennedy, Trump’ın yeni dönem için Sağlık Bakanı adayı. Kennedy’yi kürtaj hakkı destekçisi gördüğü için Senatoda onaylamayacağını ifade eden eski başkan yardımcısı Mike Pence ise böylece bir tartışmaya kapı aralamış oldu. Çelişkili ifadeleri olsa da zamanında kürtaj hakkı ile ilgili bu durumun tamamen kadınların kendi inisiyatifinde olduğunu söylemiş olan Kennedy, 1 ay sonra hükümetin Sağlık Bakanı olabilir. Trump’ın Kennedy’yi seçimdeki desteğinden ötürü ödüllendireceği halihazırda bekleniyordu.
Senatoya takılacağı tahmin edilen bakan adaylarından biri de Savunma Bakanlığı için düşünülen Pete Hegseth. Hegseth ile ilgili taciz iddiaları kamuoyunda dolaşırken Trump’ın Adalet Bakanlığı için açıkladığı isim olan Matt Gaetz de hakkındaki suçlarla ilgili açılan pek çok soruşturmadan sonra Senatodan yeterli oyu alamayacağı düşünülerek adaylıktan çekildi. Ardından Trump, bakanlık için Gaetz’in yerine Florida Başsavcısı Pam Bondi’yi aday gösterdi.
Donald Trump’ın ayrıca yeni dönem için görev vereceği isimler arasında kamuda israfı harcamayı önleme iddiasıyla kurulan Department of Government Efficiency’nin (Hükümet Verimliliği Departmanı) başına kendisine seçimde destek veren milyarder Elon Musk ve bu yılki parti içi ön seçimde aday isimlerden Vivek Ramaswamy bulunuyor.
Eski bir Demokrat olan Tulsi Gabbard’ın Ulusal İstihbarat Direktörlüğü için açıklanması da izolasyon yanlılarının bir kazanımı olarak değerlendiriliyor. Nitekim Gabbard, NATO’ya yönelik keskin eleştirilerinin yanında Suriye’nin devrik lideri Beşşar Esad ile olan yakın temasıyla biliniyor, Pentagon’un aksine ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını geri çekmesi gerektiğini savunuyordu.
Türk kökenli doktor Mehmet Öz de Trump tarafından sağlık sigortasının kapsamını denetleyen Centers for Medicare and Medicaid Services kurumunun başına atandı. Öz, 2022 ara seçimlerinde Pennsylvania eyaletinde Demokrat John Fetterman’a karşı %2’ye yakın farkla Senato yarışını kaybetmişti.
Yargıda Son Durum
ABD tarihinde başkan seçilen ilk hükümlü olan Donald Trump, 31 Mayıs’ta hüküm giydiği ancak ceza almadığı “susturma payı” suçu nedeniyle alacağı cezadan 22 Kasım’daki kararla birlikte süresiz olarak erteleme aldı. Yine, 2020 seçimlerine müdahale etmeye çalışması ve Florida’daki evi Mar-a-Lago’da bulunan birtakım gizli belgelerden ötürü hakkında açılan davalardan da Kasım sonu itibariyle tamamen kurtuldu.
Başkan Joe Biden ise hapis cezasıyla karşı karşıya kalan oğlu Hunter Biden’ı 2 Aralık’ta affetti. Uzun bir yargılama sürecinden geçen Hunter Biden, yüksek miktarda vergi ödememek ve uyuşturucu kullanımına rağmen silah bulundurmaktan ceza almıştı. Ancak babasının özel affıyla bu cezadan kurtulmuş oldu. Son bir ay içerisinde yaşanan bu gelişmeler, ABD kamuoyunda yargı erkine karşı ciddi bir güvensizlik yaratmış durumda.
Suriye’ye Tepkiler
Kasım ayının son haftasında Suriye’nin kuzeyinde taarruza geçen HTŞ önderliğindeki Esad muhalifi gruplar, birkaç gün içerisinde Halep, Hama ve Humus’u ele geçirerek rejime büyük darbe indirdi. Rusya ve İran’dan beklediği desteği göremeyen Beşar Esad ise Şam’ı muhaliflere terk ederek ailesiyle birlikte Moskova’ya firar etti.
Ülkesindeki muhalifleri terörist olarak tanımlayan Esad, ABD’yi de sıkça muhaliflere destek vermek ve kendisini devirmeye çalışmakla suçlamıştı. Arap Baharı’nın ardından patlak veren iç savaş sırasında ülkesinde işlediği insan hakkı ihlalleri nedeniyle ABD Başkanı Barack Obama ile karşı karşıya gelen Esad, Obama’dan sonra da ABD’ye olan düşmanca tutumunu sürdürmüştü.
Esad’ın devrilişinin ardından ABD’nin mevcut başkanı Joe Biden gelişmeyi olumlu karşılarken konuyla ilgili yaptığı konuşmada mevcut risklere de değindi. Bunun başında da IŞİD’in bölgedeki boşluktan yararlanarak yeniden dirilmesi ihtimali geliyor. Biden, iktidarı ele geçiren grupların geçmişteki radikal eylemleri nedeniyle yakından takip edileceklerini ifade ederek ılımlı bir tonda konuşmasını sonlandırdı.
ABD’nin müstakbel başkanı Donald Trump ise Rusya’nın Ukrayna’daki durumdan ötürü Esad rejimine yeteri desteği veremediğini, Suriye’nin ABD’nin dostu olmadığını ve ABD’nin bu duruma karışmaması gerektiğini X üzerinden söyledi. Yardımcısı J.D. Vance da rejimi deviren muhalif gruplara karşı “radikal cihatçı” olmaları endişesi taşırken rejimin devrilmesinden sonra Trump’ın tweet’ini destekleyerek Suriye’deki olayların dışında kalınması gerektiğini belirtti.
Temsilciler Meclisinde South Carolina eyaletini temsil eden Cumhuriyetçi Joe Wilson Kongrede bu konuyla ilgilenen isimlerden biri. Konuyla ilgili ilk paylaşımını 29 Kasım’da Rusya lideri Putin’i savaş suçlusu ve İran’ın dini lideri Hamaney’i terörist olmakla itham edip Esad muhaliflerine Tanrı’dan yardım dileyerek yaptı. 8 Aralık’ta da Şam’ın düşmesinin ardından muhalif Suriyelilerin üç yıldızlı bayrağıyla birlikte Ukrayna ve ABD bayraklarını aynı kareye alarak çekindiği fotoğrafını kutlama mesajıyla X üzerinden paylaştı.
Görüldüğü üzere Trump’ın gelişi daha devir teslim gerçekleşmeden etkilerini göstermeye başlıyor. Özellikle Suriye’deki gelişmeler, komşu olmamız sebebiyle Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Gelecek dört yılın bölgemiz ve dünya için olabilecek en makul şekilde geçmesi temennimle yazıyı noktalıyorum.
Kaynakça
https://www.nytimes.com/2024/11/13/us/politics/marco-rubio-trump-secretary-of-state.html
https://www.cbsnews.com/news/rfk-mike-pence-abortion
https://edition.cnn.com/2024/11/21/politics/matt-gaetz-withdrawing-attorney-general/index.html
https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2024/11/donald-trump-legal-cases-charges/675531
https://edition.cnn.com/2024/12/01/politics/hunter-biden-joe-biden-pardon/index.html7