Geçtiğimiz iki haftalık süreçte hepimizi ilgilendiren ve merkezinde ABD’nin yer aldığı pek çok küresel gelişme meydana geldi.
Bildiğimiz üzere Birleşmiş Milletler Genel Merkez Binası New York şehrinde bulunuyor. Pek çok ülkenin devlet başkanı ve yetkilileri de her yılın Eylül ayında BM’de konuşma yapmak için New York’u ziyaret ediyor.
Geçtiğimiz hafta hem BM oturumlarından ötürü oldukça yoğun geçti, hem de bölgemiz açısından kritik öneme sahip bazı devlet başkanları Trump ile Beyaz Saray’da özel görüşmeler gerçekleştirdi. Bültende bunların yanında biraz da ABD iç siyasetine göz atacağız.
Trump’ın Birleşmiş Milletler Konuşması
Donald Trump, 23 Eylül günü BM Genel Merkezi’nde yaptığı konuşmaya önceki yönetimi hedef alarak başladı. Bir önceki Başkan Joe Biden, görevi devraldığı yıl olan 2021’de BM’de yaptığı konuşmada böyle bir taktiğe başvurmasa da Trump geçen hafta başvurmayı tercih etti.
Prompter’ın bozuk olmasından dolayı sözlerine aklında kalanlarla devam eden Trump, Biden dönemini “kanunsuz ve radikal” olmakla itham etti. Görevi devraldığı 20 Ocak 2025’ten bu yana pek çok rekora imza attığından ve önceki dört yılda gerçekleştirilemeyen pek çok başarıya bu 8 ay içinde imza attığından söz etti. Önceki yönetimin açık sınır politikalarını da iğneleyici bir dille ele alıp kendi döneminde bu durumun sona erdiğini söyledi.
Uluslararası politikada ABD’nin meşruiyetinin sağlamlaştığını iddia eden Trump, göreve geldiği günden bugüne pek çok savaşı bitirdiğinden bahsetti. Bu savaşlar arasında yakın coğrafyamızda bulunan İsrail-İran ve Ermenistan-Azerbaycan savaşları da bulunuyor. Ancak Trump’ın sona erdirdiğini iddia ettiği savaşlar arasında ne yazık ki Rusya-Ukrayna meselesi yer almıyor.
Halbuki kabinesiyle birlikte kendisinin en büyük vaatlerinden biri, o bölgedeki çatışma halini çok kısa sürede bitirmekti. Bir önceki bültende ele aldığım, NATO ülkelerine Rusya ile enerji alışverişi yapmaları konusunda verdiği ültimatoma da Birleşmiş Milletler konuşmasında değindi.
Ukrayna meselesiyle ilgili son 1 yılda öylesine analizler yazılıp çizildi ki Moskova’nın Suriye’de desteklediği Esad yönetiminin devrilmesinin Ukrayna ile ilgili bir pazarlıkla bağlantılı olduğu kanaatinden hareketle kimi çevrelerce savaşın kısa sürede Rusya lehine sonuçlanacağı iddia edildi. Genel kanı bu şekildeydi. Hatta Zelenski’nin 2025 içinde düzenlenecek bir erken seçimle görevden ayrılacağı da beklentiler arasındaydı, özellikle yaz aylarında Zelenski karşıtı protestolar gerçekleştiği zaman. Ancak gelin görün ki ne Zelenski devrildi ne de Putin ikna edildi. Bu durumdan kaynaklı olarak Trump da Putin’le olan iletişim biçimini çok daha sert bir noktaya evriltti.
Süregelen savaşlar bir yana, Trump konuşmasında bitirdiğini iddia ettiği savaşlar ile ilgili BM’nin “hiç üstüne düşen görevleri yapmadığını” iddia etti. BM’ye ayrılan bütçenin gereksiz olduğuna uzun bir süredir inanan Trump’ın göreve gelir gelmez ilk icraatlerı arasında BM Güvenlik Konseyinin daimi üyesi olan ABD’yi İnsan Hakları Konseyinden çıkarmak da vardı.
The New York Times’ın mail bülteninden okuduğum kadarıyla BM şu anda Trump’ın politikalarından kaynaklı olarak büyük bir mali sıkıntı içinde. Öyle ki kira bedelleri karşılanamayacağı için New York ve Cenevre’deki yerleşkelerinden daha ucuz bir yere taşınmayı düşünmekle beraber Barış Gücü’ne aktarılan paranın da kısılması kurumun gündeminde.
Trump yönetiminin BM başta olmak üzere uluslararası kurumlara yönelik dışlayıcı tutumu, Rusya ve Çin gibi rakip aktörlerin bu alanlarda ön plana çıkmasına sebep oluyor. Yine benzer şekilde ABD’nin İsrail-Filistin hususunda yıllardır sözlü olarak desteklediği iki devletli çözüm anlayışının da bu dönemde terk edilmesi ABD’yi dünyadan daha izole bir noktada konumlandırıyor.
Nitekim Fransa’nın ardından Birleşik Krallık, Kanada ve Avustralya’nın Filistin Devleti’nin bağımsızlığını tanımasına Trump’ın tepki göstermesi bu durumun göstergelerinden. Gazze’deki fundamentalist aşırılıkçı Hamas ile İsrail’deki muhafazakar popülistlerin barış sürecini tıkaması hamlesine karşılık olarak bazı ülkelerin Filistin’i devlet olarak tanımasının bölge barışına zarar vereceğini Trump’a acaba ne düşündürdü?
Okyanusun öbür tarafına bakacak olursak yakın zamanda Venezuela ile de gerginliğin arttığı barizken Trump’ın Maduro’yu teröristlere yardım etmekle itham etmesi, Venezuela ile bir sıcak çatışmaya girme ihtimalini iyiden iyiye düşündürüyor.
Trump Brezilya’ya da aba altından sopa gösterirken Brezilya’nın sol görüşlü devlet başkanı Lula da Silva’nın Trump ile çok iyi anlaşacağını beklemek fazla optimist olurdu. İkilinin özellikle gümrük vergileri konusunda müzakere etmesi beklenirken, Trump’ın dost bildiği -Brezilya’nın bir önceki devlet başkanı- sağ popülist Jair Bolsonaro’nun yakın zamanda hapis cezasına çarptırılmış olması görüşmeleri etkileyecek mi göreceğiz.
Washington Ziyaretleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 yıl aradan sonra Beyaz Saray’da bir ABD Başkanı ile bir araya geldi. Ağırlıklı olarak enerji ticareti konuşulan toplantıdan ikili arasında herhangi bir tartışma çıkmadı. Özellikle gazetecilerin soracakları sorular aracılığıyla Hamas meselesi üzerinden bir tartışma ihtimali beklense de bu gerçekleşmedi. Trump’ın Erdoğan hakkında sarf ettiği bazı ifadelerin Türkiye’de polemik konusu olmasına rağmen ikili memnun bir şekilde görüşmeden ayrıldı.
Bu haftanın başında ise -kaçıncı olduğunu saymaktan yorulduk- Netanyahu, Beyaz Saray’da Trump’ı ziyaret etti. İsrail’in geçtiğimiz günlerde Katar topraklarına düzenlediği saldırıdan ötürü Trump’ın Katar Emiri’ni telefondan arayarak Netanyahu’ya özür dilettirmesi gibi gülümseten karelerin yanında bu görüşmeden Gazze için bir barış planı çıktı.
Daha önce İsrail’in Batı Şeria’yı işgal etmesini desteklemeyeceğini ifade eden Trump, BM zirvesinde Müslüman ülke liderleriyle bir toplantı yaptıktan sonra Gazze için bir çözüm önerisi açıklamıştı. ABD’nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un ileriki günleri işaret etmesiyle birlikte gözler Netanyahu-Trump görüşmesine kilitlenmişti.
Görüşmede kabul edilen barış planında İsrailli rehinelerin serbest bırakılması karşılığında İsrail askerlerinin Gazze’den aşamalı olarak geri çekilmesi, 7 Ekim 2023’ten bu yana tutuklanan yüzlerce Gazzeli mahkumun -aralarında müebbet hapis cezası alanlar da dahil- serbest bırakılması, silahsızlandırılan Gazze bölgesine BM aracılığıyla yardım gönderilmesi ve başında Trump’ın bulunduğu bir Barış Kurulu kurularak bu kurulun Gazze’nin ekonomik ve siyasi geleceğini şekillendirmesi gibi önemli maddeler yer alıyor. Trump Hamas’a bu şartlara uyması için birkaç günlük bir süre tanıdı. Eğer karşılık gelmezse de çok üzücü sonuçları olacağını belirtti.
Bu görüşme gerçekleştikten birkaç saat sonra sosyal medyada dile getirilen iddialara göre ABD, Katar’daki -İran’ın da geçen aylarda füze saldırısı düzenlediği- El Udeyd Hava Üssü’ne büyük bir silah yığınağı yapıyor. En son İran’ın İsrail tarafından vurulduğu zaman gerçekleşen bu durum, Gazze ile ilgili barış planının Netanyahu’nun aşırı sağcı koalisyon ortaklarını rahatsız etmesinin bir karşılığı da olabilir.
7 Ekim’in yıl dönümü yaklaşırken Jerusalem Post’ta çıkan bir habere göre bir IDF (İsrail Savunma Kuvvetleri) yetkilisinin İran’a yönelik yeni saldırı senaryolarına hazırlandıklarını itiraf etmesi ve İran tarafından da bunu destekleyen haberler gelmesi durumun ciddiyetini artırıyor. Netanyahu’nun iktidardan düşüp yargılanmamak için daha ne kadar savaş başlatacağını takip edeceğiz.
ABD’de Yerel Seçimlere Son Bir Ay
İsmi yolsuzluklarla anılan New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın seçime 4 hafta kala adaylıktan çekilmesi, diğer aday -aynı zamanda eski Belediye Başkanı- Andrew Cuomo’nun arzuladığı bir durumdu. Trump her ne kadar New York’ta bir anti-Mamdani koalisyonu kurmaya çalışsa da kendi partisinin adayı Curtis Sliwa’nın geri çekilmeyi düşünmemesi bir yana, Demokratlar bu hamleler karşısında daha da birbirine kenetleniyor.
Ön seçimde Zohran Mamdani’ye karşı kaybedip seçime bağımsız aday olarak dahil olan Andrew Cuomo, hükümet desteğinin dışında şehirdeki sağ ağırlıklı lobilerden de destek alıyor ancak tüm bu çabalar nafile görünüyor. Partinin ağır isimlerinden eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve New York Valisi Kathy Hochul’un da desteğini alan Mamdani rüzgarının Kasım ayında zafere ulaşacağı kesin görünüyor.
Bonus
Bir önceki Trump döneminde olduğu gibi şimdi de ABD’de hükümet kapandı. Gerekli zamana kadar bütçe konusunda Kongrede anlaşma olamadığı zaman federal hükümetin işlerinin aksaması, ABD’nin alışkın olduğu bir durum. Demokrat senatörlerden John Fetterman Cumhuriyetçilerin yasa teklifini desteklese de hükümetin kapanarak kamu hizmetlerinin aksamaması için yedi Demokratın daha desteği gerekli. 2019’da 1 aya yakın süren bu durum bakalım bu sefer ne kadar sürecek.