[voiserPlayer]
Ukrayna milli tarihi kapkaranlık bir esaret zindanı gibi, zayıf ama inatçı bir ışık hüzmesinin zaman zaman karanlığı deldiği. Serhii Plokhy’nin Gates of Europe’u Ukrayna’nın bağımsızlık mücadelesinin tarihini anlatıyor. Geçen hafta bu köşede yayınlanan bir önceki bölüm yirminci yüzyıla kadar olan kısmı ele aldı. Bu ikinci ve son bölüm Ukrayna tarihinin kalan kısmını ele alıyor.
Yirminci yüzyılın ilk yıllarındaki gelişmelerin tohumları bir önceki yüzyılın ikinci yarısı atıldı. Rusya Kırım Savaşı’nda kendi toprağında yenildi ve yaşanan şok ile yoğun bir sanayileşme programı başlatıldı. Bu sanayileşmenin en yoğun yaşandığı bölgelerden biri de Ukrayna’ydı. Artan sanayileşme Ukrayna’ya iç göç getirdi, şehirlerinin nüfusları ve etnik çeşitliliğini artırdı. Sanayileşmenin en mühim neticesi ise yeni bir sınıfın ortaya çıkışı oldu: işçi sınıfının. Çarlık yönetimi bu sınıfın çalışma ve yaşam koşullarına duyarsız kaldı ve işçi sınıfı arasında devrimci fikirlerin yayılmasına yol açtı.
1905 yılında Rusya’nın sanayi bölgelerinde geniş çaplı grevler başladı. Polis baskısı ve şiddeti grevleri durduramadı ve Rus Çarı aynı yılın Ekim ayında anayasayı ilan etmek zorunda kaldı. Anayasanın ilanı ile birlikte Ukraynaca üzerindeki bütün yayın yasakları kaldırıldı. Takip eden iki yıl boyunca sürecek nispeten daha liberal ortamda Ukrayna milliyetçileri siyasette aktif rol oynadı ve fikirlerini Ukraynaca yayınlarla özgürce yayabildi. Ancak aynı süreç Ukrayna milliyetçiliğinin sınırlarını da gösterdi zira Ukraynalılar esas olarak iki ana gruba bölünmüşlerdi: Ukrayna milliyetçileri ve bütün Rusların birliğini savunan Rus milliyetçileri. Rusya’da liberal dönem iki yıl sürdü ve 1907’de bitti. Çarlık Ukraynaca üzerindeki yasakların bir kısmını tekrar hayata geçirdi ve tekrar Rus milliyetçiliğini teşvik etti. Takip eden baskı döneminde yapılan meclis seçimlerinde Ukrayna milliyetçiliği Rus milliyetçiliği karşısında bir varlık gösteremedi.
Dünya Savaşı her anlamda yıkıcı oldu. 1917 yılının Şubat ayında Çarlık devrimle yıkıldı. Fırsatı iyi değerlendiren Ukrayna milliyetçileri Kiev merkezli adını Ukrayna Halk Cumhuriyeti verdikleri otonom bir bölge kurdu ve Ekim’deki Bolşevik devriminin hemen ardından ise bağımsızlık ilan etti.
Savaşın bitimi ile birlikte Avusturya-Habsburg’daki Ukraynalılar da Batı Ukrayna Halk Cumhuriyeti’ni kurdu. Bir ay sonra 1 Aralık 1918 günü iki Ukrayna Cumhuriyeti’nin temsilcileri buluştu ve birleşme kararı aldı. Bu karardan yaklaşık bir buçuk ay sonra 22 Ocak 1919 günü iki Cumhuriyet tek bir devlet çatısı altında birleşti. Bu devletin bir ordusu da vardı ancak çok daha büyük askeri güçlerin savaştığı Rus iç savaşı ortamında bir etkinliği olmadı. Hem Ukrayna milliyetçi liderliği kendi arasında bölünmüştü hem de devlet-millet bütünleşmesi güçlü değildi. Ukraynalıların büyük çoğunluğu köylüydü ve Bolşeviklerin eski asillere ait toprakları dağıtma sözünü daha cazip buldu.
Dünya Savaşı sonrası dönem Ukraynalılar için dramatik oldu. Toprakları Polonya, Bolşevik Rusya, Romanya ve Çekoslavakya arasında dörde bölündü. Ukraynalılar takip eden yirmi yıl boyunca bu dört ülkenin takip ettiği politikalara bağımlı olarak sıkıntılar yaşadı. Nispeten en rahat koşullar, demokratik bir sistemin olduğu Çekoslavakya’daydı. Ukraynalıların kendi otonom bölgeleri vardı. Merkezi idare bu bölgenin ekonomik kalkınmasına da destek verdi. Ancak bu ülkede bile idari atamalarda Çekler ve Slovaklar tercih edildi ve bu etnik grupların Ukrayna otonom bölgesine yerleşmeleri teşvik edildi. Romanya ve özellikle Polonya’da koşullar çok daha ağırdı. Bu iki ülke de Ukraynalılara karşı çok daha agresif bir asimilasyon ve ayrımcılık politikası uygularken, Ukraynalıların yoğun olduğu bölgelere çoğunluktaki etnik grupların yerleşmesini teşvik etti. Nitekim bu uygulamalara tepki olarak Ukraynalılar arasında radikal milliyetçi hareketler bu iki ülkede daha da güçlendi.
Ukraynalılar en zorlu koşullarla Bolşevik Rusya’da karşılaştı. Aslında dönem Ukraynalılar için son derece olumlu başladı. Ukrayna, Rusya’dan ayrı bir devlet, Ukrayna Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti olarak kurucu üye sıfatıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin parçası oldu. Ayrıca Ukraynalı Bolşevikler kültür ve eğitim alanında, hatta işe alımlarda, Ukraynalılaştırma politikası takip edebildiler. Ancak bu balayı dönemi Joseph Stalin’in gücünü sağlamlaştırması ve iktidarı tamamen elinde toplaması ile sona erdi. Stalin, Ukrayna milliyetçiliğinin bu dönemde elde ettiği kazanımları sıfırlamakla kalmadı, hayata geçirdiği sanayileşme ve toprakların özel mülkiyetten alınıp kolektif çiftliklere devri politikası ile Ukraynalılara ağır bir bedel ödetti. Milyonlarca Ukraynalı açlıktan öldü. Bu politikalara ayak direyen Ukrayna Bolşevikleri de Stalin’in estirdiği terörden nasiplerini aynı oranda aldı.
Stalin terörünün ardından Hitler terörü geldi. Alman işgali 1941 yılında başladı ve iki yıl sürdü. Bu iki yıl boyunca Nazi Almanya’sı Ukrayna’nın tarım ve maden kaynaklarını sömürdü, milyonlarca Ukraynalıyı zorunlu iş gücü olarak alıkoydu ve Avrupa çapında yürüttüğü Yahudi katliamını bu ülkeye de yaydı. Ayrıca savaş boyunca milyonlarca Ukraynalı Sovyetler Birliği tarafından askere alındı. Bu Ukraynalı askerler Alman orduları tarafından ya esir alındı ya da savaş alanında öldürüldü. Savaşın bitiminde Ukrayna, nüfusunun yüzde 15’inden fazlasını kaybetmiş, yüzlerce şehri ve on binlerce köyü harabe halinde, tarım ve sanayi mühimmatının büyük bir oranı yok olmuş bir ülkeydi.
Ancak, Dünya Savaşı’nın neticesi olarak Ukrayna ilk kez birleşti. Sovyetler Birliği, savaştan hemen önce, Almanya ile yaptığı anlaşmanın parçası olarak Polonya ve Romanya’nın Ukrayna bölgelerini işgal etti ve Ukrayna Sovyet’ine ekledi. Savaştan sonra da Çekoslovakya ile yapılan anlaşma ile bu ülke içindeki Ukrayna bölgesi Ukrayna Sovyeti’ne katıldı. Fakat bu yeni bölgelerin Sovyetler’e eklemlenmesi süreci de sancılı oldu, zira bu bölgelerde halen daha güçlü bir Ukrayna milliyetçi örgütlenmesi vardı. Savaş boyunca Polonyalılarla etnik bir çatışma yürüten, Alman ordusunda yabancı lejyoner olarak savaşan küçük bir kısmı hariç Almanlarla da savaşan Ukrayna milliyetçileri, savaş sonuna doğru Kızıl Ordu’ya karşı da savaştı. Savaş sonunda genişletilmiş hali ile Ukrayna Sovyet’inden toplamda çeyrek milyon civarı Ukraynalı milliyetçi örgütlerle ilişkileri nedeniyle Sibirya’ya ve diğer iç bölgelere sürüldü. Katolik Ukrayna Kilisesi dört yıl sonra tamamen kapatıldı. Beş milyona yakın Ukraynalı Ortodoksluğu seçmeye zorlandı. Sovyetler Birliği’nin Ukrayna milliyetçiliğine karşı sert tedbirleri 1950’lilerde de sürdü.
Savaş sonrası dönem Ukrayna’nın sanayi ve tarımının yeniden inşasına, Stalin’in ölümünden sonra ise Ukrayna’nın rehabilitasyonuna şahit oldu. 1954 yılında Rusya ve Ukrayna’nın yeniden birleşmesinin üç yüzüncü yılı kutlandı. Aynı yıl Kırım Ukrayna’ya bağlandı. Ukraynalılar artık birlik içinde Rusların ardından en önemli milletti. Ukrayna kökenli parti üyeleri merkez yönetiminde önemli konumlara yükseldi. Yeni dönemde ekonomik kalkınmada uygulanan nispi ademi merkeziyetçilik ve Ukraynalı kadroların merkez yönetimindeki etkin konumları sayesinde Ukrayna Sovyeti kendi iç işlerinde neredeyse otonom bir bölge haline geldi. Ayrıca Stalin döneminde partiden tasfiye edilen, hapis ve sürgündeki on binlerce Ukraynalı, hatta milliyetçilikle suçlananlar bile salıverildi ve kamusal hayata rehabilite edildi. Aynı dönemde Ukraynalı kültür ve düşünce insanları daha rahat bir çalışma ortamı buldu, Ukrayna dili ve kültürünün canlandırılması ve geliştirilmesi için çalışmalar yaptılar ve Ukrayna kimliğininin yeni koşullar altında yeniden inşasına katkıda bulundular.
Nikita Kruşçev’in 1964 yılında parti içi bir darbe ile iktidardan uzaklaştırılması ve yerine Leonid Breznev’in gelişi ile Ukrayna’nın balayı yıllarının da sonu geldi. Ukraynalı kadrolar merkez yönetiminden tasfiye edildi. Ekonomik yönetim tekrar sıkı bir merkezi yönetim altına alındı. Ancak Ukrayna milliyetçisi kültürel aktivizm 1970’li yıllara kadar devam etti. Breznev 1982 yılında öldü. Sovyet ekonomisi artık dinamizmini büyük ölçüde yitirmiş, Sibirya ve Orta Asya’dan yaptığı petrol ve gaz ihracatına bağımlı hale gelmişti. Üç yıl sonra Michael Gorbaçov dönemi başladı. Çernobil nükleer santralinde gerçekleşen kazanın ardından Gorbaçov perestroika (yeniden yapılandırma) ve glasnost (açılım) politikalarını uygulamaya başladı. İlki ile karar alma mekanizması merkezden yerel yönetimlere kaydırılırken ikincisi, merkez ve yerel yönetimleri kamusal eleştiriye açıyordu.
Her iki politika da Ukrayna’da yerel politikayı ve kamusal tartışmayı canlandırdı, özellikle Ukrayna’nın milli dili ve kültürü tartışmalarını. Ukrayna tarihi yazını da aynı süreçte tekrar canlandı ve popülerleşti. Daha önce tabu olarak kabul edilen ve tartışılmayan, Stalin dönemi tasfiyeler ve kıtlıkları, Sovyetler Birliği’ne karşı milliyetçi mücadele ve Kazaklar gibi konular tekrar tartışılmaya başlandı. 1989 yılında Ukrayna Katolik Kilisesi yasallaştı. 1990 yılının yazında, milliyetçiliğin güçlü tarihi kökenlerinin olduğu Galiçya ve batı Ukrayna’dan aktivistler, doğu bölgesinde de Ukraynalı kimliğini canlandırmak amacıyla “Doğu’ya Yürüyüş” organize ettiler.
Gorbachev’in reformları Sovyetler Birliği’nin dağılmasını engelleyemedi, hatta daha da hızlandırdı. Dağılmayı durduracak son çare adımlar da halklarından aldıkları destekle yerel yönetimlerin direnmesinin sonucu olarak akim kaldı. Ukrayna meclisi 1990 yazında Ukrayna’yı kendi toprakları içinde mutlak hakim devlet olarak ilan etti, yaklaşık bir yıl sonra, 1991 yılının Ağustos ayında da, tam bağımsız oldular. Sadece 5 vekil çekimser oy kullandı, 2 vekil ise karşı oy. Meclisin komünist vekillerinin bile dahil olduğu 346 vekil Ukrayna’nın bağımsızlığı için oy kullandı. 1 Aralık 1991 günü yapılan halk oylaması meclisin kararını yüzde 84’lük katılım oranı ve yüzde 90’ın üzerinde oy ile teyit etti. Rusların nüfusun yüzde 66’sını, Ukraynalıların yüzde 24’ünü oluşturduğu Kırım’da bile bağımsızlık yüzde 57 oy ile onaylandı. 25 Ocak 1991 günü, Gorbachev televizyondan istifa konuşmasını yaptı. Sovyetler Birliği’nin bayrağı Kremlin senato binasından indirildi ve yerine Rusya’nın kırmızı, mavi ve beyaz bayrağı asıldı.
Takip eden yıllar sancılı geçti. Ukrayna, Rusya’nın Bağımsız Devletler Topluluğu vasıtasıyla eski Sovyet ülkeleri üzerindeki nüfuz alanını koruma girişimine karşı çıktı. Sovyetler Birliği dağıldıktan hemen sonra topluluğu kuran imzayı atmasına rağmen, topluluğun üyesi olmayı ve Rusya’nın güvenlik şemsiyesi altına girmeyi reddetti. Ukrayna, 1994 yılının Ocak ayında Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Rusya ile Budapeşte memorandumunu imzaladı ve kendine verilen güvenlik güvenceleri karşılığında ülkesinde konuşlu nükleer silahlardan vazgeçti. Aynı yılın Haziran ayında ise Avrupa Birliği ile işbirliği anlaşması imzaladı. Anlaşma dört yıl sonra yürürlüğe girdi. Ukrayna aynı yıllarda Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile de işbirliği anlaşmaları imzaladı. Ukrayna ayrıca Sovyetler Birliği’nden kalan kuvvetleri Rusya ile bölüştü ve kalanları ile kendi kara, deniz ve hava kuvvetlerini kurdu. Rusya ile sınır anlaşmazlıklarını çözdü. 1997 yılında imzalanan anlaşma ile Rusya Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tanıdı.
Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olma yolunda attığı bu adımlara tam bir ekonomik çöküş eşlik etti. 1991-1997 döneminde Ukrayna’nın sanayi üretimi yüzde 48, gayri safi yurtiçi hasılası yüzde 60 oranında düştü. 1989 yılında Ukrayna’nın nüfusu 51.5 milyondu, on yıl sonra ise 48.4 milyon. Milyonlarca Ukraynalı daha iyi yaşam şartları için Avrupa’ya ve Rusya’ya göç etti. Yahudilerin ise yüzde 78’i ülkeyi terk etti. Bağımsızlığın ilk on yılı yavaş olsa da piyasa ekonomisine geçiş için gerekli ekonomik reformların (özellikle Sovyet döneminden kalma kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesine) hayata geçirilmesine ve Rusya’daki gibi siyasi elitlerle ilişkili yolsuzluk ve mafya yöntemleriyle zenginleşen yeni bir sınıfın yükselişine şahitlik etti. Ukrayna ekonomisi ancak 1990’lı yılların sonundan itibaren tekrar büyümeye başladı. 2000-2008 döneminde ülkenin gayri safi hasılası iki kat arttı ve 1990 yılındaki seviyesini geçti.
Yaşanan bütün sorunlara karşın Ukrayna demokrasisi ilk yılların sarsıntılarını aşmayı başardı. Seçimler düzenli aralıklarla yapıldı ve hükümet seçimler kanalıyla el değiştirdi. Ukrayna’da demokratik yapının altını oyma girişimleri de oldu, ancak halkın yoğun kitlesel eylemleri ile bu girişimler başarısızlığa uğradı. 2004 yılında gerçekleşen ve Turuncu Devrim adı verilen kitlesel gösteriler, Rusya’nın bu doğrultudaki girişimini akim bıraktı ki seçimlerde geleceğin Ukrayna cumhurbaşkanı olacak kişi zehirlendi ve seçimleri kazanamaması için usulsüzlükler yapıldı. 2004 yılı olayları aslında Rusya’nın yeni lideri Vladimir Putin’in Ukrayna’ya yönelik planlarının çarpıcı bir göstergesiydi.
Altı yıl sonra yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini, bu sefer 2004 yılı kitle protestolarının hedefindeki Rusya yanlısı aday Viktor Yanukoviç kazandı. Takip eden yıllar bir kez daha Ukrayna demokrasisinin altının oyulması girişimine şahitlik etti. Ancak kitlelerin sabrını taşıran ve tekrar sokağa dökülmelerine yol açan Yanukoviç’in, selefi döneminde müzakereleri başlatılan Avrupa Birliği ile serbest ekonomik bölge ve vize serbestisini içerecek anlaşmayı imzalamayı reddetmesi oldu. 2013 yılının Kasım ayında başlayan ve polis şiddetinin ardından büyüyen protestolar haftalar sürdü. Artan polis şiddetine karşı harekete geçen meclis protestoculara karşı zor kullanımını yasaklayınca Yanukoviç Kiev’i terk etti. Meclis Yanukoviç’i görevden aldı ve yerine geçici bir başkan ve hükümet atadı.
Yanukoviç’in azledilmesinden beş gün sonra Rusya’nın Kırım operasyonu başladı. Kırım meclisini basan silahlı bir grup, seçimlerde sadece yüzde 4 oy alan Rusya-yanlısı bir partinin liderini Kırım’ın yeni başbakanı olarak ilan etti. Mart ortasında yapılan ve ciddi seçim usulsüzlüklerinin saptandığı halk oylamasında Kırım, Rusya ile birleşme kararı aldı. İki gün sonra Rus meclisi Kırım’ı Rusya’ya ilhak etti. Ukrayna halk oylamasını tanımadı. Ancak Kırım’ın ayrılışını ve Rusya tarafından ilhakını da engelleyemedi. Ukrayna askeri birlikleri yarımadadan çekildi.
Hemen ardından Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki Rusya ile birleşme taraftarlarının yüzde 30’u bulduğu Donbass bölgesinde karışıklıklar çıkarmaya başladı. Rusya’nın eğittiği ve desteklediği milis güçler Mayıs ayı sonu itibariyle bölgenin şehirlerinin büyük çoğunluğunda kontrolü ele geçirdi. Ukrayna ise 2014 yılının Mayıs ayında yeni başkanını seçti ve ardından Ukrayna ordusunun Donbass bölgesine operasyonu başladı. Rusya, Ukrayna’nın oldukça başarılı ilerleyen operasyonunu engellemek için isyancıları destekledi. Ağustos ortası itibariyle Ukrayna ordusu isyancıları tamamen bastırmak üzere iken Rusya bölgeye kendi askerini yolladı ve Donbass bölgesindeki iki cumhuriyetin tekrar Ukrayna’nın eline geçmesini önledi. Böylece Ukrayna sonu olmayan bir çatışmanın içine sürüklenmiş oldu.
Fotoğraf: Chaiwat Hanpitakpong