[voiserPlayer]
Spor, özellikle engelliler için en önemli sosyal rehabilitasyon aracı. Ancak, Türkiye’nin devlet mekanizması engellilere bu hizmeti götürmekte son derece yetersiz kalıyor. Devlet engellilere sporu götüremediği gibi; engellilerin kişisel insiyatifler ile kendisine başvuru yapmasını beklemekle yetiniyor. Gelin hep birlikte ülkemizdeki engelli sporunun işleyişine göz atalım.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşuyor. Bu rakam yaklaşık olarak 1 milyara tekabül ediyor. Türkiye’de ise Ulusal Engelli Veri Tabanı’na göre engelli birey sayısı 1.559.222 (Ancak resmi olmayan rakamlara göre %13 düzeyinde, 9 milyon olduğu tahmin ediliyor). Bu engelli bireylerin %27’si 0-21 yaş, %36’sı 22-49 yaş, %37’si ise 50-64 yaş aralığında sınıflandırılmış durumda. OECD ülkelerindeki yaş/engellilik oranları ise şu şekilde; 20-34 yaş %6, 35-49 yaş %12, 50-64+ yaş %24 .
Yukarıdaki rakamları incelediğimizde gelişmiş ülkelere kıyasla ülkemizde ne denli büyük bir engelli nüfusunun olduğunu anlayabiliyoruz. Buna rağmen, dezavantajlı gruplara rehabilitasyon ve sosyal uyum desteklerini götürmekte yetersiz kalıyor, toplumdaki sosyal entegrasyonu tam anlamıyla sağlayamıyor ve sosyal devlet anlayışını uygulayamıyorsan; devlet mekanizmaları doğru işlemiyor demektir.
OECD ülkelerinde engellilere ayrılan kamu yardımı gayri safi milli hasılanın %2’sini oluşturuyor. Bu oran Norveç, Hollanda ve İsveç’te %4-5 seviyelerinde. Türkiye’de ise 1990-2007 yılları arasında %0.1’di. AB ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan engelli oranı %25. Bu oran İsveç’te %11’ken, Türkiye’de %60’tır. AB’de engellilerin %29,9’u yoksulluk/sosyal dışlanmışlık riski altında, Türkiye’de bu oran %77,1.
Ülkemizde, bırakın sonradan bir takım kaza veya kalıtsal rahatsızlıklar ile engelli olan kişileri; doğuştan engelliler bile doğum sonrası “Engelli Birey” olarak kayıt altına alınmıyor. Bir bireyin engelli olarak resmi kayıtlara geçmesi için heyet raporu alması bekleniyor. Raporun alınması durumunda da Sağlık Bakanlığı’nca bu verinin/bilginin diğer devlet kurumları ile paylaşması mümkün olmuyor. Kişi, tüm devlet işlemlerinde yaşadığı dezavantajı belirtmek ve tebliğ etmekle mükellef oluyor. Bu durum aynı zamanda devletin o dezavantajlı bireye doğru hizmeti, doğru zamanda, doğru şekilde götürmesinin de önüne geçiyor. Tıpkı sportif faaliyetler gibi. Bir engelli bireyin spor yapabilmesi için bir spor kulübüne veya federasyona kendisi başvuru yapması, kendisinin talep etmesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yerel yönetimler, spor kulüpleri, engelli spor federasyonları engelli bireye ulaşma ve onu spor ile buluşturma adına hiç bir çaba ortaya koymuyor… Duyarlı aileler veya yakınların yönlendirmesi, bireysel farkındalık veya ilgi-alaka ile engelli bireyler spor kulüplerine kaydoluyor ve düzenli spor yapmaya başlıyorlar. Tam da bu noktada o engelli bireyin sağlık ve performans açısından hangi branşa daha elverişli olduğu konusunda yönlendirilmesi önem kazanıyor.
Bu yönlendirme süreci ise o engelli birey ile aynı sağlık engeline mensup ve o engelli birey ile yalnızca empati yapabilen bir yöneticinin yönlendirmesi ile gerçekleşiyor. Kaydolunan kulüp veya federasyonda bu tür yönlendirmeleri yapabilecek uzman fizyoterapist ve psikologları bulmak neredeyse imkansız. Hasbelkader bir spora başlama hikayesi… Bundan sonra bir engelli birey olarak o spor branşını amatör veya profesyonelce yapabilmek adına ekipmanlara sahip olmak gerekiyor. Ancak engel durumuna ve seviyesine göre kişiye özel veya özel malzemelerden yapılan bu ekipmanları maddi anlamda karşılamak bir hayli güç. Gençlik ve Spor Bakanlığı (GSB) Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce federasyonlara ve kulüplere dağıttılan ödenekler ve sponsorluk payları, çoğu zaman bu ekipmanların tam olarak satın alınabilmesi için yeterli olmuyor. Federasyonların veya kulüplerin yeterli düzeyde sahip olamadığı ekipmanları spora başlayan engelli bireyler temin etmek durumunda kalıyor. GSB’nin 2020 yılı bütçesi 17.810.481.000 TL (₺). GSB, bu paranın büyük bir bölümünü yurt, burs ve kredi ödenekleri için Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK)’na ayırıyor. Gençlik Merkez’leri, spor tesislerinin giderleri derken, bakanlığa bağlı 64 federasyona ayrılacak ödenekler git gide azalıyor. GSB’ye bağlı 64 federasyondan 4’ü engelli sporculara özel olarak hizmet veriyor (Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu, Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonu, Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu, Türkiye Özel Sporcular Spor Federasyonu). Federasyonlar için ayrılan bütçenin ne kadarı bu 4 federasyona ayrılıyor bu konuda net bir rakam veremiyorum ne yazık ki. Ancak çok çok küçük bir dilimi olduğu kesin. Hemen hemen tüm federasyonlarda olduğu gibi bu 4 federasyonun da sponsorları çoğunlukla kamu şirketleri. Bunun yanı sıra engelli vakıfları ve dernekleri. Özel sektör yatırımlı sponsorlukları nadiren görebiliyoruz. Bu doğrultuda bakanlığın ve devletin de herhangi bir teşvik politikası yok. Kulüplerin ve federasyonların işleyişini sürdüren personeller yeterli değil. Engelli sporcuların işlemlerini, faaliyetlerini organize edem, yürüten kişiler yine bir başka engelli birey oluyor çokçası. Bir engelli bireyin yaşadığı zorluğu, maruz kaldığı dezavantajı ortadan kaldırmak için bir başka engelli bireyi görevlendiriyorsun… İdeal bir işleyiş için empatiden daha fazla şeye ihtiyacımız var.
Tüm bunlara rağmen en son düzenlenen 2016 Rio Paralimpik Olimpiyatları’na 79 sporcu ile katılmayı başardık. Türkiye, 2016 Rio Paralimpik Olimpiyat Oyunları’nda 3 altın, 1 gümüş, 5 bronz, toplamda 9 madalya kazanarak 34. sırada yarışmayı tamamladı. Bu derece yalnızca 7 Paralimpik Olimpiyat Oyunları’na sporcu gönderen bir ülke için pek de fena sayılmaz.
1948’de başlayan Paralimpik Olimpiyatlar’da ilk kez 1992 Barcelona Yaz Paralimpik Oyunları’nda temsil edildik. Mehmet Gürkan’ın yüzme branşında Uluslararası Paralimpik Komitesi (IPC) tarafından davet edilmesi ile elde edilmiş bir temsiliyet.. Şu ana kadar katıldığımız 7 Paralimpik Olimpiyat’ta (1992 Barcelona, 2000 Sydney, 2004 Atina, 2008 Pekin, 2012 Londra, 2016 Rio, 2014 Sochi Kış Oyunları) 174 sporcu ile temsil edilip; 6 altın, 7 gümüş, 10 bronz, toplamda 23 madalya kazanmayı başarabildik.
Aslında bu katılım ve madalya sayılarının pek bir önemi yok. Asıl önemli olan ne kadar lisanslı-lisanssız engelli sporcuya sahibiz, ne kadar engelli spor kulübümüz var, engelli sporculara ve kulüplere ne kadar maddi ve manevi destek veriyoruz. Rakamsal değer taşıyan asıl veriler bunlar. Ancak, bu katılım ve madalya sayılarının bir önemi varsa o da bu kadar dezavantajlı konumda, bu kadar işlevsiz şartlarda, böylesine başarılar elde etmenin insanımıza olan inancı arttırması ve ümidimizi yeşertmesidır.
Umarım bir gün bizim de ülkemizde sahip olduğumuz tüm sosyal olanaklar ve özlük hakları, dünyaya geldiğimiz ilk andan itibaren devlet mekanizması tarafından tanımlanmış ve sunulmuş olacak. Bunun için de hükümetlerin öncelikli olarak dezavantajlı gruplara yönelik hizmet politikaları, düzenleyici mekanizmalar ve standartlar geliştirmesi, uygulaması ve tarafsızca denetlemesi, bu hizmetlere eşit erişim imkanı sağlaması gerekiyor.
Fotoğraf: Timothée Mägli