Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » LGBTİ+’lar Yokmuş Gibi Siyaset Yapmak Artık Mümkün Değil
    Forum

    LGBTİ+’lar Yokmuş Gibi Siyaset Yapmak Artık Mümkün Değil

    Halim Kır23 Haziran 20207 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Türkiye LGBTİ+ hareketi yaklaşık otuz yıllık bir geçmişe sahip. Geçen süre içinde LGBTİ+’lar, her alanda devam eden yok sayma, ötekileştirme ve hak ihlallerine karşı mücadelesini sürdürdü, eşitlik taleplerini yükseltti. Bu mücadele LGBTİ+’lara, birlikte öğrenme ve birlikte güçlenme deneyimi sağlarken, aynı zamanda toplumun çeşitli kesimleri ile temas etmek için de fırsatlar sundu. Elbette ki bu; inişli çıkışlı, uzun bir yolculuktu. 

    Devletin, tutumuna baktığımızda ise gerek örgütlülüğün ve örgütlerin öne çıktığı son otuz yıl gerekse daha öncesi için yoğunluğu değişse de sistematik saldırıların sürekliliğinden bahsetmek mümkün. Bununla birlikte LGBTİ+’ların örgütlü olarak kamusal alana çıktığı dönem ve belki de Ak Partili yıllar olarak adlandırabileceğimiz son 20 yıla baktığımızda ise Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa’da ilk LGBTİ+ derneklerin kurulması, feminist hareket ile birlikte toplumsal cinsiyet eşitliğine dair her alanda yürütülen çalışmalar, İstanbul Sözleşmesi’nde “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ibarelerinin yer alması, 2012 Anayasa yapım sürecinde LGBTİ+ örgütlerinin aktif olarak sürece dahil olma girişimleri ve özelikle eşitlik ve nefret suçu ile ilgili maddelerde gündem belirlemeleri, 2013 Gezi eylemleri ile birlikte LGBTİ+’ların toplumun çok çeşitli kesimleri ile karşılaşma, tanışma ve kendini anlatma fırsatı yakalaması, yeni nesil toplumsal hareketlerin aktörlerinden biri haline gelmesi, 2014 yerel seçim sürecinde pek çok siyasi parti ve şehirde LGBTİ+’ların açık kimlikleri ile belediye meclis üyesi adayı olmaları, 2015 Onur Yürüyüşü ile başlayan ve son beş yıldır başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin çeşitli şehirlerdeki onur yürüyüşlerine yönelik polis müdahaleleri, 2017 Kasım’ında Ankara Valiliği’nin şehirdeki tüm LGBTİ+ etkinliklerini yasaklanması, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik yoğun baskıların yaşanması gibi bir çırpıda sayılamayacak gelişmeden bahsetmek mümkün. Her ne kadar bu yazının konusu, son bir ay içindeki gelişmeleri ele alarak bir pencere açmaya çalışmak olsa da LGBTİ+ hak mücadelesini hafızasızlaştırma girişimleri içinde en azından belli başlı gelişmeleri hatırlamak gerektiğini düşünüyorum. Diğer bir açıdan da bu mücadelenin sadece kimlik mücadelesi olmadığı, herkes için insan hakları, eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesi olduğunu vurgulamakta da fayda görüyorum. 

    Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, 24 Nisan’daki Cuma hutbesinde yer verdiği “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor.” ifadeleri ile başlayan ve LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerine, hedef göstermelere uzanan bir süreç yaşadık. İçeriği ve kaynağına bakıldığında bu açıklamanın ilk olmadığını biliyoruz. Bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı ve başka devlet kurumları Anayasa’ya, yasalara, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve pek tabii insan haklarına aykırı benzer açıklamalara daha önce de yer vermişti. (Öyle ki bu yazıyı yazdığım sırada, 25 Mayıs’ta, yine bir devlet kurumu olan TRT1’de yayınlanan “Doğrusu Ne” isimli programda ayrımcılığı meşrulaştırılan ifadeler kullanıldı.) 24 Nisan ile başlayan süreci, öncekilerden ayıran ise siyasi partiler, barolar, insan hakları örgütleri ve sivil toplumdan belki de beklenmediği şekilde, hızla gelen ve hukuki dayanaklarla temellendirilmiş tepkiler oldu. Pek çok kurum Diyanet’in görev ve sorumlulukları hatırlatarak, Erbaş’ın suç işlediğini vurguladı. Sonrası ise malumunuz artık alışık olduğumuz şekli ile, her eleştiri karşısında olduğu gibi iktidar bloğunda hep bir ağızdan, sahip çıkan açıklamaların geldiğini gördük. Nihayetinde Cumhurbaşkanı Erdoğan da 27 Nisan’daki konuşmasında Erbaş’a destek verdiğini açıkladı. Tabii, bu süreçte ana akım medyada ve sosyal medyada nefret söyleminin yer aldığı içerikler de artarak devam etti.

    Diyanet açıklaması üstünden henüz bir ay geçmemişti ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 21 Mayıs’ta Haber Global’de katıldığı programda, “Eşcinsel evlilikleri onaylıyor musunuz?” sorusuna “Tabii ki eşcinsel vatandaşlarımızın da yaşam kalitelerini ya da yaşamla ilgili özgürlüklerini korumakla ilgili sorumluluğumuz var. Geçmişte bu görevi yapmış insanların sorumluluğu olduğu gibi benim de var, benden sonraki belediye başkanlarının da var, ülkeyi yönetenlerin de var. Ama tabii şunu söylemekte fayda görüyorum ki, eşcinsel evliliğe izin verilmesi hususuna henüz toplumumuzun hazır olmadığının da altını çizmek isterim.” cevabını verdi. İmamoğlu’nun açıklaması ana akım medyada geniş yer bulurken, destek ve eleştiriler de dikkat çekti. 

    Yine bu bir aylık süreçte farklı siyasi parti temsilcilerine, çeşitli platformlarda, LGBTİ+’lar ile ilgili sorular soruldu. Pek çok siyasetçi, milletvekili, belediye başkanı konu ile ilgili görüşlerini sosyal medya hesaplarından paylaştı. LGBTİ+ haklarına vurgu yapan hashtagler ve nefret söylemi barındıran hashtagler farklı zamanlarda sosyal medyada TT oldu.

    Korona virüs pandemisinin en azından sağlık boyutundaki etkilerinin azalıp siyasetin tüm hızı ve yoğunluğu ile gündemimizdeki yerini yeniden almaya başladığı, erken seçim, baskın seçim tartışmalarının yapıldığı dönemde LGBTİ+’ların ana akım siyasette daha fazla konuşulmasına dair kendi açımdan birkaç noktaya işaret etmek istiyorum.

    Öncelikle, Türkiye’de LGBTİ+ hakları, seçim ya da başka gündemlere sığdırılamayacak kadar gerçek ve acil bir mesele. Bu açıdan, LGBTİ+’ları hedef alan söylemler gündem değiştirmeye yönelik söylemler değil, giderek artan, sistematik olarak gerçekleştirilen saldırıların birer tezahürü. Çok değil ,son beş yıla bakmak bile toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı, LGBTİ+ karşıtı hiçbir söylemin tesadüf değil, bir politikanın parçası olduğunu görmek için yeterli. Bu söylemleri, istisna ve/veya gündem değiştirme çabası olarak okumak, verilen eşitlik mücadelesini ve kazanımlarını yok saymak anlamına geldiği gibi esasen geliştirilecek mücadele hattını belirleyebilmeyi de zorlaştırıyor. Pek çok muhalif aktörün, hedef gösterenin motivasyonu ve onun altında yatan politik derinliği okuyamadığını düşünüyorum, oysa en az hedef gösterenler kadar durumun farkında olunması gerekiyor.

    Bununla bağlantılı olarak, hala LGBTİ+’ları içeren bir tartışma ortamına erişemediğimizi görüyoruz. İktidarı kadar, muhalefeti de “bağımsız ve tarafsız” medyası da LGBTİ+’lara dair konuşurken özneleri görmekten uzak. LGBTİ+’ların ne istediklerini, nasıl istediklerini kendi durdukları yerden yorumlama ve onun üzerinden politik tavır alma hali öncelikli olarak aşılması gerekenlerden. Sanıyorum ki; özneler, hak savunucuları ve alanda çalışan sivil toplum örgütleri ile diyalog geliştirmek, LGBTİ+’ların olduğu kadar, onlar için söz üretme iddiasında olan kişi ve kurumların da işini kolaylaştıracaktır. Dahası, gerçek bir eşitlik politikası ancak öznelerin tüm süreçlere doğrudan katılımı ile mümkün olabilir.

    Toplum eşitliğe hazır mı? Bu sorunun cevabına gelmeden önce insan hakları açısından şunu çok net söyleyebilmemiz gerekiyor: Hiçbirimizin hiçbir hakkı, birilerinin, bir grubun, bir toplumun inisiyatifinde değil. Doğuştan kazandığımız ve teslim edilmemiş haklar için yapılması gereken sadece amasız, fakatsız bir an önce o hakların, sahiplerine teslim edilmesidir. Siyasetçilerin, yöneticilerin sorumluluğu da anayasal eşitlik için çalışmak ve buna paralel olarak toplumu eşitliğe hazırlamak olabilir. Her anlamda eşitliği örmek için herkesin kendi yetki ve imkanları dahilinde yapabileceği pek çok şey varken, toplumun eşitliğe kendi kendine hazırlanmasını beklemek ve/veya temel hakları bu hazırlık süreci ile ilişkilendirmek ne yazık ki sürece katkı koymuyor. Dahası,, Türkiye toplumunun mu yoksa Türkiye toplumu adına söz söyleyenlerin mi eşitlik fikrini tam olarak oturtamadıklarını ayrıca sorgulamak gerekiyor. Öyle ki, genişletilebilecek örneklerle eşit ve bir arada yaşam idealinde, devletin, çoğu zaman toplumun, gerisine düştüğünü söylemek yanlış olmaz sanırım.

    Bugüne kadar bir şekilde LGBTİ+ haklarına dair söz üretmiş ya da bundan sonra üretme iddiasında olan tüm aktörlerin, katılımcı, kapsamlı, tutarlı, sürdürülebilir ve şeffaf bir politika ortaya koyması gerekiyor. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliğini savunmak, bir insan hakları ve eşitlik turnusolü durumuna gelmişken ve artık Türkiye’nin “yokmuş gibi” yapılamayacak bir meselesi iken bu konuda olumlu ya da olumsuz bir söz üretmemenin siyaseten bir karşılığı olduğunu düşünüyorum. Hele ki Türkiye için evrensel standartlarda bir hak, hukuk ve özgürlük vizyonu oluşturma iddiasında bulunan partilerin söz konusu LGBTİ+’ların eşitliği olunca tökezlemesi durumunda, benzer hayali taşıyan kimse kafasını kuma gömmeyecektir.

    Son olarak; hak talebi, deneyimden beslenir. LGBTİ+’lar tüm zorluklara rağmen, eşitlenme yolunda emin adımlarla ilerledi ve kısıtlı alanlarda da olsa eşitlenme deneyimini yaşadı. Yok sayılmaktan yasaklanmaya, marjinalleştirilmeye, kriminalize edilmeye uzanan ve şu an gittikçe sancılı hale gelen  bu yolun sonunun, muhatap alınmaya ve nihayetinde eşitlenmeye çıkacağını gören LGBTİ+’ların, çıktıkları dolaplara tekrar girmelerini beklemek gerçekçi değil. Özetle, LGBTİ+’lar eşitlik istiyor, eşitlenme mücadelesi veriyor ve bu gerçeği yok sayarak yapılan siyasetlerin vizyonu dar, geleceği ise parlak değil.

    Fotoğraf: Jose Pablo Garcia

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDeva Partisi LGBTİ+’ların Dertlerine Deva Olabilecek mi?
    Sonraki İçerik Demirtaş’ın Leylan’ı ve Barış Akademisyenleri

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Gençlerin Sandıktan Uzaklaştığı Türkiye: Seçime Katılım Düşerken Umut Nerede?

    21 Mayıs 2025 Deniz Gün Eraslan
    Videolar

    Küreselde ve Yerelde Kadınlar, Romanya-Polonya Seçimleri ve Trump’ın Ortadoğu Gezisi |2’li Görüş #41

    20 Mayıs 2025 Bahadır Çelebi ve Melis Konakçı
    Röportajlar

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Daktilo1984

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Gençlerin Sandıktan Uzaklaştığı Türkiye: Seçime Katılım Düşerken Umut Nerede?

    21 Mayıs 2025 Yazılar Deniz Gün Eraslan

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}