Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Bilgi Toplumu ve Propagandanın İntikamı
    Forum

    Bilgi Toplumu ve Propagandanın İntikamı

    Çağdaş Üngör14 Haziran 20206 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Bu hafta fikir özgürlüğü, sosyal medya ve propaganda gibi muhtelif terimler etrafında, birbirinin tam aksi istikamete koşan iki haberi konuştuk. ABD’nin sosyal medya devleri olan Twitter ve Zoom, Çin-Amerikan Yeni Soğuk Savaşı bağlamına da oturtabileceğimiz iki farklı karara imza attı. Twitter Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki 170,000 kadar hesabı dezenformasyon ve manipülasyon yaptıkları gerekçesiyle kapatırken, Zoom, Çin’den gelen talep üzerine Tiananmen protestolarının anma toplantısı yapan bir kişinin hesabını (ABD’de ikamet etmesine rağmen) askıya aldı. Konu siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanına ilgi duyan kimseleri birçok açıdan cezbedecek türden. Bir kere, yüzyıllardır yürürlükte olan ve toprak (fiziki gerçeklik) üzerinden şekillenmiş ulusal egemenlik ilkesi sınanıyor. Tiananmen anmasının bir suç teşkil etmesi için, bu faaliyetin ona ev sahipliği yapan ülkenin yasalarına göre suç olması gerek. ABD’de yaşayan bir Çinli’nin, siber uzayda ev sahipliği yaptığı bir Zoom toplantısına Çin’den gelen bu müdahale, 21. yüzyılda sansürün sınır tanımazlığı üzerinden de olsa, ulusal egemenliği yeniden düşünmemizi gerektirebilir. Keza Çin topraklarında edinilen Twitter hesaplarının (sitenin Çin’de erişime kapalı olması da ayrı bir konu) dünya kamuoyunu etkileme çabasına vurulan darbe de ABD’nin egemenlik sahasının esnemesi olarak görülebilir. 

    Sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen propaganda ve manipülasyon çoğu zaman gerçek kişiler değil, botlar ve sahte hesaplar ile yapıldığı için operasyonun tartışma götürür bir tarafı yok. Son yıllara kadar internetin ve sosyal medyanın etrafını saran iyimserlik halesini düşündüğümüzde ise konu daha çetrefil hale geliyor. Soğuk Savaş’ın sona erdiği ve internetin yavaş yavaş kullanıcısıyla buluştuğu 90’lı yıllarda bilgi toplumunun vaat ettiği gelecek tablosu bu değildi. Bilgiye özgür ve sınırsız erişimin yarattığı “bir dönemin sonu” hissiyatı, propaganda kelimesini zamanın ruhuna tamamen aykırı hale getiriyordu. Çok değil, on yıl önce sosyal medya sansür ve dikta altında yaşayan halklar için bir hayat öpücüğü olarak görülüyordu: Arap Baharı’na “Facebook devrimi” lakabının takıldığını hatırlayalım. Peki nasıl oldu da, 20. Yüzyılın bu miadını doldurmuş, yalan ve abartıyla özdeşleşmiş, hep siyasi hasımlarımıza layık gördüğümüz kelimesi aramıza döndü? Aslında bizzat Mark Zuckerberg’in yükselişi ve düşüşü ile paralel giden bir hikaye bu. Tabii Facebook’un Cambridge Analytica veri skandalından önce ABD’deki 2016 başkanlık seçimleri vardı. Rusya’nın sosyal medya üzerinden seçimlere etki ettiği, Amerikan vatandaşlarının oy verme tercihlerini değiştirdiği iddiaları “propagandanın intikamı” diyebileceğimiz süreci de başlatmış oldu.

    Propagandanın İntikamı

    “Propaganda” Batı dillerinde olumsuz (yalan, dolan, abartı, kandırmaca vs.) çağrışımlı bir kelime de olsa en geniş anlamıyla (reklam, eğitim ve misyonerlik gibi faaliyetleri de kapsayacak şekilde) bir ikna ve etkileme çabası olarak görülmeli. Dar anlamıyla ideolojik ya da siyasi propaganda ise, esas olarak kitle iletişim araçlarının yaygınlaştığı 20. yüzyılda etkili oldu. Olumsuz çağrışımları yüzünden daha ziyade otoriter yönetimlere atfedilen propaganda faaliyetleri (Sovyetler Birliği, Nazi Almanya’sı, Çin Halk Cumhuriyeti vs.) Batılı ülkelerin sadece zorunlu gördüklerinde başvurdukları bir alan olarak resmedilmiştir. Batı’da Soğuk Savaş döneminde yükselişe geçen propaganda çalışmaları, demokrasilerin bu alana sadece komünizmle mücadele etmek için (mecburen ve adeta “ellerini kirleterek”) girmesi gerektiğini savunur. Kore Savaşı’ndan sonra Birleşmiş Milletler ordusunda görev yapmış bazı Amerikan ve İngiliz savaş esirlerinin ülkelerine dönmeyi reddetmesi de komünistlerin beyin yıkama metotlarıyla ilgili efsaneyi büyütecektir. Aynı şey, Amerikan propaganda teşkilatının güçlendirilmesi (bütçe ve insan kaynağı) için de bir gerekçe sağlamıştır elbette. Soğuk Savaşın sonuna geldiğimizde ise, “propaganda” kavramı anlamını büyük ölçüde yitirecektir. Sovyetler Birliği dağılmış, Çin Komünist Partisi kapitalist reformları benimsemiş, Kuzey Kore ise tarihin değmediği bir yerde tuhaf bir istisna olarak kalmıştır. 

    Siyasi partiler, devletler, kişi ve gruplar 21. yüzyılda kitleleri seferber etmek için gerçekliği kendi çıkarlarına göre eğip bükmediler mi? Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları olduğu hikayesi Irak müdahalesini gerekçelendiren bir “yanlış bilgi” idi. 11 Eylül’den sonra başlayan “teröre karşı savaş” da propaganda dili ağır bir kampanyaydı. İrili ufaklı birçok örnek verilebilir. Ancak bilgi çağının şeffaflık ve özgürlük getirdiğine dair iyimserlik bakiydi. 

    Propaganda, bilgi toplumuyla ilgili tüm iyimserliği bitirecek şekilde, topyekun olarak 2016 Amerikan başkanlık seçimleriyle hayatımıza geri döndü. Bugün ABD’deki muhaliflerin önemli bir kısmı Donald Trump’a baktığında Vladimir Putin’in siluetini görüyor. Bir başka önemli milat 2018 yılındaki Facebook Cambridge Analytica skandalı oldu. Şirketlerin, devletlerin, dış ülkelerin sosyal medyadaki davranış ve tercihlerimizi veri bankalarında depolayarak bize en iyi ihtimalle mal, en kötü ihtimalle yalan-dolan satacağı yeni bir dönemin daha önce görmek istemediğimiz sinyalleriydi bunlar. Mark Zuckerbergler gönüllerdeki tahtlarından inip Kongrelerde sorguya çekiliyordu artık.

    Bu hafta Twitter’in Çin, Rusya ve Türkiye’de kapattığı binlerce hesapla yeniden gündeme gelen “propaganda” eski bir tema ama son teknolojik gelişmeler ışığında önümüze yepyeni sorular koyuyor. Ben kendi tecrübemden ve propaganda çalışmalarının son yirmi-otuz yıllık serüveninden yola çıkarak karamsarlığınızı bir nebze azaltmaya çalışayım. Zira bu literatür bize, insanları ikna etmenin hiç de sanıldığı kadar kolay olmadığını gösteriyor. Propaganda hangi araç (radyo, dergi kitap, poster, internet vs.) üzerinden yürütülürse yürütülsün, mesajı alan insan onu bir yoruma tabi tutuyor; hemen alıp inanması çoğu zaman olası değil. Bazen izleyici, dinleyici ya da okur mesajı alıyor ama yanlış anlıyor, bazen hiç anlamıyor. Bazen anlıyor ama kabul etmiyor ya da şiddetle reddediyor. (ABD’nin 11 Eylül’den sonra Ortadoğu’daki imajını düzeltmek için yürüttüğü halkla ilişkiler kampanyalarını düşünelim) Peki ne zaman inanıyor? Ona inanmasını sağlayacak bir toplumsal bağlam içinde zaten yaşıyorsa. Kişisel ya da toplumsal rolü propagandanın öz mesajını destekler nitelikteyse. Dini, kültürel, ekonomik arka plan buna el veriyorsa. 

    Kısacası, insanların fikirlerini kolayca değiştirebilen, onları kendi davalarına hemen taraftar kılabilen bir propaganda teşkilatı yok. Dün komünist ülkelerde olmadığı gibi, bugün dünyanın başka bir yerinde de yok. Yani 2016 seçimlerinde Rus istihbaratının ABD’deki oy verme davranışını değiştirmesinden daha büyük (ve kesinlikle daha kötü) ihtimal, Amerikan halkının isteyerek ve severek Donald Trump’a oy vermiş olmasıdır. Çin’de istihdam edilen binlerce propagandist de Twitter’de ne yazarlarsa yazsınlar etki alanları sınırlı olacaktır; en azından dünya kamuoyunu kolaylıkla şekillendirmeleri mümkün değildir. 

    Elbette propagandanın başarıya hızla ve kolaylıkla ulaşamaması, sosyal medyada yalan haber, iftira ve karalama, nefret söylemi vb. konularda tedbirler alınmasına engel değil. Son Twitter operasyonunda bu açıdan tartışılacak pek bir şey de yok doğrusu. Sahibi olmayan ya da aynı kişinin yüzlercesine sahip olduğu hesaplar üzerinden, tek elden ve güdümlü olarak yürütülen kampanyaların “propaganda” teriminin en dar tanımının dahi içine gireceği malum. Öte yandan, dünyada gerçek kişilerin yönettiği hesaplar üzerinden (biz makul ve anlaşılır, kabul edilebilir ya da sevimli bulmasak da) yapılan propagandanın nasıl sınırlandırılacağı daha çetrefil bir konu. 

    Bir yanımızda yükselen Çin tipi otoriterlik, bir yanımızda popülizm ve ırkçılık üzerinden kararan Batı demokrasileri varken, bu işi kim üstlenecek? 21. yüzyılda ideolojik tercihler ile dezenformasyon, ironik bir şaka ile nefret söylemi arasındaki çizgiyi kimin (Devlet? Sosyal medya şirketleri? STK’lar? Kullanıcılar?) çekeceği, üzerine düşünmemiz gereken esas sorun belki de. Sahiden, kime o kadar güveniyoruz ki?

    Fotoğraf: Library of Congress

    Dünya Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikNamık Tan: Dış politikada verilen sözlere sadakat göstermek, güvenilirlik ve öngörülebilirlik bakımından büyük önem taşır
    Sonraki İçerik Almanya’da Hristiyan Demokratlar’ın Zor Seçimi: Gelenekle Yenilik Karşı Karşıya

    Diğer İçerikler

    Röportajlar

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Daktilo1984
    Röportajlar

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz
    Yazılar

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}