[voiserPlayer]
Yerel seçimler sonrası kazanan büyükşehir belediye başkanları ile büyükşehir belediye meclisinin çoğunluğunun aynı partiden olmaması kafaları karıştırmış gözüküyor. Bu nedenle 2972 sayılı “Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun”a dayanarak büyükşehir belediye meclisleri nasıl oluşur izah etmek istedim.
Türkiye’de büyükşehir belediyeleri bir çeşit federatif yapıya sahiptir. Büyükşehir belediye meclisi üyeleri doğrudan seçilmez. Bunun yerine, ilçe belediyeleri için seçilen üyelerin bir kısmının büyükşehir belediye meclisine gönderilmesi yoluyla ilçe belediyelerinin büyükşehir belediyesinin karar alma mekanizmasına dahil olması sağlanır. Fakat bu sistem, ABD seçimlerinde yaşanana benzer bir tartışmayı ortaya çıkarıyor.
ABD’deki başkanlık seçimlerinde oy sayısı öncelikli öneme sahip değil. Her eyaletten gelen üyelerden oluşan Seçiciler Kurulu’nda çoğunluğu elde eden başkanlığı kazanıyor. Son ABD Başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton 65.853.514 oy ile oyların %48,2’sini alırken, Donald Trump 62.984.828 oy ile oyların sadece %46,1’ini almıştı. Fakat seçim sisteminin sağladığı avantajla Donald Trump başkan seçildi. Başkan adayları seçimlerde ülke genelinde değil, eyaletlerde çoğunluk oyunu elde etmeye çalışıyor. Bir eyalette en yüksek oyu alan adayın partisi o eyaletteki tüm seçiciler kurulu sandalyelerini kazanıyor. Seçiciler kurulu üyeleri tam olarak nüfusa göre dağıtılmadığı için az nüfuslu eyaletleri kazanmak avantaj sağlıyor. Bu sayede Wyoming’de 174.419 oy alan Trump 3 Seçici kurul üyesi kazanırken, Newyork’ta 4.556.124 oy alan Clinton sadece 29 seçici kurul üyesi kazandı. Oy oranına göre seçici kurul üyesi kazanılsaydı, Clinton’ın Newyork’tan tam 78 seçici kurul üyesi kazanması gerekirdi. Sonuçta Cumhuriyetçiler 306, Demokratlar 232 seçici kurul üyesi kazandı ve daha çok oy alan Clinton başkanlığı kaybetti.
Türkiye’de ilçe belediye meclislerinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinde olduğu gibi D’Hondt sistemi kullanılsa da bir fark var. Belediye meclis üyesi aday listeleri oluştururken asil adaylar ve yedek adayların yanında ayrıca kontenjan adayları listeleniyor. Asil adaylar partinin belediye meclisi oy oranına göre sırayla mecliste yer bulabilirken, kontenjan adayları sadece partilerinin belediye başkan adayı seçilirse seçiliyorlar. Fakat belediye başkan adayı seçilince partisinin tüm kontenjan adayları doğrudan seçilmiş oluyor. Seçim sonuçlanınca, D’Hondt sistemi uygulanmadan önce, belediye başkanlığını kazanan partinin kontenjan adayları kazanmış sayılıyor ve geri kalan meclis üyelikleri D’Hondt’a göre dağıtılıyor.
İlçe belediye meclisleri oluştuktan sonra büyükşehir belediye meclisleri de ABD başkanlık seçimlerindekine benzer bir sistemle oluşturuluyor.
Kanuna göre ilçelerde belediye meclis üyesi ve kontenjan üyeleri sayıları şöyledir:
Nüfus aralığı | Toplam Meclis Üyesi Sayısı | Kontenjan Meclis Üyesi Sayısı |
10.000’e kadar | 9 | 1 |
10.001’den 20.000’e kadar | 11 | 1 |
20.001’den 50.000’e kadar | 15 | 2 |
50.001’den 100.000’e kadar | 25 | 3 |
100.001’den 250.000’e kadar | 31 | 3 |
250.001’den 500.000’e kadar | 37 | 4 |
500.001’den 1.000.000’a kadar | 45 | 5 |
1.000.000’dan fazla | 55 | 6 |
Örnek vermek gerekirse, nüfusu 9.000 olan bir ilçede A partisi ve B partisi yarışırken A partisinin belediye başkan adayı oyların tümünü alsa fakat ilçe belediye meclisinde A partisi 0 oy alsa bile 9 meclis üyesinin biri kontenjan adayı nedeniyle A partisine, sekizi B partisine gidiyor. Veya A partisi belediye meclisinde B partisiyle çok yakın sayıda oy alırsa, ilk üye kontenjan adayından A partisinin olurken geri kalan 8 üyeyi dörder kişiden bölüşüyorlar ve bu sayede çoğunluğu A partisi elde ediyor. Aynı şey 1 milyondan fazla nüfuslu ilçede 55 meclis üyesinin 6 tanesinin doğrudan kazanan belediye başkanı adayının partisinden seçileceği anlamına gelir.
Büyükşehir sınırları içindeki ilçe belediyelerinde seçimlerinin sonuçları kesinleşince her ilçenin belediye başkanı ve belediye meclis üye sayısının beşte biri (küsuratlar aşağıya yuvarlanır) büyükşehir belediye meclisi üyesi olur. Meclis üyelerinden seçilen ilk kişi, belediye başkanının kontenjanından seçilen kontenjan üyesidir. İlçe belediye başkanlığını kazanan partinin belediye meclisinde de en yüksek oyu alan parti olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu durumda en azından kontenjan adayından sonra seçilme sırasına göre birinci sıradaki meclis üyesi de belediye başkanının partisinden seçilecektir. Oy oranı farkı arttıkça ikinci, üçüncü hatta belki devam eden sıradaki üyeler de kazanan belediye başkan adayının partisinden seçilmiş olurlar. Bu sayede ilçe belediyesini kazanan parti, büyükşehir belediye meclisine gidecek meclis üyelerinin çoğunu da ele geçirmiş olur.
10.000’den az nüfusu bulunun ilçelerde 9 meclis üye bulunması nedeniyle bir meclis üyesinin seçilir ki bu da sadece belediye başkanı ve partisinin kontenjan adayının büyükşehir belediye meclisine gitmesi demektir. 20.000’den az nüfusu olan ilçelerde en çok oyu alan parti, belediye başkanı, kontenjan adayı ve ilk sıra meclis üyesini kazandığı için, büyükşehir belediye meclisine giden üç üyeyi de kazanmış olur. Bu nedenle her ne kadar büyükşehir belediye başkanı çoğunluk oyuyla seçilse de, mecliste partisi çoğunluğu elde edemeyebiliyor.
Biraz daha mı izah etsem?
Örneğin Ankara’da 4000’den az nüfusu olan Evren ilçesi 9 meclis üyesine sahip olduğu için biri belediye başkanı biri onun kontenjan adayı olan iki büyükşehir meclis üyesini Ankara büyükşehir belediye meclis üyesi olarak gönderirken, 921.000 nüfuslu Çankaya sadece 45 meclis üyesine sahip olduğu için belediye başkanı + kontenjan adayı + 8 asil meclis üyesi gönderiyor.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Ankara’nın en az nüfuslu ilçesi Evren’de kazanan partinin belediye başkanı 1675 oyla oyların %63,88’ini aldı. Ankara’nın en çok nüfuslu ilçesi Çankaya’da kazanan partinin belediye başkanı adayıysa 418.740 oyla oyların %73,48’ini aldı. Fakat Evren ilçesinde kazanan parti belediye başkanı ve onun kontenjanından seçilen meclis üyesiyle aynı partiden iki büyükşehir belediye meclisi üyesi kazanacakken, Çankaya’dan büyükşehir belediye meclisine sadece 10 kişi gidecek. Bu 10 kişiden biri Çankaya’yı kazanan belediye başkanı, biri onun kontenjan adayı olacak. Çankaya belediyesi yüksek bir oy oranıyla kazanıldığı için 10 üyenin çoğu Çankaya’yı kazanan partiden gidecek olsa da yine de bir sorun var. Çankaya, büyükşehir belediye meclisine göndereceği her üyeyi yaklaşık 42 bin oy ile seçerken, Evren ise 836 oyla seçiyor. Ayrıca Çankaya daha fazla sayıda üye göndereceği için, belediye başkanlığını kazanan parti büyükşehire gönderilecek tüm belediye meclisi üyelerine de sahip olamıyor.
Bir de gözünüzde şöyle canlandırın: 10 tane 10 bin nüfuslu küçük ilçesi ve hepsinin toplamı kadar, yani 100 bin nüfuslu büyük tek bir ilçesi olan bir seçim bölgesinde A partisi 10 küçük ilçede %51 ile seçimi kazansın. B partisi ise büyük ilçede %70 ile kazansın. A partisinin toplam oyu 81.000 ederken, B partisinin toplam oyu 119 bin oy olacak. 10 bin oylu ilçelerin hepsinden gelecek tüm üyeler A partisinden olurken, B partisi 100.000 oylu ilçeden gönderilecek 6 üyenin hepsine sahip olamayacak. Böylece il genelinde kendisine oy veren insan sayısı A partisinin oyunun 1,5 katı olmasına rağmen B partisi büyükşehir meclisindeki çoğunluğu kaybedecek.
Yerel seçim sonrası büyükşehirlerle ilgili tartışılan durumun nedeni bu seçim sistemidir. Büyükşehir belediye başkanlığını kazanan parti ilçelerin de çoğunu kazanamazsa sistemin federatif bir temsil mantığıyla kurulmuş olması nedeniyle belediye meclisi çoğunluğunu kaybeder. Bununla birlikte büyükşehir belediye başkanı ile büyükşehir belediye meclisinin ilişkisi, ABD’dekine benzetilebilir. “Yürütme” faaliyetini gerçekleştiren belediye başkanı, meclise çok da bağımlı değildir.
Bu sistem iyi midir, kötü müdür ben emin değilim. Karar vermek size kalmış.