Hollanda Kişisel Verileri Koruma Kurumu, 29 Ekim Hollanda Genel Seçimleri öncesinde, yapay zeka uygulamalarının seçmenleri sadece iki partiye yönlendirdiğini ortaya koydu. Yapılan araştırmada “Hangi partiye oy vereyim?” diyen seçmen ya aşırı sağcı PVV veya aşırı sol GroenLinks-PvdA’ya yönlendiriliyor.
Çalışmada D66, SP, VVD veya PvdD gibi diğer partiler çok daha az sıklıkla ilk tercih olarak öneriliyor. ChatGPT, Gemini, Grok ve Le Chat araştırmada kullanılırken, örneğin tamamen VVD’nin politikalarına uyumlu bir girdi verildiğinde bile yine bu partinin önerilmediği görülüyor.
Bu küçük örnek yapay zekanın demokrasileri nasıl sınadığını bize anlatıyor. Önümüzdeki yıllarda yapay zekanın demokratik rejimleri nasıl aşındıracağını göreceğiz. İlk sinyaller yapay zekanın büyük bir tehlike potansiyeli taşıdığını gösteriyor.
Ne Tehdidi?
Yapay zeka son kullanıcıya açıldığında büyük bir coşku dalgası ile karşılaştı. Ancak her yeni gelişen teknolojinin insan hayatına ve demokrasilere katkıda bulunacağı inancını 2000’li yıllarda olduğu gibi taşımıyoruz. İş yapış şekillerini kökünden değiştiren bu yeni teknoloji her meslek koluna dokunan bir yön barındırıyor. Yani ekonomik olarak bundan kaçabilecek bir sektör bulunmuyor. Hemen her sektör ve teknoloji yapay zeka kullanmak zorunda.
Yapay zekanın bir ayağı da ekonomik eşitsizlikleri artırma kapasitesinin bulunması. Geniş işsiz kitlelerin yaratılması, eşitsizliğin artması, demokratik olmayan akımların kolay ve kısa yoldan çözümlerine meyledilmesine yol açabilir. Yapay zekanın ABD’de % 6-7 işsizliğe katkı yapabileceği konuşuluyor.
Elbette bunun iki yönü var: yapay zeka şirketleri ve kullanıcıları. Yapay zeka şirketleri daha fazla kullanım için çeşitli hook yöntemlerini kullanıyor. Örneğin bir yapay zeka robotuyla konuştuğunuzda size devamlı olarak cazip tekliflerle gelerek konuşmayı devam ettirmeyi teklif ediyor. Bir noktadan sonra bu, gerçekliği aşarak sadece sizin ekran başında kalmanızı artıracak bir boyuta evriliyor. Son kullanıcılar ise çoğunlukla ekonomik amaçla değil ama kendi hayatlarını şekillendirirken de yapay zekaya başvuruyor. Nerede tatil yapacağından arkadaşına hangi mesajı atacağına kadar her alanda her şeyi sosyal medyaya soran bir kitle oluştu.
Otoriter rejimler için yapay zeka, kendi iktidarlarını sürdürebilmek için büyük fırsatlar sunuyor. 2019’da Hong Kong’daki protestolarda protestolara katılanlar yüz tanıma teknolojisi ile tespit edilmiş ve olaylar bittikten sonra gözaltına alınmıştı. Rusya’da 2021 yılında Putin’e karşı Navalny protestolarına katılanları tespit etmek için de yüz tanıma sistemleri kullanıldı. Mısır’da sosyal medyada muhalifleri izlemek için yapay zeka tabanlı sistemler kullanılıyor.
Otoriter rejimlerin bu imkanı kullanması elbette normal. Fakat belki daha büyük tehlike şu ki yapay zeka teknolojileri, demokratik rejimleri yıkmak isteyen aşırı sağ ve popülist akımlar için de büyük fırsatlar barındırıyor. Yapay zeka videolarından sosyal medya algoritmalarını manipüle etmeye kadar pek çok fırsat bu akımların eline geçmiş bulunuyor. Yalan haberin gerçek haberden daha hızlı yayıldığı günümüzde buna karşı düzenleyici önlemler alınmazsa demokrasileri büyük tehlikeler bekliyor.
Çünkü mantık yürütmek nefreti yaymaktan çok daha zor. Kolay içerik üretim kapasitesinin artması nefret ve kutuplaşmanın da önünü açıyor. Bir fikri benimsemek için belli oranda donanım gerekir. Ancak aşırı ideolojiler yoğun içerik üreterek kullanıcıyı öyle bir içeriğe maruz bırakıyor ki bundan kaçabilmek çok zor. Mesela yapay zeka kullanarak demokrasinin önemini savunmak için bir kampanya yapmak aşırı sağ propaganda yapmaktan çok daha zor.
Sosyal Medya Gibi
Sosyal medya ilk çıktığında, haberleşmenin ve birbirinden haberdar olmanın insanların bilgiye ulaşmasını kolaylaştıracağı inancıyla büyük umut yaratıyordu. Ancak bir süre sonra görüldü ki sosyal medya, demokratik kurumlara güvenin aşındığı ve manipülasyonun üretilip dağıtıldığı bir merkez haline geldi. Ekran bağımlılığı artarken ekranın gerisindeki seçmenleri yalan, dezenformasyon ve propaganda yağmuruna tutan aşırı akımlar güç kazanmaya başladı. Elbette demokrasiler sorunsuz değildi ancak bu sorunları ve çözüm önerilerini tartışabileceğimiz kamusal alan, artık tamamen yalan yanlış bilgi bombardımanı altında çöktü.
Dolayısıyla yapay zekanın, sosyal medyanın demokrasilerin altını oymasına benzer bir süreç yaşatması mümkün. Sınırsız sosyal medya kullanımı bugün nasıl demokrasileri çökertiyorsa yapay zeka bunu daha da hızlandırabilir. Doğruyla yanlışı ayırt etme özelliği düşük kitleler yapay zeka ile oluşturulmuş bir videonun gerçek olup olmadığını nasıl anlayacak? Bu bakımdan demokrasiler ayakta kalmak için bu yeni duruma adapte olmalı ve bununla mücadele edecek kurumlar inşa etmeli.
Birkaç Öneri
Demokrasileri geri kazanmak istiyorsak sisteme olan güveni seçmen nezdinde yeniden inşa etmemiz gerekir. Bunun iki ayağı bulunuyor. Birincisi kamusal kurumların bu güveni yeniden kazanması. Diğeri de demokratik aktörlerin bu güveni inşa etmesi.
Kamusal alanda, yapay zekanın zararlarını gözlemleyecek yeni bir kurumsal model inşa etmek gerekiyor. Bunun için yapay zekanın anahtarları bu kurumsallığın içerisinde yer almalı. En ufak dükkan açmak için bile bir sürü ruhsat, belge ve eğitim sertifikaları isteyen kamu kurumları, yapay zeka ile ilgili hiçbir prosedür işletmiyor. Yapay zeka kullanımı en azından minimum birtakım gereksinimleri karşılamalı.
Demokratik aktörlere, yani siyasetçilere gelirsek; bunun için kendilerinin desteklediği ama kendi hiyerarşilerinden bağımsız yapılar kurabilirler.
Örneğin: Bir demokratik parti, A partisi, A Parti Enformasyon diye bir birim kurar. Bu birim partiden bağımsız kişilerden oluşur. A Parti, tüm açıklamalarını bu birim üzerinden topluma aktarır. Toplum her bir yeni gelişmede bu birime bakar, bu birim üzerinden veri kontrolü yapar. Bu birim bağımsız kimliği ile yeri geldiğinde A Parti’yi de eleştirebilir ya da yanlışlayabilir. Bu şekilde şeffaf ve bağımsız ama bağıntılı kurumlar sosyal medya dezenformasyonuna ve yapay zeka tehlikesine karşı bariyer oluşturabilir.
Demokrasileri zor bir sınav bekliyor. İnsanlığın özgürlüğünü kazandığı şu son 200-300 yılda bu başarı devleti sınırlayarak kazanıldı. Kral sınırlandı, şiddet kullanımı sınırlandı, devletin yetki alanı sınırlandı, dini otoriteler sınırlandı. Dolayısıyla bireyin varlığına tehdit olan ne varsa sınırlandırmalıyız… Bu tehdit sosyal medya ya da yapay zeka olsa da…

