Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Otoriterlik ve Tabular Arasında “Dünyanın Kökeni”ne Yolculuk
    Yazılar

    Otoriterlik ve Tabular Arasında “Dünyanın Kökeni”ne Yolculuk

    Umut Dağıstan25 Ağustos 20255 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Sanat, doğası gereği özgürlük talep eder. Düşüncenin, duygunun, hayal gücünün sınırsızca dolaştığı kendine içkin bir alandır ve ontolojik olarak çoğulculuğa dayanır. Dolayısıyla siyaseten anarşiktir. Ondaki bütünlük ya da tamlık hissi sadece form düzeyindedir.

    Otoriterlik ise tam tersine tek sese, tek bakışa, tek doğruya yaslanır. Mutlak itaati, merkezi denetimi, ideolojik homojenliği ve bireysel ifade yerine kolektif boyun eğmeği bekler. Bu yüzden otoriter rejimlerle sanat arasında tarih boyunca gerilimli, yıkıcı ve çoğu zaman tek taraflı bir ilişki kurulmuştur. Ve bu ilişki temelde mülkiyete dayanır.

    Ancak otoriter rejimler sanatı tamamen göz ardı edemez. Aksine, onu kendi ideolojileri için yeniden şekillendirmeye çalışır. Çünkü sanat, sadece güzelliği üretmez, düşünceyi de biçimlendirir. İnsanları etkileme gücü vardır. Otoriter iktidarlar da bu gücün farkındadır. Bu nedenle ya sanatın sesini kısarlar ya da onu kendi dillerinde konuşturmaya çalışırlar.

    Sansür, otoriterliğin sanata karşı ilk refleksidir. Rejimin çizdiği sınırların dışında kalan her ifade; bir tablo, bir şiir, bir film ya da bir müzik kuvvetli bir tehdittir. Zira otoriter rejimler kendi gerçekliğini inşa ederken sanat bu kurmaca evrene karşı, kendi kurgu gücüyle hakikati dile getirebilir.

    Sovyetler Birliği’nde soyut sanat yasaklanmış, yalnızca “sosyalist gerçekçilik” adı verilen devlet onaylı bir estetik anlayışa izin verilmiştir. Nazi Almanyası’nda modern sanat “sapkın” ilan edilerek binlerce eser müzelerden kaldırılmış, sanatçılar ya susturulmuş ya da sürgüne zorlanmıştır.

    Otoriter rejimler yalnızca yasaklamaz, aynı zamanda sanatın kontrol altına alınmış hâlini destekler. Propaganda burada devreye girer. Sanatçı, bir rejim neferine dönüştürülür. Estetik, ideolojinin taşıyıcısı olur. Nazi Almanyası’nda kahraman askerleri, sağlıklı Aryan bedenlerini ve lider kültünü yücelten eserler devlet desteğiyle sergilenmiştir. Faşist İtalya’da Mussolini için yapılan heykeller ve dev mimari projeler, geçmişin ihtişamı üzerinden bugünkü iktidarın meşruluğunu inşa etmeyi hedeflemiştir. Sovyetler’de Stalin’i güneş ışığı altında gösteren tablolar, dönemin en güçlü ve etkili siyasi bildirileridir.

    Bir tankın gölgesinde sanat solgunlaşır. Tarihi taşlar, altın çerçeveli tablolar, kutsal kitaplar, fırça darbeleriyle donmuş zaman parçaları, hepsi sessizliğe gömülür. Otoriter rejimler yalnızca insanları değil, onların geçmişlerini de hizaya çeker. Bu yüzden sanatla kurdukları ilişki zaman zaman doğrudan yağmayla, çalmayla, silmeyle devam etmiştir.

    İkinci Dünya Savaşı bu anlamda sadece bir toprak savaşı değil, bir hafıza savaşıydı. Ve en büyük yağmacı, elbette Nazi Almanya’sıydı. Adolf Hitler’in hayalini kurduğu dev kültür mabedi Führermuseum için Avrupa’nın dört bir yanından yüz binlerce sanat eseri sistematik biçimde çalındı. Louvre’un mahzenleri, Avusturya’daki şatolar, Yahudi koleksiyoncuların evleri, Polonya’daki kiliseler… Hepsi birer hedef hâline gelmişti. Bir tablonun arkasına kimlik gizleniyor, bir heykelin yüzü siyasi intikamın nesnesine dönüşüyordu.

    Bu süreçte en dikkat çeken yapılanmaların başında, Reichsleiter Rosenberg Görev Gücü (ERR) geliyordu. Bu birim, yağmalanan sanat eserlerini toplama ve Almanya’ya sevk etme işini organize etmekle görevliydi. Özellikle Yahudi koleksiyonerlerden ve düşman ilan edilen diğer gruplardan alınan eserler, Hitler’in gelecekte kurmayı planladığı müze için temel oluşturacaktı. Birçok eser, savaşın bitiminde ya kaybolacak ya da uzun süren hukuk mücadeleleri sonrasında iade edilebilecekti.

    Nazilerin peşine düştüğü sayısız sanat eserinden biri de Gustave Courbet’in “Dünyanın Kökeni” adlı tablosuydu. Bu tablo belki de resim tarihinin en çok gizlenen eseri olmuştur. Peki bu resim ne anlatmaktadır?

    Bir yatak ve bir sır gibi örtülerin arasından sızan bir beden vardır karşımızda. Ne yüz vardır orada, ne bir kimlik. Kadının başı kadrajın dışındadır, ama bedeninin merkezine odaklanan bakış, insanlığın en eski sorusuna yöneltilmiştir: Nereden geldik?

    Kadının teni saten gibi yumuşak, resmin renkleri ise hayal ile gerçek arasında bir yerdedir. Modelin bacakları hafif aralanmış, kasık kılları bir gölge gibi karanlığı tutmuş. Hareketsiz, ama tuhaf biçimde canlı da. Tuvallerde o güne dek hiç bu kadar doğrudan gösterilmemiş bir şeydir bu: varlığın, yaşamın, arzunun çıkış noktası. Courbet, hakikati tüm yalınlığıyla ortaya koyarak estetikle hakikati birleştirmiştir adeta. Kadının bedeni burada arzunun nesnesi değil, dünyanın özüdür. Bir yaratılış miti değil, etten kemiğe bir gerçekliktir.

    Bu eserin bizle özel bağlantısı ise resme sipariş verenden kaynaklanmaktadır: tarihimizdeki ilk resim koleksiyoneri diyebileceğimiz dönemin Osmanlı diplomatlarından Halil Şerif Paşa. Kendisi özellikle erotik eserlere ilgisiyle tanınmakta. Rivayet odur ki Paşa, eserin modeli Paris Opera dansçısı Constance Quéniaux’le ilişki yaşamaktadır. Halil Şerif Paşa kumara da düşkündür ve Constance’ın oyun oynarken kendisine uğur getirdiğine inanmaktadır. Kazandığı zamanlar hasılatı cömertçe sevgilisiyle paylaşır. Sonunda kumar tutkusunun ve debdebeli yaşamın bedelini ağır öder ve babasından kalan tüm servetini kaybeder. Çareyi bütün koleksiyonunu bir müzayedeyle satmakta bulur. Müzayede kataloğunun önsözünü şair ve ressam Theophile Gautier yazar. Halil Şerif Paşa üç günde tüm koleksiyonunu satıp İstanbul’a döner.

    “Dünyanın Kökeni” tablosu böylece birkaç kez el değiştirir. Ancak her yeni sahibi onu bir örtü ya da perde arkasında saklar. 20. yüzyıl başında tablo, Paris’teki bir galeriden Macar koleksiyoner Baron Ferenc Hatvany tarafından satın alınır ve Budapeşte’ye götürülür. Baron Yahudi olduğu için ve Nazi’lerin sanat yapıtlarını talan ettiklerini bildiği için İkinci Dünya Savaşı sırasında eseri özel olarak saklar. Buna rağmen kimi kaynaklar tablonun Nazi’ler tarafından bulunduğunu ve savaş sonrası Sovyetlerin eline geçtiğini, kimileri ise savaşın sonunda Sovyetler tarafından Budapeşte’de bir kasadan zorla çıkarılarak el konulduğunu yazar.

    Tablo daha sonra ait olduğu yere Paris’e döner. 1955 yılında Paris’teki bir müzayedede, ünlü Fransız psikanalist Jacques Lacan tarafından 1,5 milyon frank karşılığında satın alınır. Lacan ve eşi Sylvia Bataille tabloyu uzun süre evlerinde, özel olarak saklarlar. Gene çok az kişi görür tabloyu.  

    Resim bugün Musée d’Orsay’da halka açık biçimde sergilenmekte. Ve her büyük yapıt gibi sadece kendisine içkin soyut bir hikâye barındırmamakta, aynı zamanda dünya üzerinde kendi fiziksel varoluş mücadelesini de anlatmakta. Tabularla, faşizmle, otoriterlikle mücadelesini…

    Sanat tarihinin başını çevirip görmezden geldiği bölgeyi, Courbet tüm doğallığıyla merkeze koymuştur. Bu yüzden “Dünyanın Kökeni”, yalnızca bir bedenin değil, görme biçimlerinin de çıplak bırakıldığı andır. Ve belki de en çok bu yüzden bu tablo, yüz yıl boyunca gizli koleksiyonlarda, kilitli kapıların arkasında tutulmuştur. Çünkü muhtemeldir ki insan en çok kendi başlangıcından korkmuştur.

    Kültür Sanat M Tarih
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikJoseph Roth III: Öfkeli ve Hayattan Alacaklı | İki Savaş Bir Yazar #8

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Joseph Roth III: Öfkeli ve Hayattan Alacaklı | İki Savaş Bir Yazar #8

    25 Ağustos 2025 Burak Bilgehan Özpek ve Korgün Koral
    Yazılar

    Film Yorum: The Substance (Cevher) 2024

    24 Ağustos 2025 Oğuzhan Köseoğlu
    Yazılar

    Akademisyen Siyasete Taraf Olmalı mı?

    22 Ağustos 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Otoriterlik ve Tabular Arasında “Dünyanın Kökeni”ne Yolculuk

    25 Ağustos 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    Film Yorum: The Substance (Cevher) 2024

    24 Ağustos 2025 Yazılar Oğuzhan Köseoğlu

    Akademisyen Siyasete Taraf Olmalı mı?

    22 Ağustos 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Kitap Yorum: Genç Werther’in Acıları, Johann Wolfgang von Goethe

    22 Ağustos 2025 Yazılar Özge Topuz Karadayı

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}