Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (5-11 Ağustos 2025)
Gazze Savaşı’nda yeni bir insani felaketin eşiğindeyiz. Netanyahu, uluslararası baskılardan ve İsrail toplumundan gelen tepkilerden bunalmış olacak ki Pazartesi günü savaş kabinesinin aldığı Gazze’nin tamamen işgali kararını savunmak için basın önüne çıktı.
Bu açıklamada, savaşı bitirmenin tek yolunun Gazze’nin tamamını işgal etmek olduğunu belirtti, ancak savaş sonrasında Gazze’yi kim yönetecek sorusu ortada kaldı. Uluslararası tepkiler İsrail tarihinde görülmemiş oranda artarken Netanyahu, soykırımın da devam etmesi pahasına, bu kararından dönmeyecek gibi duruyor. Bunun sonuçları hem İsrail hem de tüm dünyadaki Yahudiler için ağır olabilir.
Son haftalarda aciliyeti nedeniyle hep Gazze olayındaki gelişmeleri değerlendiriyorum. Bu konuda yine bir şeyler yazmadan geçemedim. Ancak bu hafta dünyanın diğer bir köşesindeki diğer bir önemli savaşa, Ukrayna Savaşı’ndaki son duruma bakalım. Zira Trump ve Putin’in yüz yüze görüşecek olması, Ukrayna Savaşı konusunu tüm sıcaklığıyla gündemin en ön sıralarına tekrar taşıdı ve Avrupalıları endişelendirdi.
Avrupa, Trump-Putin Zirvesinden Endişeli
Ukrayna ve Avrupalı müttefikleri, Cuma günü Alaska’da Başkan Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılacak toplantı öncesinde Pazartesi günü ortak bir açıklama yaptı. Avrupalılar, Trump’ın, Putin’e Ukrayna’yı gelecekteki barış görüşmelerinin dışında bırakacak tavizler verebileceğinden endişe duyuyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Friedrich Merz de dahil olmak üzere yedi Avrupalı lider, “Ukrayna’da barışa giden yol Ukrayna olmadan belirlenemez” ifadesini içeren ortak bir bildiri yayınladı.
Anlamlı müzakerelerin ancak ateşkes veya düşmanlıkların azaltılmasıyla gerçekleşebileceğini vurguladılar. Bu, Ukrayna’nın uzun süredir savunduğu ancak Rusya’nın reddettiği bir tutum.
Avrupalılar ayrıca, mevcut cephe hattının “müzakerelerin başlangıç noktası olması gerektiğini” söylediler. Bu ifade de Trump’ın Rusya ile “toprak takası” önerisini dolaylı olarak reddettikleri anlamına geliyor.
Ukrayna ise Trump-Putin görüşmesi öncesi herhangi bir toprak parçasını Rusya’ya vermeyi yeniden kesin bir şekilde reddetti. AB dışişleri bakanlarının bugün bir araya gelerek ileriye dönük adımları tartışmaları bekleniyor.
Zelensky ve Avrupalı liderler -Starmer de dahil- Çarşamba günü Trump ile Ukrayna meselesini çevrimiçi bir toplantıda görüşecek. Bu görüşmede Avrupa kanadı Trump’ı kendi hassasiyetleri noktasında uyaracak.
Putin Zirvede Neler Talep Edecek?
Zirveye Ukrayna’nın katılmıyor oluşu, başarı şansını çok azaltıyor. Ancak Putin’in bu zirveden, Ukrayna’da barışı sağlamak dışında beklentileri de olabilir. Putin’in zirveyi bir başka oyalama taktiği olarak kullanıyor olması muhtemel. Bu oyalama sırasında Washington ile de gergin ilişkilerini düzeltmek istiyor olabilir. Oyalamak ve zaman kazanmak cephede Rusya’nın işine yarıyor.
Daha geniş ölçekte bu zirve, Putin’in büyük güçlerin kendi etki alanlarını belirlemesi gerektiği yönündeki dünya görüşüne uygun bir imaj sunuyor. Stalin’in 1945’te Yalta’da Başkan Roosevelt ve İngiltere Başbakanı Churchill ile bir araya gelerek savaş sonrası Avrupa’yı paylaşmasıyla benzerlik gösteren bu toplantı, Putin’in Rusya’yı önemli bir dünya gücü olarak sunma amacına hizmet ediyor.
Rusya enerji ve kimi silahlar dışında dünyanın geri kalanına satabileceği çok az şey üretmesine rağmen Putin, ülkesinin geniş nükleer silah cephaneliğinin, onu halen daha bir dünya gücü olarak küresel siyaset sahnesinde tuttuğuna inanıyor.
1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasını “yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi” olarak nitelendiren Putin, on yıllardır Moskova’nın Ukrayna ve diğer eski Sovyet bölgeleri üzerindeki kontrolünü yeniden tesis etme çabası içerisinde.
Rusya ve Ukrayna İstanbul’da üç tur görüşme gerçekleştirdi ve Moskova bu toplantıları, savaş alanında elde edemediği kazanımları elde etmek için bir platform olarak gördü. Putin, Trump ile yapacağı toplantıda da muhtemelen aynı maksimalist taleplerde bulunacaktır: Doğu Ukrayna’nın Rusya’ya ait olduğunu iddia etmek, Ukrayna’yı NATO’dan uzak tutmak, NATO ittifakının eski Sovyet topraklarına yayılmasını engellemek, Ukrayna ordusunun büyüklüğünü sınırlamak ve ABD hükümetinin Moskova’ya dostça davranmasını sağlamak.
Batı, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana, işgal hamlesine bardağı taşıran son damla olarak bakıp Putin’i büyük ölçüde düşman olarak gördü. Ukrayna işgali, her iki ülke için de yüz binlerce kişinin ölümüne ve yaygın yıkıma neden oldu. Bu açıdan bakıldığında bir Amerikan başkanının Putin ile görüşmeye istekli olması, Kremlin adına diplomatik bir zafer olarak da okunabilir.
Ancak toplantıya Ukrayna’dan herhangi bir temsilcinin katılmayacağı göz önüne alındığında, bir ilerleme sağlanma ihtimalinin zayıf olduğu düşünülüyor. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky, Cumartesi günü, Trump’ın anlaşmanın “bazı toprak takaslarını” içerebileceğini öne sürmesinin ardından Ukrayna’nın Rusya’ya toprak verebileceği fikrini açıkça reddetti.
İktidara geldiği ilk dönemde Rusya’yı destekleyen ve ABD’nin Ukrayna’ya askeri yardımını eleştiren Trump, savaşın sona ermesi imkansız görünüyorken Putin ile yapmayı düşündüğü toplantıyı defalarca erteledi ve defalarca hayal kırıklığını dile getirdi. Ardından, Putin savaşı sona erdirmezse yeni yaptırımlar veya gümrük vergileri uygulamak için Cuma gününü son tarih olarak belirledi.
Trump’ın seçim kampanyası vaatlerinden biri Ukrayna’daki savaşı 24 saat içinde sona erdirmekti. Bu süre çoktan geçti, ancak Trump hâlâ kendisini üstün bir anlaşma yapıcı olarak görüyor. Nobel Barış Ödülü’nü istediğini de gizlemiyor ve bu ödülü hak ettiğini, Ukrayna’daki ve diğer çatışmalardaki çabalarıyla ilişkilendiriyor.
Yukarıda da altını çizdiğim gibi Trump’ın, birçok başka konuda olduğu gibi, Ukrayna Savaş’ı konusundaki tutumu da oldukça ikircikli. Bu yılın başlarında Kremlin ile aynı çizgideymiş gibi görünüyordu. Bir süre Ukrayna’ya askeri yardımı kısıtladı ve Şubat ayında Oval Ofis’te yapılan meşhur toplantıda oldukça nezaketsiz şekilde Zelensky’i sindirmeye çalıştı.
Ancak geldiğimiz noktada, Putin’in Ukrayna’daki savaştan vazgeçeceğine dair bir işaret vermemesi ve Rus ordusunun Ukrayna içlerine sivilleri de öldürecek türden saldırılarını artarak sürdürmesi Trump’ın sabrını da zorlamıştı.
Beyaz Saray’da dün düzenlenen basın toplantısında Trump, “O toplantının sonunda, muhtemelen ilk iki dakikada, bir anlaşma yapılıp yapılamayacağını tam olarak anlamış olacağım” ifadelerini kullandı.
Cuma günü Alaska’da yapılacak görüşmeyi “esas olarak nabız yoklama toplantısı” şeklinde nitelendiren Trump, “sonuç iyi de olabilir, kötü de olabilir” diye konuştu.
Trump, görüşmenin “bol şans, savaşa devam” mesajıyla da bitebileceğini ya da “bir anlaşma yapılabilir” noktasına da gelebileceğinin altını çizerken toprak takası konusunun anlaşmanın bir parçası olabileceği ihtimalinin de masada olduğunu ima etti.
Son olarak Putin-Trump görüşmesinin Alaska’da yapılmasının sembolik bir anlamı olduğunu da söyleyelim. Alaska ABD toprağı ve bu da tarafların güvenlik endişelerini önemli ölçüde azaltıyor.
Putin hakkında Uluslararası Adalet Divanı’nın yakalama emri var. Ancak ABD bu anlaşmaya taraf olmadığı için Putin’e sorun çıkmayacak. Aynı zamanda Trump, ABD’nin 158 yıl önce 7.2 milyon dolara Rusya’dan satın aldığı Alaska’da mevkidaşını misafir eden ilk başkan da olmuş olacak.
İki ülke Bering Boğazı üzerinden komşu da sayılıyorlar. Bu açıdan da Alaska’nın seçilmesinin özel bir önemi var ki Trump’ın bu tür sembolik olaylara önem verdiğini biliyoruz.
Cuma günü tüm dünyanın gözü Trump-Putin görüşmesinde olacak. Ben de siz değerli Daktilo1984 okurları için süreci tüm ayrıntılarıyla takip edip önümüzdeki hafta bu görüşmenin sonuçlarını ele alacağım.