Ticaret savaşlarının fitilini 2017-2021 yılları arasında ABD Başkanı Donald Trump’ın “Önce Amerika” (America First) sloganıyla şekillenen dış politika ve ekonomi stratejisi ateşledi. Trump yönetimi ilk döneminde korumacı politikalar ve gümrük tarifeleriyle ABD’nin ekonomik çıkarlarını koruma hedefini öne sürerken bu hamleler; Çin, Kanada, Meksika, Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye gibi birçok ülkeyle ticari gerilimlere yol açmıştı.
ABD Başkanı Donald Trump, ilk olarak Mart 2018’de “ulusal güvenlik” gerekçesiyle ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 oranlarında gümrük tarifesi uygulanması kararını imzalamıştı. Beyaz Saray’da düzenlenen törende, tartışmalı gümrük vergisi kararı hakkında açıklamalarda bulunan ABD Başkanı Trump, alınan kararların bir seçenek değil, ABD’nin güvenliği için bir zorunluluk olduğunu söylemişti. Bu karar Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına aykırı bulunurken Kanada, Meksika, Avrupa Birliği ve Türkiye misilleme tarifeleriyle ABD’de ye yanıt vermişti.
Ağustos 2018’de ABD menşeli pirinç, sert kabuklu meyveler, alkollü içkiler, tütün ürünleri, taş kömürü, binek otomobil gibi ek vergi uygulanan ürünlere ek mali yükümlülük oranlarını artıran Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ek vergilerle ilgili X’den (eski adıyla Twitter) yayımladığı açıklamada kararın ABD yönetiminin Türk ekonomisine saldırılarına karşı alındığını söylemişti. ABD’nin elektronik ürünlerine boykot uygulayacaklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan da şunları söylemişti: “Onların iPhone’u varsa öbür tarafta Samsung var. Kendi ülkemize Venüs, Vestel var. Biz bunları uygulayacağız. Ne yaptığımızı ne yapacağımızı anlasınlar.”
Ayrıca ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan Rahip Brunson krizi ve Türkiye’ye uygulanan ekonomik yaptırımlar Türk lirasında değer kaybına da yol açmıştı.
Birinci döneminde Trump’ın asıl hedefi, ticaret açığının büyük bir kısmından sorumlu tuttuğu Çin’di. 2018’de başlayan süreçte Trump yönetimi Çin’e ithal çelik ve alüminyuma yüzde 25 ve yüzde 10 ek gümrük vergisi getirirken Çin’de misilleme olarak ABD menşeli 128 ürüne yüzde 15 ile yüzde 25 arasında değişen tarifeler getirmişti. ABD Başkanı Trump, 2017 yılında göreve gelir gelmez Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşması’ndan da (TPP) çekilmişti.
Şubat 2019’un ilk çeyreğinde küresel ticarette yavaşlama olacağı uyarısında bulunan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) yazılı açıklamasında şunları söylemişti: “Ticaretteki süregelen ivme kaybı, ticaretteki gerginliklerin acilen azaltılması ihtiyacını ortaya koyuyor. Aksi takdirde, devam eden siyasi riskler ve finansal dalgalanmalarla birlikte bu durum ekonomik krizin habercisi olabilir.” Nisan 2019’da ise IMF, küresel ekonomik büyümenin yavaşladığı verisini paylaşmıştı.
Öte yandan, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nı (NAFTA) ABD tarihindeki en kötü anlaşma olarak nitelendiren Trump, Kanada ve Meksika’yı yeniden müzakereye zorladı. Donald Trump, 2020 yılında ABD-Meksika-Kanada Ticaret Anlaşması’nı (USMCA)’yı imzaladı. Beyaz Saray’da düzenlenen törende açıklamalarda bulunan Trump, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (NAFTA) yerini alan yeni anlaşmanın Amerikan emek piyasası için çok önemli kazanımlar içerdiğine dikkat çekmişti.
Washington’un gölgesinde, küresel ticaretin nabzının attığı bir dönemde, ABD Başkanı Donald Trump’ın “Önce Amerika” doktrini dünya ekonomisini Trump’ın ikinci döneminde daha şiddetli şekilde sarsmaya devam ediyor.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump, Çin’den ithal edilen ürünlere uygulanan gümrük vergisini yüzde 145’e çıkardı; Türkiye’yi de yüzde 10 oranında asgari gümrük vergisi uygulanacak ülkeler grubuna dahil etti. Fakat Trump, Çin dışındaki diğer ülkeler için ek vergileri 90 günlüğüne askıya aldığını duyurdu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz gümrük vergilerinin ardından Türkiye’nin ABD ile müzakere süreci yaşayacağını paylaştı. Gelinen noktada küresel ekonomide yeni gümrük vergilerinin ne tür etkiler getireceği tartışılıyor. Belirsizlik had safhada.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Doktor Atılım Murat ile yeni dönemde ABD Başkanı Donald Trump’ın politikalarının küresel ekonomiyi nasıl etkileyeceğini konuştuk.
ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı gümrük vergileri, Asya ülkeleri için beklentinin çok üzerinde gelirken Avrupa için tahmin edildiği gibi gerçekleşti. Kanada ve Meksika gibi Amerika kıtasındaki ülkeler için ise düşünülenin altında geldi. Sizce Trump’ın “Önce Amerika” politikası kapsamında aldığı bu kararların küresel ekonomiye etkileri ne olacak?
Düşük büyüme ve yüksek enflasyon anlamına gelen stagflasyon, dünyanın en büyük ekonomisi olan Amerikan ekonomisi için şu aşamada temel senaryodur. Avrupa ve Çin ekonomilerinin performansları, uygulayacakları ekonomi politikasına bağlıdır. AB’nin açıkladığı altyapı, savunma ve enerji sektörlerini kapsayan dev harcama planı, Çin’in iç talebi güçlendirmeye yönelik teşvik paketi, küresel ekonomi üzerinde belirleyici olacaktır. Bir yanda yıllardır yüksek olan bütçe açığını düşürmek isteyen ABD, diğer tarafta bütçe açıklarını artırmayı planlayan Çin ve Avrupa var. Yüksek oranlı gümrük tarifeleri, dünya ekonomisinde büyümeyi törpüleyecektir. Ancak sert bir resesyon olasılığı düşüktür.
Trump’ın ABD’yle son 30 yıldır neredeyse gümrük vergisiz ticaret yapan Kanada ve Meksika’ya karşı aldığı önlemler Kuzey Amerika’daki bölgesel ekonomik entegrasyonu tehdit ediyor. Bu belirsizlik ortamında 2018’de imzalanan Amerika Birleşik Devletleri-Meksika-Kanada Anlaşması’nın (USMCA) geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Trump’ın hedeflerinden birisi, Meksika ve Kanada ile imzalanan serbest ticaret anlaşmasının maddelerini güncellemektir. Bu anlaşmanın ilk gözden geçirmesi normalde 1 Temmuz 2026’da yapılacak. Bu değerlendirmeden sonra ABD bu anlaşmadan çıkmak isterse, bunu altı ay sonra, yani 1 Ocak 2027’de yapabilecek. Tabii bu arada, ABD’de 3 Kasım 2026’da ara seçim var. Trump, seçim döneminde Kanada ve Meksika ile bir ticaret savaşına girmek istemiyor. Piyasalarda son haftalarda yaşanan kargaşanın, seçimden önce yaşanacağını düşünelim. Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi’nin kontrolünü Demokratlara kaptırabilir. Bu nedenle, Trump güncellemeyi erkene çekmeye çalışıyor. Fentanil ve göçmen konularını bahane ediyor. Kanada ve Meksika’ya yönelik gümrük tarifelerinde değişim, erteleme, biraz buradan kaynaklanıyor.
Trump’ın korumacı ekonomi politikaları Çin ve Avrupa gibi büyük aktörleri hedef alırken, Avrupa’nın Çin’e karşı rekabet umudu İsveçli batarya üreticisi Northvolt, iflas başvurusunda bulundu. Bu gelişme küresel iklim değişikliği ile mücadelede Avrupa’nın liderlik iddiasını ve uluslararası ekonomiyi nasıl etkileyecek?
Avrupa’nın önemli jeopolitik konularda, enerjide, fazla bir söz hakkı bulunmuyor. ABD ve Çin arasında bir küresel liderlik mücadelesi yaşanıyor. Avrupa enerjide Rusya’ya, askeri olarak ise ABD’ye bağımlıydı. Rusya’nın gaz akışını kesmesiyle, ABD’nin askeri desteğini bitireceğini açıklamasıyla, Avrupa deyiş yerindeyse bir varoluş krizine girdi. Savunma sanayi, enerji, teknoloji sektörleri için büyük bir paket açıkladılar. Aslında Putin ve Trump’ın hamleleri, Avrupa açısından hayırlı olabilir. Bu sayede silkelendiler. Avrupalı politikacılar, Avrupa’nın geleceği için bir şeyler yapmaları gerektiğini anladılar. ABD’ye karşı, Çin ile Avrupa arasında bir yakınlaşma gözleniyor. ABD kendi açısından haklı olsa da, tarifeler üzerinde çözüm bulma arayışı yanlıştır. Tarife politikasının bu sertlikte sürmesi, Amerikan şirketlerine zarar verir. Pazar payları düşebilir. Ülkeler, bulut tabanlı yapay zekâ konusunda Alibaba ile çalışabilirler. Boeing üretimi uçaklar yerine Airbus üretimlerini alırlar.
İkinci döneminde korumacı ekonomi politikalarına ağırlık veren Donald Trump’ın ithalata yönelik ek vergiler getirmesi Türkiye’nin de ABD’ye ihracatını olumsuz etkileyebilir. Ankara, küresel ticaretin bu yeni gerçekliği içerisinde nasıl bir yol haritası izlemeli?
Türkiye zaten ABD’ye çok düşük gümrük vergileri altında ihracat yapıyordu. Şimdi yüzde 10’luk standart orana tabi olacak. ABD’ye yapacağımız ihracat doğal olarak pahalılaşacak. Tabii Türkiye’nin kazanımları da olacaktır. ABD’nin yüzde 10’un üzerinde vergi uygulayacağı ülkelere karşı; tekstil ve hazır giyim, çelik ve alüminyum, sanayi makinaları, elektrik-elektronik gibi sektörlerde avantajlı duruma geçeceğiz. Bu sektörlerde ihracatımız artacaktır. Katma değer yaratan, yüksek teknolojili ürünlerde rekabetçiliğimiz maalesef yüksek değil. Bu alanda ciddi fırsatlar olabilir. Şirketlerimiz, yüksek gümrük vergisine tabi olacak ülkelerin şirketleriyle, Türkiye’de üretim yapma konusunda anlaşmalar yapabilirler.
Son olarak ABD ile ilişkilerinde özellikle, yatırım, teknoloji ve ticaret açısından hangi alanlarda Türkiye daha aktif olmalı?
Türkiye’de 2.000’den fazla Amerikan şirketi bulunuyor. Türkiye; stratejik konumu, yetenekli iş gücü, genç nüfusuyla, bu şirketler için önemlidir. İki ülkenin ticari ve ekonomik ilişkilerini yönlendirecek aktif bir karşı taraf yapılanması için bazı adımlar atılıyor. Yatırım ve ticaret politikası diyaloğu güçlendirilmelidir. İki ülke arasında savunma sanayi alanında iş birliği geçmişte güçlüydü. Bu iş birliği, CAATSA yaptırımları nedeniyle son yıllarda bozuldu. CAATSA yaptırımlarının kaldırılması, Türkiye-ABD ortak üretim projelerinin önünü açacaktır. Bu konuyla ilgili mekik diplomasisi sürdürülüyor.