[voiserPlayer]
Bir kural olarak tarihsel ve toplumsal değişimler uzun bir sürecin sonunda yaşanan kırılma noktaları ile şekillenir. Kırılma noktalarında yaşananlar uzun bir değişim sürecinin başlangıcı olur. Ta ki diğer kırılma noktasına kadar. Kırılma anları ve süreçler farklı dinamiklere sahiptir. Başarılı siyasi aktörler bu ikisi arasındaki farkı bilen ve davranışlarını da ona göre şekillendiren kişilerdir. Siyasetçinin süreç yönetirken aldığı kararlar ile kırılma anlarında aldığı kararlar aynı olmamalıdır.
2023 yılı bu bakımdan kritik bir yıl olarak tarihe geçti. Türkiye, gelişmiş bir ülke olma davasında önemli yara alırken 200 yıllık modernleşme macerasının kötü bir dönemecini yaşadı. Bu yazıda, 2023 yılındaki bu dönemeci belirleyen üç olay üzerinden inceleme yapacağız: 6-7 Şubat depremleri, 14-28 Mayıs seçimleri ve 29 Ekim’deki 100. Yıl Kutlamaları.
6-7 Şubat Depremleri
Aslında bölgedeki fay hatları uzun süredir patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Ama tüm dikkatler İstanbul depremine çekildiğinden Türkiye’nin bitmek bilmeyen kronik sorunları nedeniyle başka bölgelerdeki insanların can güvenliğine sıra bir türlü gelmiyordu. O lanetli gecede doğanın felaket yüzü Türkiye’yi vurduğunda çoğu insan oradaki fay hatlarından ancak haberdar olmuştu.
Bölge çok büyük bir yıkım yaşarken ve özellikle Antakya şehir merkezi yerle bir olurken Türkiye’nin gücü yeterli yardımı sağlamaya yetmedi. Hazırlık yoktu. Pek çok insan günlerce kurtarılmayı beklerken gelmeyen yardımlar nedeniyle hayatını kaybetti. Askeri birliklerin sahaya intikal etmesi için yaşanan siyasi tereddüt nedeniyle zaten yetersiz kalan yardımlar biraz daha kesintiye uğradı.
Uluslararası desteğin de etkisiyle arama kurtarma çalışmaları kör topal sürdürüldü. 50 binden fazla kişi hayatını kaybetmişken kalanların durumu daha da vahim hâle geliyordu. Neyse ki Türkiye’nin organize olmayı başaran insan gücü ve sivil toplumun da akıl almaz becerisiyle sonraki dönemde büyük bir yardım seferberliği başladı ve deprem sonrası dönem bu şekilde atlatılabildi.
Şimdi depremzedeler yeni bir hayat kurmaya çabalarken yıkılan şehirler de yeniden kurulmayı bekliyor. Türkiye’nin yıpranan kurumları depreme yeterli reaksiyon veremedi. Kızılay’ın deprem sırasında çadır satması, askerin deprem sonrası sürece geç müdahale etmesi ve birkaç yıl önce yeniden yapılandırılan AFAD’ın afet karşısındaki acziyeti, Türkiye’nin kurumsal olarak çöküşünü acı bir şekilde yüzümüze çarptı.
14-28 Mayıs Seçimleri
Türkiye, 2023 seçimlerine kadar geçen süreçte ekonomik olarak 10 yıldır geriliyor, devletin kurumsal yapısı yıkım yaşıyor, demokratik standartlar yıpranıyor ve tüm ülke tek bir kişinin kişisel çıkarlarına göre yönetiliyordu. Tek bir kişiye yetki vermenin (sanki daha önce kimsenin aklına gelmemiş gibi) işleri hızlandıracağı ve böylece Türkiye’nin sorunlarına çözüm olacağı vadedilmişti. Ancak 2018’de hayata geçirilen sistem Türkiye için birçok soruna neden olmuştu.
Ekonomik refahın artışı durmuş, yükselen aşırı enflasyon insanların hayat tarzını kökten değiştirmelerine neden olmuştu. Türk insanı ekonomik refah alanında ligden düşmüş ve herkes refahından büyük bir parçayı kaybetmek zorunda kalmıştı. Bunun nedeni, 2018’de göreve gelen Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak yönetiminde şekillenen ekonomi politikaları idi. Ancak Türk seçmeni sandıkta bu ekonomik gidişata sarı kart göstermiş ve 2019 yerel seçimlerinde muhalefet büyük bir zafer kazanmıştı.
2023 seçim maratonu ise muhalefetin hangi adayı çıkaracağı ve kurduğu Altılı Masa’nın fonksiyonu tartışmalarının gölgesinde başladı. Şubat depremlerinde Türkiye’nin yaşadığı yıkım, CHP içinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığından rant sağlayan kesimlerin bir baskınla kendisini aday yapmasının önünü daha da açtı. Aslında tartışma çok çetrefilli değildi. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in başını çektiği kesimler toplumda güçlü aday olarak öne çıkan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylıklarını savunurken CHP içindeki klik ise Kılıçdaroğlu’nu aday olarak görmek istiyordu.
Yaşanan siyasi krizde Kılıçdaroğlu baskın çıktı. Seçim maratonu kendinden emin Kılıçdaroğlu’nun yayınladığı videolar ile şekilleniyordu. Sandıktan çıkan sonuç ise Kılıçdaroğlu ve muhalefet için şok ediciydi. Toplumun beklentileri ve eğilimleri göz ardı edilmiş, siyasi elitlerin pazarlıklarının ve matematiksel hesaplamalarının sandığa yansımadığı görülmüştü.
Bu siyasi hesap hatası Türkiye’nin en az beş yılına ve yaşadığı yıkımın devamına mâl olmuştu. Türkiye, yaşadığı büyük siyasi ve toplumsal krize karşı siyasi reaksiyon gösterememişti.
29 Ekim 100. Yıl Kutlamaları
Bir devletin yüzüncü yılını kutlaması önemli bir olaydır. Reklam ve iletişim çağında içerik malzemesi arayan iletişimciler için bu tip gelişmeler kıymetli doğal maden gibi algılanır ve incelikle işlenir. Türkiye, 100. yılında seçim işleri ile meşgul olduğu için yılın ilk yarısında toplumun ve devletin ilgisi bu alana çekilemedi.
Seçimler bittiğinde ise tarih yaklaştıkça heyecanın artması beklenirken devletin bilinçli bir kayıtsızlığına tanıklık ettik. Pek çok gösteri çeşitli bahanelerle ertelenirken iktidar aklı, bu günü olabildiğince geçiştirmek için çaba sarf etti. Ancak son haftada hızlanan çalışmalarla birlikte İstanbul Boğazı’ndan donanma geçişi ve drone gösterileri gibi çok da anlamlı olmayan etkinliklerle bu özel gün geçirildi. Bunun yanında toplumda yaşanan coşkuyu da atlamamak gerek. Devlet bir yandan kayıtsız ve coşkusuz kalırken toplumun önemli bir kısmı bu güne elinden geldiğince sahip çıktı.
Türkiye’nin 100 yılının 21 yılını yöneten iktidarın, Cumhuriyet ile ilgili temel sorunları olduğu biliniyor. Atatürk’ün çizdiği progresif ve medeni toplum hedefi mevcut iktidar tarafından paylaşılmıyor. Türkiye’yi yönetenler kendilerinden önceki dönemi toptan bir kenara itiyor ve herhangi bir şeyin devamı olmadıklarını, kendileri ile yeni bir çağ açıldığını iddia ediyor. Ancak, Erdoğan’ın pragmatik ve amorf siyaseti yüzünden yeni bir şey inşa etme konusunda öncekiler kadar başarılı da değiller.
İşte tüm bu çelişkiler Türkiye’nin 100. yılına da yansıdı ve başka bir ülkede olsa dünyayı ayağa kaldırması gereken Cumhuriyet’in 100 Yılı Kutlamaları, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı yemin töreni kadar bile şaşaalı geçmedi.
2023 Sonrası Türkiye
Türkiye 2023 yılında yaşadığı üç büyük kırılmadan zayıflayarak çıktı. Depremde kurumsal yapısının ne kadar çalışmadığı görülürken muhalefetin Türkiye’nin kötü gidişini engelleyecek gücü olmadığı anlaşıldı. Cumhuriyet’in 100. yılının sönük kutlanması ise devleti ve Türkiye’yi bir arada tutan ortak simgelerin mevcut iktidar tarafından yeterince paylaşılmadığını kanıtladı.
Hedefi olmayan, kurumsal yapısı zayıflamış ve tek adam rejimine mahrum kalan bir toplum, her şeyden önce umudunu yitirme tehlikesi ile karşı karşıya. Tüm siyasetin tek bir kişi üzerine yığılması, Türkiye’nin ayırt edici özelliklerini de törpülüyor. Bir zamanlar kültürel zenginliği, kendine özgü toplumsal yapısı ve dinamik nüfusu ile gündeme gelen ülke, artık tek bir kişinin egemenliği altındaki bir Orta Doğu ülkesine dönüşme yolunda ilerliyor.
Türkiye, 2023 yılında iyi bir sınav vermedi. Bir sonraki kırılma dönemine kadar yaşanacak sürecin iyi geçeceğine yönelik elimizde de veri yok. Uzun yıllardır tepilen fırsatlar nedeniyle artık yeni fırsatlar daha az gelecek gibi…