[voiserPlayer]
Giriş
Siyasi partilerin seçim performanslarını etkileyen faktörler iki grupta incelenebilir: parti-içi faktörler ve parti-dışı faktörler. Parti-içi faktörler; genel merkez, taşra teşkilatı ve seçmen arasında uyumu sağlayan siyasi konumlanma ve bu siyasal konumlanma temelinde parti aidiyetini pekiştirme vasıtası olan ve kurallar-normlar merkezinde tutarlı bir şekilde işleyen kurumsal kapasiteyle ilişkilidir. Dış faktörler ise diğer siyasi partilerin stratejileri ve bu partilerle girilen etkileşimin sonuçlarıyla ilişkilidir. Kişisel görüşüm, siyasi partilerin parti-içi faktörlere öncelik vermesidir, çünkü dış-faktörlere karşı doğru stratejiyi belirleyebilmenin ön koşulu parti-içi faktörlerin sağlamlığıdır.
Mayıs 2023 seçimlerinin kaybedenlerinden biri İYİ Parti’dir. Zira, seçim öncesinde konulan birinci parti olma, güçlendirilmiş (rasyonelleştirilmiş) parlamenter sisteme geçiş için gerekli meclis çoğunluğunu ittifakın diğer partileriyle birlikte kazanma ve sonrasında, genel başkanın başbakan olmasını sağlama hedefleri gerçekleştirilememiştir. Aksine, bir önceki seçime göre oy oranında düşüş yaşanmış ve milletvekili sayısı aynı kalmıştır (CHP listelerinden kazanılan bir milletvekili sayılırsa bir önceki seçimde 43 olan milletvekili sayısı bu seçimde 44’e çıkmıştır).
İYİ Parti seçimde beklentinin altında kalan performansını dış faktörlere odaklanarak açıklamakta; bu bağlamda, altılı masa stratejisinin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının yol açtığı olumsuz sonuçlar vurgulanmaktadır. Mayıs 2023 seçim başarısızlığında dış faktörlerin elbette ki önemli bir rolü vardır. Ancak sadece dış etkenlere odaklanmak, seçim performansının neden beklentilerin altında kaldığı sorusuna eksik cevap vermekle sonuçlanmaktadır. Parti-içi faktörlere odaklanılmaması, esasen siyasi partilerimizin çoğunda görünen patolojik bir durumdur. 1990’lı yıllarda Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi benzer hatayı yapmış ve her iki parti de 1999 seçimlerinde yaşadıkları oy kaybını birbirlerini suçlayarak gerekçelendirmişler, parti-içi faktörlere odaklanmamışlardır. Sonucunda, 2002 seçimi her iki parti için de yok olma sürecinin başlangıcı olmuştur.
İYİ Parti de seçim performansını etkileyen parti-içi faktörlere odaklanmayıp sadece dış faktörlerle seçim başarısızlığını gerekçelendirirse bu durum, partinin gerçek oy potansiyeline ulaşamamasına yol açacaktır. Dahası, İYİ Parti, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi’yle benzer bir kaderi de yaşayabilir. Bu yazının detayında ilk olarak Türkiye’de siyasi partilerin “kişi-partisi” oldukları ve bu özelliğin sonuçları üzerine kısa bir değerlendirme yapılmıştır. İkinci bölümde ise İYİ Parti’nin seçim performansı üzerine genel düzeyde bir analiz yapılmıştır. Parti performansının beklenenin altında kalmasının iç faktörü olarak özellikle üç örneğe odaklanılmış, kurumsal kapasite zayıflığı ve bunun sonucunda, parti aidiyetinin ve sadık seçmen grubunun oluşamaması vurgulanmıştır.
Türkiye’de Siyasi Partilerin Kişi-Partisi Olması ve Sonuçları
Türkiye’deki siyasi partiler 1950 seçimlerinden bu yana toplamda yirmi genel seçimde demokratik yollarla siyasi iktidarın parçası olabilmek için rekabet etmişlerdir. Demokratik teamüllerin gelişimi için yeterli görülebilecek bu tecrübe birikimine rağmen parti-içi demokrasi istenilen düzeye ulaşmamıştır. Türkiye’deki siyasi partilerin büyük bölümü, politika ve aday belirleyici kararların parti liderinin mutlak etkisi altında alındığı otokratik, hiyerarşik, merkezi kurumlar olarak gelişmişlerdir. Siyasi partilerin seçim başarılarının başat belirleyicisi kurumsal parti organizasyonundan ziyade parti liderinin popülaritesi olmuştur. Bu özellik sebebiyle Türkiye’deki siyasi partiler, “kişi-partisi” grubuna girmektedirler.
Kişi-partisi olmanın negatif bir sonucu, olası bir kriz anında partinin krize cevap verme kapasitesinin zayıflığıdır. Örneğin, yaşanan bir oy kaybı sebebiyle liderlik kadrosunda değişime gidilmesi kişi-partisinde oldukça düşük bir olasılıktır. Zira kişi-partisinde, parti aidiyeti değil, lidere sadakat ön plandadır. Bunun sonucunda, belirli kural ve normlara göre işleyen kurumsal bir yapıdan ziyade, liderin anlık kararlarına göre işleyen bir yapı karşımıza çıkar.
Parti lideri kendi inisiyatifiyle liderlikten ayrılmak istese dahi böyle bir karara ilk olarak o lidere yakın isimler genellikle şu sözlerle karşı çıkar: “Siz olmazsanız, partimiz biter.” Zira, kişi-partisi liderlerine bir tür “eleştirilemeyen varlık kutsiyeti” atfedilir; ki bu, liderin kendi kendisine atfettiği bir kutsiyet olmayıp, daha ziyade parti-içinde lidere yakın isimlerin atfettiği bir kutsiyettir. Kişi-partisi içerisinde lideri sorgulayan muhalifler özellikle lidere kutsiyet atfeden isimler tarafından itibarsızlaştırılır. Bu bağlamda, 1974 Adalet Partisi kongresinde Süleyman Demirel’e karşı genel başkan adayı olan Profesör Orhan Oğuz’un şu sözlerini hatırlamakta fayda vardır: “Ülkemizde siyasi parti liderlerine karşı aday olmayı, her nedense, partiye ve davaya ihanet gibi görme ve gösterme hastalığı vardır ve biz bundan kurtulmak mecburiyetindeyiz.”
Kişi-partilerinde Batı demokrasilerindeki kurumsal partilerde görünenin aksine, seçimi kaybeden genel başkanın partiyi başka bir isme devretmesi olağan dışı bir durumdur. Bu olağandışılık, 1966 senato seçimleri sonrasında genel başkanlıktan istifa etme kararı alan Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’nın şu sözlerine de yansımıştır: “Ne çıkar ben başkanlıktan istifa etmişim? Bütün liderler kendi hayatlarında partilerine, kendileri olmadan da bir hayatiyet imtihanı geçirmek fırsatını verseler ne güzel bir anane kurulur değil mi?” Tahmin edileceği üzere Bölükbaşı’nın istifa kararına karşı çıkan ilk kişiler, Bölükbaşı’na yakın ve genel merkez kadrolarında görevli olanlardır. Nitekim, çok partili hayata geçişten bu yana Türkiye’de parti kongreleri (kurultayları) yoluyla mevcut parti liderinin değiştiği sadece bir ana akım parti örneği bulunmaktadır. Bu tek örnek, 1991’de Mesut Yılmaz’ın mevcut genel başkan Yıldırım Akbulut’un yerine Anavatan Partisi genel başkanlığına seçilmesidir. Yaygın bilinen yanlışın aksine, İnönü ve Ecevit’in aynı kurultayda genel başkanlık için doğrudan rakip olmadıklarını da hatırlatmak isterim.
Türk siyasi partileri tarihinde çok sayıda “ayrışma-partisinin” kurulmuş olmasının sebebi de siyasi partilerin kurumsal-parti özelliklerine değil, kişi-partisi özelliklerine sahip olmasıdır. Çünkü, kişi-partisi içindeki muhalefetin parti içerisinde siyaset yapma imkânı kalmaz. Bunun sonucunda muhalif isimler, yeni bir parti kurarak siyasi hayatlarına devam ederler. Bu yazının konusu olan İYİ Parti de, Kasım 2015 seçimlerinde MHP’nin seçim performansını eleştiren ve partide lider değişimi isteyen parti-içi muhalefetin MHP’den ihraç edilmesi sonrasında Ekim 2017’de kurulmuştur.
İYİ Parti’nin Seçim Performansı: Başarı ve Başarısızlık Ölçütü, 2018 – 2023 Seçimleri
İYİ Parti’nin Haziran 2018 seçimlerinde başarılı, Mayıs-2023 seçimlerinde başarısız olduğu kanaatindeyim. Çünkü Mayıs-2023 seçimlerinde, seçim öncesinde belirlenen hedeflere ulaşılamamıştır.
Ekim 2018’de kurulan İYİ Parti yaklaşık 8 ay sonra seçmen karşısında ilk sınavını vermiştir. Parlamento seçiminde % 9,96 oranındaki seçmen desteği karşılığı 43 sandalye kazanmıştır. Cumhurbaşkanı adayı olan parti lideri seçmenin yaklaşık %7,3’ü tarafından desteklenmiştir. Seçimden henüz 8 ay önce kurulan bir parti olması, rakiplerinin sahip olduğu maddi güce karşın devlet yardımı almadan seçime girmesi, partinin kuruluşu öncesi ve sonrası karşılaştığı zorluklar olması (parti toplantılarının engellenmesi gibi) ve 15 Temmuz 2016 sonrası dönemin olağanüstü koşulları altında seçime gidilmesi dikkate alınırsa İYİ Parti’nin Haziran 2018’de başarısız olduğunu söylemenin haksızlık olacağını düşünüyorum.
Buna karşın, Mayıs 2023 seçimlerinde partinin seçim performansı açısından başarısız olduğu görüşündeyim. Özellikle yaşanan ekonomik krize rağmen bir muhalefet partisi olarak oy oranının düşmesi (%9.65) ve milletvekili sayısının aynı kalması (+1 CHP’den geldi) başarı olarak değerlendirilemez. Kaldı ki, seçim öncesi belirlenen birinci parti olma, parlamento çoğunluğunu müttefik partilerle birlikte kazanarak güçlendirilmiş (rasyonelleştirilmiş) parlamenter sisteme geçiş ve Sayın Akşener’in Başbakan olma hedefleri de başarılamamıştır.
Mayıs 2023 Seçiminde Başarısızlığı Getiren Parti-İçi Faktörler
Mayıs 2023 sonrası İYİ Parti genel merkez ve taşra teşkilatı üyeleri seçimlerdeki başarısızlığın nedeni olarak parti-dışı faktörlere vurgu yapmaktadır. Bu tavır, siyasi ve toplumsal kültür kodlarımızda öz eleştiri eksikliğinin bir sonucu olarak görülebilir. CHP, seçim yenilgisini İYİ Parti kadrolarının yeterince çalışmamasına, İYİ Parti kadroları ise altılı masa stratejisinin ve cumhurbaşkanı aday tercihinin yanlışlığına bağlamaktadır. Tıpkı 90’lı yıllarda Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin yaptığı gibi, hem CHP hem İYİ Parti seçim başarısızlığında rol oynayan parti-içi faktörleri göz ardı etme, ya da onları – bu sorunlar her partide var- diyerek önemsizleştirmeye çalışmaktadır.
Şahsi düşüncem -ki bu siyasi partiler üzerine yapılan çalışmalarla da teyit edilmektedir- bir siyasi partinin seçim performansını öncelikli olarak parti-içi faktörlerin belirlediğidir. Parti-içi faktörler, yani parti kurumsallaşması ve parti aidiyeti, siyasi partilerin seçim başarısı elde etmelerinin ön koşuludur. Nasıl bir spor müsabakasında başarılı olmanın ön koşulu bir takımın iyi oynamasıysa bir siyasi partinin seçim başarısı elde etmesinde ilk bakılması gereken o partinin rekabete nasıl hazırlandığı ve kendi oyununu nasıl oynadığıdır.
Yukarıda belirtildiği gibi İYİ Parti, Meral Akşener’in MHP içerisindeki liderlik mücadelesinin sonucu olarak Ekim 2017’de bir kişi-partisi olarak kurulmuştur. Ancak o tarihten bu yana, İYİ Parti’nin kişi-partisinden kurumsal bir partiye dönüşebildiğini söylemek mümkün değildir. Kurumsal-partiler lider-merkezli olmaktan çok, kurallar ve normlar merkezinde vücut bulan ve işleyen yapılardır. Daha önce belirtildiği gibi kişi-partisinin ömrü liderin siyasi geleceğine bağlıdır ve başka bir kişinin liderliğinde de partinin varlığını sürdürebileceği düşünülmez. Türkiye’deki siyasi partilerin genelinde görülen kurumsal-kapasite zayıflığı problemi İYİ Parti örneğinde de görülmektedir. Haziran 2023 kurultayı öncesi partinin genel merkez kadrolarında görev yapan bazı isimlerin “İYİ Parti Akşener’dir” paylaşımları da İYİ Parti’nin kişi-partisine örnek teşkil ettiğini ve kurumsal yapısının zayıf olduğunu göstermektedir. Kurumsal yapıdaki zayıflık şu üç örnekle de gösterilebilir.
MHP Geçmişi ve “Toplayıcı-Kurumsal Partiye” Dönüşümün Sağlanamaması
İYİ Parti’nin MHP içerisinde yaşanan liderlik mücadelesinin sonucunda kurulan bir parti olduğu dikkate alınırsa parti içerisinde MHP kökenli etkin isimlerin yer alması doğaldır. Ancak, İYİ Parti’nin toplumun farklı kesimlerine hitap edebilmesi için sadece MHP kökenli isimlerin etkin olduğu bir parti değil, farklı kesimlerden gelen isimleri de kapsaması ve tüm İYİ Parti kadrosunu yeni bir parti kimliği altında toplanması gereklidir. Parti içerisinde hissedilen MHP’liler ve MHP’li olmayanlar yaklaşımı partinin kararlarına da yansımaktadır.
Örneğin, 2018 parlamentosunda yer alıp tekrar aday listelerinde yer bulan 11 ismin 10’u MHP kökenli siyasilerdir. Diğer isimlerin büyük bir bölümü ise kendilerine liste dışından yer bulabilmişlerdir. Yine, 2018 seçiminde kazanılan aday sıralarında yer verilen isimlerin çok büyük bir bölümü geçmişte MHP’nin çeşitli kademelerinde görev yapmış isimlerdir. Bu durum, İYİ Parti’nin farklı geçmişten gelen kişileri yeni bir siyasi kimlik altında toplayabilme kapasitesini zayıflatmaktadır. Dahası, toplumun farklı kesimlerine hitap ederek oy oranını artırma sürecinde, MHP’nin kuruluşundan itibaren ideoloji-merkezli bir parti olmasının dezavantajı da İYİ Parti’nin seçim performansını olumsuz etkilemektedir. Bu, İYİ Parti’nin siyasi yelpazenin neresinde konumlandığı sorusu hakkında da seçmende kafa karışıklığına neden olmaktadır. Seçmenin kendi siyasal pozisyonu ile İYİ Parti’nin siyasal pozisyonunu eşleştirmekte sorun yaşaması, partinin sadık seçmen kitlesi oluşturmasını da engellemektedir.
Seçmen-Teşkilat Uyumsuzluğu (Özellikle Batı Bölgelerinde)
“Türkiye’de merkez-sağ kaldı mı?” sorusu bu yazının konusu değil, ancak şahsi düşüncemi kısaca belirtmem gerekirse merkez-sağın ekonomik ve toplumsal anlayışının seçmen tercihlerinin önemli bir kesiminde halen etkili olduğunu düşünüyorum. Merkez-sağ seçmenin en yoğun olduğu Ege ve Batı Akdeniz bölgelerinde İYİ Parti’nin Türkiye ortalamasının üzerinde oy almasının bir tesadüf olmadığını düşünüyorum. Ancak, özellikle bu seçim çevrelerindeki İYİ Parti teşkilatları ve milletvekili adayları incelendiğinde ağırlığın MHP geçmişine sahip kişiler (ve hala o kimlikle kendisini tanımlayanlar) olduğu görülecektir.
Elbette bu isimler parti içerisinde yer alacaktır; ancak bu kişilerin geldikleri geleneğin içe dönük kapalı bir yapı olması, söz konusu seçim bölgelerinde yaşayan seçmen ile teşkilat arasında güçlü bir parti aidiyeti bağının oluşmasına engel olmaktadır. Bu eksiklik, partinin bu seçim çevresinde alabileceği maksimum oyun çok altında kalınmasına sebep olmaktadır. Nitekim, bölgedeki kimi seçim çevrelerinde milletvekilliği kaybedilmiş ve/veya oy kaybı yaşanmıştır. Anket sonuçlarında en fazla değişikliğin İYİ Parti’de yaşanması, yani partiye oy vereceğini söyleyen seçmenin bir karar üzerine kolayca partiden kopabilmesi, güçlü parti-aidiyeti eksikliğinin bir sonucu olarak görülebilir.
Parti Kural ve Normlarının Uygulanmasındaki Tutarsızlık
Siyasi partilerin çalışma kuralları ve karar alma yöntemleri partilerin anayasası olarak nitelendirilen parti tüzüklerinde belirtilir. Bu kuralların tutarlı olarak uygulanması, o partinin kurumsal bir yapıya sahip olduğunun güçlü bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Mayıs 2023 seçimleri öncesi İYİ Parti milletvekili aday listelerinin belirlenme yöntemi olarak bazı seçim çevrelerinde temayül oylaması yapılması, bazı seçim çevreleri için merkez yoklama yöntemi/genel başkan kontenjanı (% 5 oranında) kullanılması kararlaştırılmıştır. Ancak, kararın uygulanması sürecinde kurumsal-parti örnekleri için kabul edilemeyecek tutarsızlıklar görülmüştür.
Örneğin, öncesinde temayül yoklaması yapılacağı belirtilen dört seçim çevresindeki temayül yoklaması hiçbir gerekçe sunulmadan iptal edilmiştir. Bazı seçim çevrelerinde temayül yoklamasından çıkan sonuca göre listeler belirlenmişken, bazı seçim çevrelerinde temayül yoklamasında en üstte yer alan isimler liste dışı bırakılmışlardır. Bazı seçim çevrelerinde genel başkan kontenjanı ikinci, dördüncü ve altıncı sıralar için kullanılmışken, bazılarında birinci sıra için kullanılmıştır. En önemlisi, uygulamadaki farklılıkların gerekçesi açıklanmamıştır. Bu eksiklik, kurumsal-parti yapısından ziyade, keyfi yönetimin olduğu kişi-partisi yapısını çağrıştırmaktadır.
Kurumsal-parti yapısının zayıflığını gösteren bir diğer örnek Haziran 2023’te yapılan kurultayda yaşanmıştır. Cinsiyet kotasına ilişkin tüzük maddesinde belirtilen %25 kadın kotası gereği, 50 kişiden oluşan blok Genel İdare Kurulu (GİK) listesine 13 kadın üye yazılması gerekirken 12 kadın üye yazılmıştır. GİK seçiminin blok listeyle yapıldığını dikkate alırsak böylesine bir hatanın yapılmış olması kurumsal kapasitenin zayıflığına işaret etmektedir.
Sonuç olarak İYİ Parti, Mayıs 2023 seçimlerindeki başarısızlığın nedenlerini ilk olarak, siyasi partilerin seçim performanslarını etkileyen iç faktörlerde, yani kurumsal yapının zayıflığında ve buna bağlı olarak parti aidiyetin zayıf kalmasında aramalıdır. Parti-içi faktörlerin güçlenmesi, partinin dış-faktörlere, yani rakiplerinin stratejilerine karşı direncini de güçlendirerek kendi kimliğiyle, yani kendi oyunuyla, siyasi rekabette yer almasına imkan sağlayacaktır. Aksi halde, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin yaşadığı tecrübeyi İYİ Parti’nin de yaşaması muhtemeldir.
Tekrar hatırlatmak isterim ki bugünkü siyasi rekabette etkisi kalmayan ANAP ve DYP, 1999 seçimlerindeki oy kayıplarının gerekçelerini dışarıda aramışlar, ancak her ikisi de 2002 seçimlerinde parlamento dışında kalmışlardır. Her iki parti, parti-içi faktörlere odaklansaydı muhtemelen 2001 krizin yol açtığı dış şoka karşı daha dirençli olabilirlerdi. İYİ Parti’nin Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin yaşadığı tecrübelerden önemli dersler çıkarabileceğini düşünüyorum. İç-faktörlere ilişkin, “burası Türkiye, bu sorunlar her partide var” yaklaşımının son derece yanlış bir yaklaşımdır. Özellikle, liderin popülaritesi sayesinde uzun süredir iktidarda olan bir kişi-partisiyle etkin mücadelenin gereklerinden birisi kurumsal-parti yapısıdır. Bir değişimin lokomotifi olmak isteniyorsa geçmişteki ve mevcuttaki lokomotif alternatiflerinden farklı bir yapı oluşturulması gereklidir. Aksi halde, mevcut koşullardan farklı sonuçlar beklenmesi sukutuhayalle sonuçlanacaktır.
Not: İYİ Parti’nin kendisini ağırlıklı olarak merkezin sağında konumlandığını gösteren yakın tarihli bir çalışma için Alper Yağcı’nın İstanbul Üniversitesi Siyasal: Journal of Political Science dergisinde çıkan “Actual and Popularly Attributed Placement of Political Attitudes on the Left-Right Scale…” başlıklı makalesini tavsiye ederim.