[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (15-21 Kasım)
Dünya Kupası 20 Kasım Pazar günü yapılan Katar-Ekvador açılış karşılaşması ile başladı. Tarihin belki de en çok tartışılan ve birçok yorumcu tarafından en heyecansız dünya kupası olarak nitelendirilen bu büyük organizasyon, FİFA’nın 2022 Dünya Kupası’nın Katar’da düzenlenmesi kararını aldığı 2010 yılından bu yana tartışılıyor.
Filmi biraz geri sarıp Dünya Kupası organizasyonunun Katar’a nasıl verildiğine bir bakalım. İddiaya göre 2010 yılı Kasım ayında dönemin UEFA Eski Başkanı Michel Platini, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Katar Şeyhi Tamim bin Hamad al-Thani ve Katar Başbakanı Hamad bin Jassim al-Thani’nin hazır bulunduğu bir öğlen yemeğinde ikna edilerek Katar’a 2022 Dünya Kupası organizasyonunun verilmesini kabul eder. ABD, Japonya, Güney Kore ve Avustralya’nın diğer adaylar olarak yer aldığı ve Zürih’teki FİFA merkezinde yapılan oylamada Katar ev sahipliğini kazanır ki bu oylama söz konusu öğlen yemeğinden bir hafta sonra yapılmıştır. Dönemin FİFA Başkanı ve adı birçok başka rüşvet iddiasına da karışmış Sepp Blatter, Platini’nin kendisini aradığını ve Sarkozy’nin Katar’a oy vermesi gerektiğini söylediğini açıklar. Hemen ardından Katar, Fransa’dan 14.6 milyar değerinde Rapelle savaş uçaklarını satın almıştır.
Bu gelişmelerin ardından Katar’ın organizasyonu almak için FİFA üyelerine rüşvet verdiğine dair söylentiler yayılır. FBI da işin içine girerek bir soruşturma başlatır. Soruşturma sırasında bazı FİFA üyelerinin rüşvet aldığı kanıtlanır. Katar ise tüm bu söylentileri susturmak için midir bilinmez bir süre sonra Fransa’nın en büyük takımı Paris St. Germain’i satın alır. Katar ayrıca özellikle maç yayınları için Avrupa’da yatırımlar da yapar.
Sportswashing Nedir?
Sportswashing kavramını son dönemde bazı spor organizasyonlarında sıklıkla duyar olduk. Ben de bu köşede yazdığım bir yazıda Pekin’de gerçekleştirilen Kış Olimpiyatları bağlamında bu konuya değinmiştim. Türkçe’de sportwashing olarak da kullanılan bu kavram, insan hakları karnesi zayıf ülkelerin spor organizasyonları aracılığıyla tabir caizse kendilerini dünyaya hoş gösterme çabasını ifade ediyor. Sportwashing kavramının belki de içini en iyi dolduran ülke, bu Dünya Kupası organizasyonu vesilesiyle Katar oldu.
Katar petrol ve doğal gaz gelirleriyle oldukça zengin bir ülke ve son dönemde spora büyük yatırımlar yapıyor. Yukarıda da değindiğim gibi Paris St. Germain’ı almak gibi çok büyük yatırımların yanı sıra sponsorluk ve reklam anlaşmaları, beIN Medya Grup aracılığıyla yayın hakları satın alınması gibi önemli girişimler bu yatırımların başında geliyor. Dünya Kupası’nın alınması da Katar’ın spor alanında yaptığı yatırımların en çok ses getirenlerinden biri oldu.
Katar’da düzenlenen Dünya Kupası bugüne kadarki organizasyonlar arasında en maliyetlisi. Yaklaşık 300 milyar doların harcandığı bu organizasyon için Katar, 7 adet stadyumu sıfırdan inşa etti, 1 stadyum yenilendi, yeni bir şehir inşa edilerek birçok metro ve altyapı yatırımı yapıldı. Ayrıca Dünya Kupası’nı izlemeye gelecek taraftarlar için de birçok yeni otel yapıldı ve yüksek hava sıcaklıklarının engellenmesi için stadyumlara gelişmiş klima sistemleri kuruldu. 2014 Dünya Kupası’nın ev sahibi Brezilya’nın o turnuva için yaptığı 11.6 milyar dolar düşünüldüğünde Katar’ın harcadığı 300 milyar doların akıl almaz büyüklükte bir miktar olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Katar’ın Sportwashing Girişimi İşe Yarayacak Mı?
Peki Katar bunca yatırım ve reklam ile 12 yıldır hazırlandığı Dünya Kupası’ndan umduğu gibi tüm dünyaya olumlu mesajlar vererek imajını düzeltebilecek mi? Turnuva başlayalı 2 gün oldu ve ortaya çıkan tartışmalara bakılırsa Katar bırakın imajını düzeltmeyi bu dünya kupası ile tüm dünyadan çok daha fazla tepki alacağa benziyor.
Pazar akşam yapılan ilk maçla beraber başlayan tartışma, stadyumlarda içki yasağı uygulaması oldu. Tüm dünyada futbol seyircisi genellikle stadyumlarda bira içiyor ve bu durum birçokları açısından spor kültürünün bir parçası haline dönüşmüş durumda. Katar’ın uyguladığı bu yasak büyük tepkilere neden oldu. Katar ve Ekvador takımları arasında oynanan açılış maçında Ekvador’lu taraftarlar “bira istiyoruz” sloganları attılar. FIFA Başkanı Gianni Infantino ise gelen tepkiler üzerine bir açıklama yaparak “3 saat bira içmezseniz ölmezsiniz” şeklinde bir çıkış yaptı ve Katar’ın kararını destekledi. Infantino’nun açıklaması üzerine ise sosyal medyada daha da büyük tepkiler ortaya çıktı.
Katar’ın 12 yıllık hazırlık döneminde inşaatlarda çalışan 6500 işçinin hayatını kaybetmesi ise halen birçok taraftar grubu ve insan hakları örgütleri tarafından protesto ediliyor. Stadyumların önünde ölen işçilerin anısına fotoğraflar asılıyor, sloganlar atılıyor. Tüm bunların üstüne takım kaptanlarının pazubantlarında LGBTİ renklerini içeren semboller bulundurulması da yasaklandı ve bu tip pazuband takan kaptanlara sarı kart cezası verileceği açıklandı. Bu durum da büyük tepki çekiyor. İngiltere milli takımı İran ile oynadığı karşılaşmada bu yasağa uydu. Ancak birçok kesimden eleştiri geliyor ve sarı kart tehdidine rağmen takımların duruşundan geri adım atmaması isteniyor.
Katar’da hava sıcaklıkları nedeniyle organizasyonun kışa alınması da bu turnuvanın ilklerinden biri oldu. Yazın izlemeye alışık olduğumuz Dünya Kupası’nın sezon ortasına alınmasıyla tüm liglere ara verildi. Tüm bu tartışmalar arasında yürüyen organizasyon başka bir söylentiyle daha çalkalanıyor. Katar’ın açılış maçında maçı 1-0 kazanmak için Ekvador’lu futbolculara rüşvet teklif ettiği iddia edildi. Bu durum zaten skandallarla anılan turnuvaya yeni bir tartışma daha getirdi.
Çok bilinen bir söz vardır: Futbol asla yalnızca futbol değildir. Sanırım Katar’da düzenlenen 2022 Dünya Kupası bize bu sözün ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gösterdi. Rüşvet iddiaları, büyük bir emek sömürüsü ve son derece zor koşullarda çalışan binlerce işçinin hayatını kaybetmesi, içki ve LGBTİ yasakları gibi tartışmalar, maçlar başlar başlamaz futbolun çok önüne geçmiş görünüyor. Tüm bu yaşananlar ise Katar’ın dünyadaki imajını düzeltmek bir yana bu imajın daha da bozulmasına yol açıyor. Umarım FİFA yaptığı hatalardan bir ders çıkarır ve bunca izleyicisi olan futbolu bu tartışmalardan arındırarak yola devam edebilir. Ancak bu sermaye düzeninde futbolun yalnızca izleyicilerine keyif veren bir spor olmak işlevini üstlenebileceğine inanmak da çok zor.