[voiserPlayer]
Ekonomos Haftalık Ekonomi ve Finans Bülteni (19 – 25 Eylül 2022)
Amerikan Merkez Bankası FED faiz artışlarına devam ediyor. 21 Eylül Çarşamba günü yapılan toplantı sonucunda faizler 75 baz puan daha artırıldı. Üst üste üçüncü kez 75 baz puanlık artışla yüzde 3-3,25 aralığına gelen ABD faiz oranları, 2008 finansal krizinden bu yana görülmüş en yüksek seviye. Yönlendirme olarak ise önümüzdeki toplantılarda faiz artışlarının devam etmesinin uygun olduğu belirtildi. Bundan sonraki dönemde faiz artırım hızı verilere bağlı olacak. Powell karar sonrası basın toplantısında uzun vadede potansiyelin altında bir büyümenin beklendiğini belirtti. Powell ayrıca “Bu sürecin resesyona sebep olup olmayacağını bilmiyoruz, resesyon olacaksa da ne kadar büyük olacak bilmiyoruz” ifadesini kullandı. Powel’ın konuşması genel olarak piyasada şahin olarak algılandı. Ancak 75 baz puan faiz artışı kararı piyasalar açısından sürpriz niteliği taşımıyordu.
Bu kararın öncesinde ve sonrasında birçok Merkez Bankası da faiz artırım kararı aldı. İçinden geçtiğimiz faiz artırım rüzgarını anlamak açısından ülkelerin son dönemde yaşadığı enteresan döneme bakabiliriz. Avrupa Merkez Bankası kuruluşundan bu yana ilk kez 75 baz puanlık artışa giderken İsviçre Merkez Bankası negatif faizden pozitif faize geçmek durumunda kaldı. İngiltere Merkez Bankası son 27 yılın en yüksek faiz artışını gerçekleştirdi. Brezilya ve Peru gibi ülkeler ise neredeyse son bir yıldır soluksuz şekilde faiz artırmaya devam ediyor. Bizle sık sık beraber anılan Arjantin’de ise enflasyon oranının yüzde 70’e yaklaşmasıyla faiz oranları yüzde 75 oranına yükseltildi.
Dünya Ekonomilerindeki Faiz Artışları Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?
Neredeyse tüm dünya faiz artırımına giderken Türkiye geçen sene Eylül ayında başlattığı faiz indirimi politikasına devam ediyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası geçen aydan sonra bu ay da 100 baz puanlık faiz indirimine gitti ve faiz düşürme deneyini sürdürdü. Mevcut durumda politika faizi yüzde 12 oldu. Karar piyasada pek şaşkınlıkla karşılanmadı. Uzun süredir devam eden para politikasının etkisizleştirilmesi politikası nedeniyle mevcut faiz seviyelerinin 100 baz puan aşağıda ya da yukarıda olması pek bir şey ifade etmediğinden piyasalarda önemli bir hareketlilik gözlemlenmedi.
TCMB Türkiye’deki ekonomik aktiviteye ilişkin ise 2022’nin ilk yarısında güçlü bir büyüme gözlemlendiğini ancak Temmuz ayı başından bu yana öncü göstergelerin zayıflayan dış talebin etkisiyle büyümede bir yavaşlamaya işaret ettiğini belirtti. TCMB ayrıca, yüksek enflasyonun bize özgü olmadığını küresel bir sorun olduğunu da vurgulamaktan çekinmedi. Bu karar sonrası bankaların kur korumalı mevduat için ödeyecekleri faiz oranı da düşmüş oldu. Hatırlayacak olursak bankalar politika faizinin yüzde 3 fazlası oranında mevduat faizi ödüyorlardı. Böylelikle kredi faizlerini düşürmedikleri sürece faiz marjı bankaların lehine daha da açılmış oluyor. Fakat bu avantajlı yeni durumun hemen ardından bankaların aldığı komisyon oranlarına dair de yeni bir düzenleme geldi.
Resmi Gazete’de yayımlanan düzenlemeye göre, kredi tahsis ücretleri ilk limit tahsisinde tahsis edilen kredi limitinin yüzde 0,25’ini, limit yenilemelerinde yenilenen limitin yüzde 0,125’ini geçemeyecek. Buradaki düzenlemenin amacı bankaların ticari kredilere ödedikleri faiz oranını politika faizine yaklaştırırken aldıkları komisyonu sınırlamak. Bankacılık sisteminde bankalar, aldıkları faizi düşük göstermek için faiz gelirinin bir kısmını komisyon tarafında gösteriyor. Böylelikle de aslında düşük faizle kredi veriyormuş gibi gösterip kredi müşterisi için maliyeti yüksek tutuyor.
TCMB tarafı ise kredi maliyetlerini düşürmeye çalışıyor. O nedenle de kredi kullanacakların maliyetini düşürmek için bankaların bu komisyon ücretlerine sınırlama getirildi. TCMB tarafı böylelikle son iki politika faizi kararıyla bankaların faiz maliyetini düşürürken hemen ertesi gün bu düzenlemeyi yaparak bankaları kredi faizini düşük fiyattan vermeye zorluyor. Tabii bu kredilerin ticari krediler olduğuna vurgu yapmak gerekir. TCMB ticari kredilerin maliyetini düşürmeye çalışıyor. Tüm dünyada faizler artarken ve ekonomik aktivite yavaşlarken Türkiye tam tersine kredi genişlemesi yaparak ekonomiyi ısıtmaya çalışıyor.
Borsada Kritik Hafta
Bir süredir borsadaki yukarı yönlü tuhaf hareketlilik bu bültenin de gündemindeydi. Buradaki tuhaf yükseliş özellikle geçen hafta ile birlikte yerini endişeye bırakmış durumda. Açığa çıkmaya başlayan bilgilere göre kaldıraçlı işlemlerin yapıldığı Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası (VİOP) tarafında birtakım yüklü işlemler yapılarak banka hisselerinin spot piyasadaki fiyatları hızla yukarı çekildi. Böylelikle hem ekonomide işlerin iyi gittiği imajını oluşturmak hem de tasarruf sahiplerini buraya yönlendirmek istenildi.
Fakat bu yönlendirme çabasının altında neyin yattığı, banka hisselerindeki sert düşüş sonrası oldukça tartışmalı hale geldi. İşte bu amaç için kullanılan kaldıraçlı işlemler biraz karmaşık bir işlem türü olmakla birlikte düşük sermayeyle yüksek hacimli işlem yapabilmenin sağlandığı işlemlerdir. Bu sayede düşük sermayeyle çok daha yüksek işlem hacmi ve kar elde edebiliyorsunuz. Fakat beklentiler gerçekleşmezse ve sizin yaptığınız işlemin tersi durum söz konusu olursa olası zarara karşı sizden teminat istenir. Çünkü kaldıraçlı işlemler nasıl yüksek kazanca sebep olabiliyorsa yüksek zarara da neden olabilir. İşte burada bazı organize işlerde işler tersine dönmüş gözüküyor.
Banka hisse fiyatları Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin yatırım yapmak isteyenleri borsaya davetinin hemen akabinde sert şekilde düşmeye başlamıştı. Bu düşüşle birlikte kaldıraçlı işlem yapanlar zarar etmeye başladıkça teminat çağrısı gerçekleşti. Teminat çağrıları demek bu zarar eden kişilerin gereken teminat seviyesinin altına düştükçe daha fazla teminat koyması demek, bunun için Takasbank tarafından çağrı yapılır. Teminat tamamlanmazsa işlem yapılan aracı kurumun ortaya çıkan zararı kapatması mecburiyeti var. Aracı kurumlar bu teminatı gerekirse kendileri tamamlar ve sonrasında da müşterisinden tahsis etmeye çalışır. Fakat görünen o ki yüklü zararlar nedeniyle aracı kurumlar da oldukça zor durumda kalıyor.
Bu durumdan çıkılabilmesi için bazı seçenekler bulunuyor. Bunlardan birisi hisselerin tekrardan yükselmeye başlamasıyla teminat gereksiniminin azalması. Nitekim, Eylül sonunda vadeler dolacağı için bu hafta içerisinde hisselerin yükselmesi gerekecek. Aksi takdirde çok büyük zararlar edilecek ya da vadeli işlemler kontratlarında uzlaşma talep edilecek. Vadeli işlemlerde uzlaşma ise çok istisnai durumlarda uygulanmakta ve böylesi karanlık gözüken bir olayda bu yöntemin kullanılması kredibilite açısından oldukça zararlı. Burada zarara uğrayan kişilerin kurtarılmaya çalışılmasının da bir açıklaması olması gerekecek. O nedenle görünen o ki bu duruma gerek kalmadan bir şekilde sorun çözülmeye çalışılacak.
İktidar tarafındaki sessizlik, sorunun dillendirilmeden çözülmeye çalışıldığı izlenimini veriyor. Bu noktada geçen haftanın enteresan olaylarından birisi de Halk Bankası’nın hisse geri alımı yapması oldu. Banka daha önce ABD’deki davada bile geri alıma gitmezken VİOP tarafında riskli işlemler yapan ve şu ana kadar zarar eden henüz kim oldukları belirsiz kişileri adeta kurtarmak istercesine bir geri alım yapmış gözüküyor. Böylelikle banka öz kaynaklarını çiftçiye esnafa destek olmak için değil, birilerini kurtarmak amacıyla hisselerini geri almak için kullanıyor. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgilenmek isteyenler Cüneyt Akman’ın Para Analiz sitesindeki yazısına bakabilirler. Önümüzdeki hafta borsadaki bu durumun nereye evrildiğini incelemeye devam edeceğiz.